SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"1 Kasım'da Mağlup Olmadık"

0
Güncellendi - 2015-12-28 05:23:17
A- A+ PAYLAŞ

 Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 1 Kasım'da başarılı olduklarını iddiasında olmadığını fakat mağlup olmadıklarına da yürekten inandığını söyledi. 

Bahçeli, “Başkanlık sistemiyle Türkiye’nin sağ ve sol cenahtan oluşan iki partili bir siyasi sisteme kayacağını söyleyen demokrasi ve milliyetçilik düşmanlarının eline de koz geçmiştir” dedi. 

MHP Genel Başkanı Bahçeli, TBMM’de partisinin grup toplantısında konuştu. Bahçeli, Türk milletinin, 7 Haziran’da Meclis’te grubu bulunan partilere koalisyon kurun buyruğunu ilettiğini belirterek, “Uzlaşmayı temenni etmiş, ağırlaşan sosyal ve ekonomik meselelerin köklü şekilde hallini arzulamıştı. Herkes gördü ve yaşadı ki, 9 Temmuz’da koalisyon hükümeti kurma görevini alan Davutoğlu nafile turlarla tekrar bir seçimin ağlarını ördü, şartlarını olgunlaştırdı. CHP bu oyuna adeta figüranlık yaptı. Nitekim Davutoğlu’nun Erdoğan’dan aldığı talimat da bu yöndeydi. AKP’nin bir hükümet kurma irade ve isteği hiç olmamıştır. Sonuç itibariyle 1 Kasım’da, 7 Haziran’ın tekrarı zorla, gözdağları eşliğinde yapılmıştır. Ve AKP tek başına iktidara yetecek bir Meclis çoğunluğuna ulaşmıştır” ifadelerini kullandı.

1 KASIM’DA ALDIĞIMIZ NETİCENİN BİR BAŞARI OLDUĞU İDDİASINDA DEĞİLİM. ANCAK MAĞLUP DA OLMADIĞIMIZA YÜREKTEN İNANIYORUM.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin 7 Haziran’da yüzde 16,29 oy oranı ile 7 milyon 520 bin oy sayısının ve 80 milletvekiliyle TBMM’de temsil edilme hakkını kazandığını kaydeden Bahçeli, “Ne var ki 1 Kasım’da beklentilerin altına düştüğümüz, oy ve milletvekili sayısında gerilediğimiz açık bir gerçektir. Yüzde 11,90 oy oranı, 5 milyon 694 bin 136 oy sayısı ve 40 milletvekiliyle 26. Dönem TBMM’nde elbette milletimizin verdiği muhalefet görevini en iyi şekilde yapacağız. 1 Kasım’da aldığımız neticenin bir başarı olduğu iddiasında değilim. Ancak mağlup da olmadığımıza yürekten inanıyorum. Elbette seçim sonuçlarını etraflıca inceliyor, analiz ediyor, milli iradenin kararına da saygı duyuyoruz. İyi niyetli, yapıcı, ön ve ufuk açıcı değerlendirme ve eleştirilere kulağımızı kapatmıyoruz. Hatta bunları faydalı görüyoruz. Daha iyisini yapmak, daha iyisini sağlamak, hedeflediğimiz başarıyı yakalayabilmek için kuyumcu titizliği ve soğukkanlılıkla çalışmalarımızı sürdürüyor, 1 Kasım’ı tüm yönleriyle yorumluyoruz” şeklinde konuştu.

1 Kasım seçiminin olağanüstü şartlarda yapıldığını belirten Bahçeli, “Demokrasinin tüm kural ve ölçüleri çiğnenmiştir. Üzerinde ısrarla durmamız gereken öncelikli soru şudur: '7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar Milliyetçi Hareket Partisi ne yapmamıştır da 1 milyon 825 bin 870 vatandaşımızın desteğini kaybetmiştir?' Cevabını aradığımız bir diğer soru da,'AKP ne yapmıştır da 4 ay 23 günde 4 milyon 794 bin 515 ilave oy kazanmıştır?' AKP’ye, CHP’ye, HDP’ye ve diğerlerine oy veren vatandaşlarımıza şüphe yoktur ki hürmet ediyoruz. 7 Haziran’da bizi destekleyen, 1 Kasım’da bizden kopan kardeşlerimizin tercih ve kararını da saygıyla karşılıyoruz. Ve onların istemeye istemeye de olsa başka partilere oy verdiklerini düşünüyoruz. Ancak Türkiye’de ne değişmiştir? Yorulmuş, hantallaşmış, çürümüş, Türkiye’yi rezil etmiş AKP’nin tek başına iktidar olmasının sosyolojik ve siyasi dayanaklarını nasıl görmek ve anlamlandırmak lazımdır? Dünyanın neresinde, 4 ay 23 günde siyasi tutumlar bu kadar keskin ve radikal şekilde değişmiş veya dönüşmüştür” diye konuştu.

Bahçeli şunları kaydetti:

“1 Kasım’ı 13 yıllık hezimetin ödülü şeklinde mi, yoksa terör rejimiyle tehdit edilen, istikrarsızlıklarla gözü korkutulan, ekonomik baskılarla köşeye sıkıştırılan milli iradenin zoraki verdiği karar olarak mı ele almak gerekmektedir? İhaneti ayyuka çıkmış bir partinin taltif edilmesi, Türkiye’yi darboğaza sokmuş, iç ve dış politikası çökmüş bir iktidarın sandıkta tahkimi görülmüş, duyulmuş şey değildir. AKP ülkenin geleceğiyle oynarken, AKP Türklüğün sırtına hançeri saplarken, AKP Türk milletinin birlik ve kardeşlik duygularını yıkarken yine kazanmıştır. 20 Temmuzdan 1 Kasım’a kadar 104 askerimizi, 80 polisimizi, 5 korucumuzu şehit verdik. Anadolu’nun her hanesinden ağıtlar yükseldi. Bayrağa sarılı şehit tabutları anaların, babaların, gelinlerin, yavruların bağrını yaktı. 20 Temmuz’da Suruç’ta, 10 Ekim’de Ankara’da canlı bombalar 134 vatandaşımızın canını aldı. AKP’nin pazarlık ortağı PKK oluk gibi kan akıttı.”

HDP’nin, 'başkanlık sistemi dahil tüm modeller tartışılabilir' demesinin tesadüfi görülmemesi gerektiğini söyleyen Bahçeli, “AKP’nin başkanlık sistemini kapsayan yeni anayasa hazırlığı içinde olduğu, al ver sürecinin devreye alındığı anlaşılmaktadır. Demem odur ki, oyun için oyun vardır. Türk milleti 1 Kasım’da sandıktan başkanlık veya yeni anayasa mesajı vermediği halde, böyleymiş gibi propaganda yapan AKP’nin amacı karanlıktır. Seçimin hemen ardından Türk tipi başkanlık modelinin dillendirilmesi, Meksika modelinin hatırlatılması, ne idüğü belirsiz Cumhurbaşkanı sözcüsünün üstüne vazifeymiş gibi referandumdan bahsetmesi milli iradenin saptırılması, Erdoğan’ın parlatılma teşebbüsüdür. ‘Yeni Anayasa yapmak zorundayız. Bu araba ile Türkiye yoluna devam edemez’ diyen defolu siyasi yüzler, sarayın gözüne girmek için insanüstü gayret sergilemektedir. Başkanlık sistemiyle Türkiye’nin sağ ve sol cenahtan oluşan iki partili bir siyasi sisteme kayacağını söyleyen demokrasi ve milliyetçilik düşmanlarının eline de koz geçmiştir” dedi.

"DEMEK Kİ İÇİMİZDE KIPIRDAYANLARLA HEDEF BİRLİKTELİĞİN VARDIR"

Bahçeli, partisini kurultaya gitmesine ilişkin olarak şu ifadeleri kullandı:

“Diyorlar ki, MHP olağanüstü kurultaya gitmeliymiş. Diyorlar ki, yönetim değişmeliymiş. Diyorlar ki, mevcutla devam edilirse ilk seçimde baraj altı kalınırmış. Diyorlar ki, hayır diyenlere millet hayır demiş. Davutoğlu’na bakarsak kongreden korkmamıza gerek yoktur. Sayın Davutoğlu neyi yapıp yapmayacağımızı sana mı soracaktık? Senin unuttuğun, örtbas ettiğin bir gerçeği hatırlatmak isterim ki; Milliyetçi Hareket Partisi hiçbir şeyden korkmaz ve çekinmez. Demek ki içimizde kıpırdayanlarla hedef birlikteliğin vardır, MHP üzerinde hesap yapanların arkasında senin ve zihniyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Her şey bir yana, şahsımla ilgili gerek gazete köşelerinde, gerek, televizyon ekranlarında, gerekse de sosyal medyada yazılmayan, söylenmeyen bir şey bırakılmamıştır.”

1 Kasım’da projelendirilen MHP’nin baraj altında kalması olduğunu iddia eden Bahçeli, “Bizim düşmemiz, kaybetmemiz, taviz vermemiz için her türlü algı düzeneği kuruldu, her yol denendi. Şu gerçeğin altını kalın olarak çizmek isterim ki, asıl hedef Türk milleti ve Türklüktü. Türkiye’nin yegâne umudu Milliyetçi Hareket’in bozguna uğraması, bölünmenin ve çözülmenin yolunu tam olarak açacaktı. Nitekim buzdolabına kaldırılan çözüm süreci musibetinin tekrar çıkarılması konuşulmaya başlanmış, hatta Erdoğan ille de bir isim koyulacaksa milli birlik ve kardeşlik süreci diyerek tekrar yıkımın başına dönmüştür. Saraydan kulağına olağanüstü kurultay tavsiyesi fısıldanıp, MHP’ye operasyon tembihlenenlerin peyderpey boy göstermeye başlamaları rastlantı görülmemelidir. Bunların alayı Türklüğün içine sızdırılmış, Türk milliyetçiliğini karalamaya azmetmiş ak misyonerlerdir” ifadelerini kullandı.

Millete ne dedilerse onu yaptıklarını aktaran Bahçeli, “Biz milletimize ne dediysek onu yaptık. Biz ne söz verdiysek onun yanında durduk. 7 Haziran’dan sonra meydanlarda söylediklerimizi unutsa mıydık? Ne var yani; çalan çalsın, götüren götürsün, bölen daha da bölsün, BOP’sa sorun yanına iki proje daha konsun diyerek eyyamcılığa, gevşekliğe pirim verip, yanardönerliğe biz de mi kapılsaydık? Efendimiz Hz. Peygamber’in “aldatanlar bizden değildir” kutlu hadisini hasıraltı mı etseydik” şeklinde konuştu.

Bahçeli, 1 Kasım’da Türkiye’nin kaybettiğini öne sürerek şunları kaydetti:

“Bunun somut sonuçlarına kısa zaman içinde şahit olmak mümkün olacaktır. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar Türk milleti korku tüneline alınmıştır. Sıkılan mermiler, patlayan mayınlar, şehirlerimize üşüşen canlı bombalar, Türkiye’nin Ortadoğu’nun rengine bürünmesi milli iradeyi sekteye uğratmıştır. Ankara saldırısının kendilerine yaradığını ve oylarını yükselttiğini söyleyen bir Başbakan’ı bu mazlum millet görmüştür.”

"1 KASIM'DA KAZANAN BÖLÜNME PROJELERİDİR"

Bahçeli, 1 Kasım’da kazananın PKK olduğunu savunarak, şöyle konuştu.

“1 Kasım’da kazanan bölünme projeleridir. 1 Kasım’da kazanan Dolmabahçe ihanetidir. 1 Kasım’da yüzü gülen İmralı canisi, Türk düşmanları, Türkiye’nin başına çuval geçirmek için kuyrukta bekleyen tüm çevrelerdir. Suriye’ye kara operasyonu için gün sayanlar 1 Kasım tezgahını kurmuşlardır. Öcalan’ın serbest bırakılması ve saraya alınması için fırsat kollayanlar 1 Kasım’a umut bağlamışlardır. Planlanan yeni anayasa ve başkanlık sistemiyle milli ve üniter devletin parçalara ayırılıp özerklik ve federasyon modelinin tesis edilmesi amacıyla 1 Kasım’a yatırım yapılmıştır. Türklüğün anayasadan çıkarılması konusunda AKP, yıkım ve bölünme lobilerine 1 Kasım’da randevu vermiştir. 1 Kasım diktatörlüğün teyidi, rüşvet ve yolsuzlukların tescili, ihanet ve melanetler serisinin küstahça ilamıdır. Güya ileri demokrasi diyenler, gerilemiş bir Türkiye’nin temellerini yeni Türkiye kepazeliğiyle kazmışlardır. Milliliği, dürüstlüğü ve ahlaklılığı yirmilik çiviyle bile çaksak üzerlerinde durmayacağını bildiğimiz ne kadar gafil varsa 1 Kasım’da derin bir nefes almıştır. 1 Kasım Türkiye’nin geleceğini, şimdilik bir kişiye ipotek edilmesine yaramıştır.”

Fransa’daki terör saldırısından bahseden Bahçeli, “Fransa’daki kanlı saldırıda 132 kişi hayatını kaybetmiş, çok sayıda kişi de yaralanmıştır. Bu ülkedeki menfur terör saldırısını bir kez daha kınıyor, Fransızların acılarını paylaşıyor, taziyelerimi bildiriyorum. Fransa’nın terörün bu kadar tesirli ve ölüm saçan yüzüyle ilk kez tanıştığını söylemek doğal olarak aceleci bir yorum olacaktır. Yine de bu ölçüde bir saldırının, bu sayıda bir kaybın çok ender vuku bulduğu meydandadır. Acı sadece Paris sokaklarında değildir. Masum canlara sadece Paris’te kıyılmamıştır. Yıllardan beri PKK’nın Fransa’da beslenip Türkiye’de kan döktüğü, Paris’te teşvik edilip Diyarbakır’da, Ağrı’da, Van’da, Hakkari’de, Şırnak’ta cinayet işlediği bilinmektedir. Batı’nın terör örgütlerine ikircikli bakışı, teröristlere müsamahalı yaklaşımı, dahası kiralayıp saldırı emri vermesi yeni bir namertlik değildir. Maalesef Fransa’nın bu kapsamdaki sicili hiç de iç acıcı görülemeyecektir. Paris’te ölenlere elbette üzülelim, elbette katillerin bulunması konusunda ülkeler arasında işbirliği ve diyalog zeminleri kurulmasını dileyelim. Terörizm ateşi konusunda empati yapmak, duyarlı olmak, sorumluluk bilinciyle hareket etmek insanım diyen, insan haklarına hürmet eden herkesin vazifesidir. Ancak Bağdat’ta, Kerkük’te, Musul’da, Rakka’da, Şam’da, Ayn el Arap’ta, Ankara’da katledilen terör kurbanlarına da aynı vicdan ölçüsüyle yaklaşalım ve acıları rekabet ettirmeden teröre karşı ortak paydada buluşalım” şeklinde konuştu.

G20’deki teröre karşı duruşun önemine işaret eden Bahçeli, “Terörün bu seviyeye gelmesinde, insanlığı ablukaya almasında Antalya’da taziye mesajı veren bazı ülke liderlerinin hatırı sayılır payı olduğunu da yabana atmamak lazımdır. IŞİD bir numaralı tehdit kategorisindedir. Peki bu kanlı çeteye silahları kimler vermiş, kimler Ortadoğu’yu karıştırmak için görevlendirmiştir? Bu örgütün silah fabrikası vardır da, kendi ihtiyacını kendisi mi karşılamaktadır? Bu sorulara yüreklice verilecek cevapları aslında tüm insanlık beklemektedir. Aldatmaya, timsah gözyaşlarına gerek yoktur. PKK’ya zoraki terör örgütü diyen model ortak ABD, ısrarla YPG’ye silah yardımında bulunmaktadır. O silahlardan çıkan kurşunlar Mehmetçiklere, polislere isabet etmektedir. Kandil’de PKK’nın yuvalanmasına göz yumanların, batı başkentlerinde teröristlerin mali ve militan kaynaklarını görmezden gelenlerin Antalya’da büyük laf etmeleri, terörden yakınmaları tutarlı değildir. Şayet teröre karşı ortak duruş sergilenecekse, ilk şart öncelikle G-20 ülkelerinin samimiyet testinden geçmeleri, geçmişteki politikalarıyla yüzleşmeleridir” diye konuştu. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız