SON DAKİKA
SON DEPREMLER

100 Dolara Genetik Ağacınız Çıkarılıyor...

A- A+ PAYLAŞ

İnsanlığın genetik haritasını çizme projesinin başındaki Dr. Wells, genetik geçmişini merak eden Türklere yol da gösteriyor. Gerekli olan paketi internetten alın, doku örneğiyle ABD'ye gönderin.

İnsanlığın genetik kökenini bundan 60 bin yıl önce yaşamış Afrikalı bir Adem ile 150 bin yıl önce yaşamış Afrikalı bir Havva'ya kadar götürebilen ve şimdi o zamandan bu yana gen ağacımızın nasıl dallanıp budaklandığını açıklamaya çalışan ABD'li bilim adamı Dr. Spencer Wells, "National Geographic" dergisi ile IBM'in ortak başlattığı 5 yıllık Genografi Projesi'nin başında. Proje dünyanın her yerinden DNA örnekleri toplayarak, insanlığın genetik geçmişini, halkların genetik aidiyet ve akrabalıklarını ortaya koymayı amaçlıyor.

Projeyi Milliyet'e anlatan ve dün yayımlanan açıklamasında "Eldeki genetik verilere göre Anadolu'da Orta Asya'dan gelme Türk genleri fazla yayılmadı" diyen Dr. Wells ile söyleşimizin 2. bölümü şöyle:

'Bilimin Adem'i yaşlı'

YASEMİN ÇONGAR: Genetik biliminin bulduğu Afrikalı Adem ve Havva'nın, tek Tanrılı dinlerin öğrettiği Adem ve Havva'dan farkı ne?

SPENCER WELLS: Hem dinsel 'yaradılış' hikâyesi hem de genetik bulguların insanlığı ortak bir kökene dayandırması ilginç. Ama zamanlama çok farklı. "Yaratılış" hikâyesinde anlatılan kuşakların izini sürünce, dindeki Adem ile Havva'nın M.Ö. 4. bin yılda yaşadığı hesaplanıyor. Bilimin Adem ile Havva'sı ise, on binlerce, hatta yüz binlerce yıl önce yaşamış. Kutsal kitaplara göre, Tanrı Babil Kulesi'ni yıkınca, ortaya yeni diller ve kavimler çıkıveriyor, ama nasıl oldu da dünyanın dört yanında yaşamaya, birbirimizden bu kadar farklı görünmeye başladık, bunun açıklaması dinde yok. Biz bunu araştırıyoruz.

'Kulak tıkamasınlar'

Y.Ç.: Genetik bilimi ilerlerken, Darwinizme karşı hareket de güçleniyor...

S.W.: Aslında bazı dindarlar, ortak bir kökenimiz olduğunun genetik bilimi tarafından kanıtlanmasından memnun. Tek dileğim, dindarların bilimsel tezlere kulak tıkamamaları. ABD'deki 'yaradılışçılık' hareketine ve aşırı sağa, bilime kapıyı kapadıkları için kızıyorum. Kimseden inançlarından vazgeçmesini istemiyoruz. Ama dinin öğrettikleri dahil her hipotezin test edilmesinden yanayız.

'Hizbullah da ilgilendi'

Y.Ç.: Benimsediğimiz sosyal kültürel kimliğin genetik kimliğimizle çelişmesi, bir ikilem yaratabilir...
S.W.: Biz kimsenin kimliğine karar vermiyoruz. Buraya bizi getiren yolculuğu keşfediyoruz. Yolculuğun yorumu herkesin kendisine kalmış. Daha önce Ortadoğu'da yaptığım araştırmalar, Lübnanlı Hıristiyanlar ile Müslümanların aynı genetik havuzdan geldiklerini gösterdi ve bu sonuçlar geçen ekimde yayımlandı. Eskiden, "Herkesin akraba olduğunu kanıtlasam bile, bir genetikçiye kim aldırır ki?" diye düşünürdüm. Ama 2 ay önce Hizbullah'ın lideri Nasırullah televizyonda konuşurken, "Hıristiyanlar ile Müslümanlar birbirlerini aynı ailenin fertleri saymalı. 'National Geographic' dergisindeki bir araştırma, hepimizin genetik akraba olduğunu kanıtladı" deyiverdi. Umutlandım.

'Yerli' nüfus yutuluyor

Y.Ç.: Araştırmanızın asıl hedefi yerli topluluklar. Dünyada genetik bakımdan 'saf' grup kaldı mı?
S.W.: Aynı yerde yüzlerce, binlerce yıl yaşamış ve belki de o yere özgü bir yerli dilini konuşan gruplar az da olsa bugün hâlâ var. Bugün dünyada 6 bin dil konuşuluyor. 21. yüzyılın sonunda bunların yüzde 50 ila 90 arasındaki bölümü artık konuşulmayacak. Küresel mono kültür 'yerli' nüfusları yutmak üzere. Araştırmamızın bir önemi de, 'saf' olmasa bile, nispeten 'daha az karışmış' grupların atalarını bulmakta.

Y.Ç.: Yerli halkların DNA örneklerini toplamanızı "bio kolonyalizm" sayıp size 'genetik emperyalist' diyenler çıkacaktır...

S.W.: Haksızlık olur. Yerli halklarla diyalog başlatıp DNA örneklerini, gönüllülük esasına göre topluyoruz. Kâr amacı gütmüyoruz. Para vererek deney paketi alanlardan sağlanan gelir, bilime harcanacak. Üstelik herkes verdiği numunenin mülkiyetine sahip istediği an DNA'sını geri çekebilir.

İNSANLIĞIN GEÇMİŞİNİ ORTAYA ÇIKARACAK

Dr. Spencer Wells, 5 yıllık Genografi Projesi'nin başında. Proje, dünyanın her yerinden DNA örnekleri toplayarak, insanlığın genetik geçmişini, halkların genetik aidiyet ve akrabalıklarını ortaya koymayı amaçlıyor.

ABD'lilerin elinde geniş bir Anadolu gen bankası var

"İskender'in ordularını Hindukuş'a sürmesi, genetik yapıyı nasıl etkiledi?" diye soran Dr. Spencer Wells, Makedon genlerinin Asya'ya taşınmasının sonuçları kadar, Haçlı Seferleri'nin Anadolu'da bıraktığı genetik izleri de merak ediyor. Dr. Wells'e göre, Anadolu gibi halkların birbirine karıştığı heterojen bir coğrafyada bile, bugün hâlâ içine kapalı kalmış 'yerli' gruplar olması mümkün. Bu grupların 'genetik açıdan nispeten saf' olduklarının işareti belki de kaybolmaya yüz tutmuş lehçelerinde gizli.
Wells'in açıklamaları, ABD'li genetik paleontologların elinde Anadolu'dan toplanmış oldukça geniş bir 'genetik veri bankası' olduğunu da yansıtıyor. Selçuklu'nun Anadolu'ya getirdiği Türk genlerinin, topraklarımıza aslında egemen olmadığı tezi de o verilere dayanıyor. Bu tez, genetik açıdan Mezopotamya'nın, Bizans'ın torunları sayılabilecek olanlarımızın, dedeleri Anadolu'ya 11. yüzyılda ayak basanlardan sayıca daha çok olabileceğini gösteriyor.

Gen ağacı nasıl belirleniyor?

Gen ağacı, kadınların mitokondrial DNA'sına, erkeklerin ise Y kromozomuna bakılarak belirleniyor. Mitokondrial DNA ve Y kromozomu, 'DNA destesinin karışması' denilen süreçten etkilenmediğinden, genetik işaretlerin kuşaklar boyu izlenebilmesini kolaylaştırıyor. Genografi Projesi, çok büyük bir DNA tabanı yaratmakla yetinmeyip bu genetik enformasyonun arkeolojik, tarihsel, dil bilimsel, demografik, meteorolojik ve bunlar gibi verilerle bağlaşımlarını da inceliyor.

Türklerle Beyrut laboratuvarı ilgili

Genografi Projesi için dünyada 10 büyük laboratuvar devrede. Asıl hedef, göç hareketlerinden etkilenmemiş yerli halklardan en az 100 bin DNA örneği toplamak.
Bu halklardan sayılan Basklar için Avrupa'da; Kuzey Kutbu'ndan Amazon ormanlarına birçok yerli topluluk için de ABD'de özel laboratuvarlar görevlendirildi. Ayrıca Hindistan, Güneydoğu Asya, Avustralya ve Afrika yerlileri ile Ortadoğu ve Kuzey Afrika'daki 'içine kapanmış' gruplar da projenin özel ilgi alanında. Türkiye ile ilgilenen laboratuvar ise Beyrut'ta.

'Irk genetik değil sosyal bir kurgu'

Dr. Spencer Wells, Yasemin Çongar'ın "Genetikçiler "bütün insanların DNA'sının yüzde 99.9 oranında aynı" olduğunu bulunca, eski başkan Bill Clinton bunu, ırk ayrımcılığına karşı bayrak yapmıştı. Ama araştırmalarınızın ırkçılığa hizmet ettiğini savunanlar da var..." yorumuna da şu yanıtı veriyor:

Bu, ne yaptığımızı anlamayanların eleştirisi. Amacımız, insanları sınıflamak değil, çok renkliliğe yol açan göçlerin ve birlikteliklerin tarihini keşfetmek. Siz "Türk'üm" diyebilir, kendinizi öyle hissedebilirsiniz, ama genleriniz bambaşka yerlere uzanabilir. Irk, genetik değil sosyal bir kurgudur.

Genetik kökeni öğrenmenin yolu

Yerli bir grubun üyesi olarak ya da kişisel merak nedeniyle DNA'nızı vermek isterseniz, yolu şu:

1 Eğer bu toprakların yerlisi olduğunuza inanıyorsanız, ww.nationalgeographic.com/ genographic adresi üzerinden Beyrut Amerikan Üniversitesi'nden Dr. Pierre Zalloua'ya başvurabilirsiniz.

2 Etnik açıdan 'karışmış' bir aileden gelmenize karşın, genetik geçmişinizi merak ediyorsanız, aynı adresten bir numune paketi satın alabilirsiniz. (ABD için bu ücret yaklaşık 100 dolar. Ancak fiyat ülkeden ülkeye değişebilir.)

3 Katılımcıların 'anonim' kalması kural. Şöyle ki internetten numune paketi aldığınızda bir şifre de alacaksınız.

4 Paketi gönderirken sadece cinsiyetinizi belirteceksiniz.

5 Yanağınızın iç kısmından kendinizin alacağınız numuneyi gönderince, genetik geçmişinizi size verilen özel şifreyle öğrenebileceksiniz. Kadınsanız anne, erkekseniz baba tarafının bilgilerine ulaşabildiğinizden, karşı cinsten birinci derecede bir akrabanızın örneklerini de göndermeniz tabloyu tamamlayacak.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız