SON DAKİKA
SON DEPREMLER

100 Yıl Yaşamanın Formülü

A- A+ PAYLAŞ

İnsan yaşamını uzatmak için yazdığı kitaplar ve yaptığı televizyon programlarıyla tanınan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün, sağlıklı beslenmesine rağmen kanser olduğuna ilişkin haberlerin çıkmasının ardından Newsweek, “Uzun Yaşam”ın formüllerini son sayısında okurlarına sundu.

Milyonların daha sağlıklı ve uzun bir yaşam sürmesini her fırsatta dile getiren Öz’ün bağırsaklarındaki bez dokuda görülen polipin kansere dönüşme riski, erken teşhis ve operasyonla önlendi.

Newsweek de son sayısında istatistiki bilgiler ve alanlarındaki uzmanlarla, Andoralıların, Sardinya ve Okinawalıların neden daha uzun yaşadığını konuştu. İşte “Uzun yaşayanların farkı” başlığıyla Newsweek’e konu olan haberden çarpıcı satır başları...

AMERİKA’da büyük bir üne sahip olan sağlıklı yaşam uzmanı Prof. Dr. Mehmet Öz’ün yaşadığı rahatsızlığın ardından Gastroenterolog Dr. Jon La Pook, söz konusu dokunun yanlış beslenme, obezite veya sigara kullanımından kaynaklanmadığını, genetik olabileceğini söyledi. Yani sağlıklı ve uzun yaşamak için bütün reçeteler uygulansa da anne ve babadan gelen genlerin uzun yaşam hayalini suya düşürebileceğini hatırlattı. Uzun yaşam ve genetik konusunda çok önemli bir araştırmayı yakın zamanda tamamlayan Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyo-İstatistik Bölümü’nden Prof. Dr. Paola Sebastiani ise genlerin yaşam çizgisini ne kadar kısaltabileceği konusunda “Artık gelişmiş ülkelerde geçerli ortalama ömür olan 80’li yaşları görmek için genlerin etkisi yüzde 25-30 civarında” değerlendirmesinde bulundu.

SPOR YAP, STRESTEN UZAK DUR

100 yıldan fazla yaşayan insanlar üzerine araştırmalar yapan New England Centenarian Study’nin (NECS) direktörü Prof. Dr. Thomas Perls, uzun bir yaşam sürme konusunda genlerden çok daha fazla önem taşıyan unsuru yaşam tarzı olarak dile getiriyor. Perls, bunu Newsweek’e şöyle açıklıyor: “Sosyo-ekonomik açıdan benzer toplumlarda yüz yaşından fazla yaşayanların oranı çok da değişmiyor. Genellikle 5-6 binde bir. Ama genel anlamda daha uzun yaşam söz konusuysa ortalama ömür süresi diğerlerine göre daha uzun olan toplumlarda daha az sigara ve alkol tüketildiğini, daha çok spor yaptıklarını ve stresle mücadelede daha iyi olduklarını söyleyebiliriz.”

JAPONYA’DA ORTALAMA ÖMÜR: 84

İnsan ömrü konusunda istatistiki bilgileri de okuruna sunan Newsweek, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verileri ışığında önemli bir saptamada bulunuyor: “DSÖ verilerine göre ortalama ömrün en uzun olduğu ülke yaklaşık 84 yılla Japonya. Ülkenin güneyinde, Tayvan’a doğru uzanan adalardan en büyüğü Okinawa’da ise hem ortalama ömür süresi Japonya’ya göre çok daha uzun hem de ülkedeki yüz yaşını aşkın insanların çoğu bu adada yaşıyor. Okinawa Adası’nda ve 81 yıllık ortalama yaşam süresiyle listenin üst sıralarında yerini koruyan İtalya’daki Sardinya Adası’nda araştırmalar yapan Prof. Dr. Osman Müftüoğlu ‘Yaşam süresini belirleyen faktörlerin yüzde 70’i aktif olmak, sağlıklı beslenmek, kişisel ve toplumsal ilişkilere önem vermek, inanç dünyasının zenginliği, olumlu ve anlayışlı olmak gibi yaşam tarzı değişiklikleriyle ilgili’ diyor.”

Kalp hastalıkları ve ölümlerde dünya birincisiyiz

Prof. Dr. Bingür Sönmez “Dünyada bir konuda birinciyiz; kalp ve damar hastalıkları nedeniyle 35-75 yaş arası ölümlerde. DSÖ verilerine göre Türkiye’de 100 bin erkekten 600’ü koroner kalp hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirirken, Kore’de bu sayı 50” diye söze başlıyor. Sönmez’e göre burada en önemli faktör, genetik altyapı. Kalp ve damar hastalıklarıyla mücadelede önemli bir yapıtaşı olan iyi kolesterolün (HDL) Türklerde genetik olarak düşük olduğunu dile getiren Sönmez, “Öyle ki, Almanya’da doğup orada yetişen Türklerde bile HDL değerleri, ortalamanın altında çıkıyor” diyor.

Akdeniz tarzı beslenmeye özen gösterin

“Akdeniz tarzı beslenmeyi benimseyip hayvansal yağları azaltabilirsek, iyi kolesterolü de yükseltebiliriz. Böylece kalp ve damar hastalıklarının önüne geçilir ve ortalama ömür süresi de artar” diyen Sönmez’e, en uzun yaşayan toplumlar listesinde 82.5 yılla ikinci sırada yer alan Andorra’daki Geriatri Merkezi Direktörü Dr. Albert Font Massip, “Beslenme alışkanlıklarında Akdeniz tarzının hâkim olması ile katı yağ ve hayvansal gıdaların az tüketilmesi de önemli etkenler arasında” diye destek veriyor.

Kendi gıdanı kendin yetiştir

MÜFTÜOĞLU, uzun ömürlü toplumların genellikle ada ülkesi ya da küçük ve uzak ülkeler olduğunu belirtiyor ve başka bir özelliğe daha dikkat çekiyor. “Batılı yaşam tarzının yanlışlarının yanı sıra, alkol ve sigara yanında çevresel atıklar, örneğin petrol kalıntıları, kimyasallar, hava kirliliği de bu bölgelere çok daha zor ulaşıyor” diyor. Müftüoğlu’na göre insan yaşamının uzunluğuna yüzde 70 oranında etki eden yaşam tarzının da yüzde 70’ini sağlıklı beslenme oluşturuyor. Müftüoğlu, “Tabii, Okinawa gibi bir adada ya da Andorra gibi Pirene Dağları’nın tepesinde yaşamıyorsanız bu güç. Uzun yaşayan toplumların çoğu tükettikleri gıdaları ya kendileri üretiyor ya da yakın çevreden temin ediyor. İşte bu nedenle yerel beslenme önemli” diyor.

İthal çilek yerine ‘Osmanlı çileği’ mango yerine kavun

ŞEHİR hayatı içinde yer alan ama uzun bir ömür sürme arzusu taşıyan insanların bir adaya ya da dağa yerleşme olanağı olmadığını söyleyen Müftüoğlu, “Besinleri seçerken mümkün olduğu kadar doğal şeyler seçin ve sizinle aynı coğrafyada üretilen besinlere öncelik verin. Guava yerine kayısı, mango yerine kavun yiyin. Son günlerde bir anda popüler olan ithal ‘altın çilek’ yerine ‘Osmanlı çileği’ yiyin” önerisinde bulunuyor. Prof. Dr. Müftüoğlu uzun ve sağlıklı yaşam için herkesin kendi metabolizmasına uygun besinler tüketmesi gerektiğini söylüyor. Bunun da “Folik asit kan tahlili yaptırarak” anlaşılacağını ifade ediyor.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız