SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Herhalde Bana Söyleyecektir!"

0
Güncellendi - 2015-12-29 20:40:39
A- A+ PAYLAŞ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile yeni anayasa, TBMM iç tüzüğü ve reformlar konusunda yapacağı görüşmede, Davutoğlu'nun neler söyleyeceğini merak ettiğini kaydetti, Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu gelecek hoşgeldin diyeceğiz, konuşacağız, elbette konuşacağız. Neleri söyleyeceğini doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum. Başkanlık sistemi ile ilgili gelecekse, nasıl bir başkanlık sistemi olacağını öğrenmiş olacağım. Nasıl bir başkanlık sistemi, herhalde bana söyleyecektir, anlatacaktır. Bu sistemle ilgili bana anlattıklarını sizinle paylaşacağım. Demesin, ben söyledim gitti anlattı diye" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin iki temel sorun alanı olduğunu bunlardan birinin ekonomi diğerin ise toplumsal barış olduğunu belirterek, "İki konuda da Ecevit hiçbir siyasi liderin üstlenmeye cesaret edemediği kararları aldı. Ecevit, güçlü ekonomiye geçiş programı diye bir program hazırladı. Bankaların kanunu yoktu, kanunu çıkardı. Yolsuzluklarla mücadele etti ve yolsuzluğun kaynağı olan kamu ihale kanununu değiştirdi. Kamu İhale Kurumu'nu kurdu. Bütün ihaleler objektif olsun diye, işin meyvelerini toplayacakken erken seçim geldi. En sorunlu alan olan ekonomiyi düzeltti. Daha da önemlisi Merkez Bankası'na bağımsızlık hakkını verdi. AB ile uyum süreci içinde ne gerekiyorsa tamamını yaptı. Kamuya personel alımını objektif kıstaslara bağladı, çünkü Ecevit bir ülke sevdalısıydı. Toplumsal barış sorunumuz vardı, PKK terör örgütü vardı, Türkiye'nin başına belaydı. O konuda da bir devlet adamının atması gereken bütün adımları attı. Daha önemli birşey yaptı, 5 Ekim 1998, Mısır Devlet Başkanını Ankara'ya davet etti. Ecevit'in isteği üzerine, eline bir Suriye dosyası verdiler, git Hafız Esad'la konuş dediler. Bunu çıkıp medyanın önünde söylemedi, bir devlet adamı ciddiyetiyle nelerin yapılması gerektiğini söyledi. Abdullah Öcalan oradan çıkmak zorunda kaldı, işte Türkiye'nin gücü budur. Sabah akşam konuşmak değildir. Devlet adamı da budur. Abdullah Öcalan getirildi, Türkiye'de hapse atıldı. Terör sıfır, arkasından erken seçime gidildi. Neden o seçime gidildiğini hala çözmüş değiliz" ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, "2002'de AK Parti geldi iktidar oldu. Şimdi geliyorum 2015'e, bu yılın sonu. 2015'e bir bakın, bizim siyaset tarihimiz açısından çok önemli bir yıldı. İki kez arka arkaya genel seçimler yapıldı, 400'e yakın vatandaşımız iki seçim arasında teröre kurban gitti. 2002'den 2015'e geldik, Türkiye'nin 5 temel sorun alanı çıktı. Temel sorun alanları, terör, ekonomi, eğitim, toplumsal barış dinamitlendi, hukuk sizlere ömür adalet bitti. 13 yıldır ülkeyi yöneten siyasal iktidar Türkiye'yi bu noktaya getirdi. 13 yılda benim söylediklerimin şu noktası yanlış diyen bir Allah'ın kulu var mı? Türkiye'de işsizlik yok diyorsa, eyvallah Asgari ücretin ne olduğunu bilmezlerdi, asgari ücreti bizden öğrendiler. Şu anda Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük krizlerinden birini yaşıyor. Bu sürecin içine girdik. Ne olduğu belli değil. Hukuk, Allah aşkına çıkan bir vatandaşa sorun bu ülkede adalet var mı diye? Niye yok adalet kim bu hale getirdi? Dilleri dönse CHP diyecekler ama CHP iktidarda değil. Hangi vatandaşımın can ve mal güvenliği var? Gazeteciler doğru haber yatılar da hapishanelerde çürüyor, 32 gazeteci. Böyle demokrasi mi olur? Birilerinin üstünlüğü var? Sadece vatandaşa gelince hukuk, kendilerine gelince guguk. O noktaya geldiler ki benim söylediğim hukuktur diyor. Bu noktaya Türkiye'yi taşıdılar. Her seferinde bunu yaparlarken de darbe oluyor diye, darbeye karşıyız diye vatandaşı kandırdılar. İşi o noktaya taşıdlar ki 15-25 Aralık'ı da darbe olarak nitelendirdiler. Bir hükümetin bir devleti soyduğuna tanık oldu bu millet" diye konuştu.

Geçen hafta Meclis'e bir araştırma önergesinin verildiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Ret oyu verdiler, bunu araştırmayalım diye. İki yüzlü siyasete ahlaki sorunları olan siyaset diyoruz biz. Sen darbe diyorsun buna, gel darbeyi araştıralım. Ne diyorsun, hayır araştırmayalım bunu" dedi.

"Biliyorsunuz, bizim bir diktatör bozuntumuz var" diyen Kılıçdaroğlu, "Tutuyor, Cumhuriyet Savcılığı'na gizli ibareli yazı yazıyor. Yazı ne biliyor musunuz? Efendim diyor, Cumhurbaşkanına Sayıştay kaçak saray hileli yazı çıkmış, buradan da Cumhurbaşkanına hakaret yapılmış diyor, kararı bana bildirin diyor. Kimsin sen? Senin Savcıya talimat vermeni hangi anayasa öngörüyor. Birisi kendilerini hukuk olarak görüyor. Bu savcı ne diyor? Cumhurbaşkanına hakaret için suç duyurusunda bulunmaya gerek yok. Adalet Bakanının bile böyle bir yetkisi yoktur. Bu da Adalet Bakanlığı'nın genelgesi...Ne diyor? Diyor ki, Adalet Bakanının kamu davası açılması için Cumhuriyet Savcılığına emir verme yetkisi, şu sayılı kanunla kaldırılmıştır. Adalet Bakanı bile Savcıya dava aç diye talimat veremez diyor, bunu diktatör bozuntusu bilmiyor mu? elbette, biliyor. Hukuk ayaklar altına alındı ve adalet bitti. Bir yerde adalet yoksa, orada sonu belirsiz olaylara gebe olduğunu hepimiz bilmeliyiz. Ne olduğunu, Türkiye'nin nereye gittiğini düşünmeliyiz" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin en temel sorun alanlarından birisinin hukuk sistemi olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Sayın Davutoğlu gelecek hoşgeldin diyeceğiz, konuşacağız, elbette konuşacağız. Neleri söyleyeceğini doğrusunu isterseniz ben de merak ediyorum. Başkanlık sistemi ile ilgili gelecekse, nasıl bir başkanlık sistemi olacağını öğrenmiş olacağım. Nasıl bir başkanlık sistemi, herhalde bana söyleyecektir, anlatacaktır. Bu sistemle ilgili bana anlattıklarını sizinle paylaşacağım. Demesin, ben söyledim gitti anlattı diye. Baştan söylüyorum, bana söylediklerini gelip sizinle paylaşacağım. Ekonomide nereye geldiğimiz, vatandaşlarıma kendilerine şu soruyu sormak istiyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ekonomi politikası var mı?" diye sordu.

Dünyada dolar bolken ülkeyi yönetmek kolaydı, her taraftan dolar fışkırıyordu. Ülkeyi asıl şimdi yöneteceksin. İşsizlik artıyor, ihracat geriliyor, üretimde düşme var. 15 yılda geldiğimiz nokta bu işte. Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük krizlerini yaşıyor. Ben bu grup toplantılarından birinde, Suudi Arabistan'dan 99 milyar dolar para geldiğini söylemiştim. Beni mahkemeye verdiler. Ben de makbuzun tarihini ve numarasını hakime verdik. dedik ki bankadan isteyin, gerçekten böyle bir para var mı yok mu? Vakıflar Bankası yazıyı göndermiş. TÜRGEV'in artık adı TÜRGEV değil, götürgev" dedi.

Dış politikanın üçüncü temel sorun alanı olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Hiçbir komşuyla kavga etmeyeceğiz dediler. Kavga etmediğimiz hiçbir devlet yok. Buna da birşey uydurdular. Değerli yalnızlık dediler, neren değerli senin ya? Perişan olmuşsun. Dış politikada eylem ve söyleme dikkatinizi çekmek isterim. Cumhurbaşkanı, bir başka olayı Türkiye'de olan olaya gerekçe göstermek için örnek gösteriyor. Bir ülkenin Cumhurbaşkanının söylemi 10 dakika sonra bir başka devlet adamı tarafından yalanlanırsa Türkiye Cumhuriyeti'nin onurunu incitir. Bundan yararlanmak için onurlu adam olmak gerekir" diye konuştu.

"DIŞ POLİTİKA, İÇ POLİTİKAYA MALZEME EDİLMEZ"

Kılıçdaroğlu, dış politikanın iç politikaya malzeme edilemeyeceğini anlatarak, "Kalkı ne söyledi, kimse Türkiye'nin gücünü test etmeye kalkmasın. Bravo. Uçağını düşürdüler ne oldu? Konsolosluğu bastılar ne oldu? Bir Ecevit'e bakın, Suriye'de naslı kararlı adım attığına, bir de Allah aşkına bunlara bakın. Devlet adamlığı farklıdır. Devletin çıkarlarına bakacaksınız. Neyi ne zaman konuşacağınızı bileceksiniz. Ne diyorlardı, Rus uçağını ben düşürdüm, o diyordu ben düşürdüm. Şimdi, vazgeçmişler Biz düşürmedik, komutan düşürdü. Şimdi, komutan da değil Fethullah Gülen düşürdü. Milletin aklıyla oynuyorsunuz siz" dedi.

Bütün komşu ülkelerle Türkiye'nin kavga ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Arkadan hançerleme geleneği nerede var?Bunlar rahmetli Erbakan'ı da arkadan hançerlediler. Sanıyorlar ki biz yaparız ve birşey olmaz. Faturasını vatandaş ödüyor. Suriye, Rusya, İsrail'le kavga ettik...Bütün Arap Birliği'ni karşımıza aldık. Türkiye'yi kınadılar, bakın bu da Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Arap Birliği, bir bildiri yayınladı ve Türkiye Hükümetini açıkça kınadı. Adalet ve Kalkınma Partisi'ne oy veren yurttaşlarıma sesleniyorum, Türkiye'yi bu hale kim getirdi? Afra ile tafra ile geziyorlar, kapalı kapılar ardında dostluk arıyorlar. İsrail'e sarıldılar ama birşeyi sakın unutmayalım. Mavi Marmara'da ne dediler. Pazarlıklar devam ediyor, ama Gazze ablukasını kaldıracaksınız diyor. Bunu sadece söylemde mi dile getiriyor, hayır, AKP'nin seçim beyannamesinde de var. İsrail'in Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak, özürden başlayan normalleşme sürecinde ilerleme kaydedilmesi, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırıları uyguladığı acımasız ambargo sona ermedikçe mümkün olmayacaktır. Aynen katılıyoruz, şimdi fırıldak gibi dönmeye başladılar. Kapalı kapılar ardında görüşüyorlar" diye konuştu.

"BU DİKTARÖR BOZUNTUSUNUN BİR DE SÖZCÜSÜ VAR..."

Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti: "Bu diktatör bozuntusunun bir de sözcüsü var. Geçen gün basın toplantısında diyor ki, Gazze saldırısının hafifletilmesinden söz ediyor. Niye büyük laf ediyorsun? Yutmayacağın lokmayı niye ağzına alıyorsun? Bu sorulmaz mı? Bunlar sadece ekonomi, dış politikayı değil, eğitimi de perişan ettiler. Bütün çocuklarımızı kobay olarak kullandılar. Eğer siz bir ülkeye kötülük yapmak istiyorsanız, yapacağınız tek şey var, eğitim politikasını çağdışı bir sürece sokacaksınız. Geldiğimiz nokta bu. Osmanlı niye battı? Eğitim sistemi çağdaş değildi. Fatih Sultan Mehmet, dışarıdan uzman getirdi. Şimdi, Türkiye bu sürecin içine sokuldu."

"HİÇKİMSE ODTÜ'DE 'SEN NAMAZ KILDIN' DİYE SALDIRIYA UĞRAMAMIŞTIR"

Kılıçdaroğlu, 644 bin 448 öğrencinin okula gitmediğini belirterek, bir önceki yıla göre okula gitmeyenlerin oranına ilişkin edindiği verileri aktardı. 90 bin çocuğun hiçbir okula kaydını yaptırmadığını savunan Kılıçdaroğlu, okulların 31.41'inde birleştirilmiş sınıf olduğunu ifade etti. Kılıçdaroğlu, Ankara'da 64 okulda birleştirilmiş eğitimin olduğunu anlatarak, "Son günlerde kafayı ODTÜ'ye takmışlar. Hiçkimse unutmasın, ODTÜ sadece Türkiye'nin değil, dünyanın en önemli markalarından birisidir. Gelişmekte olan ülkeler sırasında dünya üçüncüsüdür ve bütün dünyada da sıralamaya ilk giren üniversitelerden birisidir. Şimdi öğrenciler ve öğretim üyeleri üzerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Namaz kılan öğrencilere saldırıldı diyorlar. Hiçkimse, sizin özgürlük anlayışınızı ben çok iyi biliyorum. Herkesin inancını özgürce yerine getirmesi görevidir ve ODTÜ'lüler bunu yapıyor. insanlar ibadetini yıllardır yapıyorlar. Neden şimdi bir saldırı? Provokasyonlar yapılıyor. ODTÜ Rektörü ne diyor, ihtiyaç oldukça ibadet edilecek yerleri büyütüyoruz diyor. 10'un üstünde mescit var. Hiçkimse ODTÜ'de sen namaz kıldın diye saldırıya uğramamıştır. ODTÜ üzerinde provokasyon kuruluyor, kuramayacaksınız. Herşeye maydanoz olan var ya, diktatör bozuntusu, o da hemen konuşmuş, nasıl oldu diye bu olay sor. Önce kendisi, sonra tufan. Hemen gereğini yapın diyor, Allah bilir Savcıya yazı yazmıştır. Bir AKP'linin söylediği ise yürek acıtıcıdır. Cizre'ye nasıl girdiysek ODTÜ'ye de öyle gireriz diyor. ODTÜ'ye tankla giremezsin, ODTÜ'ye sınavla girersin. Bileğin yetiyorsa gücün yetiyorsa girersin sınava. Bir başkası da diyor ki halk çocukları oraya girsin, bunlar bizim çocuklarımız değil mi? Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden birisine alçakça saldırı yapıyorsun. Diyorlar ki, siber saldırı, ODTÜ görevini yapmıyor, ya Bakanlar Kurulu kararı çıkardılar. Siber saldırı varsa niye ODTÜ'ye saldırıyorsun? Bir merkez var, bu merkez hangi gerekçeyle konuşmuyor. ODTÜ'yü yıpratacaklar ya? TÜBA diye bir kuruluş vardı, bunu da darmadağın ettiler. Pakistan, Amerika'ya kadar bütün bu kuruluşların başkanları yazı yazdılar TÜBA'ya dokunmayın diye" şeklinde konuştu.

Türkiye'nin 5. toplumsal sorun alanının toplumsal barış alanı olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Gencecik çocuklarımız ölüyor, cesetler üst üste atılıyor, bebekler ölüyor. Ölen kadının cesedini babası, annesi kardeşleri alamıyor. Böyle bir travmayı Türkiye Cumhuriyeti hiç yaşamadı. Şimdi, kahramanlık edebiyatı yapıyorlar. Sorun kahramanlık yapma günü değildir, sorun şu, size Ecevit döneminden başlamamın nedeni, Türkiye'yi bu noktaya kimin getirdiğini anlatmak için. Oturdular konuştular, şu soruyu bütün vatandaşlarımın kendisine sormasını istiyorum, Ülkeyi kan gölüne çevirmek isteyen kimdir? Bunu her vatandaşın sormasını istiyorum. Bu sorulmadığı takdirde olmaz. Vatandaş yönetmiyor, yöneten bir siyasal parti var iktidarda. Türkiye'yi bu hale kim getirdi, şehit cenazeleri geliyor" dedi.

Bugün bir gazetenin manşetindeki fotoğrafta yer alan şehit evini gösteren Kılıçdaroğlu, "Bu Ankara'da oturan beylerin, çocukları oraya gidiyor mu? Gariban çocuklara buyurun gidin diyorlar. Açık ve net söylüyorum, bütün şehitlerimizin kanı AKP yöneticilerinin yakasındadır. Fidan gibi çocuklarımızı toprağa veriyoruz. Ne oldu da Türkiye'yi bu hale getirdiniz. Oturdunuz terör örgütüyle pazarlık yaptınız. Size demedik mi yanlış yapıyorsunuz diye? Ne yaptılar, hikayeyi anlatayım. Hakan Fidan'ı tam yetkili görevlendirdiler.siz PKK'yla hangi görüşmeleri yaptınız. Hangi konularda görüş birliğine vardınız, çıkın bunu millete anlatın. Sen, PKK ile oturup ne pazarlığı yaptın? PKK, gitti şehrin göbeğine silah depoladı, Bu hendeklere zorla vatandaşa kazdırılırken sen neredeydin? O hendeklere patlayıcı konulurken siz neredeydiniz? Adamlar kalktılar kendileri vergi mahkemelerini kurdular, askere alma dairelerini kurdular. Bedeli kim ödüyor, bu insanın yoksul vatandaşları ödüyor" şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, "Dolmabahçe Sarayı'nda oturdular, karara vardılar, imzaladılar. Anlaştık dediler. Havuz medyasının başlığı, şimdi barış zamanı. Fazla değil bir süre sonra, Erdoğan bir açıklama yaptı, Kardeşim ne Kürt sorunu ya, artık öyle birşey yok. 180 derece çark, fırıldak bile böyle hızlı döner mi bilmiyorum. Sen oturup görüşürken sarayda çözüm oluyor da o konuştuktan sonra niye çözüm olmuyor? Türkiye'nin en temel sorununu çözeceksen, gelip burada konuşacağız, geleceksin burada konuşacaksın. Böyle yaptığın için Doğu, Güneydoğu Suriye'ye dönüştü" ifadelerini kullandı.

"HENDEKLERİ KİMSE SAVUNAMAZ"

"Oturdular şimdi Diyarbakır'da bir toplantı yaptılar, hendekleri savunuyorlar, olmaz hendekleri kimse savunamaz" diyen Kılıçdaroğlu, "Savunan insan özgürlükten, hukuktan, adaletten yana değildir. Şehrin ortasına hendek kazacaksın,birileri sessiz kalacak. Bilmiyor muydunuz, bu hendekler kazılırken? Anayasanın ilk dört maddesi kırmızı çizgimiz dedik. Eğitimi de biz yapalım diyorlar. Yargıyı da adalet sistemini de biz kuracağız diyorlar. Sorun bunlarda değil, sorun Türkiye'yi bu hale getirenlerde. Burada öngörülen 14 madde AKP yetkilileri ile ne zaman nerede görüşüldü, çıkıp bir anlatsınlar. Bölgeleri neye göre ayıracağız, etnik kimliğe göre. Türkiye Cumhuriyeti etnik kimlik devleti değildir. Her kimlikten insanımız var bizim. Kimliklere saygı duymaya, öyle olması gerektiğini ifade ettik. Kimlikler üzerinden siyaset yapılmaz. Yaşam tarzı üzerinden siyaset yapılmaz. Bunlar üzerinden siyaset yaparsanız bunlar üzerinden Türkiye'yi Ortadoğu bataklığına sürüklersiniz dedik. Hesabı da sen soracaksın, sevgili vatandaşım" şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Merak ediyorum, başkanlıkta buna dahil Bana 400 vekil verin bu işi bitirelim diyordu, hangi işi bitirecekti. Tık yok. Şimdi kahraman kesiliyorlar. asarız keseriz diyorlar. oradaki çocukların hali nedir? 200 bin kişi evini terketti. Kendi ülkesinde, evinde toprağında 200 bin kişi mülteci konumuna düştü. Esnaf perişan vaziyette yazık günah değil mi? Ben iki grup toplantısında namus ve şeref üzerinde duruyorum. Onurlu herkes, namus ve şerefi üzerine yemin ettiği zaman ona sadık kalır. Namus ve şeref insan onurudur, namus ve şeref ahlakı temsil eder. Namus ve şeref üzerine yemin edilince bütün kutsallar üzerine yemin edilmiş sayılır. Ben, Sayın Erdoğan'ı eleştirdim, tarafsızlığını korumuyor. Sayın Davutoğlu'da diğer siyasi partiler de tarafsız olamaz ama Cumhurbaşkanı tarafsız olmak durumundadır. Benim bu söylediklerimin neresi yanlış? Benim sözlerimden bu diktatör bozuntusu alınmış, hemen muhtarları toplamış. En sert şekilde, beni eleştiriyor. Mektup okumuş diyor, ben Muhammet adlı vatandaşın mektubunu okumuştum, perişanlığını anlatmıştım. Mektup yazın diyor, bu zatın SSK'yı nasıl batırdığını, nasıl bir çıkmaza soktuğunu sorun diyor. Ben SKK'yı batırdıysam, sen kaç yıl bu ülkede Başbakanlık yaptın. Sen niye bana bunun hesabını sormadın, şimdi diyorsun vatandaşa sor. Hesabını sormak için elinden tutan mı, gelip sana yalvaran mı vardı? Ben çaldıysam, sen hesabını sormadıysan, sen o yolsuzluğun ortağı sayılmaz mısın?"

"Zaten niyetlendi, benim 7 sülalemi incelediler bunlar" diyen Kılıçdaroğlu, "10 yıllık bütün ihaleleri incelediler, onay aldılar. 2008'de onayla benim bütün hesaplarımı incelediler. 2010 yılında Başkanlık makamına müfettişler şu yazıyı verdiler. Evet diyorlar, yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığından raporun dosyada hıfzedilmesini arz ederiz diyorlar. Bunlar böyle adamlar, yalan söylemeyi, iftira atmayı bilen insanlar. 27,5 yılımı incelemezseniz namerttisiniz. Acaba birşey bulabilir miyiz? Bulamazsın kardeşim, ben kul hakkını yemem. Kul hakkını, haramı yiyen de sen. Haram sarayda oturan da sensin. Ben hiçbir zaman çocuklarıma oğlum paraları sıfırla diyemem, çünkü böyle birşey yok. Sen tarafsızlığını koruyuncaya kadar bunları dile getireceğim" şeklinde konuştu.

Kılıçdaroğlu, Diyarbakır'dan Kubilay ve Süleyman Güneş isimli vatandaşların yazdığı mektupları da okudu.

Kaynak: iha

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız