SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'25-30 Milyonun Öncelikli Konusu'

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi'nde "Türkiye'de Engelli Bireylerin Sosyolojik Profili" konusunda bir konferans veren Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof.Dr. Esra Burcu, "engellilik" konusunun Türkiye'de 25-30 milyon kişilik bir kitleyi öncelikli olarak ilgilendirdiğini söyledi.

Konferansa ilişkin üniversitenin basın bülteni şöyle:

"İnönü üniversitesi Hoca Ahmet Yesevi Salonunda düzenlenen konferansa konuşmacı olarak katılan Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esra Burcu “Türkiye’de Engelli Bireylerin Sosyolojik Profili” konusunu ele aldı.

Engellilik tartışmalarının tarihçesi ile ilgili bilgiler vererek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Esra Burcu, Batıda engellilik olgusuna ilişkin tartışmaların 1960’lı yılların sonlarında şekillenmeye başladığını belirtti. Engellilik tanımının medikal ve sosyal model yaklaşım şeklinde iki ana boyutta tartışıldığını vurgulayan Prof. Dr. Esra Burcu konuşmasına şöyle devam etti: “Engelliliğe medikal alanın modeli olarak inceleyen medikal model yaklaşımında engelliye yaklaşımda tüm çalışmalar tıbbi perspektifte ele alınıyor. Engellilik patolojik bir durum olarak tanımlanıyor. Literatüre baktığımız zaman bu yaklaşımın geleneksel bireysel medikal modelci olarak tanımlandığını görüyoruz. Hastalık ve sakatlığın tıbbi açıklanmasıyla ilgilenilmiş, yaşam alanlarında karşı karşıya kalınan sosyal ve çevresel engellemelerle, dışlanmalarla politikleşmelerle, organizasyonlarla ilgilenilmemiştir.

Oysaki sosyal model bir alternatif yaklaşım olarak aslında medikal modeli eleştirerek ortaya çıkmıştır. Burada engellilik tanımının sadece tıp perspektifinden bakılarak yapıldığı eleştiriliyor. Deniliyor ki engelliliğin sosyal anlamı bu tanımın dışında tutuluyor. Asıl önemli olan engelli olmanın sosyal anlamının ortaya çıkarabilmektir. O yüzden sosyal model tanımının geliştirilmesi çok önemlidir. Bu yaklaşımın ışığında bu güne kadar çok önemli gelişmeler olmuştur. Sosyal modelin engellilik tanımı üzerinde durmak gerekirse, aktivite sınırının yarattığı avantajsız durumu yaşayan bireylerin toplum tarafından göz ardı edilmesi ya da çok az dikkate değer görülmesi ile bu insanların sosyal hayatın içerisine girmelerinde sosyal aktiviteleri sürdürmelerinde gerekli katılımlarda uzak tutulması durumudur.”

Sosyal modelin tarihsel gelişimine bakıldığında Amerika ve Avrupa da ki gelişmelerin dikkat çektiğini, Avrupa da daha çok sosyal organizasyonel yaklaşım çerçevesinde engellilik tartışılırken, Amerika da sosyo-politik ve sosyo-tarihsel bağlamda engelliliğin tartışılmaya başlandığını ifade eden Prof. Dr. Esra Burcu, batı bu dönüşümü yaşarken ülkemizde ise engelliliğe ilişkin akademik veri tabanının çokta geniş, doyurucu olmadığını söyledi.

Cumhuriyet dönemine dayanan bir takım gelişmelerin olduğunu belirten Prof. Dr. Esra Burcu, “Türkiye engelli bireylerine ilişkin bilimsel araştırmalara ve bu temelde hukuksal, siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel düzenlemelere oldukça geç ulaşmıştır. Türkiye’de engelliliğe ilişkin devlet politikalarının cumhuriyet döneminden itibaren şekillenmeye başladığı söylenebilir. Cumhuriyet döneminden 2000’li yıllara kadar engelli bireylerin birçok yönü ele alınıyor. Özellikle Avrupa Birliği süreci ile birlikte ülkemiz daha ciddi, daha sistematik engelliliğe yönelik veri tabanının oluşturulması için geniş çalışmalar olmuştur. Tabi bütün bunlara rağmen bu çalışmalar yeterli değildir. Engellilik konusunda mevcut yetersiz altyapı ve kurumsallaşmayı uzun ve orta vadede gidermek amacıyla 2000’li yıllarda bir çaba görünüyor. Öncelikle engellilerin sosyal hakları, insan hakları çerçevesinde daha dikkate değer bulunmaya başlanıyor. Engelli bireylere ilişkin bilimsel veri tabanının oluşturulmasına yönelik akademik çalışmaların hala yetersiz olduğu dikkat çekicidir. Türkiye’de, Avrupa ve Amerika’nın aksine engelli nüfusun betimsel özelliklerine ilişkin ciddi kapsamlı istatistikler yetersizdir.

Türkiye’de özürlü birey olmanın temel sosyolojik özellikleri ve sorunları üzerine yaptığı, DPT ve Hacettepe Üniversitesi tarafından desteklenen, sahası 2004-2006 yılları arasında tamamlanan, bedensel ve görme engelli bireyleri kapsayan, bir araştırmasını dinleyicileri ile paylaşan Prof. Dr. Esra Burcu, toplam 1321 kişiyle yüz yüze görüşmeler yaptığını ifade ederek engelli bireylerin sosyolojik profiline göre kadınların erkeklerden daha geride olduğunu söyledi ve araştırmalardan elde ettiği sonuçları şu şekilde belirtti: “Türkiye’de yaşayan engelli bireylerin yaklaşık 7-8 milyon olduğu tahmin edilmektedir.

Bu bireyler doğrudan ilişkide bulundukları aileleriyle birlikte düşünüldüğünde, “engellilik” konusu yaklaşık 25-30 milyon kişiyi öncelikli olarak ilgilendirmektedir. Bu çerçevede var olan gerçeklik, Türkiye’de engelli bireyler ve /veya çevreleri toplumda doğrudan ya da dolaylı olarak çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmaktadırlar. Engelli bireylerin yaşadıkları sorunlar yaşamın her alanında varlık göstermektedir. Türkiye’de, özellikle engelli bireyler ve aileleri için yaşamlarını kaliteli olarak sürdürmek oldukça güç gözükmektedir. Türkiye’de engelli bireylerin nesnel koşullara bağlı olarak (eğitim, iş, meslek, gelir, sportif, sosyal ve kültürel etkinlikler, teknolojik gelişmeler, çevresel düzenlemeler ve buna ilişkin hizmetler v.b.) yaşam kalitelerini artırmaya yönelik ciddi bir düzenleme gerektiği söylenebilir. Diğer taraftan engelli bireylerin öznel anlamda bugüne ait sorunları ve geleceklerine ilişkin endişelerinin de giderilmesi yönünde düzenlemeler yapılmalıdır.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız