SON DAKİKA
SON DEPREMLER

3 Partiden Destek, AKP'den Red!

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:11:39
3 Partiden Destek, AKP'den Red!
A- A+ PAYLAŞ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Malatya Milletvekili Veli Ağbaba , İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, 02/04/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına  "Kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi" amacıyla verilmiş Meclis araştırma önergesi  CHP Grubunun isteği üzerine diğer önergelerin önüne alınarak Meclis Genel Kuruluna getirildi. CHP, MHP ve BDP'nin desteklediği önerge aleyhine AKP'li Öznur Çalık sözaldı.

Önerge hakkında konuşma yapan CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ile CHP İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu, üreticilerin sıkıntılarını dile getirerek  dondan zarar gören kayısı üreticilerine  devlet desteği vermesini istediler. Önergeye CHP, MHP ve BDP Milletvekilleri kabul oyu verirken kayısı üreticilerinin sorunları için verilen önerge AKP’li milletvekillerinin oylarıyla "tartışmalı" bir şekilde reddedildi.

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve İstanbul Milletvekili Mevlüt Aslanoğlu’ndan kayısı için ortak talep: ‘Devlet kayısı üreticilerinin zararını karşılasın’. Ağbaba ve Aslanoğlu tarafından hazırlanan ve 23 CHP Milletvekilinin imzasıyla TBMM’ye sunulan dondan zarar gören kayısı üreticilerinin sorunlarının araştırılması ile ilgili önerge hakkında CHP'li Veli Ağbaba ve Mevlüt Aslanoğlu, AKP'li Öznur Çalık ve geçmişte bir süre Malatya'da ikamet eden BDP'li Hakkari Milletvekili Adil Fırat konuştular. 

TUTANAKLARDAN..

TBMM tutanaklarına göre, CHP'nin konuya ilişkin önergesi ile yapılan konuşmalar şöyle:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 03/04/2013 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığında grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19'uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Emine Ülker Tarhan

Ankara

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, İstanbul Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu ve 23 milletvekili tarafından, 02/04/2013 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına "Kayısı üreticilerinin dondan kaynaklı zararlarının tespit edilmesi ve üreticilerin zararlarının karşılanabilmesi için alınacak önlemlerin tespit edilmesi" amacıyla verilmiş Meclis araştırma önergesinin (817 sıra no.lu), Genel Kurulun bilgisine sunulmak üzere bekleyen diğer önergelerin önüne alınarak 03/04/2013 Çarşamba günlü birleşimde sunuşlarda okunması ve görüşmelerinin aynı tarihli birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Veli Ağbaba, Malatya Milletvekili. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçen hafta 18 Martı 19 Marta bağlayan gece Malatya'da bir don afeti yaşandı, özellikle Malatya'nın düşük rakımlı bölgelerinde kayısımız yok oldu. Kimi bölgelerde yüzde 50 kimi bölgelerde 90'a varan zararlar var. Zaten geçtiğimiz yıl, değerli milletvekilleri, kayısının para etmemesinden dolayı yokluğa mahkûm edilen kayısı üreticisi donla beraber 2013 yılı umutlarını da kaybetti. 18 Mart gecesi yanan sadece Malatyalıların kayısı değildi, yanan Malatyalıların umuduydu, yanan Malatyalıların hayaliydi yani yanan Malatyalıların tüm yaşamıydı. Binlerce üretici geçtiğimiz yıl 2,5-3 TL maliyeti olan kayısıyı bu yıl 1,5-2,5 liradan sattı. Zaten kayısı üreticisi bu nedenle zor durumdaydı. 2012'den kalan elektrik, su, gübre, ilaç ve mazot borçlarını zaten ödeyememişti. Zaten iki üç yıldan beri kayısı para etmiyordu, üreticinin hiçbir birikimi yok.

Maalesef bu son dönemde Malatyalının devletle olan tek ilişkisi evine gelen icra kağıtlarıydı. Malatyalı üretici ilk kez bu dönemde adliyeyle tanıştı, ilk kez bu dönemde yaşı 60-70 olan üretici, ilk kez icrayla ve icra avukatıyla tanıştı. İki yıldan beri Malatyalıların seslerini buradan duyurmaya çalışıyorum. Bu kürsüden, bu Meclisten bana verilen görevi yani Malatyalıların hakkını savunma görevini yerine getirmeye çalışıyorum.

Değerli milletvekilleri, bakın, bizim üretmiş olduğumuz ürün sıradan bir ürün değil. Dünyanın en güzel kayısılarını üreten, Türkiye'nin millî gelirine tarımda en çok katkıyı veren, yaz demeden, kış demeden çoluğuyla çocuğuyla çalışan Malatyalıların sesini duyurmaya çalışıyoruz çünkü bu ürün kimi zaman 300 milyon dolar, kimi zaman 400 milyon dolar Türkiye ekonomisine katkı sunuyor. Dünya kuru kayısı üretiminin yüzde 80'ini tek başına Malatya ili karşılıyor. Yani dünyada çok önemli bir ürünü Malatyalılar yetiştiriyor.

Değerli milletvekilleri, kayısının değerlenebilmesi için buradan birçok öneri getirdim. Belki bu kayısıyla ilgili 100'e yakın konuşma yaptım Mecliste, dedim ki: "Sıfır faizli kredi verin ki köylü, tefecinin eline düşmesin. Borç verin, karşılıksız, bedelsiz değil, borç verin." dedim, sesimizi duyan olmadı. "Çiftçi elektrik borçlarından mağdur oluyor, onların faizlerini silin." dedim, faizler silinmedi çünkü bu Malatya'da özelleştirilen elektrik kurumundan hiç kimse memnun değil. Bu özelleştirme zihniyetini, özelleştiren zihniyeti buradan bir kez daha kınıyorum.

Değerli arkadaşlar, kayısı para etmiyor. "Okullarda kayısı dağıtın ki o bozuk süt yerine çocuklarımız daha zeki olsun." dedim, ki kayısı zekâ artıran bir ürün, "Askerlere dağıtın, askerler iyi beslensin." dedim ancak maalesef sesimizi kimseye duyuramadık.

Değerli arkadaşlar, ama maalesef mağduriyetimiz de sürüyor. Yani kayısımızın, üreticimizin durumu hâla iyileşebilmiş değil. En son da bu uygulamalar yetmiyormuş gibi, son dönemdeki uygulamalar yetmiyormuş gibi kayısımızı bir de don vurdu. 18 Martı 19 Marta bağlayan gece kayısımızı don vurdu.

Değerli arkadaşlar, ben buradan geçen hafta resimlerle kürsüden dile getirdim Malatya'nın düştüğü durumu. Geçen hafta sonu da Malatya'yı gezdim, Malatya merkez köylerini, Darende'yi, Kuluncak'ı, Battalgazi'yi gezdim ve yerinde gördüm. Yerinde gördüm kayısının düştüğü durumu. Maalesef, rakımı düşük olan yerlerde kayısımız -söylediğim gibi- yüzde 50 ile yüzde 90 arasında yanmış.

Değerli arkadaşlar, üretici, kayısı tutsa da tutmasa da, don vursa da vurmasa da o ürüne aynı parayı harcıyor yani ilacını veriyor, o ürünün gübresini veriyor, aynı işçiliği harcıyor, aynı emeği harcıyor. Bu nedenle, kayısı üreticisi açısından "Don vurdu, masraf etmeyeceğim." diye bir şey yok ve aynı emeği harcıyor maalesef. Aynı emeği harcadığı için daha fazla zarar etmiş oluyor. Yani, masrafı çok, parası yok.

Bununla ilgili, TARSİM diye bir kurum var. Dillere destan bir kurum bu TARSİM. Değerli milletvekilleri, Malatyalı üretici, maalesef bu TARSİM'in sistemine, TARSİM'in uygulamalarına hâlâ akıl sır erdiremiyor. TARSİM, "Üreticinin zararını nasıl karşılarım?" diye değil, "Nasıl karşılamam?" diye çalışıyor. Üreticiyi hem TARSİM vuruyor hem don vuruyor yani üretici her yerden zarar görüyor değerli milletvekilleri.

Don için yapılan sigorta kumar gibi arkadaşlar. Bu, don için yapılan sigorta resmen kumar gibi. Şimdi, şöyle bir örnek vereyim ben size: Bahçeniz var, o sene sigorta yaptırmak istiyorsunuz. Soruyorlar: "Çiçek mi, don mu yoksa dolu mu?" Bunlardan birini seçiyorsunuz. Tamamen bu TARSİM sistemi Malatya'da… Toto oynuyorsunuz yani toto, sigorta toto oynuyorsunuz.

Bir de değerli arkadaşlar, Malatyalı üreticinin bu yıl sadece yüzde 10'u TARSİM'den sigorta yaptırmış. Niye? Çünkü, TARSİM'deki fiyatlar çok yüksek. Çünkü, TARSİM'e güvenmiyor. Çünkü, oradaki, geçtiğimiz yıllardaki uygulamalarda yaşadı bunu, TARSİM'e güvenmiyor, güvenmediği için de sigorta yaptıramıyor. Bakın, 50 binin üzerindeki üreticiden sadece 6 bin civarındaki insan TARSİM'e ürününü sigortalatmış.

Değerli arkadaşlar, biraz önce telefon geldi, diyorlar ki Malatyalılar: "Daha önce, 2002'de 1 kilo kayısıyla 2 litre mazot alıyorduk, bugün 2 kilo kayısıyla 1 litre mazot alamıyoruz." Yine, "İki yıl önce 7-8 lira eden kayısı bu yıl niye 2,5 liraya düştü?" diyorlar, bunun sebebini araştırıyorlar.

Değerli arkadaşlar, önlem alınmaz ise eğer, Malatya'da üretici kalmayacak. Bakın, 2010 yılında, sanırım, don olayı olmuştu; sağ olsun, Malatya Milletvekilimiz Mevlüt Aslanoğlu bunu dile getirdi ve ilk kez zarar karşılandı. Ancak, iki yıldan beri hem fiyatlar vuruyor hem uygulamalar vuruyor hem de don vuruyor ama çiftçiye selam veren kimse yok, çiftçinin hâlini soran kimse yok.

Değerli arkadaşlar, Malatya'da iki yıldan beri ağacını ilaçlamayan çiftçi var. Bakın, acı bir durum ama iki yıldan beri ağacını ilaçlamayan çiftçi var. Hâlâ ağaçlarını sulayamayan çiftçiler var. Ben Meclis kürsüsünde söylüyorum, "Hâlâ kanalizasyon suyuna mahkûm etmişsiniz." diyorum, "Yalan." diyorlar. Geçtiğimiz hafta sonu Hatunsuyu'daydım, yani bu uygulamaları gözlerimle gördüm.

Değerli arkadaşlar, üretici diyor ki: "Kurusun da kurtulalım kayısıdan." Odun kömür ardiyelerinde son dönemde odun olarak en çok kayısı odunu satılıyor. "Kurusun da kurtulalım." diye Malatyalı haykırıyor.

Değerli milletvekilleri; Malatyalı her yıl kayısı ekiyor, her yıl kayısı dikiyor, maalesef borç topluyor.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bu ürün sıradan bir ürün değil. Bu ürün, dediğim gibi, Türkiye'yi dünyada temsil eden bir ürün. 100'ün üzerinde ülkeye ihracat yapılıyor. Malatyalının sesini, Malatyalıyı, Türkiye'yi, özellikle Türkiye'yi… Venezuela'dan Rusya'ya, Rusya'dan Amerika'ya, Kanada'ya kadar her yerde "Türkiye'nin ürünü", "Malatya'nın kayısısı" diye satılıyor ama Malatyalı size, ülke ekonomisine bu kadar katkıda bulunuyor, yıllardan beri her yıl 100-200 milyon dolar, 300 milyon dolar -bazen daha fazla- üretime katkıda bulunuyor, millî gelire katkıda bulunuyor ama Malatyalının maalesef devletten aldığı kocaman bir hiç. Değerli milletvekilleri, verdikleriyle aldıkları arasında bir orantısızlık var.

Malatyalı çiftçi çalışkan, Malatyalı çiftçi borcuna sadık. Sizden rica ediyorum, burada bütün milletvekillerinin vicdanlarına sesleniyorum değerli arkadaşlar, burada bütün iktidar ve muhalefet partilerinin vicdanlarına sesleniyorum: Lütfen Malatyalı çiftçinin sesini duyun, lütfen. (CHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Sadece Malatyalı değil, Türkiye'deki bütün çiftçilerin sesini duysunlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Lütfen Malatyalı çiftçinin yaşamış olduğu, kayısı üreticisinin yaşamış olduğu drama seyirci kalmayın. Hepinizin vicdanına sesleniyorum: İktidarı muhalefeti, çalışkan, üreten Malatya çiftçisine sahip olmasını diliyorum arkadaşlar.

İLHAN DEMİRÖZ (Bursa) - Türkiye'deki çiftçilere sahip olsunlar.

VELİ AĞBABA (Devamla) - Bakın, bununla ilgili, mutlaka kayısı afet kapsamına alınmalı, üreticinin borçları ertelenmeli, faizleri silinmeli, 2090 sayılı Kanun mutlaka işletilmeli, fındığa verilen alan bazında destek Malatya kayısısına da verilmeli, devlet bir kayısı idaresi kurmalı, taban fiyat, don hadisesi gibi sorunları tek elden yönetmeli.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bütün ürünlere sahip çıkmalı ama Malatya ürününe de sizlerin sahip çıkacağına inanıyorum. Bu konuda bir komisyon kurulmasını bütün milletvekillerinden, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekillerinden rica ediyorum.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Adil Kurt, Hakkâri Milletvekili. (BDP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Adil aleyhinde konuşmaz.

ADİL KURT (Hakkâri) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin meclis araştırma önergesinin aleyhinde söz aldım ama Türkiye'de kayısı üreticisinin haklarını savunma konusunda aleyhinde konuşamayacağımız gibi, Bursa'nın şeftalisinin de aleyhinde konuşamayız, Karadeniz'in fındığı, çayı aleyhinde de konuşamayız, Antep'in fıstığı aleyhinde de konuşamayız, Çukurova'nın narenciyesinin de aleyhinde konuşamayız. Dolayısıyla, aleyhinde konuşulacak bir durum değil bu, lehinde konuşacağım, konuşmam bu çerçevede olacak.

Malatya'da kayısı üreticisi kayısısını torbaya koyup traktörünün römorkuna koyana kadar kaygılı yaşar. Yani bir yılın 364 günü, ürününü değerlendirip değerlendiremeyeceği kaygısıyla yaşar, son gün ürününü aracına koyup pazara götüreceği zaman emindir ama pazara gittiği zaman da tefecilerin eline düşer. Yani 365 gün kaygılı yaşayan bir üreticiden söz ediyoruz. Dolayısıyla, bunların sorunuyla ilgili olarak burada verilmiş bir araştırma önergesine grup olarak destek vereceğimizi baştan ifade etmek istiyorum.

Kayısı üreticisi -evet, demin Sayın Ağbaba ifade etti- Malatya kayısısı dünya kuru kayısısının yüzde 80, yüzde 85'ini karşılayan bir potansiyele sahiptir ama maalesef, bu ülkede hâlâ Türkiye'nin stratejik tarım ürünleri konusunda bir alan analizi yapılmış değil. Vaktiyle Özal iktidara geldi, Malatyalı bir Başbakan Cumhurbaşkanı olunca, Malatyalı üreticilerin derdine bir nebze derman oldu, kayısı üreticisi biraz soluklandı ama ondan sonra gene kendi kaderine onlar da terk edildi. Dolayısıyla yani birey olarak birinin bir alanla çok ilgili olup olmaması bir avantaj  olmaktan çıkıp, bir bütün olarak Türkiye'nin tarım ve hayvancılık alan analizlerinin artık çıkarılıp sorunlarına bütüncül bir bakış açısının geliştirilmesi gerekir.

Sadece Malatya açısından demiyoruz, diğer bölgeler açısından da durum böyledir yani Bursa'daki şeftali üreticisinin de sorunu daha farklı değildir. Çukurova'daki narenciye üreticisine de bugün gitseniz benzer sıkıntıları ifade edecektir. Karadeniz'e gitseniz fındık üreticisi, çay üreticisi benzer sıkıntıları ifade edecektir. Hele hele özellikle Karadeniz'deki çay üreticisi konusunda son dönemlerde bir argüman var, kullanılıyor, kaçak çay sanki Türkiye'deki üreticiyi… Bir Hakkâri Milletvekili olarak şunu ifade edebilir mi acaba? "Ben evimde Karadeniz çayı içiyorum, misafirim de geldiği zaman Karadeniz çayı ikram ediyorum." Ama özellikle Karadeniz çayı, fındığı ya da bir başka yerin ürünleri üzerinden buradan siyaset geliştirenlerin buranın o sorunlarının giderilmesi konusunda yeterli hassasiyeti gösteremediklerini belirtmek istiyorum.

Bir önemli nokta daha, özellikle kayısı üreticileri konusunda TARSİM konusuna değinildi yani var da yok. Tarım sigortası, esasında, bu ülkede var da yok. İlgili Bakan burada olsa konuşurduk. Vaktiyle Komisyonda konuşulduğunda, komisyonlarda konuşulduğu zaman da üzerinde durduk. Bu konuda TARSİM'i daha etkin, daha aktif duruma getirmek gerekir.

Şimdi, bu yıl bir don felaketi yaşandı. Bu don felaketi, evet, kayısı üreticisini, kayısıdan geçineni, emekçiyi etkiledi. Malatya kayısısını konuşuyoruz ama esas, sadece Malatya'nın sorununu konuşmuyoruz; Adıyaman'daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz, Urfa'daki kayısı emekçisinin de sorununu konuşuyoruz. Çünkü birçok aile bu dönemde -özellikle Adıyaman açısından ifade ediyorum- tütüne vurulan, tütün üreticilerine vurulan darbeden sonra Adıyamanlı birçok ailenin -sayıları binlerle de ifade edilebilir- tek geçim kaynağı Malatya kayısısıdır. Yazı bekliyorlar, temmuz, ağustos aylarını bekliyorlar. Gidip orada ailece kayısı işçiliği yapıp evlerine üç beş kuruş ekmek götürmeyi bekliyorlar.

Bu don olayı bunların hepsinin umutlarına vurulmuş bir darbe oldu. Ama birileri bu dondan bile kazanıyor. Kim? Kayısı stokçuğunu yapanlar. Kim bu kayısı stokçuluğunu yapanlar? Emeğiyle geçinen insanların ya da 5-10 ağacı, 100-200 ağacı olan kayısı üreticisinin kayısısını stoklama şansı yok eğer başka bir yan geliri yoksa. Kim stokluyor? Birileri, daha şu anda, meyve ağaç dalındayken stokunu yapmaya başlıyor. Daha bir buçuk ay öncesine, bir ay öncesine kadar 1,5 TL olan kayısı şu anda gidin, bakın 10 TL'nin üzerindedir. Kim kazandı burada? Tefeciler, stokçular kazandı burada. Kime geri o darbe olarak dönüyor? Kayısı üreticisine darbe olarak dönüyor.

Arkadaşlar, ağaçların boynunu bükmesi çiftçinin boynunun bükülmesidir. İnsanlar ağlıyor ağaçların dibinde. Emek verdiler, gübre attılar, üç defa gübrelediler, üç defa aşıladılar ve bir sürü para harcadılar. Tek bir şey kalmıştı: Temmuz ayında devşirmek. Sadece Malatya'ya zarar vermedi, Adıyaman'dan, Urfa'dan gelen bir sürü insanımıza iş veriyordu Malatya. Onlara da artık iş veremeyeceğiz. Ve Türkiye de, yaklaşık, bu sene 400 milyon dolar bir döviz girdisinden yoksun olacak. Bunu ifade etmek istiyoruz. Çareyi üretmek zorundayız arkadaşlar. Yine söylüyorum: Çaresiziz, açız. Bizi kimse aç bırakmasın, aynen bu ifadeyi kullanıyorum. Ne yiyeceğiz? Çocuklarımızı nasıl okula göndereceğiz? Çocuklarımızı nasıl evlendireceğiz? Allah hiç kimseyi gördüğünden geri koymasın ve çocuklarına mahcup etmesin. Mesele bu arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, burada Meclis iradesi var. Bizim Meclis iradesinden istediğimiz bir araştırma önergesinden çok bu soruna, bu çaresizliğe dikkat çekmekti. Ekmeğimizi arıyoruz. Ekmeğimizi aradığımızı hep birlikte haykırmaktır. Bu, hepimizin görevi. Bu görevi yapmak zorundayız. O insanların boynunu bükmemek zorundayız. Dikkat ederseniz tek bir siyasi kelime konuşmadım, tek bir siyasi kelime söylemedim, söylemem de. Çünkü mesele öncelikli ekmek meselesi. Gelin, siz getirin, siz bu önergeyi getirin, siz kanun teklifi verin. Sonuna kadar imza atmaya hazırız. Biz, kim getirirse getirsin, ekmeğe kim çare bulacaksa hep yanında oluruz çünkü bizim anlayışımız bu. Çaresiziz -bu, bizim hepimizin görevi- yani bir şehir yok oluyor. Mart ayı geldiğinde -mart ile nisan arasında- o insanlar geceleri kayısı ağaçlarının dibinde yatıyor "Acaba don vuracak mı?" diye. Lastik yakıyorlar, her türlü çareye başvuruyorlar ama bu bir tabiat olayı, önüne geçemiyorlar, çaresiz kalıyorlar; ondan sonra bu insanlar hüngür hüngür ağlıyorlar çünkü bir şeyleri yok. Yılda bir defa buradan para kazanıyorlar, yılda bir defa ekmeklerini kazanıyorlar.

Değerli arkadaşlarım, konu Malatya açısından çok hassas bir konu. Ben buradan iktidara seslenmek istiyorum: Bize ne görev düşüyorsa -bana konuşma hakkını veren Milliyetçi Hareket Partisinin de aynı duygularda olduğunu Sayın Vural dün bana ifade etti, "Ne gerekiyorsa biz her türlü desteğe hazırız." dedi- Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak her türlü desteğe hazırız sonuna kadar, yeter ki bu soruna çözüm bulalım, çare bulalım. Çare bizde, çare başka yerde değil; çare Meclis iradesinde, Meclis iradesi isterse her türlü çareyi bulur. Biz hazırız. Malatya'yı çaresiz bırakmayın, Malatya insanını ekmeğe muhtaç etmeyin. Biz onurluyuzdur, gururluyuzdur, aç da kalsak onurumuzdan ödün vermeyiz ama bizim hakkımız. Biz hakkımızı istiyoruz.

Hepinizin yardımını bekliyorum ve hepinize saygılar sunuyorum

Teşekkür ediyorum. (CHP, MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi aleyhinde söz isteyen Öznur Çalık, Malatya Milletvekili (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (Mersin) - Aleyhinde mi?

VELİ AĞBABA (Malatya) - Aleyhte ağabey, vallahi aleyhinde.

OKTAY VURAL (İzmir) - Aman ha!.. Malatya Milletvekili çıkarmayın bari!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Önergenin aleyhinde sadece konunun aleyhinde değil.

BAŞKAN - Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum ve kayısının bu kadar gündemde tutulması hem inanıyorum ki Malatya'yı hem de Türkiye'yi çok mutlu ediyor. Çünkü kayısı, ülkemizin geleneksel ürünlerinden biridir ve Türkiye kuru kayısı üretiminin ihracatında Malatya, dünya lideri konumundadır. Türkiye, Malatya sayesinde kayısıyla ilgili olarak liderliğine devam ediyor ve ben kısaca kayısıyla ilgili, üretimimizle ilgili neler yaptık onları paylaşmak isterim.

Kayısı üretimimiz son dokuz yılda çok önemli artışlar gösterdi. 2002 yılında kayısı üretimi 315 bin ton iken 2012 yılında yüzde 141 artarak 760 bin tona ulaştı. Dünya kayısı üretiminin 492 bin hektar olduğu bir dünyada 3,3 milyon ton kayısı üretildi. Ülkemiz, yaklaşık 112 bin hektar alanda 760 bin ton kayısı üretimiyle ilk sırada. Ülkemiz, kuru kayısı üretiminde dünya üretiminin yüzde 90'ını karşılamakta ve Tarım Bakanlığımızın yapmış olduğu çalışmalarla değerli arkadaşlar, bu oranlar, bu rakamlar çok ciddi oranda değişti.

2002 yılında Malatya'da toplam kayısı üretimi sadece 122 bin ton iken 2012 yılında yüzde 233 artışla 409 bin tona yükseldi. Malatya'da üretilen kayısının yüzde 90'ı kurutmalığa… Ayrıca ihraç edilen kuru kayısının yüzde 90'dan fazlası da yine Malatya tarafından karşılanmakta ve bu kadar, kayısının başkenti olduğunu söylediğimiz memlekette tarımla ilgili çok önemli destekler verdik ve 2002 yılında tarıma verilen destek değerli arkadaşlar, sadece eski parayla 23,5 trilyon iken, yani 23,5 milyon iken 2012 yılında 38 trilyona çıkarıldı ve 2003-2012 yılları arası Malatya'da tarıma verilen destek 362 milyona yükseltildi ve bu destekleri verirken özellikle Ziraat Bankasından, tarım kredi kooperatiflerinden vatandaşlarımızın, üreticilerimizin, çiftçilerimizin kredilerden istifade etmesini sağladık ve Ziraat Bankasından 2002 yılında sadece 1,8 milyon kredi kullandırılırken, bugün 2012 yılında -son rakamlar- 70,2 milyon TL'dir ve yaklaşık yüzde 4.600'dür artış. Tarım kredi kooperatiflerindeki kredi kullanım oranı 436 bin 2002 yılında, 2012 yılında ise 34 milyondur ve toplam 104 milyon kredi kullandırdık. 2002-2012 yılları arasındaki farkı sizlerde görüyorsunuz. Ve kredi dönüş oranlarından da Malatya'da çok ciddi, güçlü bir destek var. 2002 yılında kredi dönüş oranları yüzde 23 iken, 2012 yılında bu kredi dönüş oranları yüzde 100'e yükseldi.

Evet arkadaşlar, biz bu destekleri tarıma verirken kayısıya neler verdik? Diye dönüp bakıyoruz. Yıllardır, dünya kuruldu kurulalı herhâlde, ilk kez son on yılda afet olmadı, don olmadı, zarar olmadı. Ondan önceki dönemlerde de afetin, donun zararın olduğunu biliyoruz ve o zaman çiftçimizin maalesef ıstırap içerisinde, hiçbir destek görmeden ürünlerine sahip çıkmak zorunda kaldığını da biliyoruz ve diyoruz ki: 2006 yılından itibaren AK PARTİ iktidarıyla birlikte kayısı üreticimiz çok ciddi destekler almaya başladı. En önemli desteği Türkiye'de çok önemli bir kavramı, kurumu oluşturduk. TARSİM'i kurduk ve TARSİM'le birlikte kayısı üreticilerimiz ürünlerini sigorta kapsamına aldı ve 2007 yılında toplamda 17 milyon, Malatyalı üreticimize destekte bulunduk ve meyvemize vermiş olduğumuz destekle birlikte döndük, çiçek ilk kez dünyada, Türkiye'de sigorta kapsamına alındı, hiçbir yerde çiçek sigorta kapsamında değildi ve bu çiçekteki sigorta kapsamıyla birlikte yaşadığımız süreç çok hızlı devam etti. Biz 2011 yılında ilk kez TARSİM olmadan vatandaşlarımıza 89 trilyon destek verdik, dondan zarar gören çiftçilerimize. Bu 90 trilyon Malatya ekonomisine ve Türkiye ekonomisine çok ciddi katkılarda bulundu ve şimdi, değerli arkadaşlar, bunları söylerken 18-19 Mart ve 23-24 Mart 2013 tarihleri arasında yine Malatya'da hava şartları dolayısıyla çok ciddi sıkıntılar yaşandı. Çiftçimiz, üreticimiz bu perişanlığını bizlerle paylaştı ve ben şuna inanıyorum ki bunu Malatya her daim hissetti; ne zaman çiftçimiz, üreticimiz, Malatya'mız, Başbakanımızdan, bakanlarımızdan destek istese biz bunu aldık, dün aldığımız gibi. Nasıl 90 trilyonu aldık ve Malatya Türkiye'de emsal oldu, diğer iller de bu desteği, bu afetten zarar gören ürünlerine istediyse gene aynı şekilde desteğe devam edecektir.

18-19 Mart ve 23-24 Mart tarihlerinde üreticilerimizin yaşamış olduğu, özellikle çiçek döneminde olan kayısı ağaçlarının yaşadığı afet hepimiz tarafından gözlendi. Geçen hafta Malatya'da merkez köylerindeydik, bu hafta Malatya'nın Darende köylerindeydik ve yapılan çalışmalarda hemen bunların Tarım İl Müdürlüğü tarafından ve TARSİM tarafından incelenmesini, irdelenmesini istedik ve yapılan çalışmalar neticesinde Malatya ili Akçadağ, Arapgir, Arguvan, Battalgazi, Darende, Doğanşehir, Doğanyol, Hekimhan, Kale, Kuluncak, Pütürge, Yazıhan, Yeşilyurt ve merkez dâhil olmak üzere kayısı bahçelerinde çiçeklenme döneminde afet meydana geldiği, 14 ilçede, 214 köyde ve 418 bin dekar alanda açık alanın etkilendiği tespit edildi. Bu tespiti tamamlayabilmemiz için meyvenin mutlaka dönemine mayıs ayı gibi tespitimize başlamamız gerekir. İşte, bu tespitten sonra çiftçimizin bize talebi şu oldu, gittiğimiz üreticimiz bize şu talepte bulundu: "Ziraat Bankasındaki borçlarımız ötelensin, tarım kredi kooperatifindeki borçlarımız ötelensin ve bu konuda desteklerimizi de bize bir kez daha verin." dedi ve biz bu destekleri vermek üzere, daha doğrusu almak üzere Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker'le ve bütün bürokratlarıyla görüştük ve TARSİM, yaklaşık 44 tane eksperi, bütün Malatya'daki ilçelere, beldelere, köylere gönderdi ve çiftçilerimizin ürününün ne kadarının zarara uğradı, çiçekler ne kadar zarar gördü, bunları tespit etmek üzere alana yayıldı ve meyve verdikten sonra esas hasar tespiti yapılacak ve bu hasar tespitinden sonra çiftçilerimizin borçlarının ötelenmesi konusunda Başbakan Yardımcımız Sayın Ali Babacan'la yapmış olduğumuz görüşme başta olmak üzere Tarım Bakanımız Sayın Mehdi Eker ve yine Grup Başkan Vekilimiz Sayın Nurettin Canikli'den aldığımız destekle bu borçlarımızın ötelenmesine, afet oranları tespitinden sonra inşallah devam edeceğiz. Yani, biz, dün nasıl Malatyalı üreticilerimize sahip çıktıysak...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Tüm Meclisin desteğiyle.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - ...Türkiye'deki çiftçilerimize, üreticilerimize destek çıktıysak bundan sonra da aynı desteği vermeye devam edeceğiz.

Bir konuyu özellikle altını çizerek vurgulamak isterim ki, bazı konular vardır ki iktidarı muhalefeti hiç fark etmez ve bu fark etmeyen konulardan bir tanesi de işte çiftçilerimizin yaşamış olduğu problemlerdir ve muhalefet partisi milletvekili arkadaşlarım dâhil olmak üzere bütün Malatya milletvekillerim, çiftçilerimizin derdiyle dertlenmek üzere tek yumruk oldu. Geçmiş dönemde olduğumuz gibi bugün de bütün Malatya'daki AK PARTİ teşkilatım, il başkanım, bütün ekip, milletvekillerim, Malatya milletvekillerim, AK PARTİ milletvekillerim, Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekillerim ve diğer siyasi partilerdeki arkadaşlarımız da dâhil olmak üzere "Bu zararı karşılayalım -daha doğrusu- borçları öteleyelim." dediler ve biz Malatya'da bunu daha önce başardık...

NURETTİN DEMİR (Muğla) - Evet mi, hayır mı?

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Malatya'da biz bunu daha önce başardık ve bu başarıya inanıyorum ki, şimdi çiftçimizin, bir kez daha dondan zarar gören çiftçimizin Ziraat Bankasına, Tarım ve Kredi Kooperatiflerine borçları ötelenecek…

İZZET ÇETİN (Ankara) - Evet mi, hayır mı?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - "Evet" mi "hayır" mı diyeceksiniz? Yetmez ama evet gibi. İsteriz ama "hayır" mı diyeceksiniz? 

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - …ve bununla ilgili olarak önerge açmaya hiç gerek yok çünkü AK PARTİ iktidarı dün olduğu gibi bugün de gereğini yerine getirecektir. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkanım, biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak destekliyoruz, efendim önergeyi. Kayısı üreticilerinin sorunlarının çözülmesi konusunda getirilecek her türlü öneriye destek olacağımızı bu vesileyle ifade ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aslanoğlu, bahsetti zaten.

Teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, öneri kabul edilmemiştir. (CHP ve MHP sıralarından "Kabul edildi." sesleri ve gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) - Kabul edildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Kabul edildi.

ADİL KURT (Hakkâri) - Kabul edildi.

BAŞKAN - Efendim, siyasi parti gruplarının takdiri.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini…

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, böyle bir şey olur mu? Kabul edildi.

BAŞKAN - İsterseniz yeniden oylayabilirim, bir yanlışlık varsa düzeltmek için. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) - Tutanaklara bakın, tutanaklara.

BAŞKAN - Hayır, ben "kabul etmediler" diye anladım.

VELİ AĞBABA (Malatya) - Sayın Başkan, kâtip üyelere soralım, isterseniz.

BAŞKAN - Hayır, kâtip üyeler arasında da benim görüşümden farklı bir görüş yok, yani burada. Öneri oylandı ve kabul edilmedi, tekrar ediyorum, tutanaklara geçmesi anlamında. Lütfen."

DERLEYEN: Görüş Gazetesi (Selahattin GÖKATALAY)

FOTO: Arşiv

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız