SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"4+4+4'le Kaosa Dönüştü"

0
Güncellendi - 2015-12-27 14:59:14
A- A+ PAYLAŞ

Eğitim İş Sendikası Malatya Temsilcisi Feyzullah Çelik, Pazartesi günü başlayacak olan yeni eğitim ve öğretim yılıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, eğitim sisteminin yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunların, 4+4+4 sisteminin uygulanmasıyla birlikte kaosa dönüştüğü iddiasında bulundu.

Çelik, yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"2012–2013 Eğitim-Öğretim Yılı 17 Eylül Pazartesi günü ders zilinin çalmasıyla başlayacak. İlk ve ortaöğretimde 17 milyon öğrenci ders başı yapacak. Ancak eğitim sisteminin, eğitim ve bilim çalışanlarının yıllardır karşı karşıya kaldığı sorunlar, 4+4+4 eğitim sisteminin uygulamaya konulmasıyla birlikte kaosa dönüşmüştür.

 Cumhuriyet’in en köklü kurumlardan biri olan Milli Eğitim Bakanlığı’nın mevzuatından, stratejik planından Mustafa Kemal Atatürk ilke ve Devrimleri bir bir çıkarılmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer milli eğitimin sorunlarını çözmekten daha çok 90 yıllık Cumhuriyetimizin tasfiye süreciyle ilgilenmektedir.

652 sayılı KHK ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın görevleri arasından Atatürk ilke ve devrimleri doğrultusunda eğitim yapmayı çıkaran Bakanlık bir yılda çıkardığı 50 yönetmeliğin tamamında aynı işlemi gerçekleştirmiştir. 

2002 yılından bu güne 10 yıllık dönemde milli eğitimin hiçbir sorununu çözmeyen Bakanlığın ve Hükümetin sanki bütün suç 1997 yılında geçilen 8 yıllık zorunlu eğitimmiş gibi kamuoyunu bilim dışı verilerle kandırmaya yönelik sözleri asla ciddiye alınmamalıdır.

10 yıllık süreç içerisinde eğitim çalışanlarının ekonomik ve özlük sorunlarında hiçbir çözüm üretilmezken eğitim çalışanlarının itibarsızlaştırılması yönünde hayli yol alınmıştır. Bizzat Başbakan’ın öğretmenlere yönelik sarf ettiği sözler eğitim çalışanlarının çalışma azmini ve isteğini ortadan kaldırmıştır. Başbakan eğitim çalışanlarını topluma “az çalışan, çok tatil yapan, gözü paraya doymayanlar” olarak göstermiştir. Milli Eğitim Bakanı ise kendi Bakanlığının çalışanlarına sahip çıkması gerekirken, Başbakan’ın sözleri karşısında suskun kalmıştır. Cumhuriyet tarihinde öğretmenini bu kadar sahipsiz bırakan bir Milli Eğitim Bakanı görülmemiştir.

 Yine eğitim çalışanları, kamu çalışanları içerisinde en az ücret alan durumuna düşürülmüşlerdir. Yayınlanan 666 sayılı KHK ile eşit işe eşit ücret uygulamasında öğretmenler unutulmuştur. Hükümet, toplu sözleşme sürecinde de bu durumu göz ardı ederek, öğretmenlerin mağduriyetini giderememiştir. 

Okul dönüşümleri nedeniyle binlerce öğrencimiz okullarından olmuş, yine binlerce öğretmenimiz norm kadro fazlası durumuna düşmüştür. Dinçer’in “Sınıf öğretmenlerinin bir tekinin dahi norm kadro fazlası olmayacağı” yönündeki açıklamasına rağmen, Bakanlığın verilerine göre 29 bini sınıf öğretmeni olmak üzere 68 bin öğretmen norm fazlası durumuna düşmüştür. Durum böyleyken, 10 Eylül’de yapılan atamalarda sınıf öğretmenlerine sadece 341 kadro ayrılmıştır.

Kendi yönetmeliğini uygulamaktan aciz olan MEB’in beceriksizliği, norm fazlası öğretmenlerin atama ve yer değiştirmelerinde büyük bir karışıklık yaşanmasına da neden olmuştur. MEB, yayınladığı İl İçi, İller Arası ve Özür Grubu Yer Değiştirme Kılavuzları ile adeta öğretmenlerle alay etmiştir.

Geçen yılki İller Arası Yer Değiştirme Kılavuzunda sınıf öğretmenleri için 2000 kadro açılmışken, bu yıl sadece 189 kadro açılmıştır. Açılan 7 ile (Bitlis, Hakkari, Iğdır, Kastamonu, Şanlıurfa, Şırnak, Tekirdağ) bakıldığında, yıllardır yer değiştirme bekleyen sınıf öğretmenlerimizin nasıl mağdur edildiği açıktır.

Dinçer ve bürokratları, özür durumu atamalarında da ne kadar beceriksiz olduklarını göstermişlerdir. Bakanlık, öğretmenleri eşlerinden, çocuklarından ayırarak toplumun temeli olan aile bütünlüğünü paramparça etmiştir. Gerçekçi olmayan norm kadroları gerekçe göstererek 5-10 ilin dışında bütün illeri atamalara kapatıp binlerce öğretmeni mağdur etmiş, il emri uygulamasını yerine getirmeyerek öğretmenlerin ve çocuklarının çığlıklarına kulaklarını kapamıştır.

Okullarımızın önemli bir yükünü sırtlarında taşıyan hizmetli ve memurların yıllardır görev tanımları yapılmamıştır. Ortaçağ köle anlayışı ile okulun tüm angarya işlerini gerçekleştiren memur ve hizmetlilerin sorunlarına hiçbir çözüm getirilmemiştir. Eğitim öğretim yılı başında verilen “Eğitime hazırlık ödeneği”  her zaman üvey evlat muamelesi gören hizmetli ve memurlara verilmemektedir. Okullarda yeterli sayıda hizmetli ve memur olmaması nedeniyle iş yükleri oldukça fazladır. Hizmetli ve memur kadrosunda çalışanlar köle gibi günde yaklaşık 12 saat çalıştırılmalarına karşın ek ücret alamamaktadırlar. 

Cumhuriyetten bu tarafa milli eğitime yön veren, milli eğitimle ilgili programların oluşturulması, yayınların, ders kitaplarının incelenip değerlendirilmesi konularında etkin olan Talim Terbiye Kurulu, kadrolaşma hareketiyle milli eğitimi özelleştirme ve dinselleştirme aracı haline getirilmiştir.

Bakanlık, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliği ile Ders Kitapları Yönetmeliği’nde yaptığı değişikliklerle, Atatürk ve laiklik karşıtı olduğunu bir kez daha tescillemiştir. Artık ders kitapları hazırlanırken, “Atatürk ilke ve inkılaplarına; laik, sosyal hukuk devletine uygun olma kriteri” aranmayacak. Burada temel amaç; Türk ulusuna Atatürk’ü unutturarak, ulusal kimliği yok etmektir. Yaşanan sivil anayasa tartışmalarını da düşünürsek, bu değişikliklerle Türkiye’nin etnik ve dini temelde bölünmesine zemin hazırlanmaktadır. Hiç kuşkusuz yeni yönetmeliklerle yapılan değişiklikler, anayasal bir suçtur.

Çıkarılan yeni yönetmelikle Talim Terbiye Kurulu’nda görevli eğitim çalışanları mağdur edilmiş ve pek çok hak kaybına uğratılmıştır. 

4+4+4 eğitim sistemine ilişkin bilim insanları ve eğitim örgütlerinin uyarıları dikkate alınmamış, yeterli hazırlık ve altyapı çalışmaları yapılmadan uygulamaya geçilmiştir 

4+4+4 eğitim sistemi ile 8 yıllık temel eğitim 4 yıla indirilmiş, kız çocuklarının, yoksul çocukların, köy çocuklarının ve engelli çocukların üst öğrenime devam etme olanakları ortadan kaldırılmıştır. Uygulama, çocuk işçiliğini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ayrımcılığı, sınıfsal ayrışmayı, köy-kent kutuplaşmasını teşvik etmekte, çocukların toplumsallaşarak gelişiminin önünü kapatmaktadır.

Eğitim-İş olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da eğitimin ve eğitim çalışanlarının sorunlarının takipçisi olacağımızı, haksızlığa uğrayan tüm eğitim çalışanlarının yanında olacağımızın bir kez daha altını çizmek istiyoruz. 

Bu duygu ve düşüncelerle tüm eğitim çalışanlarının ve öğrencilerimizin yeni eğitim-öğretim yılını kutluyor; yeni eğitim-öğretim yılının ülkemize ve ulusumuza güzellikler getirmesini diliyoruz."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız