SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"ABD ve Batı Savunduğu İçin.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:59:15
A- A+ PAYLAŞ

Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nabil Maarouf, ''Şu anda karşı karşıya olduğumuz durum; Filistin güçsüz İsrail güçlü olduğu için değil. Biz Amerika ve Batı son ana kadar İsrail'i savunduğundan kaybediyoruz'' dedi. 

Maarouf, İnönü Üniversitesi tarafından Turgut Özal Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ''Filistin, Ortadoğu Tarihi ve Siyasi Gelişmeler'' konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı. 

Filistin'in tarihi sürecine ilişkin bilgi veren Maarouf, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından Filistin'in Osmanlı Devleti himayesinden çıkarak batı egemenliği altına girdiğini, 1918-1948 yılları arasında hem İngilizlere hem de Yahudilere karşı mücadele vermek zorunda kaldıklarını söyledi. İngilizlerin Filistin topraklarına Yahudi göçmenlerini yerleştirdiğini ve göçmenleri silahlandırarak İsrail'in kuruluşunu sağlamlaştırdığını, Filistin halkının da zayıflamasına yol açtığını anlatan Maarouf, süreç içerisinde Filistin topraklarının yüzde 78'inin İsrail'e verildiğini, yüzde 22'sinin de Mısır'la Ürdün arasında paylaştırıldığını söyledi.

Filistinliler'in İsrail'in kuruluşundan sonra 10 yıl boyunca yaptığı mücadelelerin zayıf ve cılız kaldığını dile getiren Maarouf, 1956 yılında Araplarla İsrailliler arsında çıkan savaşta İsrail'in Gazze'nin bir bölümünü işgal ettiğini, ancak Amerika Birleşik Devleti'nin İngiltere ve Fransa'nın prestij sağlamaması için İsrail'in Gazze'den çekilmesini sağladığını kaydetti. Maarouf, ''Bugün İsrail çekilmiyorsa bu ciddi anlamda ABD baskısının olmadığının göstergesidir'' dedi. 

İsrail'in 1967 yılındaki savaşlarda, Doğu Kudüs, Sina Yarımadası, Süveyş Kanalı, Suriye'nin Golan Tepeleri olmak üzere 5 günde kendi topraklarının 5 katı büyüklüğündeki toprakları işgal ettiğini dile getiren Maarouf, ''Bugün bizim çektiğimiz bu savaşın sonucudur. Bu savaş İsrail'in ayaklarını güçlendirdi. Bu savaşın en kötü sonucu bütün Araplar ve Müslümanlar'ın gözünde İsrail'i süper güç yapmasıydı. Bundan sonra bütün Araplar, Filistin ve İsrail konusuna bu bakış açısıyla baktı'' diye konuştu. 

Komşu ülkelere göç eden Filistin halkının yaşadıkları kamplarda rahat bırakılmadığını, baskı altında tutulduğunu ifade eden Maarouf, 1965 yılında Filistin halkının artık İsrail'e karşı silahlı mücadeleye geçtiğini ilan ettiğini hatırlattı. 

-Filistin'in BM'de ''üye olmayan gözlemci devlet'' statüsü kazanması- 

İsrail ile Filistin arasındaki siyasi faaliyetlerin durdurulmuş durumda olduğunu dile getiren Maarouf, şöyle devam etti: 

''Biz hala topraklarımız üzerindeyiz. Hala mücadele etmeye devam ediyoruz. Şu anda karşı karşıya olduğumuz durum; Filistin güçsüz İsrail güçlü olduğu için değil. Biz Amerika ve batı son ana kadar İsrail'i savunduğundan kaybediyoruz. O halde Filistinli çocuk, kadın ve yaşlılar sadece İsrail'e karşı değil, dünyanın en büyük gücüne karşı direnmeli. Savaşımız devam ediyor. Biz İsrail'i savunan batı cephesini bölmeyi başardık. İsrail Ortadoğu'da Amerika ve batının desteğiyle güçlüdür. Biz siyasi çizgimiz dolasıyla Amerika ile batı arasında bir çizginin oluşmasına yol bulduk. Bu İsrail'i güçsüzleştiriyor. Biz Filistin'i bir devlet olarak tanımaları için dünyaya yöneldik. Bu kabul etmeyi biz gerçekleştirdik. BM'ye gitmeden önce Amerika bizi tehdit etti. 'Giderseniz sizinle savaşacağız, aç kalacaksınız' diye tehdit etti. 183 dünya devletinin desteğini aldık. Amerika ve İsrail'le beraber sadece 9 ülke kaldı. 6'sı Latin Amerika devletleri. Bunlar küçük bir devlet topluluğu. Sadece bir Avrupa Devleti, Çek Cumhuriyeti baskılar dolayısıyla tam olarak karşı çıkmadı ama bize destek de olmadı. Bu bizim BM'de gerçekleştirdiğimiz büyük bölünmeydi. Dünya devletlerinin büyük kısmı Amerika'ya bu sefer boyun eğmedi. Bugün bizimle İsrail arasındaki görüşmeler tamamen durmuş durumda ve tekrar başlaması için bir takım şartlar koyduk. BM'nin yeni kararından destek alıyoruz. Öncelikle Filistin topraklarından tamamen çekilme gerçekleşmedikçe görüşme olmayacak.'' 

BM'nin kararından sonra yeni bir durum oluştuğunu, artık sınırları belli, adı Filistin olan bir devlet olduğunu kaydeden Maarouf, ''Barışın gerçekleşmesi için İsrail'in bu topraklardan çekilmesi gerekiyor. Biz artık uluslararası kuruluşlara üye olmamız gereği olarak bazı şikayetlerde bulunabiliyoruz. Artık devletin topraklarının ya da nüfusun değişimini engelleyen girişimlerde bulunuyoruz. Halkımız hala kararlıdır, kararlı olmaya devam edecektir. Filistin'i, Mescid-i Aksa'yı ve Kubbetüs Sahra'yı kurtarıncaya kadar bu kararlılık devam edecek'' diye konuştu. 

Maarouf, konferansta katılımcıların sorularını da yanıtladı. Bir katılımcının ''El Fetih mi yoksa Hamas'ı mı desteklediklerini'' sorması üzerine Maarouf, ''Siz Filistin'le beraber olun. Ne Hamas ne de El Fetih'le beraber olun'' dedi. 

BATTALGAZİ'DE..

Filistin'in Ankara Büyükelçisi Nabil Maarouf, Battalgazi ilçesindeki tarihi mekanları gezdi. 

İki ayrı konferansa katılmak üzere Malatya'ya gelen Maarouf, Battalgazi ilçesindeki tarihi Silahtar Mustafapaşa Kervansarayı'nı gezerek, buradaki kültür ve sanat çalışmalarını inceledi. 

Maarouf, daha sonra Ulu Cami'yi gezdi. Cuma namazını da burada kıldı. Daha sonra AA muhabirinin sorularını yanıtlayan Maarouf, tarihi şehir Battalgazi'yi gezmekten duyduğu memnuniyeti dile getirdi. 

Kendisini evinde gibi hissettiğini belirten Maarouf, ilk kez geldiği Malatya'ya tekrar gelmek istediğini söyledi. 

Büyükelçi Maarouf'a ziyarette, Battalgazi Kaymakamı Asalet Karabulut ve Belediye Başkanvekili Mehmet Erol eşlik etti. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız