SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Abdal Musa Geleneği

A- A+ PAYLAŞ

Süleyman ÖZEROL

Araştırmacı-Yazar 


 

MALATYA-HEKİMHAN BALLIKAYA KÖYÜNDEN

“ABDAL MUSA” VE “ABDAL MUSA KURBANI” İLE İLGİLİ DERLEMELER

 

1. Abdal Musa Hakkında Özet Bilgiler:

 

Abdal Musa’nın yaşamı ile ilgili bilgileri özet olarak şöyle sunabiliriz:

 

1296 yılında doğduğu, Horasan’ın Hoy kentinden olduğu, sonradan Azerbaycan’a ve Anadolu’ya geldiği;

 

Ahmet Yesevi halifelerinden sayıldığı, soyunun Hz. Muhammed’e dayandığı, soyca Hacı Bektaş veli ile aynı koldan geldiği; Osman ve Orhan gazi dönemlerinde yeniçerilerle bağlantısı olduğu, savaşlara katıldığı -Hatta Bursa’nın alınmasında bulunduğu-, Ahi geleneğine sahip olduğu;

 

Antalya/Elmalı’nın Tekke/Akçainiş köyünde bulunan dergâhının ilk dört Bektaşi tekkesinden biri olduğu, Kaygusuz Abdal’ın bu tekkeye 40 yıl hizmet ettiği;

 

Hacı Bektaş Veli’nin gözcülerinden olduğu çeşitli kaynaklarda belirtilir.

 

Yaşamı ile ilgili bilgilerin yanında hakkında birçok söylence de vardır.

 

Bektaşilikteki 12 posttan biri de Abdal Musa Sultan Postu’dur.

 

2. Ballıkaya’da Abdal Musa İle İlgili Derlemeler:

 

2.1. Ballıkaya Köyü Hakkında Genel Bilgiler:

 

Ballıkaya, Hekimhan ilçesine bağlı, Hekimhan-Arguvan karayolu üzerinde orta noktada bulunan bir köydür. Mıroğlar ve Çeki mezraları vardır. Doğusunda Mıroğlar, Kuşu Köyü, güneydoğusunda Çeki, güneyinde Başkavak köyü, batısında İğdir köyü, kuzeyinde Ayranca Dağları bulunmaktadır. Mezirme Deresi ve Avşar Çayı önemli akarsularıdır. Alaçayır, Kayabaşı, Darıderesi, Horunoğlu yöreleri yayla olarak kullanılmıştır. Çevresi, meşe ağaçlarının çoğunlukta olduğu, yer yer de ardıç ağaçlarının bulunduğu ormanlarla kaplıdır. Anlatımlara göre; Mezere adıyla anılırken Merzeme,  Mezdirme, daha sonra da Mezirme biçimini alan adının “Mezra”dan geldiği öne sürülür. Köyün kuzeyini baştanbaşa kuşatan kaya kuşağının ortasında ve 35-40 yıl öncesine kadar bal bulunan Ballıkaya’dan adı alınarak altmışlı yılların başında Ballıkaya olmuştur.

 

XIII. Yüzyılda yöreye ilk yerleşenler olarak ileri sürülenler, Türkler adıyla anılmaktadır. XIV. Yüzyılda yörede Çolakoğlu, Gilikoğlu, Küroğlu, Bıyıkoğlu, Horunoğlu, Korukoğlu adlı derebeylerinin yaşadığı ayrı bir savdır. XVI. yüzyılın sonları ile XVII. yüzyılın başlarında (1694 İskân Yasası-Lale Devri) İran-Erdebil’den Şah Veli’nin geldiği; 1820’li yıllarda Keskin’den İpşirağalar, Abidinağalar, Alağaların, daha sonra da Kıllılar, Velağalar ve Kamberağaların geldiği ve yerleşimin tamamlandığı öne sürülür. Köyün tarihi ile ilgili belgesel bilgiler yeni ortaya çıkmaktadır. Kanuni döneminde (1560) 21 hane, 1894-1895 Namuret-ül Aziz Salnamelerine göre 32 hane ve 252 nüfusu ile Harput ili Keban ilçesi Arguvan nahiyesine bağlı olduğu görülen Mezirme, 1923 yılında Malatya il olunca Hekimhan ilçesine bağlanmıştır. Kırklı yıllara doğru devlet memuriyeti dolayısıyla iç ve dış göç yaşanmaya başlamıştır.

 

1926’da ilkokul, 1929’da jandarma karakolu (1979’da Hekimhan’a taşındı), 1965’te sağlıkocağı, 1966’da Atatürk büstü, 1985’te telefon (acente), 1986’da içme suyu şebekesi, 1987’de elektrik, 1991’de kanalizasyon, 1992’de otomatik telefon santraline kavuşmuştur. Yıllardır yaşanan yer kayması sonucu yetmişli yılların başında yeni yerleşim yeri sorunu gündeme gelmiş, çalışmalar başlatılmış ve 1983’te kesin karar verilmiştir. 1985 yılında 71 evin yapımına başlanmış, 1986-1987 yıllarında evler hak sahiplerine teslim edilmiştir. Talep üzerine iki katlı bu evlerin dışında prefabrik tek katli 43 ev 1990 yılında yapılmış ve böylece 114 ev ile “Yenilenen Köy Ballıkaya” kurulmuştur. Köy projesinde yer alan yapılanmalar sürmekte olup, 1998 yılında Hekimhan-Arguvan karayolu ile birlikte köy içi yolları da asfaltlanmıştır. Kayadibi (Duzdaşı) yöresinde yeniden kurulan Ballıkaya’nın eski yerleşim yeri 200-250 metre güneyde yıkıntı durumundadır.

 

Tarla tarımı ve hayvancılık hemen terk edilmiş, birer inek beslenmekte ve her şey kayısı için yapılmaktadır. Traktör fazla kullanılmamakta, öküz yerini ata bırakmıştır. Ormanı korumak ve geliştirmek amacıyla 1970 yılında kaldırılan keçi, yeni yerleşim yerine taşınıncaya kadar koyun, her evde tavuk beslenirken bugün bunlar beslenmemektedir.

 

Yetmişli yılların sonlarında Ballıkaya Sağlık Ocağı’nda doktorluk yapan Ali Osman Onat’ın dediği gibi, “Ballıkaya’nın yaşlısı çoktur, cahili yoktur!”. Halkın tamamına yakını okuryazar olup 1994’ten beri okulu kapalıdır. Hemen her devlet kademesinde çalışanları vardır. Milletvekilliği ve Adalet Bakanlığı yapmış olan M. Seyfi Oktay, Em. Korgeneral Ali Yalçın Ballıkayalıdır. Yemenli Abidin, Vayloğ Dede (Mustafa Tuna), Divana Abidin (Abidin Tuna), Yusuf Ağa (Yusuf Öztürk) gibi tanınmış kişiler de vardır. Ahmet Öztürk, Mehmet Çelik, Süleyman Özerol, Hüseyin Başaran, Mustafa Başaran, Abbas Yıldırım kitaplarında Ballıkaya’dan söz eden Ballıkayalılardır. Ayrıca Prof. Dr. M. İlhan Başgöz ve M. Fuat Bozkurt ile Hamza Aksüt de yapıtlarında köyümüze yer vermişlerdir.

 

Türkmen gelenekleri varlığını sürdürmekte, Türkçe özgün yapısını korumaktadır. Alevilikteki dedelik kurumunun bir ocağı olan Şah İbrahim Veli Ocağı buradadır. Yeniliklere ve çağdaş gelişmelere açık bir toplum yapısı vardır. Arguvan-Çamşıhı türküleri, deyişler-duvazimamlar müzik dağarcığını oluşturmakta, hemen her evde saz çalan/çağıran bulunmaktadır. Âşık Yusuf (BAŞARAN) ve İmam Dede (ŞAHİN) âşıklık geleneğinin temsilcileri olarak çevrede tanınmışlardır. Âşık Yusuf’un oğlu Mustafa Başaran geleneği sürdürenlerdendir. Ruhi Su, Semahlar uzunçalarındaki semahların büyük bölümünü Ballıkaya’dan derlemiştir. Düğünlerde temel çalgılar davul-zurnadır. Bu konuda (zurna) akla İncir (İbrahim Koç) gelir. Halaylar, koloyunu en çok oynanan oyunlardır.

 

Dağlık bölgelerindeki kayaları, bu kayalardaki doğal ve tarihi mağaraları (Büyük Mağara, İki Ağızlı, Geyik Mağarası), Peribacaları, Karadirek Cem-Kültürevi, Akpınar Çeşmesi Ballıkaya’da tarihi ve turistik önem taşıyan yerler ve yapılardır. Dağ keçilerinin ve geyiklerin soyunun tükenmeye yüz tutması ise büyük kayıptır...

 

Bu özellikler ve güzellikler, sanayileşen ve çarpık bir solunum ortamının oluştuğu kentlerden uzakta yayla turizminin ortamını oluşturmaktadır.

 

2.2. Ballıkaya’da Abdal Musa ve Abdal Musa Kurbanı İle İlgili Derlemeler:

 

Ballıkaya’da Abdal Musa hakkında birçok söylence anlatılır. Günümüzde bazı yazarlar, Bosna’dan Azerbaycan’a dek geniş bir alanda adına kurbanlar kesilen ve cem yapılan Abdal Musa’nın bu yönüyle Hacı Bektaş Veli’den bile öne çıkarıldığını ileri sürerler. Bu görüşler ışığında, özellikle arkadaşım Hüseyin Şahin’in önerisi üzerine Ballıkaya’da yaptığım derlemelerden bazılarını özet olarak sunuyorum.

 

2.2.1) Abdal Musa’nın Askerleri:

 

“Kangal civarında Hargi Tuzlasında, düzlükte 80 tane kırmızı dikili taş vardır. Bu taşlara yörede “Abdal Musa’nın Askerleri” derler.

 

2.2.2) ”Git Abdal Musa”:

 

Bir köye gızamıh geliyi. Gızamıh, geldiği gibi çocuhlara heç aman vermeyi. Çocuhlar ölüyü. O köye bir dede geliyi. Dede dey ki;

 

“Burada İrbaham adında çoh seğdüğüm bir talibim varıdı. O görünürlerde yoh. Nerede?

Deyler ki;

“Dede, İrbaham’ın iki oğlu da gızamıhdan yatıyı. Köyde gızamıh var.”

Bu sırada görüm yapılmahdaymış. Tam görümün ortasında peyik salıylar, İrbaham geliyi. Dara duruyu, sazını eline alıyı, cemaatın alt başında dedenin garşısına oturuyu...

 

El aman dedik de düşdük desdine

Allah’ seversen get Abdal Mısa

Niyazım ver hırka ile postuna

Allah’ı seversen get Abdal Mısa

 

Er olanın yürekleri sızılar

Gabire goyuldu görpe guzular

Gerbela’da şehit düşen gaziler

Allah’ı seversen get Abdal Mısa

 

Nazar edip çitilleri gırdırdın

Gonca güle har düşürüp yandırdın

Çocuhları pek güççükgen öldürdün

Allah’ı seversen get Abdal Mısa

 

İBRAHİM’im eremedim bu sırra

Seversen Mevla’yı galma gusura

Yol verek Bağdad’ınan Mısır’a

Allah’ı seversen get Abdal Mısa

 

İrbaham’ın evlat acısı ilke söylediği bu deyiş, Abdal Mısa’ya gec galdığını, daha önce gelseydi daha iyi olacağını dile getiriyi. Orada bulunanlar -sofular- sıdk ile Allah’a niyaz ediyler. Onnarın iricası, yüzüsuyu hörmetiynen, Abdal Mısa’nın keremeti-mucizatıynan çocuklar eyi oluyu. Dışarıdan gelen bir çocuh şeyle dey:

“İrbaham Amca müjde! Çocuhlar ayıhdı, süt isteyler!”

Abdal Mısa’nın keremeti-mucizatı beyle...”

 

2.2.3) Abdal Musa Kurbanı:

 

Bir köyde toplanmışlar ve bir hak gurbanı yapmaya garar vermişler. Köy birliğiynen, gada bela gurbanı...

Köy birliğiynen gurbanı hazırlamışlar. Birden bir abdal çıhagelmiş. Gezici abdalmış bu. Gelmiş ki gazanlar gurulmuş, gayney... Sormuş:

“Bu nedir?”

Demişler ki;

“Biz köy birliğiynen bir gurban yapıyıh.”

Abdal dey ki;

“Benim adım Mısa. Ben beyle köy be köy geziyim. Bu gurbanın adını Abdal Mısa Gurbanı goyun. Her sene de bu gurbanı benim adımı anarah yapın.

Köylüler de gabulleniyler. Bu gurbanı her sene toplanıp yapıylar...

 

2.2.4) Abdal Musa Kurbanı:

 

Abdal Musa çevreyi gezerken cüzzam hastalığı gibi bir hastalık olduğunu görmüş. Bu hastalık çok can almış, birçok yöreye yayılmış. Hatta bizim buralarda “çarık çıkartmaz” diye bir hastalıktan söz edilir, onun gibi bir hastalık işte...

 

Abdal Musa’nın gezdiği yöreler itikatlı olduğundan Abdal Musa’ya şöyle demişler:

“Aman Abdal Musa Hazretleri! Bu afeti üzerimizden at, sana her sene kurbanlar keselim. İkrarımız olsun.”

 

Bunun üzerine Abdal Musa hazretleri Allah’a dua etmiş. Yalvarmış, yakarmış. Bu duaların üzerine hastalık iyi olmuş. Her tarafta bir ferahlama olmuş. Nereye vardıysa bu afet yok olmuş...

 

O günden bugüne kadar Abdal Musa kurbanı yapılmaktadır...

 

Bu anlatımlar dışında “Solak Değirmen”, “Uçansu”, “Kaygusuz Abdal’ın Geyik Donuna Girmesi” söylenceleri de derlemelerimiz arasında yer aldı. Bu söylenceler daha önceden bilinip yayınlandığından yeniden vermek gereğini duymadık.

 

3. Ballıkaya’da Abdal Musa Kurbanı Geleneği:

 

Her yıl kış başlangıcında genç-ihtiyar beş-on kişi bir araya gelir. Köyden un, bulgur, tuz, tereyağı, para gibi yiyecek malzemelerini toplanır. Her evden alınmasına özen gösterilir. Toplananlar bir yere birleştirilir, fazla olduğuna kanaat getirilenler satılır. Satılanların parası toplanan parayla birleştirilerek 3-4 tane davar ya da dana satın alınır. Bunlar kesilir, 3-5 kazan kurulur, bulgur ve etten oluşan pilav pişirilir. Pilavın hazırlanmasında herkes bir iş yapar. Kimisi su, kimisi odun getirir, kimisi kazanların altını yakar. Kimisi kapları hazırlar, kimisi evlerde pişirilip getirilen yufka ekmekleri düzenler. Böylece ortaklaşa yenilmek üzere dağıtıma hazırlanmış olur.

 

Birisi yüksek bir yere çıkarak, “Komşular lokma hazır, kabını alan gelsin!” diye bağırır. Bunu duyanlar kaplarını alarak kurbanın hazırlandığı yere gelirler. Yemek ev ve evlerdeki nüfusa göre dağıtılır. Yani, her ev kurbandan nüfusuna göre yararlanır. Yani, Eşit malzeme, eşit emek, eşit dağıtım ve eşit yemek...

 

Aynı günün akşamı Şah İbrahim Veli Dergâhı olan Karadirek’te cem (Abdal Musa Cemi) yapılır.

 

4. Yemek-Kurban Duası Örnekleri:

 

* Allah kabul eyleye.

* Allah Halil İbrahim bereketi vere.

* Her ne niyete ettinse, Allah muradını vere.

* Dola dökülmeye-Arta eksilmeye-Biz bir yedik -Allah bin vere

* İmam Ali, İmam Hasan, İmam Hüseyin, İmam Zeynelabidin, İmam Musa Rıza, İmam Naki, İmam Taki, İmam Bakır, Caferi Sadık, İmam Hasanül Askeri, İmam Mehdi Sahip Zaman saklaya, bekleye, dilde dileğini, gönülde muradını vere. On İki İmam var eyleye!

* Allah Allah,

Lokmalar kabul ola, muratlar hâsıl ola. Yiyene halal, yedirene delil ola. Cennet taamı ola, guduret honu ola. Arta eksilmeye, daşa dökülmeye. Biz bir yedik, Allah bin vere. Hakkın divanına kaydola.  On İki İmam defterine yazıla. Dil bizden, kerem Ali’den. Gerçeğe hü!

* Allah Allah,

Mümine Nebi, Kerimi Ali, Pirimiz üstadımız Şah İbrahim Veli lokmanızı kabul eyleye. On İki İmam, On Dört Masumupak efendilerimizin hümmeti, bereketi üstünüzde hazır ve nazır ola. Gerçeğe hü!

* Elhamdülillah,

Ellezü kavlü teala, Rabbena, celeyana ve min müslümeyne.

Devamı devlet, kesiri rahmet, kabulü dua. Er Hak kabul eyleye.

* Elhamdülillah,

Nuri Hoda, Muhammet Mustafa, Aliyyel Mürteza, Hasan-ı Hulku Rıza, Hüseyn-i Kerbela,  İmam Zeynel Ali Aba, İmam Bakır, İmam Cafer-i Sadık, Musa-i Kazım, Şah-ı Horasan Garipler Ağası Musa Rıza, Muhammet Tağı, Şah Aliyyel Nağı, Hasan-ı Askeri, Mehdi-yi Sahip Zaman’ın hürmetine; Lokmalar kabul ola, muratlar hasıl ola… Yiyene helal, yedirene delil ola. Biz bir yedik Cena-bı Allah bin vere. Kerem Ali, gerçekler demine hü!

 

Kaynakça:

Musa SEYİRCİ: Abdal Musa Sultan, Der Yay., İstanbul 1991.

Süleyman ÖZEROL: “Yenilenen Köy Balıklaya”, Görüş Gazetesi (22 Ağustos 1988), Malatya.

Süleyman ÖZEROL: “Yenilenen Köy Balıklaya ve Ballıkaya’dan Derlemeler Üzerine”, Görüş Gazetesi (1-2-3 Kasım 1989), Malatya.

 

Kaynak Kişiler:

Hasan YILDIRIM: Hekimhan 1933 Ballıkaya Köyü, Çiftçi, Dede

Hasan ÖZEROL: Hekimhan 1934, Balıklaya Köyü, Çiftçi, Duvar Ustası

Abidin ÇELİK: Hekimhan 1901, Balıklaya Köyü, Çiftçi, Duvar Ustası

Abuseyif OKTAY: Ballıkaya Köyü Halkından, Çiftçi.

Mahmut ÖZTÜRK: Ballıkaya Köyü Halkından, Çiftçi

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız