SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Açılışı Bile Demokrasiyle Örtüşmüyor"

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:05:08
A- A+ PAYLAŞ

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, demokratikleşme paketine ilişkin, “Çok açık bir şekilde söylüyorum; Türkiye’nin demokratikleşme tarihi dün başlamadı. Bu 90 yıllık bir mücadeledir” dedi. 

CHP Genel Başanı Kılıçdaroğlu, düzenlediği basın toplantısında güncel olayları, Türkiye’nin temel sorunlarını ve Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı demokrasi paketini değerlendirdi. Genel Merkez’de gerçekleşen toplantıda Kılıçdaroğlu, paketini şöyle değerlendirdi:

“Halkımızın özgürlük ve demokrasi arayışı, oldukça eskiye dayanır.? Bu ülkenin toprakları üzerinde onurlu ve özgür bir şekilde yaşamak için çok bedeller ödedik. Hem işgale hem de baskıya karşı, özgürlük ve demokrasi mücadelesi 1919 yılında başladı. Biz 1919 yılında halkımızın ayağına vurulan zincirleri kırmak için harekete geçtik. Buradan özgürlük ve bağımsızlık uğruna hayatını feda eden tüm şehitlerimizi de rahmetle anıyorum. Onların fedakârlıkları ile Türkiye hem bağımsızlığa, hem de özgürlüğe kavuştu. Kurtuluş savaşından sonra Cumhuriyet’i kurduk. İnsanı merkez alan bir anlayışla, çağdaş hak ve özgürlüklerden insanlarımızın yararlanması için çalıştık. Bu adımların tamamı dünya tarihinde eşi benzeri bulunmayan büyük devrimlerdi. 90 yıl sonra bile bu adımların bir benzerini atamayan Ortadoğu ülkelerinin içler acısı halini hepimiz görüyoruz. Biz bu adımları attığımız için 90 yıldır bu bölgenin model ülkesiyiz ve model ülke olmaya da devam edeceğiz. Çok açık bir şekilde söylüyorum; Türkiye’nin demokratikleşme tarihi dün başlamadı. Bu 90 yıllık bir mücadeledir.” 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, demokratikleşme paketine ilişkin, “Türkiye'nin topyekün, bütüncül ve kapsamlı bir demokrasi paketine ihtiyacı vardır" dedi.

CHP Genel Başanı Kılıçdaroğlu, düzenlediği basın toplantısında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı demokratikleşme paketini değerlendirdi. Toplantıda, Kılıçdaroğlu’na, sabah saatlerinde Sincan Cezaevi’ndeki mahkumlar tarafından hediye edilen çiçek de masada yer aldı. 

Devrimleri milletle birlikte gerçekleştiren Mustafa Kemal Atatürk’ü ve tüm arkadaşlarını saygıyla, şükranla rahmetle yad ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Onlar hasta adamdan genç bir ülke kurdular. Onlar kul sayılan bir halkı millete dönüştürdüler. Onlar “Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir” dediler. 1946 yılında yeni bir devrim daha yaptık. Halkımızla el ele çok partili siyasi hayatın önünü açtık. Çok partili hayat ile rejimimiz çok sağlam bir temele oturdu. Bu süreçte Türkiye tarihinde bir sarkaç gibi anti demokratik uygulamalar ile demokrasi talepleri birlikte yürüdü. Ancak tarihe iyi bakın. Kazanan hep demokrasi, hep özgürlük ve adalet oldu. Buradan bu büyük devrime imza atan Bülent Ecevit’i de bir kez daha rahmetle yad ediyorum. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyoruz. İşte insanı yaşatan, insana değer verenler onlardı. Bugün biz Cumhuriyet’in olmadığı bir Türkiye’yi hayal bile edemeyiz. Türkiye’de kalbi haktan ve halktan yana atanlar, daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha çağdaş bir Türkiye için çok bedeller ödedi” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin geçtiğimiz 11 yılda çok fazla zaman kaybettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, “Demokratikleşme ve özgürlük için atılması gereken adımlar atılmadı. Ne yazık ki AKP döneminde Türkiye bütün demokratikleşme sıralamalarında geriye gitti. Örneğin, BM tarafından açıklanan insani gelişmişlik sıralamasında 2002 yılında Türkiye 85. sıradaydı. Bugün 90’ıncı sıradayız. Geçen 11 yıla rağmen demokrasi endeksinde Türkiye hala '“hibrit bir rejim' olarak gözüküyor. Dünyada Özgürlük endeksine göre Türkiye ne yazık ki “yarı özgür” bir ülke” ifadesini kullandı.

Sınır tanımayan gazeteciler tarafından her yıl açıklanan “Basın özgürlüğü” endeksinde Türkiye’nin 2002 yılında 99’uncu sırada olduğunu hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Bugün 154. sırada. Uluslararası basın kuruluşlarına göre Türkiye dünyanın en büyük gazeteci hapishanesi. Bu da bir başka acı gerçek. 2002 yılında Türkiye’de tutuklu olan bir milletvekili bile yoktu. Bugün TBMM açılıyor. 7 milletvekili tutuklu. Kendine dokunan bir olay oldu mu hemen 'milli irade' diyorsun. Seni seçeni milli irade sayıyorsan da, bu milletvekillerini, belediye başkanlarını seçenleri niçin milli irade saymıyorsun?” diye konuştu.

2002 yılında cezaevlerinde 59 bin vatandaşın bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

“Bugün cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısı 135 bin. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan güncel açıklamaya göre tam 2 bin 776 öğrenci bugün hapishanelerde. Puşi takan çocukların hapsedildiğini gördük. Parasız eğitim istediği için tutuklanan gencecik evlatlarımızın acısını yaşadık. Son 10 yılda Türkiye’de tam 121 faili meçhul cinayet vakası yaşandı. Ne yazık ki Hrant Dink’in gerçek katilleri hala bulunamadı. Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tamamı bürokraside yükseltildi. Tam 152 çocuğumuz bu dönemde kolluk kuvvetlerinin orantısız şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti. Buradan Ali İsmail Korkmaz’ı, Ethem Sarısülük’ü, Ahmet Atakan’ı, Mehmet Ayvalıtaş’ı, Medeni Yıldırım’ı, Abdullah Cömert’i bir kez daha rahmetle anıyorum. Yine buradan başına isabet eden biber gazı fişeği ile hayatını kaybeden 18 aylık Mehmet Uytun’u da rahmetle anıyorum.”

Yargının bağımsızlığını tamamen kaybettiğini de söyleyen Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de tam olarak iktidara bağlı bir yargı kuruldu. Asrın yolsuzluğu denilen deniz feneri davasında sanıklar korundu, kollandı. YÖK ile birlikte üniversiteler üzerindeki baskı aynen devam ediyor. Özerk üniversite talepleri tamamen rafa kaldırıldı. 11 yılda Türkiye demokrasisi büyük bir erozyona uğradı. Son 11 yılda Türkiye’de çok büyük bir demokrasi açığı oluştu. Bütün bunları topluma, 'ileri demokrasi' diye yutturmaya çalışıyorlar. Açıklanan bu sözde demokrasi paketi ile bu ilaç bu yaraya derman olur mu? Bu paket bu açığı kapatır mı?” değerlendirmesini yaptı.

“PAKETİN HAZIRLANIŞ BİÇİMİ BİLE DEMOKRASİYLE ÖRTÜŞMÜYOR”

CHP’nin demokrasiye yönelik pek çok öneride bulunduğuna da değinen Kılıçdaroğlu, “Bu paket bu yaraya derman olmaz. Önce paketin yapılış biçimine bir bakalım. Sözde demokratikleşme paketi açıklıyorsunuz, bazı medya organlarına sansür uyguluyorsunuz. Tıpkı OHAL dönemindeki sıkıyönetim gibi. Bu paketin hazırlanış biçimi bile demokrasiyle örtüşmüyor. Kapalı kapılar ardında, toplumun bütün unsurları hatta kabine üyeleri dışarıda bırakılarak böyle bir paket hazırlandı. Paketi açıklarken 27 Mayıs’a kadar gidiyorsunuz ama 12 Eylül darbesinden tek söz bile etmiyorsunuz. Acaba darbe hukukuna sahiplenmenin bir başka adı mı bu?” ifadesini kullandı.

Paketteki birçok noktayı daha önce kendilerinin önerdiğini ve AKP'nin reddettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, reddedilen maddeleri şöyle sıraladı:

“Seçim barajı düşürülsün dedik. Milli iradenin önündeki engelleri kaldırın dedik. TBMM’ye yasa teklifi sunduk. AKP bunları reddetti. Siyasette dil yasaklarını kaldırın dedik. Farklı dil ve lehçelerde siyaset yapılmasını sağlayalım diye kanun teklifi verdik. Seçime katılan siyasi partilere aldıkları oy oranlarına göre hazine yardımı yapılması için teklif sunduk. Nefret suçları para cezasına çevrilmesin, zamanaşımına uğramasın diye öneride bulunduk. Yasaksız yepyeni dünya standartlarında bir toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasası teklif ettik. AKP bunların hepsini reddetti” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin en statükocu partisinin AKP olduğunu iddia eden Kılıçdaroğlu, sözlerine şöyle devam etti:

“Biz daha fazla demokrasi, daha özgür bir Türkiye dedik. Darbe anayasasını istemiyoruz. Yepyeni bir anayasa istiyoruz dedik.? Herkese soruyorum, Türkiye’de muhalefet mi görevini yapmıyor, yoksa iktidar mı? Türkiye’de seçim sistemine, siyasal partiler kanununa ve Meclis içtüzüğüne dokunmayan hiçbir paket Türkiye’yi demokratikleştiremez”

Bu paketten Başbakan’ın hala Türkiye’nin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamadığını söyleyen Kılıçdaroğlu, “Pakette temel sorunlara hiçbir cevap yok. Toplumun fiilen çoktan aştığı (W) harfini kullanmak veya kurban derisini kim toplayacak gibi artık anlamsız konularda düzenlemeleri demokratik bir açılım olarak görmek halkı açıkça kandırmaktır. Klavyeye özgürlük değil, klavyeyi kullanana özgürlük getireceksiniz. İşte sizinle demokrasi anlayışımızdaki temel ayrışma burada yatmaktadır.Seçim sisteminde de değişiklik öngörülüyor. Dar bölge ya da daraltılmış bölgeden söz ediliyor. Sorun dar bölge ya da daraltılmış bölge değil, sorun 12 Eylül askeri cuntasının getirdiği yüzde 10 seçim barajındadır. Darbe hukukuna karşıysan yarın getir yüzde 10 barajı kaldıralım. Devleti demokratikleştirmeden demokrasiyi getiremezsiniz. Çağdaş demokrasi, vatandaşın devletin baskısını hissetmediği rejimin adıdır. Açıkça söylüyorum Türkiye’nin sorunları makyajla çözülmez. Bu basiretsizliktir, hafifliktir, ciddiyetsizliktir.? Türkiye’nin topyekün, bütüncül ve kapsamlı bir demokrasi paketine ihtiyacı var” diye konuştu.

Türkiye’nin ihtiyacı olan paketin, toplumun bütün kesimlerini kapsamak, bütün sorun alanlarına da temas etmek zorunda olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:

“Diktatör lütfetmiş bize demokrasi paketi hazırlamış. 'Benim istediğim kadar demokrasi' diyor. Aklıma bir dönemlerin Ankara Valisi geldi. Gösteri yapan gençlere kızıp, 'Bu memlekete komünizm gerekiyorsa ve komünizm yararlı bir şeyse onu da biz getiririz, size ne oluyor?' diyor. Bugün aynı anlayışla karşı karşıyayız. Gelen paket, çoğunlukçu otoriter rejimi pekiştirmek için getirilen bir pakettir. Çağdaş demokrasinin olmazsa olmazı, Sayıştay fiilen lağvedildi, neden bu konuda susuyorsunuz? Hükümetin el koyduğu bir gazete köşesinden sabah akşam muhalefet partisini eleştirmek ne kadar demokratik bir tavır? Bugün Türkiye fiilen tarihinin en merkezi yönetimi tarafından yönetiliyor. Neden bunu eleştirmiyorsunuz? 17 maddelik özgürlük ve demokrasi bildirgemizin arkasında olduğumuzu ifade ediyoruz. Bu yönde atılan bütün adımların arkasında Cumhuriyet Halk Partisi bütün gücüyle duracaktır. Çok partili rejimi bu ülkeye getiren bir parti olarak, CHP ülkenin demokratikleşmesi için her reforma evet demiştir ve diyecektir de. Sonuna kadar gerçek bir demokrasi için mücadeleye devam edeceğiz.” 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız