SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Adıyaman Tarihini Yazıyor

A- A+ PAYLAŞ

 

Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Doğan'ın, Adıyaman'ın tarihi ile ilgili 3 yıllık araştırma sonunda topladığı bilgileri kitap haline getiriyor.

Adıyamanlı olan Niğde Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hamdi Doğan'ın Adıyaman'ın tarihi üzerine araştırmaları son buldu. Araştırmalar sonunda elde ettiği bilgileri kitap haline getiren Doç. Dr. Hamdi Doğan ismini belirlemediği kitabının önümüzdeki günlerde piyasaya çıkacağını söyledi.
Adıyaman'da gazetecilere Adıyaman'ın tarihiyle ilgili bilgiler veren Hamdi Doğan şunları söyledi:

"Adıyaman, Güneydoğu Anadolu Bölgesi içerisinde tarihi çok eskiye uzanan önemli yerleşim alanlarından biridir. 1938 yılında Arkeolog E. Pittard tarafından yapılan kazılarda, Adıyaman merkeze bağlı Pirin, Palanlı, Haydaran, Alğan ve Zey köyleri civarındaki mağaralarda tarihin en eski devirlerine ait resimler tespit edilmiştir. Yapılan kazılar neticesinde mağaralardaki resimlerin yalın çizgilerle ve sade bir tarzda çizilmiş olup, Paleolitik, Neolitik ve Kalkolitik dönemlere ait birçok bulgulara
rastlanmıştır. Hititler, Hurriler, Kummuh, Asurlar, Persler, Kommagene, Roma, Bizans, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Artuklular, Eyyübiler, Memlükler, Dulkadiroğulları ve Osmanlılar tarihi süreç içerisinde Adıyaman ve çevresine egemen olmuşlardır.

Adıyaman'ın eski adı Hısn-ı Mansur'dur. Hısn-ı Mansur adının son Emevi kumandanlarından Mansur B. Ca'vana C. al Haris al-Amiri'nden geldiği rivayet edilir. Başka bir rivayete göre ise bu isim Abbasi halifesi Ebu Cafer el Mansur'un adından ileri gelmektedir. Mansur Kalesi, Kays kabilesinden Mansur b.Ca'vene b. El-Haris el- Asmiri'ye nispetle bu adı almıştır. Mansur, kalenin yapılması ve tamir edilmesiyle görevlendirilmiştir. Adıyaman ismi ise Cumhuriyet'ten sonra verilmiştir.

Adıyaman ve çevresinin Müslümanlarca fethi Hz. Ömer zamanına rastlamaktadır. Emevi halifesi Muaviye döneminde Adıyaman, Besni ve Samsat ele geçirilmiştir. Daha sonra 8. yüzyılda Bizans-İslam Devletlerinin mücadele bölgesi olmuş, İslam topraklarını Doğu Roma topraklarından ayıran bir sınır bölgesini teşkil etmiştir. Abbasi Devletinin, 915-917 yılları arasında Halifenin doğrudan doğruya hakimiyeti altında bulunan bölgeler arasında Hısn-ı Mansur ve Samsat'ta bulunmaktadır. Bölgeden İslam kuvvetlerinin çekilmek zorunda kalması üzerine 10. yüzyılda Adıyaman yeniden Bizans hakimiyeti altına girmiştir.

Adıyaman'ın Türkler tarafından fethi, Büyük Selçuklu İmparatorluğu zamanında 1066 tarihinde Gümüştekin komutasındaki Selçuklu ordusu tarafından yapılmıştır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra bölgede Türk etkinliği başlamış, daha sonra 1.Haçlı Seferleri sırasında Adıyaman, Samsat ve çevresi Urfa Haçlı Kontluğu tarafından ele geçirilmiştir. 1144 yılında Musul Atabeyi Nureddin Zengi'nin Urfa Haçlı Kontu Jocelin'i mağlup ve esir etmesinden sonra Frankların elinde bulunan Samsat 1150'de Hısn-ı Mansur ise 1151'de fethedilmiştir. Bu tarihten itibaren 1226 yılına kadar Adıyaman ve çevresi Artuklu-Eyyubi ve Selçuklu çatışmalarının yaşandığı bir alan olmuştur.
Anadolu Selçuklu hükümdarı Alaeddin Keykubad döneminde Emir Çavlı komutasındaki Selçuklu kuvvetleri Eyyubi ve Artuklular'dan oluşan on altı bin kişilik orduyu bozguna uğramış, Kahta ve Hısn-ı Mansur bölgesi 1226 yılında Selçuklu topraklarına dahil edilmiştir. Selçuklular döneminde dinsel içerikli bir isyan olan Baba İshak isyanı da Adıyaman Kahta ve havalisinde ortaya çıkmış ve bölge bu isyancılar tarafından yağmalanmıştır.

Anadolu'nun Moğollar tarafından 1250'lerde istila edilmesi ile beraber Adıyaman bölgesi de Moğollar tarafından ele geçirilmiştir. Aynı asrın sonlarına doğru ise bölge Memlükler'in hakimiyetine geçmiştir. Daha sonra 14. yüzyılda Zeyneddin Karaca Bey tarafından kurulan Dulkadiroğulları Beyliği Adıyaman ve çevresini hakimiyeti altına almıştır.

Adıyaman, Besni, Kahta ve Gerger şehirleri 1399 yılında Yıldırım Bayezıd tarafından ilk defa Osmanlı topraklarına kısa süreli olarak dahil edilmiştir. Yıldırım Bayezıd'ın Ankara Savaşı'nı kaybetmesi üzerine, Timur tarafından bölge istila edilmiş ancak, Anadolu'dan çekilmesinden sonra buralar tekrar Dulkadiroğulları'nın hakimiyetine girmiştir.

Adıyaman, Dulkadiroğulları, Memlükler ve Osmanlılar arasında tampon bir bölge konumuna gelmiştir. Yavuz Sultan Selim'in Çaldıran Seferi esnasında Dulkadiroğlu beyi Alaüddevle'nin yardım talebini reddetmesi; hatta, Osmanlı ordusunun zahire kollarını arkadan vurması beyliğin sonunu getirmiştir. Yavuz Sultan Selim'in 1515 Turnadağ Savaşı'yla Dulkadiroğlu Beyliğini ortadan kaldırmasıyla, beyliğin toprakları Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1516 yılında da Adıyaman ve yöresi tamamen Osmanlı hakimiyetine geçmiştir.

Adıyaman'ın idari taksimatına bakıldığında 1522 yılından sonra Kahta, Gerger ve Besni ile birlikte Maraş eyaletine bağlı bir sancak haline gelen Adıyaman, 1531 yılında Elbistan sancağına, 1533 yılında tekrar Maraş`a bağlanmıştır. Bu durum Tanzimat dönemine kadar devam etmiş, Tanzimat sürecinde Adıyaman kaza statüsüne getirilmiştir. 1849 yılında da Diyarbakır vilayetine bağlı bir sancak olmuş, daha sonra 1859 yılında Malatya sancak yapılınca yeniden Malatya ya bağlanmıştır. 1870 ile 1882 yılları arasında Diyarbakır vilayeti Malatya sancağına bağlı kaza olan Hısn-ı Mansur, 1883 yılında Malatya Sancağı'nın Mamüratü'laziz vilayetine bağlanması ile Malatya'nın kazası olmuş, bu yapı Milli Mücadele dönemine kadar devam etmiştir."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • BABA (3 yıl önce)
    Hamdi Bey, Kahta da Osmanlı torunları var mı?
    0
    0
    Yanıtla