SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Ahmet Şentürk'ün Ardından

A- A+ PAYLAŞ

Niyazi DOĞAN

dogannd@gmail.com

 

Her ölüm erken ölümdür.

Her insan da ölecek yaştadır.

 

Ama Ahmet Şentürk gibi hayatını Malatya’ya adamış bir insanın ölümü, yaşı ne kadar ilerlemiş olursa olsun gerçekten erken ölümdür.

 

Bugüne kadar çok yazı yazdım. Ama ölen bir insanın ardından onu anlatmaya çalışan herhangi bir yazı yazmadım.

 

Bu bir ilk.

 

Bu ilk, Ahmet Şentürk’ün vefat etmesi ile gerçekleşiyor bugün.

 

İlk olma vurgusunu özellikle yaptım. Çünkü yazı hayatımın en önemli ilkinin mimarı Ahmet Şentürk’tür.

 

Ortaokul sıralarındaydım ve o günlerde yazı yazma eğilimini dışa vuran karalamalar yapıyordum.

 

Ahmet Şentürk, ağabeyime (Memiş Doğan) ait kitabevine sık sık gelir, bizimle sohbet eder, Malatya’nın tarih, kültür, sanat ve toplumsal hayatına dair bilgi ve birikiminden bizleri cömertçe faydalandırırdı.

 

Ahmet Şentürk o yıllarda Görüş Gazetesi’nde kültür-sanat sayfasını yönetiyordu.

 

Yanlış hatırlamıyorsam şimdilerde Malatya Belediyesi’nde Kültür-Sanat Müdürlüğü görevini icra eden Alişan Hayırlı, benim yazı yazma konusundaki eğilimimden Ahmet Şentürk’e sözetmiş.

 

Bir gün yine kitabevine geldiğinde, yazmak ve okumak üzerine konuştu ve bazı tavsiyelerde bulunduktan sonra, daha ilk satırlarını yazma çabasında olan bana esaslı bir yazar muamelesi yaparak, ‘’Yazı yazdığını öğrendim. Bugüne kadar bana neden söylemedin? Yazdıklarını görmek isterim’’ dedi.

 

Şentürk’ün bu sözleri beni müthiş heyecanlandırmış ve gururlandırmıştı. Daha önce ancak yazma çabası olarak nitelenebilecek yazılar yerine sıfırdan bir yazı yazdım. Unutmuyorum, o hafta, hani şu okullarda kutlanan belirli gün ve haftalar var ya, işte o haftaların ya da günlerin birinin kutlandığı haftaydı. Galiba Dünya Çevre Günü kutlanıyordu.

 

Dünya Çevre Günü’nden hareketle çevrenin korunmasının ve doğal dokunun korunmasının önemine vurgu yapan ve günümüz kentlerinin betonla kutsanmasının tehlikelerine değinen, biraz da boyumdan büyük cümleler içeren bir makale yazdım. Makale demek ne kadar doğru bilmiyorum, makale denemesi demek belki daha doğru olur.

 

Bir veya iki gün sonra Ahmet Şentürk kitabevine geldiğinde, şimdi başlığını hatırlamak için çok çaba harcadığım ancak tam olarak hatırlayamadığım işte o yazıyı, biraz mahçup, biraz beğenir mi, beğenmez mi endişesi içinde, bir hayli de heyecanlı ruh hali ile kendisine verdim.

 

Daktilo ile teksir kâğıdına yazdığım yazıyı aldı, büyük bir ciddiyetle okumaya başladı. Şentürk yazıyı okuyor, okuduğu her satır heyecan katsayısı olarak bana dönüyordu. Acaba beğenecek miydi, beğenirse yayınlayacak mıydı ?

 

Yazıyı okuması sona erdiğinde, kağıdı ikiye katladı ve cebine koydu. Şu anda hatırlamamın mümkün olmadığı güzel ve teşvik edici sözlerle beğendiğini söyledi ve en önemlisi de iki gün sonraki Görüş Gazetesi’nde bazı düzeltmeler yaptıktan sonra yayınlayacağını söyledi.

 

Bu benim için olağanüstü bir güzellikti. Hem Ahmet Şentürk gibi Malatya tarihi, kültürü üzerine çok değerli eserlere imza atan bir kültür insanı bir ortaokul öğrencisinin yazısını beğendiğini söylüyor hem de Malatya’nın en köklü, en ciddi gazetesi Görüş Gazetesi’nde yayınlayacağını söylüyordu o yazıyı.

 

Bu, gerçek anlamda dönüm noktası niteliğinde bir ilkti benim kişisel tarihçemde.

 

Tabi, tahmin edeceğiniz gibi iki gün sonrasının Görüş’ünün yayınlanmasını sabırsızlıkla bekledim, o sabahı adeta iple çektim. Sayılı günler çabuk geçerdi, sayı 2’ydi ve çabuk geçti.

 

O sabah çok erken çıktım çarşıya. İlk gazete bayisinde bir adet Görüş Gazetesi aldım. Kalbim küt küt atıyor, acaba yazım gerçekten yayınlandı mı diye kafamı kurcalayan soruyu kendi kendime soruyordum. Görüş’ün birinci sayfasını doğrudan es geçip iç sayfalara daldım. Ahmet Şentürk’ün hazırladığı sayfada birkaç yazı vardı, heyecandan olsa gerek ilk taramada yazımı görememiştim. Tam hayal kırıklığına yelken açmaya hazırlanıyordum ki, işte o anda yaklaşık çeyrek sayfa tutan ve üzerinde imzamın da yer aldığı o ilk yazımı gördüm.

 

O an benim için unutulmazdı. Doğal olarak o anı yaşamama vesile olan Ahmet Şentürk de…

 

Ayrıntıdan asıl konuya gelirsek…

 

Ülkeler, milletler ya da şehirler yetiştirdikleri / sahip oldukları değerler üzerinde yükselirler.

 

Ahmet Şentürk bu anlamda Malatya’nın büyük bir değeriydi.

 

Malatya’nın kültürel ve toplumsal tarihini kimi zaman belgesel, kimi zaman roman, kimi zaman şiir, kimi zaman öykü, kimi zaman masal formu ve tadında anlatan kitapları, her biri arşivlenmeye değer süreli Malatya yazıları ile Ahmet Şentürk Malatya’nın kültürel ve toplumsal tarihçiliğinin kurucu ve önder isimlerinden biri olmuştur.

 

Yerel tarih ve yerel kültür araştırmaları ile Malatya’nın kent kimliğinin derinliklerindeki zenginlikleri gün yüzüne çıkaran Ahmet Şentürk, bu araştırmalarının birçoğunu kendi ekonomik imkânlarını zorlayarak kitaplaştırdı. Aynı zamanda sözlü tarih kaynaklarının anlattığı bilgi ve öyküleri de belgeselleştirerek Malatya’nın toplumsal tarihinden çok çeşitli ve önemli kesitleri de günümüze taşıyan isim olan Şentürk, son derece velud bir araştırmacı-yazardı. Başta Malatya’nın tarihi, kültürel yapısı olmak üzere çok sayıda kitap yazdı. Bu kitaplardan bir bölümünü Mehmet Gülseren ile birlikte yazdı ve yayınladı. İlk ve orta öğretim öğrencilerinin derslerinde kullandığı kaynak kitaplara imza attı. Malatyalı siyaset ve devlet adamlarının, sanatçıların, bilim adamlarının, şairlerin biyografilerini yazdı. Aralarında Malatya’ya gelen ilk otomobilin, ilk radyonun, ilk televizyonun renkli ve eğlenceli öykülerinin yer aldığı ‘’Malatya’da İlkler’i yazdı.  Hac ziyaretini ‘’Çöldeki Sonsuz Bahar’’ başlığı altında yazıya döktü. Avrupa seyahatlerindeki gözlemlerini kültürel ve sosyolojik kıyaslamalarla kaleme aldı. Bu yazılar ‘’Batıdan Notlar’’ başlığını taşıyordu.

 

Birçok araştırması ve makalesi Türk Folklor Araştırmaları, Türk Kültürü, Tarih, Folklor ve Edebiyat, Ajans Türk dergilerinde yayınlandı.

 

Devlet Demir Yolları’ndaki mesleki yaşamını şiirleştirdi: İçinde tren geçen şiirlerini ‘’Demiryolları Şiirleri’’ adı altında kitaplaştırdı.

 

Yıllar önce (1976) İstanbul’da Çığır Yayınları arasında çıkan ‘’Köyümüzün İnsanları’’ adlı kitabı köy sosyolojisi alanındaki akademik araştırmalara kaynaklık yaptı. Malatya ve yöresindeki folklorik gelenekleri anlatan yazıları sosyal bilimlerde yüksek lisans ve doktora tezi hazırlayan akademisyenler için ciddi ve sıkça kullanılan materyaller oluşturdu.

 

Sadece yerel tarih ve kültür ile ilgilenmedi. Şeyh Şamil’in Kafkaslar’da Ruslara karşı yürüttüğü destansı mücadeleyi ‘’Şeyh Şamil Destanı’’ ile ölümsüzleştirdi. Bu destanın bir bölümü Kuzey Kafkasya Dergisi’nin 59, 60 ve 61. sayılarında yayınlandı.

 

Kendine özgü üslubu ile belge, kaynak ve bilgiye dayalı araştırmalarını her düzeydeki okuyucunun faydalanacağı biçim ve anlayışla kaleme alan Şentürk, sağlığının elverdiği son aylara kadar hep yaşadığı şehre ve içinde çıktığı topluma faydalı olma endişesini taşıdı, yazmaya devam etti.

 

Gerçek anlamda bir Malatya sevdalısıydı. Malatya’yı ve Malatya insanını yüreğinin derinliklerinden gelen güçlü bir aidiyet bağı ile seviyor ve Malatya için üretmeyi görev biliyordu.

 

Son derece mütevazıydı. ER TV’de çalışırken hazırladığım ve Malatya için değerli olduğunu düşündüğüm insanların yaşam öykülerinin anlatıldığı Portreler isimli TV programı için defalarca ikna etme çabama karşın başarısız oldum. TV Malatya’daki programıma davetimi de kabul etmedi. Kendisini anlatmayı, hele hele övmeyi asla sevmiyordu. Onun için önemli olan kendisi dışındakilerdi. Kendisi sadece görevini yapıyordu ve bunu TV ekranlarında anlatmanın bir anlamı yoktu ona göre.

…

 

Ahmet Şentürk’ün Malatya’nın büyük bir değeri olduğunu vurguladık.

 

Bu doğru. Ancak en az bunun kadar doğru ve acı olan da Ahmet Şentürk’ün değerinin yeterince bilinmemesi ve Malatya adına ondan yeterince yararlanılmamış olmasıdır.

 

Pop kültürün toplumun geleneksel, kültürel ve konvansiyonel değerlerini yok etme ve onların yerine sezonluk plastik değerler ikame etme sistemi üzerine kurulu düzeni içinde kuşkusuz Ahmet Şentürk’ün Malatya için ifade ettiği anlamın geniş kitlelerden tarafından kavranmasını beklememiz saflık olur.

 

Ancak sabun köpüğü / saman alevi pop starlar için devletin imkânlarını seferber eden mülki amirler, Kayısı Festivali’nde utanmadan Fahri Kayahan sahnesine çıkardıkları pavyon şarkıcılarına bile milyarlar akıtan demokrat muhafazakâr (!) belediye başkanları, cemaatin kıl kuyruk yazar-çizer takımına entipüften konferanslar verdirmek için milyar bütçeleri başkanlara çaktırmadan imza attıran başkan yardımcıları için bile Ahmet Şentürk gibi bir kültür ve birikim insanının varlığı yokluğu çok önemli olmadı bu memlekette.

 

Hoş, Başbakan Yardımcısı ve Milli Görüş geleneğinin AKP’deki bozulmamış temsilcisi olduğu iddia edilen Bülent Arınç gibi bir kişiliğin bile Eurovision dansözü Hadise Açıkgöz’ü arayıp başarılar dilediği ‘’Türkiye'yi en iyi şekilde temsil ederek, yeni bir başarıya imza atacağınıza canı gönülden inanıyorum’’ dediği, AKP’nin, kadın kolları kongresinde partili kadınların karşısına Gülben Ergen, Sibel Can ve Seda Sayan gibi lümpen kültür misyonerlerini rol model olarak çıkardığı bir ülkede / devirde yaşadığımızı düşünürsek Malatya’nın yerel yöneticilerinin, ABD’nin gönüllü PR’cısı Malatya milletvekillinin, belediye başkanının Ahmet Şentürk gibi bir değerin farkında olmamasını da anlamak gerekiyor.

 

…

 

Ahmet Şentürk her biri Malatya için ayrı önem taşıyan kitaplarını bastırmak için büyük zorluklar çekti. Birçoğunu kişisel çabaları ile bastırdı. Özellikle son kitabı ‘’Hıfzı Babanın Kahvesi’’ adlı kitabını ekonomik nedenlerle uzun süre yayımlayamayınca epey üzüldü. Bu konuda imdadına Hâkimiyet Gazetesi Sahibi Kemal Deniz yetişti. Kemal Deniz ‘’Hıfzı Babanın Kahvesi’’ kitabını yaklaşık 7–8 ay önce yayınladı. Bu, Ahmet Şentürk’e önemli bir moral motivasyon oldu. Bu moralle gazete yazılarına Hâkimiyet’te yeniden başladı. (Bu nedenle kitabı yayınlayan Kemal Deniz ve yayın öncesi hazırlığını yapan Hâkimiyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Erol Kurhan’a teşekkür etmek gerekiyor)

 

Ahmet Şentürk’ün yaşadığı sorunlar sadece kitapların yayınlanması ile sınırlı değildi. Şentürk bir de yazı hırsızları ile mücadele etmek zorunda kalıyordu. Şentürk’ün bir çok yazısı, ahlak ve zeka sorunu olan bazı kişiler tarafından kendi yazılarıymış gibi kullanıldı. Kimileri hazırladıkları kitap müsveddelerini Ahmet Şentürk’ün kitaplarından çaldıkları sayfalarca bilgi ile doldurdu, kitap yazdım diyerek caka sattı ahlaksızca. Kifayetsiz muhteris takımından bazıları onun yayınlanmak üzere gönderdiği yazıların üzerine yattı, bir süre sonra kendi imzaları ile yayınladı. Buna bazı üniversite mensuplarının da dahil olduğunu belirtmekte fayda var.

 

Malatya Valisi Daşöz ve İl Genel Meclisi Başkanı Şavata’ya Öneri: Haydi Şu Kötü Geleneği Devam Ettirelim

 

Sayın Vali, Değerli Naci Ağabey;

 

İtiraf edelim ki, Malatya ve Malatya’yı yönetenler yukarıda anlatmaya çalıştığım Ahmet Şentürk’ün değerini hayatta iken yeterince anlamadı, hak ettiği değeri ona hissettirmedi. Kuşkusuz o, devletin bürokratlarının ya da bir belediye başkanın ona vereceği önem ile daha değerli olmayacaktı. O zaten değerliydi. Üstelik önemli olan ile değerli olan arasında büyük fark var. Bugün önemli olan yarın önemli olmayabiliyor. Örneğin bugün Cemal Akın’ı kim hatırlıyor? Dün makamı yüzünden önemliydi, günde en az 100 kişi arardı, görüşmek isterdi. Ama bugün telefonun çalmasına bile hasret olduğuna bahse girerim. Demem o ki, önemli olmak ya da olmamak konjonkturel bir durumdur. Değerli olan ise her daim değerlidir. Değerli olan, makam ve iktidar gücünden bağımsız olarak varlığını sürdürebilme gücünü kendi içinde barındırır.

 

Öyle ise, değerli olana hayatta iken değerli olduğunu hissettirmemiş olmamanın kefareti anlamında size naçizane bir önerim var: Gelin, bu ülkenin çok kötü bir geleneğini devam ettirelim ve hayatta iken değerli olduğunu yeterince hissettirmediğimiz ve Malatya için mücadelesinde yalnız bıraktığımız Ahmet Şentürk’e vefatından sonra değer verelim ve onun adını şimdi inşa halinde olan İstasyon Virajı’ndaki kültür merkezine verelim.

 

Bu kültür merkezine yaşamını Malatya kültürüne adamış bir şahsiyetin adını vermek yerinde bir tutum olacaktır diye düşünüyorum. Sümerpark’a Sayın Cumhurbaşkanı istemediği halde sırf yalakalık olsun diye verilen Abdullah Gül isminde olduğu gibi abuk sabukluklar yerine, gelin bu defa kötü bir geleneği devam ettirmek pahasına da olsa güzel bir eylemde bulunalım ve o inşaat bittikten sonra o binaya ‘’Malatya Ahmet Şentürk Kongre ve Kültür Merkezi’’ tabelasını asalım.

 

İnanıyorum ki Malatya halkı ve medyası da bu eyleminizi destekleyecektir.

 

Naci Ağabey, bu konuda en büyük görev sanırım size ve meclis üyelerine düşüyor. Ahmet Şentürk’ü yakından tanıyan bir siyaset adamı olarak ve eski bir futbolcu olduğunu okuyucularımıza hatırlatarak ‘’Top sende’’ diyorum.

 

Son Söz: Ahmet Şentürk’ün cenaze namazında bulunamadım. Keşke bulunabilseydim. Onun benim üzerimde hakkı vardı, helal ettiğine inanıyorum, benim hakkım varsa –ki olmadığını düşünüyorum- elbette helaldir. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun. Bu arada, kısa aralıklarla iki can dostunu (önce Hüseyin Çolak, hemen ardından Ahmet Şentürk) kaybeden Celal Yalvaç Ağabey’e de başsağlığı diliyorum. Hüseyin Çolak da Ahmet Şentürk gibi yerel tarih araştırmalarına önemli katkılarda bulundu. Celal Yalvaç ile ortaklaşa yaptığı çalışmalar Malatya yakın tarihinin aydınlatılmasına önemli katkılar sağladı. Hüseyin Çolak’ı PTT karşısındaki bugün artık olmayan Demir Pasajı’ndaki Hizmet Tüketim Kooperatifi’nden tanırım. Ağırlıklı olarak dini kitapların satıldığı bu işyerinde Hüseyin Hoca soyadını hatırlamadığım Bayram Hoca ile birlikte çalışıyordu. Kitap, edebiyat, şiir, tarih Hüseyin Hoca’nın yaşamını zenginleştiren başlıca unsurlardı. Allah’tan rahmet diliyorum.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • BARIŞ MALAK (5 yıl önce)
    Kıymetli yazar Ahmet Şentürk ün köyümüzün insanları romanı benim için belki de okuduğum en güzel romandır etkisinden yıllar önce okumuş olmama rağmen kurtulamadığım bir romandır bulsam çocuklarımın okumasını çok isterdim ben Malatya Yeşilyurt’lu Çanakkale de görev yapan bir Askerim o romandan bulursanız yardımcı olursanız çok sevinirim
    0
    0
    Yanıtla