SON DAKİKA
SON DEPREMLER

AKP Listesi Beklenirken

0
Güncellendi - 2015-12-28 02:27:42
AKP Listesi Beklenirken
A- A+ PAYLAŞ

Niyazi DOĞAN 

dogannd@gmail.com 

Godot değil ama AKP’nin milletvekili adayları bekleniyor. 

Aslında her ikisini bekleyenler arasında zaman ve mekân dışında bir fark yok: Çünkü her ikisi de eylemsizliklerini kadere dönüştürmüş olan, yani eylemsizliklerine yenilmiş, her daim bekleyen ve bekletilen insanların beklentisidir. 

Ve fakat farkında mısınız, AKP 4. kez milletvekili seçimine hazırlanırken, geçmiş 3 seçimde AKP’li çevrelerde yaşanan heyecan / tartışma / coşku ve yüksek ritim artık yok. 

Bu durum sadece Malatya’ya özgü bir fotoğrafa mı denk geliyor, yoksa Türkiye genelinde aynı atmosfer mi hâkim? Bu konuda flu olmayan bir fotoğraf çekmek biraz zor ama, 4. genel seçimine hazırlanan AKP’nin Türkiye ölçeğindeki kendi tabanında ve yarattığı tarihsel çıkar blokunda genel bir heyecan sönümlemesi yaşandığı bir gerçek olmakla beraber, bu sönümlemenin Malatya’da çok daha yoğun yaşandığı da bir başka gerçekliktir. 

‘Bu heyecan / coşku / yüksek ritim yitimi, hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile hükümet sözcüsü Bülent Arınç arasındaki tartışmanın dışavurduğu ritim bozukluğu 7 Haziran 2015’de sandıklara nasıl yansır?’ sorusundan bağımsız olarak, Malatya örneğinden hareketle AKP’de yaşanan bir hayli sert duygusal gerilemeye dair çözümlemeyi denemek gerektiğini düşünüyorum. 

AKP, herşeyden önce, milletvekili ve belediye başkan adaylarının belirlenmesi konusunda iktidara geldiğinden bu yana, hemen hergün eleştiri konusu yaptığı, devletin temel yaklaşım tekniklerinden biri olan ‘Tepeden inmeci’ yaklaşımına hastalıklı bir tutkuyla bağlandı.

’80 yıllık Cumhuriyet uygulamaları’nın karşısına kıyaslamalı biçimde 12 yıllık kendi uygulamalarını koymasının yanısıra, devleti ve tarihi kendisinden başlatmak gibi ruhsal bir sorunun pençesine düşen AKP, özellikle milletvekili ve belediye başkan adaylarının belirlenmesinde takındığı ‘Tepeden inmeci tutumuyla, kendisini ayrıştırmaya çalıştığı pür devletçi kafanın farklı bir versiyonu olduğunu ortaya koydu. 

Malatya, 2002 yılından bu yana milletvekili ve belediye başkan adaylarının ‘tepeden inmeci’, ‘dayatmacı’ ‘halka güvenmeyen' ve tüm iddialarının aksine 'halkı adam yerine koymayan' bir tavırla belirlenmesi konusunda bir hayli zengin, somut örnek olaylara ve listelere tanıklık eden bir şehirdir. 

Buna karşın sorun tek yönlü de değildir. 

Malatya, 2002 yılından bu yana AKP’nin ‘dayatmacı’ ve tepeden inmeci yaklaşımını sorgulamak ve sorgulayıcı bir şehir iradesi yaratmak yerine, sorgusuz sevgiyi gün be gün besledi ve nihai aşamada politik tutsaklığa dönüştürdü. 

Önüne konulan her listeyi ya da her ismi onaylayarak seçim yaptığını zannetmesinin yanında, lidere hani neredeyse ‘kutsallık’ mertebesinde konumlandıracak şekilde sosyal pasifizasyonun, politik, partizan kulluğun parlak numunelerinden birini oluşturdu Malatya. 

Osmanlı’nın kudretli padişahlarına korkusuzca ‘yanlış yoldasın’ diyerek uyarabilen ve direnebilen / ilim adamı postuna bürünmüş saray soytarılarına karşılık, muhalif tavrından vazgeçmesi karşılığında sarayın kendisine sunduğu dünyevi teklifleri reddeden / tasavvuf ve eylem adamı / sosyal pasifizasyonu tek kişilik kesintisiz bir eylemlilikle Osmanlı Coğrafyası’na gömen / karşılığında ise görmediği işkence kalmayan / yaşamının 20 yılını sürgünlerde geçiren / nihai olarak da 70’li yaşlarında sürüldüğü uzak diyarlarda ayaklarındaki bukağılar (pranga) ile mezara gömülen Niyazî-i Mısri’nin hemşehrileri olmakla övünç duyan, ancak Niyazî-i Mısri’nin politik tavrından, kişilikli duruşundan –bazı istisna durum ve dönemler hariç- zerre nasibini almamış Malatya, AKP’nin ‘dayatmacı’ ve ‘tepeden inmeci’ 'sindirici' politikalarının inşa edilmesinde ve sürdürülebilir kılınmasında önemli katkılar yaptı. 

Bilirsiniz; ekonomide “Gresham Yasası” diye bilinen bir ilke vardır. İngiliz maliyeci Thomas Gresham’ın adını taşıyan bu yasa kısaca “kötü para, iyi parayı kovar” kuralıyla bilinir. Bir para (sikke) değerli olmadığı halde yapay biçimde değerlendirilirse, tedavülde gerçekten değerli olan paranın yerini alır, sonuçta değerli para tedavülden kalkar ve meydan kötü paraya kalır. 

AKP'nin milletvekili ya da belediye başkan aday listelerini belirlerken, çoğu adaylar için, niteliksizliği, kronik kişilik yetmezliğini sorun yapmaması, hatta bunları artı değer olarak görmesi, adayları ‘emir eri’ olmak kulvarında yarışanlardan seçmesi, hepsinden daha önemlisi olmak üzere 'rantı paylaşmasını bilmek' gibi koşulları öncelemesi, tam da Gresham Yasası'nda olduğu gibi Malatya’da politik yaşamın havasını zehirledi. 

İlave olarak, AKP ile şehir arasında, belirleyiciliğini 'tepeden inmeci', 'dayatmacı', 'tek yönlü' tavrın belirlediği ilişki, daha doğru ifadeyle 'teslimiyetçi ilişki', 12 yıllık zamanın ardından Malatya'da siyasetin nitelik düzeyinin çok aşağılara yuvarlanmasını sağladı. 

Bu durum, nitelikli / içerikli / Malatya'ya ya da ülkeye katkı sağlayacak insanların siyaset sahnesinden çekilmesini, hatta bu sahnede rol almayı düşünmeyi bile gündemine almaması sonucunu yarattığı gibi, temel kriterleri ilkesizlik, muhterislik, gözü ancak iki avuç toprakla doyacak kadar, helal / haram ayrımı yapmaksızın zenginleşme hırsı ve tabii en önemlisi de kifayetsizlik olan yeni bir politikacı esnafının yükselişine yol açtı. 

Diğer yandan, Malatya özelinde AKP ve AKP'nin sahip olduğu tüm iktidar yetkilerini ve iktidar yetkilerinin ürettiği ekonomik / kentsel / toplumsal / politik imkan, rant ve ilişkileri, dernek / vakıf / belediyeler ve parti teşkilatında örgütlenmiş çok dar bir grubun tekeline almış olması da, Malatya'da siyasete dönük umutları karartırken, bu durum eş zamanlı olarak AKP'nin seçim kampanyalarının Malatya yerelinde artık eski coşkuyu ve yüksek ritmi yakalayamamasının nedenleri arasında gösterilebilir. 

Birkaç ay önce, AKP Malatya il başkanlığı için birkaç isim aday olmuş, gerçekte ise il başkanı olacak isim için gereken çalışmalar çok önceden kotarılmış, aday olan diğer isimler ise nafile bir çabadan 'Ya çıkarsa' piyangosu imal etmenin mücadelesini vermişlerdi. 

Oysa, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık ile şimdilerde devlet mücahitliği kadrosuna terfi eden eski radikaller arasında (Bağımlılığa karşı yürüyüş yapan güç / iktidar / lider/ malum radar bağımlıları) yapılan kazan-kazan formüllü müzakerelerde Hakan Kahtalı ismi üzerinde uzlaşılmış, belli bir kesimde bilinirliğinin dışında halkta bir karşılığı olmayan, ancak bugün AKP Malatya Milletvekili aday adayı olan Taha Özhan'ın, Başbakan Davutoğlu nezdinde yaptığı kulislerin de etkisiyle Hakan Kahtalı il başkanı olarak atanmıştı. 

Bu anekdotu aktarmamın esbab-ı mucibesine gelince: 

Hakan Kahtalı, AKP Genel Merkezi’ne görevlendirilmek üzere çağrıldığında kendisine, Malatya'daki bazı dernek ve vakıflarda örgütlenen çok dar bir grubun; ihale, tayin, terfi, atama, siyasi ya da bürokratik pozisyonlara aday belirleme işlerini tekeline aldığı, bu grubun ekonomik-politik ilişkilerde belirleyici tek güç haline geldiği, rant dağıtımında tekel oluşturduğunun bilindiği belirtilerek, bu durumun yarattığı rahatsızlığın artık halk tarafından kendilerine yoğun biçimde iletildiği bildirildi. 

Partinin güncel çıkarları için iyi olmakla birlikte, Malatya'daki durumun artık sürdürülemez olduğunun vurgulandığı görüşmede Hakan Kahtalı'ya "İl yönetimini oluştururken mümkün olduğu kadar toplumsal kesimlerin tümünü kucaklayacak şekilde bir liste hazırla" talimatı verildi.  

Ancak, AKP'nin genetiğinde ve görevlendirdikleri ismin kültürel geleneğinde farklı toplumsal kesimleri kapsamak gibi demokrasiye / çoğulculuğa dönük bir unsur olmadığı için, 50 kişilik listede genel merkezin verdiği talimatın yerine getirildiğine örneklik teşkil edecek birkaç isim dışında, yönetimin çoğunluğu ve özellikle de il yönetiminin çekirdek kadrosunu oluşturan yürütme kurulu, moda deyimle, Malatya’da kendilerine ‘üst akıl’ misyonu biçen malum grup tarafından şekillendirildi. 

İşin tuhafı mı, yoksa ilginç yönü mü demek gerekir bilmiyorum ama; sözkonusu grubun AKP Genel Merkezi’nin ‘İl yönetiminin oluşturulmasına yönelik’ sözkonusu talimatını görmezden gelerek, talimatı bizzat veren Başbakan Ahmet Davutoğlu’na karşı direnmeyi seçmiş olması ileride yaşanabilecekler açısından not edilmesi gereken bir tavırdır. 

İl teşkilatının bu kafayla şekillenmesi, 7 Haziran seçimleri için Malatya milletvekili adayı listesinin da henüz o günden nasıl şekilleneceğine ya da listenin şekillenmesine yönelik mücadelenin hangi düzemde yapılacağını gösterdi. 

Teşkilat, temayül yoklamasında sözkonusu grubun kontrolünde belirlenen isimler üzerine yoğunlaşarak, delegelerin bu isimlerin öne çıkmasını sağlayacak şekilde oy kullanmalarını sağladı. 

Başta AKP İl Başkanı Hakan Kâhtalı olmak üzere, teşkilat ve aynı grup özel olarak da, Malatya ile bağlantısı yukarıda da belirttiğimiz gibi, belli bir gruba yakınlıktan başka bir boyut taşımayan Taha Özhan isminin temayül yoklamasında üst sıralarda çıkması yolunda özel bir çaba harcadı. Yeşilyurt Belediye Başkanı Hacı Uğur Polat ile birlikte Özhan'a açık destek vermekten kaçınmadı. 

Tüm bunların sonucu olarak temayül yoklamasında mücadele etmesi gereken 58 milletvekili aday adayının yarısından fazlası oylamanın yapıldığı salona bile gelmedi. 

Bu manzara, 2015 temayül yoklamasının, AKP Malatya milletvekili aday adayları tarafından bile 2002, 2007 ve 2011 seçimleri öncesinde yapılan temayül yoklamaları ile kıyası bile kabil olmayacak şekilde ‘angarya’ olarak görüldüğünü, sonuca müessir bir anlam taşımadığı algısının bir hayli güçlü olduğunu gösteriyordu. 

Çünkü biliyorlardı ki, partiyi / belediyelerin büyük bölümünü ve kent rantının paylaşım mekanizmalarını ele geçiren grubun ürettiği ekonomik – politik çemberin dışındaki hiç kimseye hayat hakkı yoktu / olamazdı. 

Bir şey daha biliyorlardı: Belirleyici olan, ilişkiler ağı ve ekonomik güçtü. 

Herşey ‘yukarı’ ile kurulan ilişkilere bağlı ve bağımlıydı. 

Mesela, Malatya Büyükşehir Belediyesi ve Yeşilyurt Belediyesi başkan adaylarının belirlenmesinde, o dönem henüz genel başkan yardımcısı olmayan Öznur Çalık, AKP Grup Başkanvekili Mahir Ünal ile ittifakla en tepeye isim refere ederek, planlarını ustaca hayata geçirirken, Malatya’da yapılan sokak anketlerine tümüyle aykırı isimleri iş başına getirdi. 

Sonuç olarak, listeler, ‘yukarı’ ile geliştirilen ekonomik-politik ilişkiler bağlamında bugüne kadar zaten ‘tepeden inmeci’ yaklaşımla yapılmıştı, bundan sonra da değişen bir şey olmayacaktı. 

Malatya’dan aday adayı olarak başvuruda bile bulunmayan birileri, paraşüt inişiyle Malatya’ya gönderilebilir, kimisi için de tepe mevkilerden ‘Git Malatya’dan aday adayı ol’ talimatı verilmiş olabilirdi. 

Aşağıda yapılan işlemler ise, kitlelerde karar alma süreçlerine katıldığı yönünde bir mutluluk / önemsenme algısı yaratmak üzerine kurulu olan, gerçekmiş gibi görünen bir sahtelikten ibaretti. 

Devlet ve iktidar içinde yuvalanarak nemalanmanın mücadelesini veren / buna karşılık kendini sivil toplum örgütü diye yutturan / toplumsal bir karşılığı olmayan / hassas pozisyonlarda devletin hazır kıt’a organizasyonlarına dönüşen kimi dernek ve vakıflarla yapılan ‘STK Temayül Yoklaması’ da bu sahteliğin bir başka örneğiydi. 

‘STK Temayül Yoklaması’, bir yandan STK görünümlü devlet ve iktidar bağımlılarının, tümüyle AKP’ye eklemlenerek partizanlaşmasını amaçlarken, bir yandan da, listeye konulmayacak mevcut milletvekili ve diğer aday adaylarına ‘STK temayül yoklamasında itibar görmediniz’ gerekçesinin yaratılmasını hedefliyordu. 

Temayül yoklamasında ete – kemiğe bürünen, seçim sath-ı mailine çoktan girilmiş olmasına rağmen AKP’deki coşku / heyecan yaratılamamasının bir başka nedeni ise halen görevdeki milletvekilleriyle ilgilidir. 

Görev süresi boyunca, toplumsal ayrışmayı tetikleyen açıklamaları / kavgacı kişiliği / nefret söylemi konusunda bir hayli üst düzeyde performans göstermesi / ötekileştirici söylemleri / öfke saçan konuşmaları / halkla bütünleşmeyen dışlayıcı tavırları / ele geçiremediği kurumları yıpratmaktan tereddüt etmemesiyle ünlenen, 4 yıl boyunca akılda kalan tek icraatı; asıl işlevi İsrail’in güvenliğini sağlamak / İslam dünyasından, Ortadoğu ve eski Sovyet coğrafyasından toplanacak istihbaratı İsrail’e aktarmak olan Kürecik Radar Üssü’nü cansiperane savunmak olan Mustafa Şahin’in, bu performansıyla listeye girebilecek isimler arasında sayılması bile insanları, AKP’den uzaklaştıran bir faktör oldu. 

Varlığı ile yokluğu arasında milim fark olmayan H. Cemal Akın’ın, 4 yıllık TBMM üyeliği görevini tam anlamıyla bir dinlenceye dönüştürmesi,  9 yıl süresince kendi ekonomik iş çevresi dışında hizmet edilecek bir mecrayı henüz keşfedemeyen, yaşamındaki sihirli kelimenin 'ihale' olduğu yönünde kamuoyunda kuvvetli kanaat olan, seçildikten sonra halkla teması kesen Mücahit Fındıklı’nın bile, yeni dönem için aday adaylığı başvurusu yapma cesaretine sahip olmaları da AKP’nin Malatya’daki fotoğrafı, ANAP’ın ‘düşüşün başlangıcı’ dönemindeki fotoğrafını andırıyor. 

Çünkü zeval yaklaştıkça, bunların gölgesi büyüyor bu tür dönemlerde…

AKP geleneğini oluşturan muhafazakâr yapıyla, parti içindeki konumu arasında doğru orantılı sosyo-politik bir müktesebatı olmayan Öznur Çalık’ın, Malatya’ya ilişkin tüm karar süreçlerinde belirleyici olduğu, uçan kuşu / esen yeli bile kontrol etmek heves ve mücadelesiyle, ilgili ilgisiz her konuyu ve kurumu yönetmek / özellikle yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde, şehrin genel kanaatinin hilafına isim dayatmak ve kabul ettirmek gibi bir gücü bulunduğu / onu aşmadan herhangi bir menzile varmanın mümkün olmadığı görüntüsü...

Tüm bunlar AKP’de dar kadrocu, tekçi politikaların yansıması olarak kamuoyunda hoş bir sada bırakmadı. 

Bunu gören, partiye 10 -12 yılını / hayatını veren / AKP’ye yönetici olmanın göreceli ‘risk’ taşıdığı ilk yıllarda elini taşın altına koyan insanlar, işin sırrının emekte, çalışmakta olmadığını bir kez daha ve ‘çok daha sert biçimde’ anlayarak geriye çekilmeyi tercih etmek zorunda kaldı. 

Kuruluş dönemindeki o ‘riskli dönemde’ partiye yönetici olarak davet edildikleri halde uzakta kalmayı tercih edenler gün geldi, Malatya AKP’de en üst noktalara getirildi. Partiye emek veren eski kimi eski yöneticiler ise bir zaman geldi parti binasına bile alınmadı. 

AKP devletle bütünleştikçe, kendisi için risk üstlenen ‘evlatlarını’ yiyerek devlet mücahitliği kadrosuna transfer olanları semirtiyordu. 

… 

İslami hareketlerin içinden gelen, kültürel- siyasi gelenek anlamında AKP’nin dayandığı ana sosyolojik tabanda karşılığı olan Ömer Faruk Öz ise, özellikle Malatya Büyükşehir Belediyesi ve bazı ilçe belediye başkan adaylarının tespiti sırasında, net bir şekilde, Malatya'nın menfaatine olmayacağını düşündüğü tercihlere tepkisi nedeniyle diğer AKP milletvekillerinden ayrıştı, hatta zaman zaman çatıştı. 

Muhalefetin bir mevsim değil, yıllarca kış uykusunda olduğu Malatya’da, kendi partisinden olmasına bakmaksızın, partiye de zarar verdiğini düşündüğü Malatya Büyükşehir Belediyesi’nin yanlışlarına, israflarına, kötü yönetimine, sert ve açık muhalefet etti.

"Malatya daha iyi yerel kadrolara ve hizmetlere layık"  düşüncesiyle, partisinden olan bazı yerel yöneticileri açıkça eleştiren tavrıyla Ömer Faruk Öz’ün, anlattığımız bu AKP yerel yapısı dikkate alındığında, yeni listede olmaması için, bazı ittifakların yapıldığı ise bilinen bir gerçektir. Öz’ü, AKP içinde 'imalat hatası' gibi gören 'kutsal ittifak'ın, Öz'ün adaylığının engellenmesine yönelik çabada başarılı olup olmayacağı ise 7 Nisan’da açıklık kazanacaktır. 

Bu arada, bazı muhafazakâr Kürt gruplarının, AKP’nin ‘Beyaz Müslümanlar’ının kendilerine parti içinde, yerel yönetim, milletvekilliği gibi siyasal pozisyonlarda yer vermemek için ‘ant’ içtiğini düşünerek, AKP’den ayrılıp HDP’ye, Saadet Partisi’ne geçmek ya da bağımsız bir harekete dönüştürme yolunda bir hayli ilerleme sağlaması da AKP'ye sessiz bir darbe olarak nitelendirilebilir.

İlkesel olmayan, sadece AKP’nin iktidar postlarının ve ekonomik pastasının dağıtımında kendilerine yeterli pay verilmemesi nedeniyle AKP’ye muhalif tavır geliştiren bu hareket de AKP’nin Malatya’daki coşku yitiminden önemli pay sahibidir. 

AKP, muhtemelen muhafazakâr Kürt seçmenin özellikle de HDP’ye kanalize olmasının engellenmesi için, bu sosyolojik tabana seslenen sürpriz bir aday göstermek zorunda kalacaktır. 

Buraya kadar anlattıklarımızın dışında bir kategori de, AKP’nin Malatya’da coşku kaybının, 17 / 25 Aralık yolsuzluk operasyonlarının, Türkiye ‘medyası’nın % 70’ine karşılık gelen AKP emrindeki tv ve gazetelerdeki tüm propagandaya karşılık halk nezdinde inanılırlık katsayısının gün geçtikçe yükselişe geçmiş olması ile doğrudan ilişkilidir. 

...

İşte böyle bir ahval ve şeraitte Malatya Godot’yu bekleyenlerin halet-i ruhiyesi içinde AKP listesini bekliyor. 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız