SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Aleviler Meşruiyet İstiyorlar"

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:37:07
A- A+ PAYLAŞ

Malatya’da Empati Düşünce Topluluğu yayınladığı sonuç bildirgesinde, “Dini hayat ve inanç özgürlüğünün önü açılmalı ve tüm inanç kesimleri kendi dini öğretilerini özgür bir şekilde yayabilmeli ve yaşatabilmelidir“ denildi. 

“Kerbela Vakası, Aleviliğin Tarihi Arka Planı ve Alevilerin Problemleri” konulu oturumundan sonra yayınlanan sonuç bildirgesinde şunlar ifade edildi:

“Konuşmaların ardından katılımcıların görüş ve önerileri ile müzakere edilen Alevilik ve Alevilerin Türkiye’deki problemlerine dair öne çıkan fikirler ve çözüm önerileri ise şu şekilde sıralanmıştır.

Aleviler devlet nezdinde tanınan ve kabul gören bir meşruiyet istiyorlar.

Devlet ise mevcut statüko içinde alevi kimliğinin yeniden tanımlanması ve “kabul” görecek bir şekilde yeniden bir inşası istemektedir.

Öte yandan modernleşme deneyiminin Aleviliğin kurumlarında meydana getirdiği aşınma ve işlev kaybı, Alevilik ile Aleviler arasında bir mesafe oluşturmuştur. Aleviliği özellikle genç kuşaklar açısından dışarıdan öğrenilen bir deneyime dönüştürmüştür. Söz konusu mesafe, Alevileri de geleneklerini yeniden keşfetmeye ve inşa etmeye zorlamaktadır.

Türkiye’de Alevilik teolojik bir problem olarak değil tarih boyunca olduğu gibi siyasi bir problem olarak tartışılmaya devam etmektedir. Bu da problemin çözümünü zorlaştırmaktadır.

Devletin herhangi bir dini yada inancı tanımlama yetkisi olmaması gerekirken Alevilik mevzusunda muhatap devlet olmakta buda problemi çözülemez bir noktaya sürüklemektedir.

Alevi inancı veya teolojisindeki farklılıklar yalnızca Alevileri ilgilendirmeli diğer dini gurupların yada mezheplerin bunu tanımlama yada yargılaması söz konusu olmamalıdır.

Bunun için, dini hayatın ve dindarlara ait kurumların (Diyanet Teşkilatı, Cem evleri, Tarikat ve Cemaatlerin Tekke ve Dergahları) özerk bir hale dönüştürülmeli ve dileyen vatandaşların bu kurumlara gönüllü olarak vergi ya da bağış yapması sağlanmalı, devlet bu alanda taraf olmaktan çıkartılmalıdır.”

“Kendini Ehlisünnet ve Alevi olarak tanımlayan toplum kesimleri arasındaki güvensizlik ve ön yargıların giderilmesi için her iki kesiminden tarihsel okumalarını yenilemeleri ve konjöktürel siyasal mücadele sonucunda yaşanan olumsuz olayları tarihin içinde bırakarak yeniden bir güven inşası için çabalamaları ve birbirini tanımaya yönelik insani çalışmalara ağırlık verilmelidir” denilen açıklamada daha sonra şunlar belirtildi:

“Türkiye’de dini hayatı kısıtlayan devrim kanunları dahil tüm yasal düzenlemeler kaldırılmalıdır.

Dini hayat ve inanç özgürlüğünün önü açılmalı ve tüm inanç kesimleri kendi dini öğretilerini özgür bir şekilde yayabilmeli ve yaşatabilmelidir.

Devlet bununla ilgili tüm tedbirleri almalı inanç guruplarının dini mekanlar ve eğitim öğretim kurumlarında kendi inançlarını yaşayabilmesini ve öğretilmesini bu gurupların kendisine bırakılmalıdır.

Demokratik ve eşitlikçi bir anayasa problemlerimizin çözümünü kolaylaştırır ama bu çözümün tamamı değildir, çünkü, çözüm toplumsal kesimlerin algılamalarındaki tahammül ve toleransla doğrudan ilgilidir.

Bu yüzden her dönem statükonun ötekileştirdiği toplumsal kesimler olmuştur ve bu ötekileştirmede bazı kesimler devletin yedeğine çekilerek antidemokratik uygulamalar yapılmıştır.

Bu nedenle anayasal ve yasal düzenlemelere rağmen toplumsal kesimlerin birbirine karşı tahammül ve toleransını artıracak sosyal barışımızı sağlayacak projelere ağırlık verilmelidir.

Bu diyalog zemini için her iki kesimin din adamları ve kanaat önderlerinin öncülüğünde ortak komisyonlar kurulmalı ve sempozyumlar çalıştaylar düzenlenmelidir.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız