SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Alman Emre Diye Bilinirdi'

A- A+ PAYLAŞ

Malatya Zirve Yayınevi davasının 11. duruşması başladı. Bugünkü duruşma öncesinde, öldürülen Alman Tilmann Geske'nin eşi Suzanna Geske, sanık Emre G.'nin babası Mustafa G. ile ilk kez yan yana geldi.

Malatya E Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutuklu bulunan sanıklar Emre G., Salih G., Cuma O., Abuzer Y. ve Hamit C., yoğun güvenlik önlemleri altında adliyeye getirildi. Polis, adliye binasında geniş güvenlik önlemleri aldı. Sanıkların yerini almasının ardından 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 11. duruşmaya başlandı.

Bugün görülen duruşmaya; Emre G.'nin babası Mustafa G., öldürülen Tilmann Geske'nin eşi Suzanna Geske, Alman Büyükelçiliği Hukuk Bürosu görevlileri, bazı yabancı katılımcılar, insan hakları kuruluşları temsilcileri, Zirve Yayınevi yöneticileri, yabancı basın yayın temsilcileri ve taraf avukatları katıldı.

Bugünkü duruşma öncesinde, öldürülen Tilmann Geske'nin eşi Suzanna Geske, cinayetlerin elebaşı olduğu öne sürülen Emre G.'nin babası Mustafa G. ile x ray cihazından geçerken ilk kez yan yana geldi.

"KONSANTRASYONUM BOZULUYOR.."
Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma esnasında mağdur avukatı tanığa soru sormak isterken avukatın cep telefonunun çalması üzerine izinsiz olarak ayağa kalkan sanık Emre G., "Telefonlarınızı kapatın, konsantrasyonum bozuluyor" dedi. Mahkeme başkanı da Emre G.'ye bir daha izinsiz hareket etmesi halinde duruşmadan çıkarılacağı uyarısında bulundu. Emre G. de ayağa kalkarak, "Özür dilerim" dedi. Bu arada Emre G.'nin duruşmada ceketini çıkararak oturması dikkat çekti.

Mağdur avukatlarının duruşmaya ara verilmesini talep ettiği esnada ise Emre G. mahkeme heyetine dönerek, "Ara verilirse iyi olur, lavaboya gideceğim" dedi. Emre G.nin bu durumu, salondaki katılımcıların gülmesine neden oldu.

"ALMAN EMRE!.."
Zirve Yayınevi'nin 11. duruşmasında mahkeme heyeti, olayın şüpheliler ile aynı yurtta kalan A.M.K.'yi tanık olarak dinledi. A.M.K., olayın kilit ismi Emre G.'nin 'Alman Emre' olarak tanındığı ve bunun da Emre'nin Almanya'da sarışın bir sevgilisinin olmasından kaynaklandığını duyduğunu öne sürdü.

A.M.K., verdiği ifadesinde, "Ben sanıklardan Abuzer Y. hariç hepsini tanıyorum. Onlarla aynı yurtta kaldım. Olaydan bir gün önce Cuma Ö. beni aradı. Yurtta olup olmadığımı sordu. Olmadığımı söyledim. Kapalı Çarşı'nın üzerinde buluştuk. Kendisinin tedirgin bir hali yoktu. Çıkmazda olduğunu söyledi. Bana önemli şeyler söyleyeceğini söyledi. Kendisine ne olduğunu sorduğumda, 'Cumaya kadar benden haber alamazsan, seni birisi telefonla arayacak. Sana bir mektup yeri söyleyecek. Mektubu alıp telefon eden kişiye ver' dedi. Mektubun içeriğini söylemedi. Sıkıştırdığımda, 'Malatya'da 49 tane kilise ve papazın olduğunu ve şehit olacağını söyledi. Ben de, 'Ne şehitliği, daha namaz borçlarımız var' dedim. Daha sonra yurtta 'Alman Emre' olarak bilinen Emre'nin bu işin içinde olup olmadığını sordum. Başını salladı. Ben de', '... yoluna gidersin' dedim. Bunu söylememdeki maksat, Emre ile iyi iş olmayacağını belirtmekti. Söylediklerini ciddiye almadım. Mektup konusunda arayacak kişinin ismini söylemedi. Cuma ile konuşurken ciddi bir ortam yoktu, gelip geçen kızlara laf da atıyorduk. Yurtta Hıristiyanlık ile ilgili konular hiç konuşulmadı. Emre, yurtta kavgacı olarak biliniyordu. Emre, Cuma, Salih ve Hamit hep birlikte hareket ederlerdi" ifadelerini ileri sürdü.

Duruşmada, Emre G.'nin kız arkadaşı olduğu iddia edilen ve olaydan sonra bir süre tutuklu kalan T.I., "Emre'yi tanıyorum. Okul ve sınıf arkadaşımdı. Olayla ilgili olarak aramızda herhangi bir şey geçmedi. Emre'nin bana karşı duygusal düşünceleri nedeniyle arkadaşlığımız tarafımdan bitirildi. Daha sonra tekrar barıştık. Emre'nin siyasi görüşünü bilmiyorum. Emre ile misyonerlik konusunda hiç konuşmadım" dedi.

Cumhuriyet savcısının, "Emre sana olaydan 1 gün önce gönderdiği mesajda 'soruşturmada olacağını' söylüyor. Bundan bir mana çıkarmadın mı?" sorusuna tanık T.I., "Emre'nin dersleri iyi olmadığı için babası tarafından sorgulanacağı şeklinde anladım" cevabını verdi.

T.I., mahkeme başkanının tanıyıp tanımadığını sorduğu S.I. adlı şahsın ağabeyi olduğunu söyleyince şahsın mahkemede terör örgütü PKK'nın propagandasını yapmaktan yargılandığını belirtildi. S.I.'nın "terör örgütü PKK'nın propagandasını yapmak" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası aldığı ortaya çıktı.

Mağdur avukatları, cep telefonu kayıtlarındaki bazı bilgiler ile cumhuriyet savcısındaki bilgilerin aynı çıkmaması üzerine, ortadaki karışıklıktan dolayı duruşmaya ara verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti talebi kabul ederek duruşmaya 1.5 saat ara verdi.

"AMERİKAN MAHKEMESİ Mİ?"
T.I, mağdur avukatının "Emre ile olaydan 2 hafta önce tam 252 kez telefonla görüşme ve mesajlaşmanız var. Bu normal mi?" şeklindeki sorusuna, "Bu mümkün değil. Emre ile barıştıktan sonra telefonla hiç görüşmedik. Sadece mesajlaştık" cevabını verdi. Sanık avukatı da, telefon konuşması rakamına itiraz ederek, "Belirtildiği gibi bir konuşma yok" dedi.

Mağdur avukatının soru sorarken tanık T.I.'nin tam karşısına çıkmasına da tepki gösteren Emre G.'nin avukatı, "Burası Amerika mahkemesi değil. Müvekkilim tahrik edilmek isteniyor" dedi. Mahkeme başkanı bu itirazı kabul etmedi.

Mahkeme başkanı, T.I.'nın telefonunun başkasının adına olduğunun, kendi adına olan telefonun da başkası tarafından kullanıldığının belirtilmesi üzerine, "Kimin eli kimin cebinde diye bir tabir var. Senin telefonun başkasının adına. Senin adına olan telefon başkasında. Siz neden kendi adınıza telefon hattı kullanmıyorsunuz?" diye konuştu.

"ORUCUM, SAYGISIZLIK EDİYORLAR.."
Bu esnada söz alan Emre G., "Orucum, avukatlar saygısızlık yapıyorlar. Su içiyorlar" diyerek mağdur avukatlarını mahkeme başkanına şikayet etti. Bir avukat ise Emre G.'ye, "Sevabı sana yazılacak" cevabını verdi.

Mahkemede tanık olarak dinlenen M.U. da verdiği ifadede, "Cuma'yı dershaneden tanıyorum. Olaydan 1 ay önce beraber yürürken bana bir şey anlatacağını söyledi, ancak başkalarına söylememem için yemin ettirdi. Bana 'Büyük bir olay olacak. 2 kişi daha var. Onlar hainlik ederse ölebilirim, etmezse sağ çıkabiliriz. Sana bir mektup bırakacağım' diyerek 2 kişinin numarasını verdi. 'Bunlar M.Ö. ve A.M.K.'ydi. M.Ö.adlı şahsı arayıp, ondan mektubun yerini öğreneceksin' dedi. Sonra A.M.K.'yi arayıp, birlikte gidip mektubu polis ya da jandarmaya vermemi istedi" dedi.

"TİYATRO OYNAMIYORUZ.."
Tanık M.U.'nun gülmesine tepki gösteren mahkeme başkanı, "Senin akrabaların öldürülseydi böyle gülmezdin. Bak burada eşi öldürülenler var. Burada tiyatro oynamıyoruz" uyarısında bulundu.

Mahkeme başkanı rahatsızlığından dolayı duruşmadan ayrılmak isteyen sanık Abuzer Y.'nın talebini, "Gayet iyi görünüyorsun" diyerek geri çevirdi.

Bu arada, geçen duruşmada adli emanetteki silahlarla olay yerinde görüntülenen silahların farklı olduğu yönündeki iddia üzerine hazırlatılan bilirkişi raporunda, olay yerinde görüntülenenlerle adli emanette bulunan kurusıkı tabancaların aynı olduğunun belirlendiği kaydedildi.

"GELEN GELİR.."
Duruşmanın son bölümünde, olay yeri yer gösterme görüntüleri izlendi. Görüntülerde sanık Abuzer Y.'nin rahatsızlandığı, olayı anlatırken ellerinin titrediği görüldü. Sanık Salih G.'nin ise sağ elini cebine koyduğu ve rahat bir şekilde olayı anlatması dikkat çekti. Görüntülerin izlenmesinin ardından mahkeme heyeti, davadaki eksiklerin giderilmesi için duruşmayı 16 Ekim 2008 tarihine erteledi. Mağdur avukatlarının başka bir tarih istemesine karşın mahkeme başkanı, "Gelen gelir, gelmeyen mazeret bildirsin"
dedi.

Sanıklar, "misyonerlik faaliyetinde bulundukları gerekçesiyle Alman uyruklu Tilmann Geske, Necati Aydın ve Uğur Yüksel'i öldürmek, silahlı örgüt kurmak, terör örgütü faaliyetleri çerçevesinde birden fazla adam öldürmek, iş yeri dokunulmazlığını bozmak ve silahlı terör örgütüne yardımda bulunmak" suçlarını işledikleri iddiasıyla yargılanıyor.

AVUKATLARIN DEĞERLENDİRMESİ..
Öte yandan Zirve Yayınevi cinayetlerinin 11. duruşmasının ardından mağdur avukatları duruşmadaki ile ilgili değerlendirmede bulundular.

Mağdur avukatlarından Özkan Yücel, tanıklar avukatların sorularını yanıtlarken yüzlerine bile bakmak istemediklerini söyleyerek, "Tanıklar sorulara kaçamak yanıtlar verdiler. Tanıkların yalan beyanda bulundukları konusunda ileriki celselerde girişimlerde bulunmayı düşünüyoruz. Bu davaya başlarken aslında bir tespit yapmıştık, bugün 12 Eylül. 12 Eylül bu nefret iklimini yaratıcılarından bir tanesi" dedi.

Sanık avukatlarından Ali Koç ise, duruşma ile ilgili olarak değerlendirme yapacağı esnasında bir basın mensubunun, "tanıklara neden sanıklarmış gibi soru sordunuz" sorusu nedeniyle kısa süreli bir tartışma yaşandı. Avukatlar bu soruya cevap vermeyerek adliyeden ayrıldılar.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız