SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Anevrizmaya Bağlı Ölüme Son

A- A+ PAYLAŞ

En çok karın bölgesinde görülen aort anevrizması ultrasonografi ile belirlenerek yaşamsal tehdit olmaktan çıkarılıyor.

Ölümcül bir sağlık sorunu olan anevrizma zamanında yapılabilecek tetkiklerle kontrol altına alınabiliyor. Böylelikle anevrizmanın yaşamsal tehdit olmaktan çıkması sağlanabiliyor. Kalp Damar Cerrahisi uzmanı Dr. Erdal Aslım, anevrizma ve alınması gereken önlemler konusunda bilgi verdi:

Anevrizma nedir?

Genel olarak anevrizma damarların genişlemesi, çapının büyümesi ve balonlaşması olarak tanımlanabilir. Ölümlere yol açabilen bir sağlık sorundur. Vücudun tüm damarlarında oluşabilen anevrizma en sık karın bölgesinde ortaya çıkıyor. Dünyadaki istatistiklerde belirtilen rastlanma sıklığı göz önüne alındığında ülkemizde tanısı konulmamış binlerce aort anevrizmalı hasta olduğu tahmin ediliyor.

Anevrizma genelde hiçbir yakınmaya yol açmadığı için tesadüfen kontrol amaçlı tetkikler yapılmadıysa damar yırtılmadan önce fark edilemiyor. Anevrizmanın ilerlemesine karşın bir önlem alınmadığı için de damar daha fazla şişiyor ve içindeki basınca dayanamayarak bir balon gibi patlıyor. Aslında karın aortundaki anevrizmalar basit bir ultrasonograf tetkiki ile tespit edilebiliyor. Bu nedenle her yetişkinin 40 yaşından sonra 5 yılda bir ultrason muayenesinden geçmesi yaşamsal önem taşıyor.

Erkeklerde 3 kat fazla

Anevrizma durumunda, çeşitli nedenlerle damarın formu bozuluyor ve çapı yüzde 50 oranında genişliyor. Yani, normalde 2 santim çapa sahip olan aort damarı genişleyerek 3 santime ulaşırsa, buna aort anevrizması deniyor. Anevrizma en çok, kalpten pompalanan kanın tüm vücuda dağılımını sağlayan aort damarında oluyor. Aortun da en çok karın içerisinde, böbreklerin alt kısmında bulunan bölümünde ‘karın aortunda’ rastlanıyor. Erkeklerde kadınlara göre 3 kat fazla görülen, aort yırtılması sonrasındaki ölüm riski de batılı ülkelerdeki istatistiklere göre yüzde 90 gibi yüksek bir oranda oluyor. Avrupa ve Amerika’daki istatistiksel araştırmalara göre 65 yaş üstündeki 100 erkekten 3 tanesinde bu hastalık görülüyor.

100 bin kişi saatli bomba ile yaşıyor

Dünyadaki istatistikler ülkemize uyarlandığında ülke genelinde şu anda 80000 ile 100000 arasında karın aortu anevrizmatik olarak genişlemiş bir hasta grubu olduğu hesaplanıyor ve bunlara her yıl 3000 kadar yeni teşhis edilen hastanın katılımının olması gerektiği varsayılıyor. Bu rakamlara rağmen ülke genelinde yaklaşık olarak her yıl maksimum 1500 civarında hastaya müdahale ediliyor. Ne yazık ki binlerce kişi karınlarında böylesine tehlikeli bir hastalığın varlığından veya tedavi imkanlarından habersiz bir şekilde yaşıyor. Belki de bazıları düşük risk ile tedavisi mümkün olabilecek bu hastalık nedeniyle yaşamlarını aniden kaybetme riski ile karşı karşıya kalıyor.

En büyük risk faktörü damar sertliği

Aort anevrizmaları çoğunlukla ateroskleroz, halk diliyle damar sertliğinden kaynaklanıyor. Damar sertliği nedeniyle damar duvarlarında kalsiyum ve yağ plaklarının oluşturduğu deformasyonlara bağlı olarak damar genişlemeye başlıyor ve anevrizma gerçekleşiyor. Damar sertliğinin yanı sıra farklı risk faktörleri de bulunuyor:

• Ailede anevrizma varlığı
• Erkek olma
• Sigara kullanımı
• Bacaklarda damar hastalıklarının var olması
• Hipertansiyon
• Kan yağlarının yüksekliği
• KOAH yani bronşit veya astım gibi kronik akciğer hastalıklarına sahip olma
• “Marphan sendromu” ya da “sistemik lupus”, “ ehlers danlos sendromu” gibi doğuştan gelen bağ dokusu hastalıkları ve özellikle ülkemizde daha yaygın olarak rastlanan “Behçet hastalığı” gibi hastalıklara sahip olma.

Damar bir balon gibi patlıyor

Anevrizmada en önemli tehlike, damarın aniden yırtılarak iç kanamaya yol açabilmesi. Üstelik aort anevrizmaları genelde hiçbir şikayete neden olmadan ortaya çıkabiliyor. Dolayısıyla kontrol amaçlı tetkikler yapılmadıysa hastalar anevrizmayı yırtılmadan önce fark edemiyor. Anevrizma bazen, damar çapındaki artışa bağlı olarak omurgaya baskı yapabiliyor. Ancak bu baskının yol açtığı ağrılar, sıklıkla omurga veya böbrek ağrıları ile karıştırılabiliyor. Anevrizmanın ilerlemesine karşın bir önlem alınmadığı için de damar daha fazla şişiyor ve sonunda içindeki basınca dayanamayarak bir balon gibi patlıyor. Anevrizma yırtılırken buna şiddetli bir ağrı, bulantı ve kusma eşlik edebiliyor. Karın aortu yırtıldığında kan bir anda karın içerisine boşalıyor, kan kaybına bağlı tansiyon düşmesi ile hasta şoka giriyor. Organlara giden kan akımının durması ile hastanın yaşamı ciddi şekilde tehlikeye giriyor.

Karın bölgesindeki aort anevrizmaları tesadüfen, karın içerisindeki diğer organların hastalıkları nedeni ile yapılan tetkiklerle ortaya konabiliyor. Bazı hallerde zayıf kişilerde anevrizma karın muayenesi ile tespit edilebiliyor. Ancak şişman kişilerdeki yağ fazlalığı muayene ile tespite engel oluyor. Bu kişilerde henüz elle tespiti mümkün olmayan anevrizmalar için, en basit ve ucuz tetkik yöntemi ‘karın ultrasonografisi’ oluyor. Teşhis amaçlı kullanılabilen diğer tetkikler arasında ise bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans yöntemleri bulunuyor. Bu tetkikler ağrısız ve komplikasyonsuz olmakla birlikte radyasyon gibi yan etkileri bulunmuyor.

“Küçük çaplı anevrizmalar 6 ay veya 1 yıl gibi aralıklarla ultrasonograf ile düzenli olarak takip ediliyor. Bu süreçte hastanın ağır şeyler kaldırmaması, aşırı ıkınma hareketinden kaçınması, yüksek tansiyon ile savaşması, kandaki yağ oranına dikkat etmesi ve sigarayı bırakması isteniyor. Aortun çapı 5.5 santime ulaştığında ise damarın yırtılma riski olduğu için operasyon kararı alınıyor. Mevcut tıbbi bilgi ve teknolojiler eşliğinde operasyon; ‘klasik açık yöntem’ veya ‘EVAR’ yani ‘Endovasküler Aortik Stent İmplantasyonu’ şeklinde kapalı yöntemler ile yapılabiliyor. Açık veya kapalı operasyondan hangisinin uygulanması gerektiğine de damarların anatomik yapısı, hastanın yaşı ve ek hastalıkları göz önüne alınarak karar veriliyor.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız