SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Arkadaşını Gömdü, Akşam Öldü

A- A+ PAYLAŞ

Vali Ulvi Saran'ın, Cuma günü akşamı İstanbul'da geçirdiği trafik kazası sonucunda vefat eden babası emekli müftü Ali Kemal Saran, Pazar günü Trabzon'un Çaykara ilçesine bağlı Akdoğan Köyü Çaybaşı Mezarlığı'nda toprağa verilecek.

ARKADAŞININ CENAZESİNE GİTMİŞTİ..
İstanbul'a bir külliye yapımı ile ilgili görüşmeler yapmak ve trafik kazasında vefat eden arkadaşı Ali Şükrü Sula'nın cenaze törenine katılmak üzere gittiği, arkadaşının cenaze töreninden sonra akşam Aksaray'da yaya olarak yürürken bir otonun çarpması sonucu yaşamını yitirdiği bildirilen Ali Kemal Saran'ın ölüm haberinin üzerine Vali Ulvi Saran da İstanbul'a gitti.

Cenazenin Cumartesi günü uçakla Trabzon'a götürüleceği, oradan Çaykara ilçesine nakledileceği, Pazar günü öğle namazını müteakip petrol alanında kılınacak cenaze namazının ardından Akdoğan (Hopşera) Köyü Çaybaşı Mezarlığı'nda defnedileceği haber alındı.

78 yaşında vefat eden Ali Kemal Saran 25 yıl süreyle çeşitli ilçelerde müftülük yaptı. Ardından emekli oldu. Emeklilik sonrası Trabzon'da sivil toplum örgüt yöneticiliklerinde bulundu. Son olarak Mazlum-Der Trabzon Şube başkanlığı görevinde bulundu. "Omuzumda Hemençe" (Hemençe: Renkli yün ipliklerden dokunan ve alt tarafında püsküller bulunan torba, sırt çantası) adını verdiği ve hayat hikayesini anlattığı bir de hacimli eser yazdı.

MESAJLAR..
AKP Milletvekili Ömer Faruk Öz, Ali Kemal Saran'ın vefatı nedeniyle yayınladığı mesajda, "Malatya Valimiz Sn. Doc. Dr. Ulvi Saran Beyefendinin çok kıymetli babaları, gönül dünyamızın mimarlarından, hayatını ilme ve milletine adamış Ali Kemal Saranın elim bir trafik kazası sonucu Hakkın Rahmetine irtihalini büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Cenab-ı Allah, merhumun mekanını cennet, derecesini ali eylesin. Başta Sn. Valimiz Doc. Dr. Ulvi Saran beyfendi olmak üzere geride bıraktığı ailesine, sevenlerine, dostlarına, gönüldaşlarına ve talebelerine sabırlar diliyorum."dedi.

AKP Milletvekili Öznur Çalık da şu mesajı yayınladı:

"Sayın Valimiz Doç. Dr. Mehmet Ulvi Saran'ın babası Ali Kemal Saran’ın, İstanbul'da geçirdiği elim trafik kazası sonucu vefatı bizleri derinden üzmüştür. Merhum Ali Kemal Saran’a Allahtan rahmet; Sayın Valimize, ailesine ve yakınlarına başsağlığı ve sabır diliyoruz."

AKP Milletvekili Fuat Ölmeztoprak ise mesajında, "Sayın Valimiz Doç. Dr. Mehmet Ulvi Saran'ın babası Ali Kemal Saran’ın, İstanbul'da geçirdiği elim trafik kazası ahirete irtihalini büyük bir teessürle öğrenmiş bulunmaktayım. Merhuma Cenab-ı Hakk'tan rahmet, başta Sayın Valimiz olmak üzere ailesi,dost ve yakınlarına başsağlığı diliyorum." dedi.

Belediye Başkanı Ahmet Çakır'ın mesajı da şöyle:

"Malatya Valimiz Sayın Doç. Dr. Ulvi Saran Beyefendinin kıymetli babaları İlim ve İrfan dünyamızın mümtaz şahsiyetlerinden Ali Kemal Saran’ın elim bir trafik kazası sonucu vefatını büyük bir teessürle öğrenmiş bulunuyorum.

Unutulmamalıdır ki; Alimlerin ölümü alemin ölümü gibidir. Bütün ömrünü ilme vakfetmiş, manevi dünyamızın bu abide şahsiyetine Cenab-ı Allah’tan gani gani rahmet ve mağfiret, başta Sayın Valimiz olmak üzere bütün kederli ailesine, dost ve yakınlarına, ilim dünyamıza sabr-ı cemiller niyaz ediyorum."

SON YAZISI..
Bu arada zaman zaman Milli Gazete'de de yazan merhum Ali Kemal Saran'ın, geçtiğimiz Çarşamba günü trafik kazasında vefat eden arkadaşı Ali Şükrü Sula'yla ilgili olarak yazdığı, "Şükrü Sula Hocanın Ardından" başlıklı yazı da, 11 Aralık Cumartesi günkü Milli Gazete'de yayınlandı.

İlginç bir tesadüf sonucu hakkında yazı yazdığı arkadaşı gibi trafik kazasında ölen Ali Kemal Saran'ın, kendisi öldükten 1 gün sonra gazetede yeralan yazısı şöyle:

"Geçen Çarşamba günü beklenmedik elim bir trafik kazası sonucu aramızdan ayrılan Ali Şükrü Sula pek az insana nasip olabilecek bir özgeçmişe sahipti. O, ölüm meleği Azrail (AS)'ın adeta üstlenemediği bir tecelli ile yürüyerek camiye giderken bir başka zahiri sebeple, bir minibüsün kendisine çarpması sonucu ölüm şerbetini içti. Bana göre, O Allah yolunda iken ve şehit olarak can verdi.

Çünkü, sahih hadislerin birinde belirtilir ki, Efendimiz Aleyhissalâtü vesselâm bir açık alanda ashabı ile sohbet ederken yanlarından selâm vererek geçen tanımadıkları güçlü ve babayiğit bir genci görürler ve ona gıpta ederek 'Keşke bu kişi Allah yolunda olsaydı..' gibi bir serzenişte bulunurlar. Bunun üzerine Efendim iz" Böyle demeyin, eğer bu kişi ev halkının rızkını kazanmak için çalışmaya gidiyorsa, o Allah yolundadır. İlim öğrenmek için yola çıkmışsa Allah yolundadır. İki kişinin arasını düzeltmek için gidiyorsa veya bir hastayı ziyaret için gidiyorsa o yine Allah yolundadır" buyurmuştur.

Bildiğim kadarıyla ve kendisini tanıyanların da teslim edeceği üzere, O hayatı boyunca hiç boşuna gezmez, her zaman kafasında bir hayır düşüncesi olurdu. O hep Allah'ın rızasını kazandıracak işlerin ve hayırların peşinde koşardı. Kendisiyle aynı membadan feyz aldığımız Çaykara ve iddia edebilirim ki Türkiye'nin iftihar ettiği büyük alim, Üstad- ı merhum H.Hasan Rami Yavuz'dan icazet aldığı 1953 yılından beri çeşitli ilçelerde müftülük ve vaizlik yaparak hizmet ederken son olarak görev yaptığı Turgutlu Müftülüğü'nden emekliye ayrıldı.

Bir dini hizmetten emekliye ayrılmak da ne demek! O resmi görevinden ayrıldıktan sonra daha da büyük bir şevk ve azimle İslam'a hizmetlerine devam etti. Merhum; Zeytinburnu, Bakırköy ve çevre ilçelerinde yapılan hiçbir cami, imam hatip lisesi, yurt ve benzeri hayır kurumları yoktur ki, onlara fili veya manevi katkılarda bulunduğu gibi, yaz tatillerinde memleketimiz olan Çaykara'daki din eğitimi hizmetlerine de yetişirdi.

Merhum Hasan Efendi hocamızın hocalarından biri olan ve o günkü adıyla Aşağı Hopşaralı Sulazade Cafer Efendinin hayr-ulhalefleri olan üç hoca kardeşlerden biri olarak ve çok hayırlarda bilfiil rol alarak hayatında duyabildiği hiçbir hizmetten uzak kalmadı. Bu üç kardeşten sıra dışı ilk sürprizi yaparak vefat eden küçük kardeş, müftü merhum Yahya Sula oldu. İkinci sürprizi de ağabeyisi olan Müftü Mehmet Ali Sula'yı mahzun olarak geride bırakıp ortanca kardeş olarak ahirete göçen kendisi oldu.

Bu ani gidiş benim gibi emekli meslektaşlarını ve emekli olduktan sonra yaklaşık 30 yıl hizmet ettiği İstanbul ve çevredeki müftüler ve din görevlilerini yasa boğdu. Hepimiz nihayet aynı sonla bu fani dünyadan ayrılmayacak mıyız? Kendisiyle gerek Trabzon'a geldiğinde ve gerekse benim İstanbul'a gelişlerimde hep birlikte olduk.

Son olarak, yakınında Rus işgali sırasında vuku bulan çarpışmalarda şehit düşenleri içinde barındıran "Şehitler Tepesi" bulunan Çaykara/ Sultanmurat yaylasındaki yetersiz olan camiyi, külliye halinde büyüterek inşa etmek maksadıyla ve dernek kurma teşebbüsümüz için vefatından birkaç gün önce İstanbul'a gelip durumu kendisine açtığımda bana büyük moral aşılayarak her türlü destek için söz vermiş ve kurucular arasındaki yerini almıştı. Ne yazık ki isim yeri şimdi zahiren boş kalmıştır. Ne mutlu bana ki böyle aziz bir arkadaşımın cenazesine katılabildim. Cenabı Hak'tan niyazım odur ki, ihlasına göre kendisine muamele edip, külliyedeki sevap hanesini ebediyen açık bulundurması ve bu hayra filen katılmış gibi ona ecir vermesidir.

Yine bir hadis-i şerifte "İnsan ölünce defteri kapanır ve amelleri sona erer. Ancak üç şey vardır ki, onlar kıyamet gününe kadar devam eder. Birincisi cami, Kur'an kursu inşa etmek ve öldükten sonra da insanların sürekli faydalandığı hayırları yapmaktır. İkincisi faydalı bir kitap yayınlamak, Kur'an vakfetmek veya ilim adamı orak hizmet verecek öğrencileri yetiştirmektir. Üçüncüsü ise, kendisini ölümünden sonra hayırla yad ettirecek hayırlı evlâtlar bırakmaktır.

Merhum inşallah her üç konuda ve özellikle şimdiye kadar babasının yolunda yürüyen ve uzun süre Önder Vakfı gibi imam hatiplilerin haklarını savunan, din eğitimi üzerine konulan engelleri aşmaya uğraşan ve şimdiye kadar başörtüsü mağduru olan birçok kız öğrenciyi Avusturya'ya göndererek eğitimlerini tamamlamalarını sağlayan bir kurumda başkan olarak hizmet veren ve halen aynı teşkilâtta yönetimdeki görevini sürdüren değerli mahdumları Y. Ziya Sula gibi diğer evlâtları da babalarının hayır defterini açık tutacaklardır.

Merhumun ders arkadaşı ve bir hemşehrisi olarak bu yazıyı kaleme almaktaki maksadım abartılı bir şekilde kendisini övmek değildir. Belki bu yazı ile dünya ve ahiret rehberimiz Efendimiz (SA)'in "Ölülerinizi hayırla yad edin" buyruğuna uymak ve benim gibi aynı duyguları paylaşan meslektaşlarımız ve sevenlerinin hislerine tercüman olmaktır.

Ne büyük bir mazhariyettir ki, 10 Aralık Cuma namazını müteakip cemmi ğafir diyebileceğimiz kalabalık ve seçkin bir cemaat tarafından cenaze namazı kılınarak ahirete uğurlandı.

Kısaca özetlemek gerekirse; Şükrü Sula Hoca efendi görünenlerin dışında sessiz ve derinden hizmet eden bir kişilikti. Mevlâ rahmet eyleye!..."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız