SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Artık Ciddi Bir Muhasebe Yapmanın Zamanıdır..

A- A+ PAYLAŞ

Aşağıdaki satırları okuyacak olanlara bir not: Bu yazı, Malatyaspor-Denizlispor maçının sonucuna göre yazılmış bir yazı değildir. Maçın sonucu ne olursa olsun, bu değerlendirmeler yapılacaktı. Aslında Malatyaspor-Kayseri Erciyes maçından sonra yazılması hesaplanmıştı. Malatyaspor, o maçta da “ciddi kenar yönetimi” hatalarına karşın ayrıca çok açık bir hakem gadrine uğradığı için arada kaynaması istenmedi.

Malatyaspor-Denizlispor maçı kadroları açıklandığında, artık yazının kaleme alınıp Malatyahaber.com’a konulması şart oldu!

Malatyaspor, 16 yıldır A milli takıma futbolcu verememiş. Takımın 1. ligde oynadığı ilk dönem, bugün milli takım antrenörleri arasında yer alan, Ünal Karaman sürekli milli takıma çağrılıyor. Ünal, o dönem Malatyaspor’un futboldaki gururu; transfer haberlerinin baş aktörü. Aradan yıllar geçiyor, bir başka Malatyasporlu futbolcu Bilal Kısa A Milli Takım kadrosuna çağrılıyor.

Bir futbolcu için ay yıldızlı takımda göreve çağrılmaktan daha büyük gurur olabilir mi? Bir futbolcuyu daha nasıl motive edebilirsiniz? Milli takıma çağıranlar, senin futbolcuna "süper" bir moral yüklüyor..

Ama..

Malatyaspor, işte bu futbolcuyla maça başlamıyor. Bu oyuncunun ilk 11’de ismi yok. “Acaba sakat mı?” diye düşünürken, 18 kişilik maç kadrosunu öğreniyoruz, Bilal yedek.. Bu kadar kritik bir maçta sakat oyuncu yedek de olsa kadroya alınmayacağına göre… Acaba Malatyaspor Teknik Direktörü, Milli Takım Teknik Direktörü Fatih Terim’e mesaj mı veriyor? “Gördün mü? Senin milli takıma çağırdığın futbolcuya ben ihtiyaç duymuyorum.” Bu düşüncemizin yüzde yüz doğru olduğunu ileri süremeyiz. Ya da, “Milli maç için riske etmedim..” mi acaba? Bu da doğru olamaz, o milli maç, neticede özel bir maç.. Sebebini çıkıp anlatmalı..

Ama Malatyaspor’da, 4. hafta sonunda Feyyaz Uçar’ın “zorunlu” istifasının ardından büyük umutlarla işbaşına gelen Teknik Direktör Ziya Doğan’ın “mantalitesinin” bugünkü olumsuz tablonun baş sorumlularından olduğunu söylemekten başka çare yok.

Malatyaspor yönetiminin hem iyi hem kötü denebilecek bir huyu var. Başta başkan Hikmet Tanrıverdi olmak üzere hiçbir yönetici teknik konulara karışmıyor. Malatyaspor’a gelen antrenörler özgürce hareket ediyorlar. Yönetimin davranışı profesyonel futbolun gereklilikleri arasında. Yönetim yanlışı görse bile sesini çıkarmıyor. Belki en fazla dolaylı olarak bir şeyler anlatılmaya, hissettirilmeye çalışılıyor. Hepsi o kadar.

Malatyaspor yönetimi, imkanlar ölçüsünde Ziya Doğan ne istediyse yaptı. O günden bugüne neredeyse takım yenilendi. Gelen-giden futbolculara baktığımızda bunu anlıyoruz. Dışarıdan bakıldığında iyi takım oluşturulduğunu söyleyenler de çıktı. Kadroda yer alan oyunculara bakıldığında, bu takımın üstte yer alan birçok takımdan iyi olduğu söylenebiliyor. Malatya basını, geçmişte Doğan’ın yarattığı çoğu gereksiz gerginlikleri bir yana bırakmış, ortam kötü diye bir eleştiri bile getirmiyor. Onların da tek derdi, Malatyaspor’un bir an önce ligin dibinden çıkması.

Öyleyse niye başarı gelmiyor?

Çünkü Ziya Doğan futbol oynatmaya değil de oynatmamaya kendisini programlamış bir teknik adam. Takıma fizik güç yükleme, mücadele noktalarında gerçekten çok başarılı. Nitekim Gençlerbirliği’ni lig başında bıraktığında göreve gelen Mesut Bakkal “Fizik gücü Avrupa standartlarının üstünde bir takım aldık” açıklaması yapıyor. Ama Ziya Doğan, futbolun sadece fizik güçle, mücadeleyle sonuç alınacak bir oyun olmadığını unutuyor. Aklı halen 1970'lerin, 80'lerin Türk futbolunda. Yenilmemeyi başarı sayıyor. Malatyaspor, beraberlikler takımı veya o kadar gergin oyunun ardından son dakikalarda gelen gollerin kurbanı bir takım olup çıkıyor. Bu oyun mantığında, “tepeleme yüklenen ve gerilen” takım, son dakikalara kadar direnmeye çalışıyor, sonra ipin ucu hep Malatyaspor’un aleyhine kopuyor ve maçlar, puanlar gidiyor..

2-3 hafta önce, futbolu en iyi yorumlayan futbol adamlarından biri Rıdvan Dilmen, NTV’de program sunucusuyla Türkiye ve Avrupa liglerini yorumluyor.. Sunucu “Türkiye’de en çok berabere kalan takım..” diyor, sözünü tamamlamadan Rıdvan Dilmen, “Malatyaspor” diyor.. Rıdvan Dilmen’in kafasındaki Malatyaspor Teknik yönetimi imajı bu.. Sunucu, hayır “Ankaraspor” diyor.. Aslında çok fazla yanlış yok.. Ankaraspor’un bu sezonki (Ankaraspor üçüncü bir isimle çalışıyor, şimdi) iki teknik direktörü Samet Aybaba ve Rıza Çalımbay.. İkisi de, Ziya Doğan’la aynı ekolden!.

Ziya Hocaya; bir galibiyetin, üç beraberliğe muadil olduğunu anlatamıyor, karşı görüş..

Ziya Hoca, yıldız futbolculardan, futbolu güzelleştirecek oyunculardan hiç hoşlanmıyor. Hele üzerinde kendi emeği olmayan, kendi tercihi olmayan yıldızlardan hiç!.. Bunun çok sayıda örneği var:

Sezon başında “geleceğin takımını oluşturma” adına, takımı gençleştiren, birçok genç futbolcu alan Malatyaspor’un tercihi bu genç isimlerden bazıları da ümit milli.. O takıma bakıp, herkes yeni sezondan çok umutlu.. Ama, hesaba katılmayan Feyyaz Uçar faktörü.. 4. haftada o gidiyor, Ziya Doğan geliyor.. Doğan, en başlarda iyi bir takım aldığını söylüyor. Ancak başarı gelmeyince, türlü bahane üretiyor.. Takımın fizik olarak güçsüz olduğunu saptıyor, söylüyor. İlk haftaları için doğru olabilir.. Ancak, aradan 3 ay geçiyor, her başarısız sonuçta Doğan’ın gerekçesi “güçsüzlük”.. Sorumlusu kimse?

Sezon başında Brezilya’dan getirilen, yıldız futbolcu olacağını belli eden, 3. hafta oynanan Galatasaray maçında gösterdiği performans sonrası spor yazarı Hıncal Uluç’un, NTV’de yayınlanan programda, masaya vurarak “Bu ismi tüm Türkiye ezberleyecek” dediği Katatua’yı “kaybetmek için” elinden geleni yapıyor. Brezilyalı oyuncunun profesyonellik hususunda eksikleri olduğu doğru. Ama unutulmaması gereken Katatua’nın henüz 19 yaşında olduğu. Yani, çocuk denecek yaşta. Devre arasında bu oyuncunun kiralık verilmesi gündeme gelince, bir iddiaya göre Doğan yönetimden isteği, “çok para teklif edilse dahi” bu oyuncunun Türkiye’de bir takıma verilmemesi.. Gitsin, gözden de uzak olsun.. Türkiye’de kalıp “döktürmeye başlarsa” endişesi!..

Geldiğinde “iyi bir takım” dediği Malatyaspor’da yaşadığı- yaşattığı hayal kırıklığının ardından ara transfer için hedef gösteriyor.. Hazırlık döneminin ilk günlerinde, Antalya’dan katıldığı bir televizyon programında, yönetimin transfer beklentilerine yanıt vermediğini, sabrının tükenmek üzere olduğunu belirtip, yönetimin kucağına adeta “bomba”yı koyuyor. Kriz yine yönetimin soğukkanlı çabalarıyla atlatılıyor, “takımın geleceği” olarak alınanlar birer birer gönderiliyor. Geleceğin milli takımının “sol beki” denilen Eren dahil, birçok futbolcuya kapılar açılıyor. Tam 11 futbolcu gönderiliyor.. Çek’ler ve Trabzon’dan gelen 2 oyuncu dışındaki 3 tercih, Malatyaspor’un umudu olacak isimler değil.. O arada konuşulan bir isim var ki, Türkiye’de ununu elemiş, eleğini asmış bir isim.. Ali Eren.. Futbolda geleceği olan isimler gönderilirken, son demine gelmiş Ali Eren adı ortaya çıktığında, taraftardan ciddi tepki görüyor ve Allah’tan sonra bu isim gündemden çıkıyor..

Dikkat çekmeyen bir başka örnek, Taner Demirbaş. Fizik gücü biraz daha yüksek olsa, idmanları da izleyenlerin, “2. Oktay Çevik” dediği Taner, az sayıda görev aldığında bile sonuca etki edecek gol pasları vermişti. Taner de beğenilmeyip gönderildi; üstelik Malatyaspor’un golcüye ihtiyacı olduğu bir dönemde.

Doğan’ın bu konuda yaptığı en büyük tuhaflık, devre arası Okan Yılmaz’ın Konyaspor’a verilmesi. Malatyaspor düşmemek için çırpınıyor. Kariyeri belli Okan düzelmeye başlamış. Malatyaspor’un ilk yarıdaki 4 galibiyetinde başrolü oynayan Okan. Malatyaspor’un gitmek istese dahi paçasına yapışıp bırakmaması gereken Okan, ikinci yarının ilk maçında kadroya dahi alınmıyor. Sonrası malum. Doğan şimdi çıkıp “Malatyaspor’un menfaatleri” demesin. Çünkü istese bu futbolcuyu kesinlikle bıraktırmazdı.

Okan niye gidiyor? Çok koşacak, mücadele edecek, savaşacak bir oyuncu tipi değil. Kalenin önünde dolaştığı yerde bir sezonda 20 gol atabilir; Malatyaspor başarılı olur. Bu tür oyuncular Ziya Hoca’nın “mantalitesine” uymuyor, gitmeleri gerekiyor.

Tüm bunlar olurken, bazı maçlarda Doğan garip tercihlerle şaşırtmaya devam ediyor. Mutlak galibiyete ihtiyaç duyulan Ankaragücü maçında, o güne kadar hiç forma giymemiş Berk’i oyuna alıyor. Bu oyuncu ayakta bile duramıyor. Devre arası Malatyaspor’dan gidiyor.

Bir ara, Ziya hocanın sevdiği ve çalıştığı her takıma götürdüğü Ayman’dan çok daha üstün vasıflara sahip Toth Balazs’ın gönderilmesi de gündeme geliyor. Çünkü bu oyuncu da futbolu güzelleştiren hareketler yapan, tribünlerin tuttuğu bir isim. Mondragon’a neredeyse 35 metreden o golü atmasa belki de Malatyaspor’dan gitmiş olacaktı.

Erciyes ile oynanan tansiyonu çok yüksek maçta PAF takım kökenli Ergün oyuna alınıyor. Genç futbolculara şans tanımak, onları kazanmaya çalışmak gerekebilir. Ama gençlerin kazanılacağı maçlar bu tür maçlar mıdır?

Geride kalan birçok maça bakıyoruz.. Kadrolar üzerinde sürekli oynama, sürekli arayış var.. Bir hafta ilk 11’de olan oyuncu, ikinci hafta 18’de bile yok.. Bir hafta, başarılı olduğu bölge dışında oynatıldığı için çok başarısız olan ve böylece tepki gören bir futbolcu, esas yerinde oynatılacağına, ertesi hafta hiç kadroda yok.. Sonraki hafta kadroda.. İzleyenlerin başı dönüyor.. Hala Malatyaspor’un ilk 11’ini bir çırpıda sayabilmek mümkün değil.. O kadar oynanıyor ki takımla..

Ziya Hoca, ilk görev döneminden sonra araya giren zamanda, görevde olduğu ilk döneme göre daha sıcak bir ilişkinin kurulmasıyla artan “çok ciddi miktardaki” avansını, Malatyaspor’daki 2. döneminde hoyratça tüketiyor, hovardaca yiyor..

İnönü Stadı’nda, Ziya Doğan yönetimindeki hiçbir maç için taraftarın rahatlığı yok.. Takım “zar-zor” kazansa bile, stadı terkeden taraftar, “gerilmiş, kayış gibi..” Bu Doğan’ın ilk döneminde de öyleydi, şimdi de böyle.. İlk dakikalarda gol atan takım rahatlar, tribünler fark bekler değil mi? Malatya’da tam tersi.. Tribünler “Eyvah” diyor, kalan artık 80-85 dakika, neyse, yine ecel teri dökeceklerini biliyorlar.. Hep öyle oluyor.. Zaten, 1-0 kazanılan Malatyaspor- Konya maçında bombayı kendisi patlatıyor!.. "Gole kadar çok iyiydik" diyor, "4. dakikada" Johanson'un attığı golden sonra Konyaspor sahanın mutlak hakimi, "artı dakikalar hariç" 86 dakika Malatyaspor'u eziyor sahada adeta.. Aynı akşam bu söz konuşuluyor, gülünüyor, bazı spor gazeteleri özellikle yazıyorlar!..

Küme düşmeme mücadelesindeki rakiplerle oynanan "6 puanlık" maçlar, Ziya Doğan'ın yönetiminde Malatya'da yitirildi. "6 puanlık" ikinci yarı maçlarında telafi edileceğine dair umutlar eriyor, yok oluyor. Gidişat o çünkü..

Malatyaspor, geri dönüşü olmayan bir yola girdi. Evinde kaybetmemesi gereken puanlar kaybetti. Fikstür avantajı tamamen aleyhine döndü. Şans ibresi Malatyaspor’dan yana olmadı. Hakemler, birkaç maçta yapacaklarını da yaptılar. Ama Malatyaspor, sahaya çıkıp bir takımı rahat yenecek bir oyun anlayışına hiç gelemedi. Sadece mücadele etmekle, koşmakla, oynamayıp, oyun bozmakla bu işler olmuyor.

Malatyaspor yönetiminin bir an önce vaziyet edip, duruma el koyması gerekiyor.

MALATYAHABER.COM

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız