SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Artık Müsamaha Yok"

0
Güncellendi - 2015-12-28 00:27:32
A- A+ PAYLAŞ

AKP Malatya Milletvekili, TBMM İdare Amiri Ömer Faruk Öz, Türkiyem TV’de canlı yayınlanan Siyaset Vitrini Programına konuk oldu.  Öz, programda İnönü Üniversitesi ile ilişkilerin yanı sıra gündeme ilişkin çeşitli konularda açıklamalarda bulundu. Programda son yaşananlar sonrasında çözüm sürecinin geldiği noktayı değerlendiren Öz, “Türkiye’de adına ne derseniz deyin bir Güneydoğu sorunu bir Kürt meselesi var ve bunun tarihçesi yüz yıl kadar geriye gidiyor” dedi.

BÖLGEDEKİ SIKINTI ACZİYETTEN DEĞİL, İHANETTEN

Öz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşananlar ve çözüm süreci ile ilgili  sorular üzerine “Türkiye’de son 35 yıl içinde hak aramayı, silahla arama şeklinde bir durum ortaya çıktı ve 1984 yılında PKK eylemlerine başladı. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu güne kadar silaha karşı silahlı mücadele yapmış, fakat terör azalmamış daha da artmıştır. Yanlış politikalar neticesinde bölgede Kürt milliyetçiliğine doğru bir kayış olmuştur. Türkiye’de bir Özal döneminde istismar edilecek bir Kürt sorunu var mı diye olaya bakılmış bir de günümüzde. Silahlı ve siyasi kanat olarak PKK ve HDP’nin meselesi Kürt kardeşlerimizin sorununu çözmek değil, istismar etmek. Türkiye’de ne zaman çözüme yaklaşılsa akabinde bir olay oluyor, Özal tam çözecekken Bingöl saldırıları oldu. Şimdi ise tam bir çözüm iradesi orta koymuşken 6-7 Ekim olayları patlak verdi. Sayın Cumhurbaşkanımızın Başbakanlığı döneminde her açıdan pozitif ayrımcılık yapıldı bölgeye, o bölgeyle özdeşleşebilecek kamu görevlileri gönderilmeye çalışıldı. Eskiden bürokratı cezalandırma mantığıyla hep doğuya sürgün yeri gözüyle bakıldı. Bugün bölgede faili meçhuller ve pek çok hak ihlali ortadan kalktı ama terör bitmedi. Biz nerede hata yaptık? Belki de bu süreci halka en iyi şekilde anlatamadık. PKK tarafından biz mücadele ettik bu kazanımları sağladık algısı oluşturulmaya çalışıldı ama bu yanlış. Bildiğiniz gibi Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi Habur’daki görüntüyle ben dahil hepimizde infial oluşturdu. Bu noktaya nasıl gelindi, burada farklı bir el mi var bilemiyorum. Çözüm sürecine başladığımızda devlet yetkilileri PKK’nın çeşitli kollarıyla görüşme yaptı. 2013 Mayıs’ta PKK ülkeyi terk edecekti. Bu süreçte bir süre bölge halkında bir rahatlık oluştu. Fakat ondan sonra Gezi olayı patlak verdi ve PKK bu olaydan nemalanmak istedi. Çok farklı uluslararası empozelerle PKK’nın sınır dışına çıkma işi kaldı. Yine sonrasında 17-25 Aralık teşebbüsüyle hükümet gidecek denildi ve PKK bundan da faydalanmak istedi. Şimdi oradaki yol kesmeler, haraç toplamalar ve benzeri konularda kamu görevlileri sürece zarar vermemek için ses çıkarmamış olabilir. Fakat bazıları da acziyet içinde bir görüntü verilmesi için müdahalede bulunmadı. Hükümetin sıkıntıya girmesi için buna göz yumuldu.  Bir PKK’lı birliğe girecek, bayrağı indirecek gidecek, bunda acziyet yok ihanet var. Kamu düzeni sağlama noktasında artık kesinlikle müsamaha gösterilmeyecek. Devlet hiçbir zaman bu milletin üzüleceği, utanacağı bir noktada durmaz. Bizi yaralayacak bir taviz vermek söz konusu değil. O bölgede sıkıntı olduğunu kabul ediyoruz ama bu acziyetten değil bazı bürokratların ihanetinden. Protesto, hak arama, miting her zaman olacaktır ama dükkânları yakarak, molotof atarak değil. Bu noktadan sonra artık suç unsuru olacak şeyler yeniden değerlendiriliyor. Türkiye hak ve özgürlüklerden bir arpa boyu bile geri gitmeyecektir ama birinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünü engelleyene kadardır. Allah aşkına 12 yıl boyunca hayal edemeyeceğimiz hak ve özgürlükler oldu. Ama nasıl oldu? PKK istedi diye olmadı. Biz bu meseleyi başından parti tüzüğümüze koyarak bu günlere geldik. HDP lideri Demirtaş Cumhurbaşkanlığı seçiminde Türkiye partisi olması noktası önemli bir çaba ortaya koydu ve bunu takdir ettik ama bugün insanları sokağa çağırıyor. Biliyorsunuz olaylarda 40 kişi hayatını kaybetti. Artık Kürt kardeşlerimin ciddi bir şekilde tefekkür etmesi ve PKK ile arasına mesafe koyması gerekiyor” dedi.

PARALEL YAPI TARTIŞMALARI

Türkiye’de her türlü cemaatin dini ve sosyal faaliyetlerini yerine getirebileceğini ifade eden Öz, ancak Anayasa ve kanunların dışında hareket eden, devlete sızmış bir yapıya da müsaade edilemeyeceğini ifade etti. Öz, açıklamalarının devamında ise “Türkiye’de devlet içine sızmış bir grup insan, amirlerine ve kanunlara rağmen devletin içine çöreklenmişler ve darbeye zemin hazırlamak için bir yapı kurmuşlar. Çok zor ama ileride iktidara CHP’de gelse MHP’de gelse paralel yapıyla mücadele edecek. Şuan CHP, MHP ve Paralel yapı AK Partiden kurtulmak için ittifak yaptı ama bu AK Parti’ye değil, ülkeye zarar veriyor. Bu gün yaşanan hiçbir şekilde 28 Şubat'la mukayese edilemez. Hiç kimseye inançları dolayısıyla baskı yok. Fakat uluslararası arenada Türkiye’nin itibarını zedelemeye kalkışan olursa bunu kabul etmemiz mümkün değil. Alt tabakada tabi ki samimi hizmet duygusu taşıyan kardeşlerimiz var ama tepe noktasında ihanet içinde olan bir grubun olduğu da açık. Düşünün ki; bir hâkim adliyenin önüne çıkıp propaganda yapıyor. Cemaatin hâkimi, polisi olmaz. Polis teşkilatı 76 milyonun güven duyduğu bir teşkilattır. Maalesef devlet içinde böyle bir gruplaşma söz konusu” diye konuştu.

DARBEYE ZEMİN HAZIRLAMAK İSTEDİLER

17-25 Aralık operasyonları ve yolsuzluk iddialarına ilişkin sorulara da cevap veren Öz, “Ben kesinlikle yolsuzluk yoktur demiyorum, bunun hukuki süreci takip edilecektir ama paralel yapı bunu yolsuzluk için yapmadı” diyerek şöyle devam etti: 

“Şimdi 750 bin dolarlık saat meselesi. O bakan 7 yıl boyunca ekonomi ile ilgili bir bakanlıktaydı. TUSKON’nun en rahat çalıştığı bu bakandı. TUSKON’la beraberken iyiydi de şimdi ne oldu. 12 yıldır yeni mi görüyorsun sen bunu? Buradaki mesele üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. Bakın Halkbank operasyonuyla itibarını zedeleyip, Kuzey Irak’tan gelen paranın burada değil uluslararası bankalarda toplanmasını istiyorlar. Bunlar 17-25 Aralıkla kamuoyunu hazırlayarak darbeye zemin hazırlamak istediler. Yolsuzluk olsaydı bu kadar duble yol, bu kadar yatırım olur muydu?” 

AKSARAY DEVLETİN İTİBARIDIR

Maliyetleri nedeniyle eleştirilen Ak Saray ve yeni uçak tartışmalarına da giren; Öz, yaklaşan seçimler öncesi algı oluşturulmaya çalışıldığını savundu ve şöyle dedi:

“AK Saray’ın imarı her şeyi yasal. Binanın %99’unun bitirilmesinden sonra yürütmeyi durdurma kararı verilmesi ahlaki ve hukuki değildir. Yargı bu milletin parasının çar çur edilmesine yol açacak şekilde karar veremez. Millete hizmetin en iyi yerde yapılması, bu ülkenin itibarı ve şerefidir. Yarın öbür gün orada dünya liderleri ağırlanacak, büyük yapılması çok odalı olması hep bir plan çerçeve içindedir. Şuan Başbakanlık Kızılay’da çok da sağlıklı olmayan, trafiğin kitlenmesine yol açabilen bir yerde. Ve biz ileride kamuoyunun da bildiği gibi Başkanlık veya Yarı Başkanlık modelini ön görüyoruz. Yeni bina bunu da öngörerek hazırlandı. Maliyetine gelince şu anki pek çok Bakanlık ve Bürokratın oraya geçmesi söz konusu olacak ve dolayısıyla bunlardan boşalan yerlerin özele tahsisiyle artı bir katma değer, devlete gelir oluşturma söz konusu olacak. Yine eleştirilen konulardan biri de Sayın Cumhurbaşkanımızın uçağı. Biliyorsunuz ilk uçağı alan rahmetli Özal’dı. Özal vizyoner bir lider olarak, yurt dışı gezilerine siyasetçi ve bürokratların yan ısıra işadamlarını da götürdü ve bu politikayı şuan Sayın Cumhurbaşkanımız ve Sayın Başbakanımız devam ettiriyor. Bu işadamlarımızın gittikleri yerdeki işadamlarıyla ülkemize getireceği yatırımların değeri o uçağın maliyetinin çok çok ötesindedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın davetine icabetle o uçağa ilk binenlerden ve ilk görenlerden biri olarak ifade ediyorum. Uçak donanım ve kapasitesiyle ihtiyaca binaen alınmış ve bu ülkeye hizmet yolunda Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız veya Sayın Meclis Başkanımız tarafından kullanılacaktır. Bakın önümüzde seçim var gelsinler olabiliyorlarsa iktidar olsunlar, millete hizmet yolunda bu uçağı onlar kullansınlar.”

İDEOLOJİK DAVRANARAK BİR YERE VARAMAYIZ

Programda Malatya gündemine ilişkin değerlendirmeler de de bulunan Öz, İnönü Üniversite’sine ilişkin açıklamalarda bulunurken, kavşak tartışmasına ise açıklık getirdi. 

"Biz tüm kurumlarımızla ben değil, biz demeliyiz" diyen Öz, “Ben üniversiteyle sanayinin, toplumun birleşmesini, üniversitenin yol gösterici olmasını istiyorum. Üniversite bilim yuvası olurken aynı zamanda Malatya ile bütünleşsin istiyorum. Bugün üniversitemizin pek çok konuda başarısı ortada, bu sene 40. yıl akademik açılışına katıldık. Aynı zamanda yapılan yatırımların açılışını gerçekleştirdik. Rektörümüz burada ifade etti, hükümetimizin burada bize desteği olmasa başaramazdık, dedi. Eğer %70’lik bir AK Parti desteği varsa Malatya’da bunun üniversiteye de yansıması lazım. Bundan önce üniversitede ideolojik kadrolaşma yapılmıştır. Birçok bildiğim akademisyen bu dönemlerde baskıdan bırakıp gitmiştir. Ben sıkıntı varsa Sayın Rektörümüze iletiyorum, katılmadığım hususları belirtiyor, desteklemem gereken bir şey varsa her türlü elimden gelen desteği veriyorum. Bizim önceliğimiz dünyanın önde gelen üniversitelerinden biri olması anlamında üniversitemizin kaynaklarını ve imkânlarını arttırmak. Biz ideolojik davranarak bir yere varamayız. Bakın Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu 2023 vizyonuyla bir ekonomik paket açıkladı. Ben bu paketten Malatya’mıza ne çıkarabiliriz noktasında danışmanlarıma gerekli talimatları verdim” açıklamasında bulundu. 

Köprülü kavşaklara belediyenin karşı çıkıp engellediğine ilişkin tartışmaya da değinenÖz, Battalgazi Kavşağı ile İstasyon kavşağı ihalesinin aynı zamanda yapıldığını hatırlatarak, “Büyükşehir Belediyesi kavşak yapılmasını talep etmiyor. Karayolları bizim programımızda var,belediye muvafakat verirse yapmaya hazırız diyor” dedi.  

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız