SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bağ Evinde Alem Yaptık"

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:41:22
A- A+ PAYLAŞ

Malatya'daki Zirve Yayınevi davasının sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı İlker Çınar, verdiği ifadesinde, "Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği’ni kurdum. O dönem cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer’den bile dernekle ilgili olarak tebrik aldım" iddiasında bulundu. 

Zirve Yayınevi davasının 67. duruşmasına, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Duruşmada davanın sanığı da olan gizli tanık İlker Çınar’ın, bulunduğu noktadan görüntü sistemi üzerinden ifadesinin alınmasına devam edildi.

İlker Çınar, davanın sanıklarından olan Levent Ercan Gelegen’in yine davanın sanıklarından astsubay Abdullah Atılgan’a misyonerlik faaliyetleriyle ilgili olarak bilgi ve belge verdiğini ileri sürdü.

“SAHTE BELGE YAPIYORLARDI”

Malatya eski İl Jandarma Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger ile de çalıştığını iddia eden İlker Çınar, “Mehmet Ülger ile çalışırken hazırlanan sahte belgeleri Abdullah Atılgan’a veriyordum. Malatya’dan getirdiğim belgeleri Mersin Jandarma’da görevli Astsubay Abdullah Atılgan’a veriyordum. Mehmet Ülger, Abdullah Atılgan’a niye belge göndersin? Mehmet Ülger tarafından gönderilen sahte belgeleri, misyonerlerin teröristlerle işbirliği yaptığını belirten belgeleri Abdullah Atılgan, diğer istihbarat servislerine servis ediyordu. Malatya ve Mersin’de aynı anda aynı sonucu gösteren belgelerin gönderilmesini sağlıyorlardı. Böylece o belgelerdeki konuların doğru olduğunu sağlamaya çalışıyorlardı” dedi.

Kendisinin maddi durumunun kötü olduğu şeklinde propaganda yapıldığını, ancak anlatıldığı gibi olmadığını ve maddi durumunun oldukça yerinde olduğunu söyleyen Çınar, “2005 yılında TUSHAD, benim Yeşil Kart’a başvurmamı istedi. Misyonerlerden ayrılmış, ekmeğe muhtaç olmuş, ailesi ile perişan olmuş, buna rağmen hayatı pahasına misyonerlerin gerçek yüzünü anlatan bir kişi olarak bana sahip çıkıldığı gösterilmek isteniyordu. Yeşil Kart’a muhtaç birisi olsaydım beni televizyonlara çıkartmazlardı, kitap yazmam istenmezdi. Yeşil Kartım 2008 yılında Malatya’da deşifre olmam üzerine iptal edildi. Ben Yeşil Kart’a muhtaç birisi değildim. Sarı basın kartım var. Valilik oluru ile basın kartım var. Sadece bu basın kartı bile bir kişinin iş sahibi olduğunu gösteriyor. Gazete ve derginin temsilciliğini yapıyordum. Buradan da gelirim vardı. Yeşil Kartlı iken araştırma ve danışmanlık hizmetleri vererek, hiçte anımsanmayacak gelir elde ediyordum. Yerel gazete ve dergilerde köşe yazarak gelir elde ediyordum. Yazdığım kitap bütün konferanslarımda stant açılarak satılıyordu. Konferanslar sonrasında kitapları imzalıyor ve parasını topluyordum. Her konferansta gelirim en az 5 bin TL’dir. Her konferansımda en az bin adet kitap satılıyordu. Bu işleri yaparken Yeşil Kartlı idim. 'Siyasi Olarak Misyonerlik Enstitüsü' adlı kitabın kapağını, ismini vermeyeceğim siyasi bir lider yapmıştı. Ben Yeşil Kartlı iken Tarsus’un en işlek noktasında çay bahçesi ve 2 tane büfe işletiyordum. Buradan iyi bir gelirim vardı. Ben Yeşil Kartlı iken Antep usulü baklava imalatı yapıyordum. Pastanelere baklava veriyordum. Kendi satış noktam vardı. Tatlı sektöründe aylık gelirim 15 bin TL idi. Çevreden alacağım ise 150 bin TL idi” şeklinde konuştu.

“SEZER BENİ TEBRİK ETTİ”

İlker Çınar, “Yeşil Kartlı iken birçok siyasi lider ile sivil toplum kuruluşu yöneticisi ile sürekli irtibat halindeydim. Bunlardan birisi de Sinan Aygün’dü. Siyasi Misyonerliğe Karşı Güç Birliği Derneği’ni kurdum. Ben derneğin genel başkanı idim. O dönem cumhurbaşkanlarımızdan Ahmet Necdet Sezer’den bile dernekle ilgili olarak tebrik aldım. Yeşil Kartlı iken genel başkanı olduğum dernekle ilgili kartvizitimi mahkemeye ibraz ediyorum. Zirve Yayınevi ile ilgili olarak tüm bildiklerimi adli makamlara anlattıktan sonra ekonomik sıkıntı yaşamaya başladım. Ben asla aç birisi değilim. İfade verdikten sonra zor günler geçirmeye başladım. Tanıdığım tüm kişilerle irtibatım kesildi. 150 bin TL tutarındaki ticari alacaklarımı dahi alamadım. Ciddi ve şiddetli tehditler aldım. Tüm işlerimi ve alacaklarımı geride bıraktım. İfade vermeden önce muhtaç birisi değildim. Tanıklıktan sonra bütün gelirimi kaybettim. Buna rağmen ifademi değiştirmeyeceğim” iddialarında bulundu.

“BANA MALATYA EKİBİ İLE ÇALIŞMAM TALİMATI GELDİ”

İfadesinde Malatya ile ilgili çalışmalar bölümüne gelen gizli tanık İlker Çınar, “Temmuz 2006’da bana TUSHAD’dan Malatya’ya yönelik çalışma yapmam için talimat geldi. Bu talimat rutin dışı geldi. Talimatlar TUSHAD’da Hurşit Tolon tarafından veriliyordu. Bu talimatın da Hurşit Tolon tarafından verildiğini düşünüyorum. Bu talimat üzerine Malatya ekibi ile çalışmaya başladım. Abdullah Atılgan, TUSHAD’ın misyonerlikle ilgili bir çalışması olduğunu, Mehmet Ülger’in misyonerlikle ilgili bir brifing vereceğini, bu konuda TUSHAD’ın bir emri olduğunu, benim de bu kadro içinde çalışmam gerektiğini söyledi. Ben de yardımcı olacağımı söyledim. Ben çalışmanın ne olduğunu bilmiyordum. Bu görüşmeden 1 hafta sonra Abdullah Atılgan, yanıma Ruhi Abat ile birlikte Tarsus’a geldi. Ruhi Abat, bana Mehmet Ülger’in selamını söyledi. Ruhi Abat, misyonerlik faaliyetlerinin önüne geçilmesi gerektiğini söyledi. Ruhi Abat, bu gelişinde misyonerlerin Sakız Adası toplantısından bahsetti. Doğu’da Ermeni misyonerlerin çalışmalarını anlattı. 20-21 Kasım 2006 tarihlerinde Ruhi Abat ve Murat Göktürk birlikte Tarsus’a gelerek benimle görüştüler. Abdullah Atılgan, devletin gizli bilgilerini Ruhi Abat’a vermişti. Abdullah Atılgan sivil bir kişiye neden gizli bilgileri vermiştir? İkinci görüşmemizde ses kaydı vardı. Bundan bilgim vardı” ifadelerini öne sürdü.

Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi.

İKİNCİ OTURUM..

Zirve Yayınevi davasının 67. duruşmasının ikinci oturumunda görüntülü sistem üzerinden ifade veren gizli tanık İlker Çınar, Malatya ekibi ile çalışmak için ilk kez 16 Aralık 2006 tarihinde geldiğini belirterek, “16 Aralık 2006 tarihinde Malatya’ya ilk kez geldim. Beni Ruhi Abat ve Murat Göktürk, Malatya il merkezi dışındaki bir otele götürdüler. Burada Mehmet Ülger’in ikramı ile 5 tane yabancı uyruklu bayan ile zaman geçirdik. Yeşilyurt ilçesinde ise bir bağ evinde alem yaptık. İlk geldiğimde Mehmet Ülger ile tanışmadım” dedi. 

Malatya’da misyonerlere yönelik çalıştaylarda kod isimler kullandıklarını iddia eden İlker Çınar, “Sağır Oda filminden esinlenerek karakter isimlerini aldık. Zaman zaman kod isimlerini değiştiriyorduk. Haydar Yeşil, Halil ve Hüseyin kod isimlerini kullanıyordu. Daha sonra Oğuz kod adını kullandı. Galip ismini Ruhi Abat aldı. Cenk ve Ercüment isimlerini Mehmet Ülger aldı. Ruhi Abat ise Halit ve Galip Hoca isimlerini aldı, bir dönem Zahit ismini aldı. Ben aynı zamanda Hamit ismini aldım. Abdullah Atılgan’ın kod ismi Bülent’ti. Mehmet Çolak, Şehmuz kod adını kullanıyordu. Biz kendisine Japon diyorduk. Adem Gedik ikinci çalıştayda Aras kod ismini aldı. Hakan kod ismini kullanıyordu. Murat Göktürk’e Bedenci diyorduk” diye konuştu. 

İlker Çınar, jandarmanın haber elemanı olmadığını ve ekipteki herkesin özel hayatını bilecek durumda olması nedeniyle böyle bir durumun olamayacağını iddia ederek, “Hem Malatya’nın ve hem de Mersin’in haber elemanı olmam yasalara göre mümkün değil. 2007 yılında hem Malatya’nın ve hem de Mersin’in haber elemanıymış. Beni Jandarma Genel Komutanlığı’na tehlikeli biri olarak yazmışlar. Madem ben tehlikeli biriysem, neden benimle çalışsınlar? Ben haber elemanlığı yapmadım” dedi.

Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa’nın “Sana istihbarat ödemelerinde haber elemanı ödemeleri yapılmış” sözleri üzerine Çınar, “Benim imzaladığım makbuzlar boştu. Kendileri doldurdu. Ödenekten para aldım. 2007 yılında her iki tarafında haber elemanı yapmışlar” cevabını verdi.

İlker Çınar, Uzman Çavuş Mehmet Çolak’ın Mersin’e geldiğinde kendisine “200 kilo eroin yakaladıklarını ve 10 kilo eroin olarak beyan ettiklerini” söylediğini ileri sürerek, “Mersin’e geldiğinde eroin sevkiyatını muhbir eden şahsı burada gizli bir adreste tutuyorlardı. Ben yargıya gittikten sonra bu muhbiri ortadan kaldırmış olabilirler” iddiasında bulundu. Ancak Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa’nın “Teyit edecek başka bir şey var mı?” sorusuna ise İlker Çınar, “Haber elemanlığından öte bir beraberliğim vardı” şeklinde cevap verdi.

Malatya’da misyonerlere yönelik yapılan 1. Çalıştay için 11 Ocak 2007 tarihinde geldiğini belirten Çınar, “Organize Sanayi Bölgesi’ndeki jandarma karakoluna gittik. Burada Mehmet Ülger, bir telefon konuşması yaptı. Ülger, ‘Komutanım, beklenen misafir geldi’ dedi. Benim ‘Komutan’ dediği kişiden anladığım; 2. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız veya Hurşit Tolon olabilir. Yaptığım saha çalışmalarını flash bellek içerisinde Mehmet Ülger’e verdim. Mehmet Ülger benden, ‘Günü ve zamanı geldiğinde toplumsal bir infial oluşturacak için ajıtasyon çalışma yapmamı’ istedi. Ben sahte belgeleri getiren haber elemanını canlandırıyordum. Çalışmalar Mehmet Ülger’in vereceği brifing içindi. Devlet sahte belgelerle kandırılacaktı. 11 Ocak 2007 tarihinden sonra sözde haber elemanını canlandırıyordum. Ben gerçek bir haber elemanı değildim. Çalıştayda Haydar Yeşil’in görevi Zirve Yayınevi’nde cinayeti işleyen çocukları koordine ediyordu. Cinayet için zemin hazırlanıyordu. Cinayetlere yönelik asla bir bilgim yoktu. Zirve Yayınevi öncesinde ne bir duyumum ne de bir bilgim olmadı. Mehmet Ülger sahte belgelerle AK Parti ve hükümete karşı devlete sahte belgeler gönderiyordu. Çalıştayda gösterilen fotoğraflar arasında Zirve Yayınevi’nde öldürülen Tilman Geske ile Zirve Yayınevi olayının sanıklarından Emre Günaydın’ın da fotoğrafı vardı. Bana, Emre Günaydın’ın diğer kiliselerle ilişkisi olup olmadığını sordular. Ruhi Abat, ‘Emre’nin yürekli bir genç’ olduğunu söyledi. Fotoğraflar arasında sanık Levent Ercan Gelegen’nin de fotoğrafı vardı. 12 Şubat 2007 tarihinde 2. Çalıştay için Malatya’ya geldim. Sahte belgeler üretiliyordu. Kürdistan Hıristiyan Birliği adı altında sahte bir birlik kuruldu. Mehmet Ülger sahte belgelerle bunu devlete sunmuştur. ‘Misyonerler bölücüdür, emperyalizmin öncü kuvvetleridir’ şeklindeki ifadeler Mehmet Ülger’in hazırladığı sahte belgelerin omurgasıdır. Mehmet Ülger’in Jandarma Genel Komutanlığı’na gönderdiği faks Gölcük’te ortaya çıkmıştır. 12 Şubat 2007’de hazırlanan sahte belgelerde misyonerler bölücü örgüte destek veriyormuş gibi gösteriliyordu. Sahte raporlarda Malatya’da 40 tane kilise olduğunu belirttiler” iddiasında bulundu. 

Gizli tanık İlker Çınar, 2. Çalıştay çalışması esnasında Mehmet Ülger’in şuanda Zirve Yayınevi davasında azmettirici olarak yargılanan sanık Varol Bülent Aral ile görüştüğünü de iddia etti. İlker Çınar, telefonla sahte ses kayıtlarının yapıldığını ileri sürdü.

Mahkeme, duruşmayı 16 Mayıs Perşembe gününe erteledi. Duruşmada gizli tanık İlker Çınar’ın görüntü sistemi üzerinden ifadesinin alınmasına devam edilecek.

ALTTAKİ FOTOĞRAF: Duruşmayı yayınevinde öldürülen Tilmann Geske'nin eşi Susanna Geske de (ortadaki) izliyor.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız