SON DAKİKA
SON DEPREMLER

''Bankaların Yüzde 26'sı Yabancı Sermayenin''

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi tarafından organize edilen “Ulusal Bağımsızlık İçin Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı” başladı. Üniversite Kongre ve Kültür Merkezi’nde başlayan ve 4 gün sürecek olan kurultaya konunun uzmanı birçok bilim adamı katılarak bildiri sunacak. Bu arada, kongreye olan ilgisizlik dikkatlerden kaçmadı.

Kurultayın açılışında konuşan İnönü Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Fatih Hilmioğlu, Üniversite olarak önceki yıllarda yapmış oldukları ‘ Kamu Yönetimi Temel Kanunu Tasarısının’ değerlendirilmesine yönelik kurultaydaki bilimsel değerlendirmelerin bu tasarının yasalaşmasının önemli ölçüde engellediğini belirtti. Hilmioğlu, yine geçtiğimiz yıl yaptıkları ‘ Ülkemizde Laik Eğitim Sisteminde Sosyal Bilim Olarak Din Öğretimi Kurultayı’nda da değinerek, “ Yakın dönemde öğretmen yetiştirilmesine yönelik olarak YÖK tarafından alınan çok önemli kararın bu kurultayda alınan kararlara dayandığını belirtmek isterim. Bilindiği üzere bu tür bilimsel toplantılarda alınan kararlar uygulama alanı bulduğu ölçüde sorunların çözümüne katkıda bulunur” dedi.

Rektör Hilmioğlu konuşmasında “Ulusal Bağımsızlık İçin Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı”’a ilişkin olarak da, ülkemizde son 50 yıldır kamu yatırımlarının yavaş yavaş yerini özel sektör yatırımlarına bıraktığını, son 20-25 yıldır kalkınmanın lokomotifi olan KİT’lerin satılmaya başlandığını belirterek şunları söyledi:

“ Son yıllarda yeni dünya düzeni, devleti küçültme, özelleştirme ve küreselleşme gibi kavramlar ortaya atıldı ve bu kavramlar yoğun olarak ve basın aracılığıyla içeriği doğru bir şekilde tartışılmadan sanki tek doğru ekonomik rota imiş gibi kamuoyuna sunuldu ve bu kavramların gereği de siyasi ve ekonomik olarak uygulandı. Büyük oranda zengin ülkelerin güçlü çok uluslu şirketlerinin çıkarlarına uygun bir şekilde alınan kararlar sonucu, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında kurulan KİT’ler özelleştirme adı altında ya üretimde çıkarıldı ya da yabancılaştırıldı. Bankaların yüzde 26 ‘sının yabancı sermayenin eline geçtiğini belirtmek isterim. Ulusal sanayi ve ulusal tarımımız büyük oranda uluslararası güçlerin hakimiyeti sonucu ulusal özelliğini kaybetti. Kamu yatırımları önümle ölçüde azaltıldı. Gelir dağılımındaki adaletsizlik ulusal birliğimizi tehdit etmeye başları, işsizlik, açlık ve yoksulluk arttı. Ekonomimiz sadece borçlanmayla ve dışardan ülkemize giren ve üretime yönelik olmayan sıcak para ile ayakta durabilen kırılgan bir yapıya ulaştı. Tamamıyla dış odakların kontrolünde böylesine bir ekonomik yapı her tür siyasi ödünlere açıktır. “

Kapitalist-liberal sistemin Sovyetler Birliği’nin dağılması ile birlikte hiçbir dirençle karşılaşmadan kolayca ve bütün şiddetiyle dünyanın her tarafında uygulama alanı bulduğunu belirten Rektör Hilmioğlu, bu sistemin insanlığa mutluluk getirmiş midir ? diyerek konuşmasını söyle sürdürdü:

“ Bu değerlendirmeyi yapabilmek için bazı verilere bakmak gerekir. Dünya çocuklarının yüzde 30’u yetersiz besleniyor. Her yıl 5-6 milyon çocuk yetersiz beslenmeden ölüyor. Dünyadaki ekonomik büyümeye rağmen işsizlik artmakta ve 2005 yılında işsizlik 200 milyona ulaşmış durumda. 500 milyon kişi günde 1 doların altında bir parayla geçiniyor. Dünyadaki çalışan 2.8 milyar işçinin yarısı günlük 2 dolar altında para alıyor. Tüm kaynakların yüzde 80’ü dünya nüfusunun % 10’u tarafından tüketilmekte. 200 çok uluslu şirketin toplam kaynakları 7.1 trilyon dolardır. Bu da Birleşmiş Milletler üyesi 189 ülkenin 182’sinin toplam ekonomik büyüklüklerinden daha fazladır. Çok uluslu şirketlerin erişmiş olduğu bu ekonomik gücün sonucu devletler bu şirketlerin çıkarını gözeten , buna uygun yasalar yapan, sosyal devlet anlayışından uzak örgütler haline gelmişlerdir. Özetle uygulanan bu ekonomik sistem, kaynakların dünya nüfusunun küçük bir yüzdesinde toplanmasına, büyük bir kitlenin ise açlık ve yoksulluk sınırında yaşamasına ve bunun sonucu ölümlerine neden olmaktadır. Ülkemizdeki durum ise dünyanın genel görünümümden çok da farklı değildir. “

Kurultay Başkanı ve Sözcüsü İnönü Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Halil Çivi’de Türkiye’nin 2.Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkan siyasal, ekonomik ve sosyal konjoktörlerin de etkisiyle 1950 yılından beri Türkiye’nin yöneten siyasi iktidarlar, birkaç küçük istisna dışında genelde batı özelde de ABD yanlısı bir politika izlediklerini belirterek şunları ifade etti:

“Özellikle 24 Ocak 1980 kararlarından sonra ABD yanlı politikaların dozu giderek artmış, 2000’lı yıllardan sonra da doruğa çıkmıştır. Bu süreçte siyasal iktidarların özerk ulusal iktisat politikaları üretip uygulama dozu giderek azalmıştır. Türkiye’nin sürüklendiği iç ve dış borç bataklığı ülke ekonomisinin Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, IMF, çok programlı şirketler ve benzeri uluslar üstü güç odaklarının güdümüne girmesine neden olmuştur. Bu bağlamda alınan istikrar tedbirleri ve bu tedbirlere bağımlı olarak üretilen iktisat politikaları hep egemen ve uluslara üstü güç odaklarının çıkarları ve sermaye güvenceleri doğrultusunda oluşturulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yani ulus devletimizi ekonomik olarak istedikleri kıvama getirdiklerini ve kendilerine bağımlı hale dönüştürdüklerine inanan uluslar üstü güçler Cumhuriyetimizin laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devlete olan üniter yapısını kendi istedikleri doğrultusunda değiştirme eylemini başlatmışlardır. IMF ve Dünya Bankası’ndan gelecek her kredi dilimi ya da borç para verme desteği ulus devlet kalemizden bir kaç taşın yıkılmasına, ya da azı duvarların tamamen ortadan kaldırılmasına bağlanmıştır. Yapısal reformlar adı altında dayatılan yasa isteklerini bu açıdan yorumlamak gerekir”

İnönü Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde başlayan Türkiye İktisat Politikaları Kurultayı'nın açılışına Vali Yardımcısı Bayram Öz, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmoğlu, İl Emniyet Müdürü Ali Osman Kahya ile kurultaya davetli olan çeşitli üniversitelerde görevli çok sayıda öğretim üyesinin katıldığı kurultayı 16 Haziran 2006 tarihinde sona erecek.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız