SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Barzani Yanlış Yapmış"

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:38:04
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Murat Akgün’ün moderatörlüğündeki “Gündem Özel” programına konuk oldu. Gazeteciler Mehmet Barlas, Sevilay Yükselir, Mustafa Karaaliooğlu, İbrahim Karagül ve Nihal Bengisu Karaca’nın sorularını cevaplandıran Başbakan Erdoğan, gündeme dair açıklamalarda bulundu. Muhafazakarlık tartışmalarıyla ilgili olarak Başbakan Erdoğan, muhafazakarlık noktasında Fransızlar'ın tanımının kendi tanımları olmadığını belirtti. Fransızların muhafazakarlık tanımıyla kendi tanımlarının farklı olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, “Biz bu milletin değerler silsilesini koruma anlamında bir muhafazakarlıktan bahsediyoruz. Bizim muhafazakarlık anlayışımız bu. Ama bizim uygulamalarımıza baktığınız zaman sosyal demokratların sosyal adalet anlayışından mahrum olmaları sebebiyle, bizim bu silsile içinde sosyal adalet anlayışı da var. Biz o konuda da muhafazakarız. Böyle bir durumumuz da söz konusu. Ve bu yapı içerisinde geleceği olgunlaştırmaya gayret ediyoruz” dedi.

Söylediği sözlerin talimat gibi algılanmasına yönelik bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Siyasi yönümüzün aynı zamanda başbakanlık makamında attığımız adımların yanlış anlaşılması ve bunun üzerine farklı bir şekilde yaklaşım bürokratlar, teknokratlar tarafından da zaman zaman yapılabiliyor. Gerekli uyarıları yapıyoruz. Gerekli incelemeleri yapıyoruz atılması gereken adımlar neyse bu adımları da atıyoruz. Bakınız ahlak değerleri Batıdaki hukuk anlayışına baktığımız zaman, adeta hukukla iç içedir. Hukukun müeyyidelerini hazırlarken bile kendi ahlak değerlerini bir kenara bırakmazlar. Hatta hatta inanç değerlerini. Ama biz şimdi bir Roma Hukuku'na baktığımız zaman nereye dayanıyor acaba onu incelersek orada onların kendi inanç değerlerini görürüz. Hristiyanlığın şu anda var olan ve ona dayalı olan yapısını anlatıyorum. Böyle bir yapı orada söz konusu.”

“BEN BİR BAŞBAKAN OLARAK KATİLİ AFFETME YETKİSİNİ KENDİMDE GÖREMEM”

Genel af tartışmalarına son noktayı koyan Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Benim orada 'dağlardan inme' ve 'cezaevlerini boşalmasıyla ilgili konu'. Başını kesip atıyorlar. Öbür taraftan yine bakıyorsunuz yine bir bölümünü kesip atmışlar. Halbuki benim orada kullandığım cümle çok farklı. Onu iyi takip ettiysek orada bunu çok açık görürüz. Çünkü yanlış anlaşılma var ve işi öyle bir noktaya getirdiler ki genel af beklentisi. Orada ben diyorum ki, 'biz şu anda bir duadayız, bir temennideyiz. Öyle bir gün gelecek ki dağlardan inecekler ve cezaevleri de boşalacak' diyoruz. Hemen genel af. Genel af konusunda bu güne kadar asla böyle bir ifadeyi kullanmadım. Böyle bir taahhüdümüz kimseye yoktur. Böyle bir şey olamaz. Benim bir Uşak konuşmam vardır. Orada çok açık net söyledim: 'Ben bir başbakan olarak katili affetme yetkisini kendimde göremem, hatta hatta devletin katili affetme yetkisini de asla kabul edemem' Niye? Çünkü onu af yetkisi sadece o maktulun varislerin aittir, devlete değil. Ama devlete karşı işlenen suçlarda böyle bir adım atılabilir. Bunu içinde siyasi suçlar da olabilir. Daha farklı suçlar da olabilir. Orada böyle bir adım atılabilir. Ama ben burada kalkıp da katili genel af kapsamı içerisinde nasıl affederim? Ondan sonra ben o maktullere o şehitlere bunun hesabını nasıl vereceğim. O şehitlerin ailelerine bunu hesabını nasıl vereceğim? Böyle bir şey söz konusu değil. Ama özlemimiz temennimiz dağlardan inişlerdir. Cezaevlerinin tabii ki büyük ölçüde boşalmasıdır.”

“CUMHURBAŞKANININ BİR YETKİSİ VAR”

Hasta KCK’lıların serbest bırakılması yönündeki bir soruya ise Başbakan Erdoğan, “O konuda Cumhurbaşkanımızın zaten bir yetkisi biliyorsunuz var” dedi.

“BU RİSKİ ALMAZSANIZ SİYASET YAPAMAZSINIZ”

Diyarbakır’da ortaya çıkan görüntünün siyasette zihin lehinize dönecek mi? yönündeki bir soru üzerine Başbakan Erdoğan, siyasetin, ticaretin ve yaşamın bir risk olduğunu söyledi. Bunların hepsinin cesaret istediğini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Bu riski göze alamazsanız ne siyaset, ticaret yapabilirsiniz ne de yaşamın bir anlamı olur. Adımları atarken istişareleri yaparak atıyoruz. Yaptığımız işin insani olmayan bir boyutu mu var. Hayır. İki günde 100 bin kişi meydanlara gelmişse demek ki bu konuda açlık var. Bu açlığı gidermemiz lazım. Aldığımız telefonlara baktığımız zaman Batı’dan Orta Anadolu, İç Anadolu her yerden. Barışı tesis ettiniz. Batılısını Doğulusunu bir araya kucaklaştırdınız getirdiniz diyorlar” dedi.

“ONLAR BİZE HAİN DEDİLER DİYE BİZ HAİN OLMUYORUZ”

“Genel Başkanları anlamıyorsa bize hain diyorsa, onlar bize hain dediler diye hain olmuyoruz” diyen Erdoğan, “Millet ne diyor aslolan budur. 96 yaşındaki nine kucaklıyor öpüyor, niye böyle. Ortada bir gerçek var. Muhalefet ve anamuhalefet niye Doğu ve Güneydoğu'da siyaset yapmıyor. Tabela partisi olmaktan başka bir şey yok. Buralara gidip siyaset yapsın ki demokrasi güçlensin. Ondan sonra kalkıp sadece sahillerde kumsallarda kalırsın siyasete orada yapmış olursun. Diğer muhalefette bir siyasi parti ırki düşüncelerle hareket ediyorsa diğer partide karşı ırki düşüncelerle hareket ediyor. Biz 81 vilayetinde halkımızla kucaklaşarak bu adımları atıyoruz. Halkımız bizi adım atmaya teşvik ediyor. Diyarbakır'da meydan Türk bayraklarıyla doluydu. Ne oldu kavgamı oldu kıyamet mi koptu. Hiçbir şey olmadı” diye konuştu.

“BARZANİ YANLIŞ YAPMIŞ”

Barzani’nin Öcalan’a af gelebilir yönündeki açıklamasının sorulması üzerine ise Başbakan Erdoğan, “Barzani böyle bir ifade kullanmışsa yanlış yapmış. Böyle bir şey aramızda da geçmedi. Böyle bir şeyi söylemek onun da kendi alanında değil, kendinin de bizim de ilgi alanımızda değil. Bununla ilgili yargı hükmünü vermiştir. Bu hüküm cereyan etmektedir” dedi.

“BİRLİKTE BİR TÜRKİYE'Yİ İNŞA EDELİM İSTİYORUZ”

Başbakan Erdoğan, Diyarbakır’a gerçekleştirdiği ziyaret ile ilgili konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Türk diye dayatırsanız veya Kürt diye dayatırsanız Anayasa meselesinde işin koptuğu yerlerden birisi. 'Türkiye ahalisi veya Türkiye halkı' diyeceksin. 3 parti eğer Türk milleti diyorsa sende buna katılırsın olur biter. Bunu ayrıştırma sebebi yapmanın anlamı yok. 12 ayda bitmesi gereken anayasa 25 ay sürünce kurucu unsur çekilince bizde çekildik. Derdimiz, birlikte bir Türkiye'yi inşa edelim istiyoruz. Barzani, Şivan Perver, Tatlıses hep birlikte birlik, beraber iri olalım diri olalım dedik. Burada ayrım nerde. Kendi yapamadıkları şeyi AK Parti iktidarı attığı için rahatsız oluyorlar. Bu adımı burada bırakmayacağız bu adımı sürdüreceğiz. Bu bizim için görevdir. Onlar sorumluluk makamında değil sırtında küfe yok. Biz bunun gereğini yapmak durumundayız. Güneydoğu'daki kardeşlerim niye birbirine düşman nazarıyla nefretle baksın. Bu ayrım niye diyeceksin bu adımları attığımızda yaftalar gelecek. Belediyeye Barzani gitti bende gittim. Daha güzel anlamlı olmadı mı? Böyle bir oluşumu kendileri başaramayınca iktidar başarınca rahatsız oluyorlar. Atılan her iyi adıma önüne gelip bariyer oluşturmak güçlü ülke yapmaya değil zayıflatır. Ama biz daha başka gelecekte farklı sürprizler olur.”

“DERDİMİZ IRAK’TA AYRIMCILIK DEĞİL”

Türkiye'nin Irak'a Irak'ın Türkiye'ye ihtiyacı olduğunu dile getiren Başbakan Erdoğan, “Mezhebi yaklaşımları aşmamız lazım. Baş Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği çalışmaları yarıda kesildi. Çok büyük mesafeler alabilirdik. Ama şimdi karşılıklı adımlarla konsey toplantılarını yeniden başlatalım. Derdimiz Irak'ta ayrımcılığın değil, birliktelik. Camilerde, kiliselerde ölümler yaşanıyor. Karşılıklı olarak bölgenin istikrarı için Irak'taki çalışmalara İran'ı katmak suretiyle Suriye meselesini çözülmesine fırsat verecektir” şeklinde konuştu.

“TAZMİNATLAR KONUSU HALLOLMADIĞI SÜRECE NORMALLEŞME OLMAZ”

İsrail ile tazminat ve Filistin ambargonun kaldırılması konusunda iki madde hallolmadığı sürece normalleşme olamayacağının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Normalleşmeyi sağlamak istiyorsa tazminat ve ambargonun çözmesi gerekir. Ama hala yerleşim yerleriyle ilgili sorun devam ediyor” dedi.

Dershaneler konusunda "Bundan sonraki adım ne olacak, hükümetin atacağı adım ne olacak?" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, “Biz bu konuda adımımızı attık. Şu anda Pazartesi günü yapılan sunumda bazı tespit ettiğimiz eksikler var. Bunlar üzerinden bakanımıza bir çalışmayı yapın, hatta eğitim komisyonumuzla bu çalışmayı biraz daha geliştirin, dışarıdan almanız gereken bazı destekler varsa alın, görüşülmesi gereken STK'lar varsa görüşün, bizim önümüz bundan sonraki Bakanlar Kuruluna bu taslağı daha hazır daha olgunlaşmış bir getirin ondan sonra da bunu biz Meclis'e sunalım dedik” şeklinde konuştu.

“Dershane konusunda hükümet ile cemaat arasında bir kırılma noktası oldu. Gülen Cemaati ile siyasi bir kavgada mısınız?” yönündeki soru üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

“Şimdi bakın kendinizi bazı şeylerde zorunlu hissetmeyin. Rahat olun. Bir defa siyasi parti olarak biz kendimize bu noktada düşman ilan etmek gibi bir yanlışın içerisine düşmeyiş. Kaldı ki bugüne kadar beraber yürüdüğümüz beraber sorunları hallettiğimiz kardeşlerimizle böyle bir ayrılığın içerisine de düşmeyiz. Burada yalnız fitne odakları var. Fitne odaklarına biz fırsat vermemiz gerekir. İşin aslı burada. Yani ‘Oslo süreciydi’ müsteşarımın ilgili olan yapılanlarda kimler bu tür fitnelere fırsat verdiyseler ve bu olayların içerisinde olduysalar onlar zaten bunun bedelini öderler. Ama bu dünyada ama ebedi alemde. Bize düşen sadece kucaklamaktır, birleştirmektir, bütünleştirmektir. Ama birde sorumluluk makamında olanların özellikle bu fitne, nifak çıkarmak isteyenler fırsat vermemesi lazım.

Biz siyasi partiyiz onu onların bulması lazım. Nerede nasıl. Eğer benim cephemdeyse ben araştırıp bulup çıkarmam lazım. Farklı yerlerdeyse bu farklı yerlerde onlarlar bulup çıkarmaları lazım. Ne oluyor ya nereden çıktı bu. Nerden geldi bu. Ortada böyle bir şey yoktu. Siyasi iktidar 2008 buyana söylüyor. 2003’ten itibaren başlayan bir süreç var. Hatta bu iktidardan önceki iktidarlar döneminde işte az önce sizlere bir gazetede ki başlığı gösterdim. Gelen bir süreç var. Öyleyse bu yeni bir şey değil. Biz buna yönelik bir adım atalım. Okulsa okul kuralım, açık liseyle açık lise yapalım.”

“Dershane konusu üzerinde tartışmanın dili çok düştü. Türkiye’de camiler kapatılıyor olan üstü bir görüntü verildi. Ama dil seviyesizleşti. Bu taşıma dilini en azından yumuşatacak bir dil geliştirilebilir mi?” yönündeki soruya Erdoğan, şu yanıtı verdi:

“Şimdi ben şunu açık olarak söyleyeyim; bizim bu konudaki bir defa attığımız adım az öncede söyledim bugünün adımı değil. Dolayısıyla biz bir dönüşü gerçekleştireceğiz. Bunun kararını vermişiz. Nasıl kentlerde dönüşümler yapıyorsak, sağlıkta nasıl dönüşümler yapıyorsak, eğitimde de bu dönüşümün yapanın kararını biz çoktan verdik. Burada eğer muhataplarımız durumunda olan kardeşlerimiz kalkıp da farklı taleplerle bizim karşımıza geleceklerse bu talepler ancak bu çerçevenin içinde olacak. Burada başta Milli Eğitim Bakanım olmak üzere, müsteşarım ilgili eğitim komisyonundaki arkadaşlarım, milletvekilli arkadaşlarım bunlarda bunu anlatırlar. Bir anlatırlar, iki anlatırlar, üç anlatırlar ama bu meclise gelecek ve meclisten biz yasayı geçireceğiz. Bu yasayı meclisten geçirdikten sonrada bunu ülkemizde uygulama alanını inşallah bulacağız. Burada samimiyiz, niyetimiz samimi, kimseyi kırıp dökmek değil ve hizmet alma noktasında her şey hazırız. Bu konuyla ilgili olarak da yani şunu söyleyemezler ‘Bizim önümüz tıkandı’ hayır önünüz tıkanmadı. Sadece siz şekil vermek istiyorsunuz biz diyoruz ki şekil verme noktasında biz size alanı daha da açıyoruz imkanlar sağlıyoruz. Bu imkanlar çerçevesinde gelin bu eğitim yapın. Kolaycılığa kaçmayalım. Zora talip olalım ve bu sektördeki payınız yüzde 25. Öyle yani sektördeki pay çok çok büyük değil ama ses büyük.

Yüzde 25 pay bu ama ses tabi çok farklı çıkıyor. Bakıyorsunuz burada yani yakışık almayan ifadelerde kullanılmak suretiyle bir kampanya sürdürülüyor ama bütün bunlara rağmen ben bir başbakan olarak söyleyeceklerimi söylüyorum. Bu akşam bizim bu programla birlikte zaten bundan sonra bu konuyla ilgili çok daha fazla konuşmam. Sadece işin icra safhasına geçerim. Arkadaşlarım gerekenleri konuşurlar ve bizde biran önce bizim yapacak başka işlerimizde var. Bizim sadece bu değil. Yurt içinde yurt dışında. Yarın Rusya’ya biz gideceğiz. Başkaları gitmeyecek. Dünyanın değişik yerlerindeki bütün okullar ile ilgili biz sorumluluk taşıdık. Biz oralarda da bütün kardeşlerimizin oraların yönetimleriyle vs. olan sıkıntılarını gidermeden tutunuzda oralarda atacakları adımlara varıncaya kadar hepsine şahsım, bakan arkadaşlarım, hep birlikte hep destek olduk.”

“BİZ GÖNÜL DİLİYLE KONUŞUYORUZ”

“Sizin tabanınız birbiriyle kavga ediyor. Kendisine hizmet hareketi olarak tanımlayanlara yumuşatıcı bir dil kullanacak mısınız” yönündeki bir soruya Erdoğan, “Ben böyle bakmıyorum. Kusura bakmayın. Şu var bir defa ‘niyet hayır, akıbet hayır’ kelamı vardır. Bizim niyetimiz bir defa hayırlı. Biz asla böyle bir kavganın içerisine olmadık, böyle bir kavganın içerisinde de olmayız. İki onlar hangi dille konuşuyorlar bilemem ama şuandaki dil maalesef gönül dili filan değil. Ama biz gönül diliyle konuşuyoruz. Şuanda biz gönül diliyle konuşmaya devam edeceğiz. Bekleriz ki karşı taraf diyeceğim artık başka türlü konuşamam onlarda gönül diliyle konuşmalı, onlarda bütün bu dershane denilen bu kitlenin tamamını temsil etmiyorlar. Az önce söyledim. Yüzde 25 bir temsilleri orada söz konusudur. Ses çıkması olayı ise elindeki bazı enstrümanlarla bunu yapıyorlar. Biz kalkıp da o sese aynı şekilde cevap verme noktasında olamayız. Biz iş yapma durumundayız. Onun için düzenlemelerimizi bunları yapmak suretiyle biz yolumuza devam edeceğiz. Öyle şeyler oluyor ki zaman zaman görüyorsunuz geliyorlar, bakınıyorsunuz gösteri yapanlarda oluyor vs. biz sabırlı davrandık. Bu şekilde de bir çok bu tür şeyleri hamd olsun aştık. Burada da aşacağız. Az önce Mehmet bey bir şey söyledi: bu da çok manidar. Bakıyorsunuz ABD’de orada bir yayın organı kalkıyor bir yayın yapıyor. Neymiş ‘teşebbüs hürriyetini’ biz engelliyormuş gibi. Böyle teşebbüs hürriyetini engelleme olur mu? Gel okul kur diyoruz. Biz çıkış yollarını gösteriyoruz. Okulla buna devam ettir. Biz burada şekil noktasında bu dönüşüm noktasında ortaya bir farklı bir enstrüman sunuyoruz. Bu şekilde yap diyoruz.

Biz burada böyle bir adım atarken onların eğitim anlamında öğretimin anlamındaki alanın önünü çıkmıyoruz tam aksine bu dönüşüme katkıda veriyoruz, katkıda bulunuyoruz” dedi.

“Lise müfredatına dahil olan derslerle ilgili kurs almak yasak olacak. İnsanın aklına Kur’an kursları da geliyor. Dışarıda din dersi görmek de sakıncalı hale gelebilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, “Buradaki tuzak bu. Bu oyunu oynayanlar bu kara propagandayı yapalar bunu yapıyorlar. Bakın bu çok çirkin bir benzetme. Bir defa şuradan gireceğim işe. Kur’an kursları ne kadar mukaddesse bizim için de dershaneler o kadar mukaddestir mantığı çok ters bir mantıktır. Kur’an kursuna giden Kuran'ı öğrenmek için gitmiyor, Kur’anı hıfz etmek, hafızlık için gidiyor. Düz liselerde seçmeli ders olarak ne yapıldı Siyer-i nebi ve Kur’an konuldu. Seçmeli derste sadece Kur’anın okunmasını öğrenirsiniz. Kalkıp da Kur’anı hıfz edemezsiniz. Ezberleyemezsiniz. Ama Kur’an kursları kuranı ezberlemek için kurulmuş ve bunun yanında da diğer İslami ilimlerle ilgili de orada program uygulanıyor. Burada atacağımız adımda şu var, bir defa bütün bu atılan adımın şu yanını hiçbir zaman bir kenara koymayalım. Biz iktidara geldiğimiz de üniversite imtihanında sorular neye göre hazırlanıyordu biliyor musunuz? Bu dershanelerin müfredatına göre hazırlanıyordu. Yani okulda okuduklarınız size soru olarak gelmiyordu. Dershanede öğrendiklerinizden size sorular geliyordu. Biz onu o dönemde Hüseyin beyin döneminde dedik bunu bir defa süratle değiştireceğiz. Ne deme ya bu okullar o zaman niye var. Eğer bu okullar varsa o zaman bu dershaneler niye var. Ha yok dershanelerde her iş bitiyorsa o zaman bu okullar niye var. Bu paraları niye harcıyoruz bu kadar okulu niye yaptırıyoruz. Buna bir çeki düzen verilmesi lazım dedik. Attığımız bu adımla biz bir şeyi getirdik” dedi.

“800 BİNİ AŞKIN ÖĞRETMENİMİZİN DÖKTÜĞÜ TERE HAKSIZLIKTIR SAYGISIZLIKTIR.”

“Bir defa bu dershaneler ücretli mi, ücretli. Bakınız şu anda ben size bazı örnekler vereceği halkım bunu bilmiyor” diyen Erdoğan, şunları söyledi:

“Asgari 2 bin lira ile 20 bin liraya kadar bu dershane ücretleri var. Eğer çok daha limiti artırmak isterse 20 binin üzerinde de anlaşmaya bağlı daha da çıkabilir dershane ismi vermeyeceğim bunlar diyelim dört öğrenci alıyor dört öğrenciye geliyor ders veriyor onları özel olarak hazırlıyor. Tabi bunun yanında hatta adları şöyle de anılan dershaneler de var, VIP dershaneler. Bu tür dershaneler de kuruldu. Benim dediğim Pi dershaneleri diye geçen dershaneler. Buradaki öğrenci sayısı dar kapsamda 3 tane dört tane. Ona özel önem veriyor. Peki kim bunlar? Bir parası olan, iki Fen Liselerinden sosyal bilimlerde Anadolu liselerinden seçilmiş oraya gelen öğrenciler. Zaten seçilmiş. Onların zaten kazanması neredeyse yüzde yüz. Bu öğrenciler ve bu öğrenciler üzerinde belli bir süre kısa bir süre bir çalışma yürütülüyor. Bu çalışmayla da bu çocukları biz kazandırdık. İnsaf edin be. Bu çocuklar bunca zamandır devletin fen lisesinde okudu, buradaki emek nereye? Bu devletin ortaokullarından yetişti bu çocuklar ya. Bunların birçoğu SBS imtihanlarına girdi. Bunlar niye? Bu devletin bu çocuklar üzerinde hiçbir emeği yok mu, hiç hakkı yok mu? Bunların hepsini bir kenara koyuyorsunuz 3 ay 6 ay 9 ay o çocuğa orada bir test tekniği öğretiyorsunuz. Ve ondan sonra diyorsunuz ki bunlar bizim eserimizdir ve biz bunları yetiştirdik. Olmaz böyle bir şey. Burada bir vakıa bir gerçek bir tarafa konulmuş oluyor. Bunu da gelip Kur’an kursları ile benzetmek çok çok çirkin birşey. Bir defa Kur’an kurslarının alanı çok farklı, milli eğitim ile alakası yok. Tamamıyla diyanetle alakalı bir süreçtir. Bunu bir defa birbiri ile karıştırmak, mukayesesini bu şekilde yapmak bir defa büyük bir yanlış. Ve orada ücret de yok ücretsizdir kuran kursları. Vakıflar bütün hizmetleri verir. Bakın bizim şu anda elimizde 800 bini aşkın öğretmen var. Bizim bütün bu öğretmenlerimize haksızlıktır bu. Yani şu dershaneler konusu bizim öğretmenlerimiz başarılı, dershaneler başarılı ama devletin okulları başarısız demek devletin okullarından biz bir şey almıyoruz demek bizim 800 bini aşkın öğretmenimizin döktüğü tere haksızlıktır saygısızlıktır.”

“BİZ EĞİTİMDE BİR REFORM YAPTIK”

“Cemaatle AK Parti kavga ediyor diye birileri kendilerini ortaya atıyor. Sizi yıpratmak için konuyu getiriyorlar. Aynı şekilde geçenlerde bir yüksek dereceli Amerikalı diplomatla beraberdim. Baskı var dediler, basına baskı var düşünce özgürlüğü kısıtlanıyor. Bugün BBC yayınlarında da dershane konusu Amerika’ya özgürlüklerin kısıtlanması girişim özgürlüğünün kısıtlanması şekilde yansıtılmış bir takım yayın organları tarafından. Bazen canınıza tak etmiyor mu birikmiş bütün yükler sizin sırtınızda” sorusu üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

“Az önce Churchill'in sözünü söylediniz ya. Siyaset savaştan daha zor. Savaşta bir kere ölürsün siyasette her gün ölünür. Bunun maalesef ruhumda var. Mecburuz katlanacağız ve yola devam edeceğiz. Biz eğitimde bir reform yaptık. Neydi o? 4+4+4. Bunları niye yapıyoruz. Hepsi bakın hiçbir iktidar 12 yıl zorunlu eğitime imza atamadı. Ama biz geldik dedik ki 12 yıl zorunlu eğitimi başarmalıyız. Bu adımı atalım. Ve biz bu adımı attık. Bu adımı atarken de yine bütün dünyadaki gelişmiş eğitim sistemlerini inceleyerek bu adımı attık. okul öncesi eğitim sistemlerini inceledik. Bütün bunlarla birlikte istiyoruz ki kaliteyi artıralım. Ama biz hala istediğimiz kaliteye ulaşabilmiş değiliz biz bunun farkındayız. Bunun için de çok büyük bir gayretin içerisindeyiz. Onun için bu kampanyayı yürütenlere diyoruz ki 'gelin madem bu kadar başarılısınız, kurun okullarınızı alın size destekleri, orada bu başarıyı gösterin.”

“ŞUBAT’TA 10 BİN ÖĞRETMEN İNŞALLAH ATAYACAĞIZ”

Tayin bekleyen öğretmenlere ilgili soru üzerine Erdoğan, “Tayin bekleyen öğretmenler daha henüz tabi öğretmenlik noktasında böyle bir hakkı kazanmış değiller. Ocak'ta emekli olacak öğretmenler var, yaklaşık 8 bin 500 civarında emekli olacak öğretmenler var. Emekli olacak öğretmenlerin yerine de biz Şubat’ta 10 bin öğretmen inşallah atayacağız. 10 bin öğretmeni alacağız Şubat'ta. Bunların hepsi boşluk dolmadan yürüsün istiyoruz. Biz 10 yılda 400 bin öğretmen milli eğitime kazandırdık. Bizden önceki dönemlerde böyle bir şey yok. Şu anda da bizde bir yılda ne kadar emekli var, şu kadar. O emekli öğretmenlerin yerini hem dolduracağız. Bir de ona artı. niye? Şu anda bizim 126 bin öğretmen açığımız var. Bunu da hallederken bir anda halletmemiz mümkün değil. Çünkü bütçe de buna müsaade etmesi lazım. Bütçeyi bir kenara koyup da bütçe velev ki öyle olsun bütçe açık versin hiç önemli değil ama bu 126 bini hemen ata. Olmaz. Bütçemizi dikkatli bir şekilde kullanacağız. Ona göre de adımlarımızı atarken diyelim ki önümüzdeki 4 yıl 5 yıl içerisinde bu öğretmen açığımızı da tamamen sıfırlamış olacağız. Burada da bir sıkıntımız yok. 4+4+4 ile Türkiye bir defa çok önemli bir değişimi dönüşümü yaşıyor. Ama istiyoruz ki bu dernekler bu arkadaşlarımız kesinlikle bu adımları atmak suretiyle eğer bu işi okula dönüştürme eğer okul istemiyorlarsa kendilerine bir alternatif daha verdik açık lise dedik, gelin açık liseler kurun” dedi.

“Arayış içindesiniz galiba” sorusu üzerine “Biz arayışımızı yaptık. Bunları bitirdik” diyen Erdoğan, “Nihai model bu mu” sorusuna, “Tabi bunlar, bu anlattıklarım. Ama onların varsa farklı bir şeyi ha onu bize sunsunlar. Bizim geri dönmemiz diye bir şey asla söz konusu değil” yanıtını verdi.

"GELİNEN NOKTADA ARTIK DERSHANE ANLAYIŞININ DÜŞÜNCESİNİN YÜRÜMESİ MÜMKÜN DEĞİL"

“Şimdi tabi bu işe girerken bu adımı atarken burada bu art niyetler olduğu sürece zaten bu iş burada bitmez” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bunun için de bir siyasi otorite burada eğer bir yasal düzenleme yapıyorsa, biz çünkü bu işi bir kere ertelemedik iki kere üç kere dört kere. Mesela ben en son açıklamamı 1 yıl önce yaptım. Dedim ki biz bir yıl sonra artık bu dönüşümü tamamlayacağız. Ve şu anda tabi süre yaklaştıkça bu defa Haziran ayı yaklaşıyor hele hele şimdi önümüzde bir de seçimler var. Bu hassas bir dönemdir. Burada bu işi bindirelim havasına girildi. Bazı dershane grupları onlar da destekliyor. Özel okullar açık liseler noktasında bu süreci destekliyoruz diyorlar. Hatta geçiş için işte burada bir süre ki biz onlara da onu dedik burada bir 2 yıllık süre açık liselerle alakalı olarak burada böyle bir şeyi sizlere verebiliriz dedik. Tabii orada bir talepleri var ama konuşuluyor ben ona sıcak bakmıyorum var 4 yıl olsun gibi talepleri var. Bu ayrıca görüşülür konuşulur. Gelinen noktada artık dershane anlayışının düşüncesinin yürümesi mümkün değil. Kurarlar özel okullarını, biliyorsunuz özel okullarda kendi diliyle eğitimini yapsın, kur özel okulunu orada özel okulun öncesine sonrasına ayrıca kurslarını koy. O sana ait olan birşeydir. Bunu özel okulunda yapabilirsin. Ama devletin okulundan alacaksın, ondan sonra da orada böyle yüksek ücretlerle vs bindireceksin olmaz. Biz milletin aleyhine olacak böyle bir şeye artık fırsat vermek istemiyoruz”dedi.

“Halk eğitim merkezleri mi bir model gibi öne çıkıyor” sorusu üzerine Erdoğan, “Halk eğitim merkezleri ücretli yerler değil. Zaten belli bir periyotta devam ediyor. Bunlara alternatif değil. Devletin eğitim sistemine alternatif olan bu dershanelerdir alternatif paralel kendilerine göre bir şeyler üretmenin gayreti içerisindeler” dedi.

“Üniversite sınav sorularının müfredatla uyumlu hale getirilmesi mümkün olacak mı?” sorusu üzerine Erdoğan, “Burada Milli Eğitim Bakanlığı TUBİTAK ve YÖK müşterek bir çalışman içindeler. Müşterek bir çalışmayla burada dediğiniz dengeyi, o müfredat eşitlemesini yapmak suretiyle üniversiteye giriş imtihanlarında da bir defa o eğitimde fırsat eşitliği olayını sağlamış olacağız. Haksız rekabeti böylece ortadan kaldıracağız. Okul müfredatlarına dayalı bir sınav sistemini getirmiş olacağız” dedi

Dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi konusunun memleket meselesi, bir eğitim meselesi olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, dershanelerin özel okullara dönüştürülmesinin AK Parti’nin programında ve hükümet programında yer alan bir mesele olduğunu dile getirdi. Konun bugün ortaya konmuş bir mesele olmadığını vurgulayan Başbakan Erdoğan, “2008-2009 bu yıllardaki bu programlarımıza bakıldığında orada görülüyor. Yani yeni açıklanmış şeyler değil bu. Halka bu konuda verilmiş olan bir vaadimiz sözümüz var. Bu sözün yerine gelmesidir. Cemaat deniliyor, olayın cemaatle hizmetle karşı karşıya gelme gibi bunu öyle bir yere çekmek çok yanlış bir şeydir o da çok çirkin bir şeydir. Tam aksine, biz cemaat mensubu kardeşlerimizin ellerinde olan yayın organlarıyla bu şekilde bize saldırmalarını, adil olmayan şekilde bize saldırmalarını hatta hatta hilaf-ı hakikat bazı uydurma şeylerle yakıştırmalarla bize saldırmalarını anlamakta biz zorlanıyoruz. Ve şunu açık net söyleyeyim; eğer bize MEB 2010-2014 strateji belgesi incelenirse orada da çok açık açık net görülür. Bu niçin belli bir cemaate diye olsun. Sayın Sezer döneminde bu konuyla ilgili attığımı bir adım vardı reddedildi. Hatta bir diğer adım Danıştay'dan geri döndü. Hatta ne dediler? Cemaat mensubu olan kardeşlerim burayı hatırlasınlar. Biz dedik ki bütün okullara özel sektör vakıf okullarına biz öğrenci gönderelim, bunların bedellerini biz ödeyelim dedik. Hizmet alımı yapalım dedik. Danıştay bizi reddetti. Oradaki boşlukları biz dolduralım. iz neyden kurtaracaktık. Biz yatırım yapmaktan kurtaracaktır. Binayı biz yapmamış olacaktık oralara bu öğrencilerimizi göndermiş olacaktık. Bu öğrencilerimiz de o zaman ne diyecekti gittim şu kolejde okudum diyecekti, parasını da kim verecekti devlet olarak biz verecektik. Onların böylece o atıl kapasitelerini biz doldurmuş olacaktık. Danıştay ne yaptı, bunu reddetti. Ama ona biz müracaatı yaptığımız zaman ne dediler? AK Parti iktidarı cemaate kaynak sağlamak için bu adımı attı, bu yasayı düzenledi. Şimdi cemaat mensubu olan kardeşlerim bizim bu verdiğimiz mücadelede karşılığında da yediğimiz tokadı darbeyi acaba unutuyorlar mı? Biz niçin kalkıp da bu kardeşlerimizi karşımıza alalım, onlarla bu mücadelenin kavganın içine girelim. Bizim tek derdimiz biz bir sorumluluk taşıyoruz” diye konuştu.

“GERİ ADIM ATMAMIZ SÖZ KONUSU DEĞİL”

“Biz kalkıp da bütün eğitimi cemaatin derneklerine kurumlarına teslim etmek gibi bir durumun içinde olamayız” diyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Asıl bunun hesabını bize sorarlar? Derler ki 'niye belli kurumlara vakıflara eğitimi teslim ediyorsunuz.' Biz şimdi şu anda devlet olarak temelden alacağız hatta okul öncesi eğitimden alıyoruz, bu yavruları bu çocukları yetiştiriyoruz. Ve ondan sonra da eşit bir sınav sistemi içerisinde bunları geleceğe hazırlıyoruz. Çünkü biz belli bir grubun değil tüm milletin iktidarıyız. Burada kendileri de bizleri anlayışla karşılamaları lazım. Bu sürdürdükleri kara kampanyaları bence bitirmeleri lazım. Bizden bir geri adım bekliyorlarsa bu anlayışta bu mantıkla bizden bir geri adım beklemeleri söz konusu değil.”

“NİÇİN O KARDEŞLERİMİZLE DE BİR KUCAKLAMA GAYRETİ İÇERİSİNDE OLMAYALIM”

“Gülen'i açıkça Türkiye'ye davet ettiniz. Herkes evet cevabını beklerken gelemeyeceğim Türkiye’nin durumu, gerekçesini ileri sürdü Gülen. Acaba dönüm noktası o mu cemaatle AK Parti arasındaki diyalogsuzluk davetinizin reddedilmesi ile mi başladı” diye sorulması üzerine ise Başbakan Erdoğan, “Yok, onunla hiçbir ilişkisi yok. Birçok arkadaşlarla bu konuyla ilgili diğer konularla olsun görüşmeler yaptık, yapıyoruz. İçimizde arkadaşlarımız var aynı şekilde yapıyoruz. Kaldı ki bakan arkadaşım birçok görüşmeler yaptı. Daha yeni görüyorsunuz bir kucaklama hareketini yapalım diye her kesimle bir kucaklama gayreti içine giriyoruz. Niçin o kardeşlerimizle de bir kucaklama gayreti içerisinde olmayalım. Bizim ayrılığa değil birleştirmeye gayret etmemiz lazım. Ama diyoruz ki bizim bu gayretimiz karşılığını bulsun. Bu ülkeye yazık olur. Bu ülkenin geleceğine gelecek nesillere yazık olur. Burada devletin verdiği bu gayreti ve az önce ifade ettiğim 800 bini aşkın öğretmenin emeğini yok saymak onlara çok büyük bir haksızlıktır. Bütün bu okullarda yetiştireceksin ondan sonra gelip 3-6 ay dershanede eğitim vereceksin ben yetiştirdim diyeceksin. Acaba soruyorum bu dershanelerden kaç tane öğrenci birinci olarak yetişiyor, ikinci üçüncü olarak yetişiyor. Bunların sayısı da bellidir. Bunu kalkıp da abartılı bir şekilde anlatmanın bir anlamı yok. Az önce söyledik, zaten Fen Lisesinden mezun olanların gideceği yerler bellidir. Anadolu lisesinden sosyal bilimlerden aynı şekilde. Zaten onlar o kaliteli eğitimden geçerek bir yere gidiyorlar, tekrar ediyorum altını çizerek. Bir defa etüt merkezleri ile alakalı olarak ücretsiz bütün etüt merkezleri serbesttir. Okuma salonları zaten ücretsiz. Orada da bir yasaklama söz konusu değil” ifadelerini kullandı.

“YAZIKTIR YA”

Dershanelerin kapatılması konusunda atılan twetleri eleştiren Başbakan Erdoğan, “Mesela şunlar twetler de geçiyor. ‘Oslo’nun sözü yerine getiriliyor.’ Yazıktır ya. Oslo'da sen benim MİT Müsteşarımın yanında mıydın? Hangi söz verildi? Olmaz. Fırsat veriyorsun. Onsan sonra PKK ile yapılan anlaşmalar gereği bunlar yapılıyor. Bunu neye dayanarak söylüyorsun. Bunlar çok çirkin şeyler” dedi.

“MADEM İNANIYORUM DİYORSUN İNANDIĞINA GÖRE İNANDIĞININ GEREĞİNİ YAPACAKSIN”

Süreç içerisinde gazete manşetlerini de eleştiren Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Şimdi bugün bir gazete bir dershanenin yakılmasını 'bu mu rant temini?' gibi bir başlıkla vermiş. Tamam mı? Olaya buradan yaklaşmaya kalkarsak, ben o yazıyı yazan arkadaşa şunu söylerim: Güneydoğuda da İstanbul'un merkezinde de AK Parti'nin bugüne kadar birçok şubesi yakılmıştır. Birçok teşkilatımız molotof kokteylleri ile bombalanmıştır. Benim il başkanı, il başkan yardımcılarımın içinde öldürülenler var kaçırılanlar var. İstanbul'un göbeğinde bizim seçim karargah merkezlerimiz yakılmıştır ve yüzlerce. Biz bir şeyin mücadelesini veriyoruz. Biz bir şeyden geri çekilmiyoruz. Sen de o mücadeleyi vereceksin tabi. İnanmışsan dershane ise dershane ile vereceksin oralarda okul yapmaksa okul yapmak suretiyle bu mücadeleyi vereceksin. Madem inanıyorum diyorsun inandığına göre inandığının gereğini yapacaksın. Hep beraber yapacağız bunu, el ele vereceğiz omuz omuza vereceğiz. Bu mücadeleyi hep birlikte sürdüreceğiz. Yavrularımızı da bu millete düşman olanlara kaptırmayacağız. Bunu beraber yapacağız. Bu anlayışta bir zihniyet varken kalkıp da bunu farklı yerlere çekmek çok yanlış olur.”

“OLABİLİR DE OLMAYA BİLİR DE”

Yaklaşan yerel seçimler ile ilgili önemli açıklamalarda bulunan Başbakan Erdoğan, İstanbul’da Kadir Topbaş, Ankara’da Melih Gökçek, İzmir’de Binali Yıldırım gibi bazı isimlerin aday olacakları yönündeki bir soruya “Olabilir de olmayabilir de” cevabını verdi.

Belediye seçimlerinin genel seçimlerle aynı şekilde değerlendirilemeyeceğini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Çünkü burada eğer isabet yüzdeniz yüksek olursa oy oranınız da yükselir. Ama isabet yüzdesi adaylarda düşük olursa, o zaman oylar da düşer. Çünkü vatandaş şu anda gelen bize kamuoyu araştırmalarına baktığımızda onu görüyoruz. Bakıyoruz ki parti olarak çok yükseğiz ama adaydan dolayı bazı yerlerde düşüğüz. Mesela yani orada isim vermemize gerek yok. Şimdi bizim de ona göre çalışmamız var. İstiyoruz ki mevcut oradaki belediye başkanından çok daha kalite, çok daha tanına bilinen ve sevilen bir isimle biz orada girelim ki oradaki bizim parti oyumuz, adayımızla beraber hiç olmazsa eşit noktaya gelsin. Çünkü adayınız eğer sizin oyunuza oy katamıyorsa orada yerel seçimde başarısız olursunuz. Yani bir katma değerinin olması lazım, onun için çalışmalarımız biraz hassas yürüyor, titiz yürüyor. Bunu başarmanın gayreti içindeyiz. Eğer bunu başarabilirsek inanıyorum ki o yüzdemiz yüksek olacaktır. Eğer bunu başarmada zayıf olursak o zaman tabi düşebilir” diye konuştu.

“SEN DE GİT YAP”

Bedelli askerlik konusundaki bir soruya ise Başbakan Erdoğan, “Bütün mesele bu ülkede bir askerliğini yapan var, bir de kaçan var. Şimdi bu adil bir yaklaşım mı? Değil. Şimdi Tayyip Erdoğan askerliğini yapıyor, bir başkası yapmıyor. Kardeşim sen de git yap” dedi.

“AK PARTİ’NİN BELEDİYE BAŞKAN ADAYI BELLİDİR”

İstanbul’da yerel seçimlerdeki yarışın sorulması üzerine ise Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

“Şu anda AK Parti’nin belediye başkanı adayı bellidir ama CHP’nin belediye başkan adayı kimdir onu bilmiyorum. Dolayısıyla bu anketlerin hepsi de tamamıyla hayalidir.”

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız