SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Başbakanla Abi Kardeş İlişkisi'

A- A+ PAYLAŞ

Sabah Gazetesi yazarlarından Yavuz Donat, "Vitrin" köşesinde, İstanbul Üniversitesi rektörü, hemşehrimiz Prof.Dr. Mesut Parlak'la yaptığı görüşmeyi aktardı.

Donat'ın köşesinde aktardığı notlar şöyle:

....

"REKTÖR VE CUMHURBAŞKANI
İstanbul Üniversitesi'nin bir "sorunu" varmış. "Dışişleri'nin" çözmesi gerekiyormuş. Rektör Prof. Parlak bir gün Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'le karşılaşmış.
Bakan'ın "programının çok yoğun, zamanının sıkışık" olduğu bir gün:
- Sayın Bakan, biliyorum bugün çok meşgulsünüz ama... Şöyle bir konumuz var.
Abdullah Gül dinlemiş.
"Hayhay hocam, hemen halledelim" demiş.
"Diğer işleri" bırakmış.
"İstanbul Üniversitesi' nin sorununa" yoğunlaşmış.
Ve aynı gün "çözmüş."

Diyeceğimiz o ki...
Cumhurbaşkanı Gül ile İstanbul Üniversitesi Rektörü Parlak'ın "diyalogu, kişisel ilişkileri tam puan."

"17" KRİZİ
Konuyu" neden bir başka rektörle değil de "İstanbul Üniversitesi Rektörü'yle" konuştuk?
Prof. Parlak'ın söylemiyle:
- İstanbul Üniversitesi bir "tarih."
- Bir "kale."

Prof. Mesut Parlak:
- Ne zaman TV'lerde üniversitelerle ilgili bir haber yayınlansa, bir program yapılsa, mutlaka bizim üniversitenin kapısı ekrana getirilir.

Mesut Hoca her zaman morallidir, neşelidir.
Dün biraz "bozuk" gördük.
- Hocam canınızı sıkan nedir?
Başladı anlatmaya:
- Yazık ettik, yüce İslam'ı siyaset malzemesi haline getirdik.
- 1950'den başlayarak herkes dini kullandı... Rahmetli Bülent Ecevit de dahil.
- Tarihi de coğrafyayı da yanlış okuttuk.
- İslam'ı, yetişmiş din bilginlerinin eline bırakmadık.
- Ne acıdır ki sınır ötesinde büyük bir askeri harekatın yürütüldüğü dönemde, üniversite içinde bu sorunlar yaşanıyor.

Prof. Dr. Mesut Parlak:
- YÖK Başkanı tamim yayınlıyor... Anayasa değişti, tamam diyor... Ne tamam?.. Bu iş sadece Anayasa değişikliğiyle olmaz... 17'nci madde değişmeden bir şey yapılamaz.

REKTÖR VE BAŞBAKAN
Rektör ve Başbakan
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'a sorduk:
- Başbakan'la tanışıklığınız?.. İlişkileriniz?
"Çok eski" diye söze başladı.
"Abi kardeş ilişkisi" diye devam etti. Ve ekledi:
- Tıp Fakültesi'nin dekanı iken en büyük desteği kimden gördüm, biliyor musunuz?
- Kimden?
- Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan' dan.
Gün gelmiş, devir değişmiş.
Tayyip bey "Başbakan" olmuş. Mesut Hoca da "rektör."
- Eeee hocam... Devir değişince, ilişkinin, dostluğun rengi de değişti mi?
- Hayııır."
Başbakan Erdoğan sormuş:
- Hocam bir şey lazım mı?
Prof. Parlak:
- Tıp Fakültesi için yer lazım. Başbakan "hemen ilgileneceğim" demiş. Ve "Olimpiyat Stadı'nın oralarda" 1.500 dönüm bir arsa tahsis etmiş.

Mesut Hoca konuyu "Tıp Fakültesi Akademik Kurulu'na" götürmüş. Konuşulmuş ve sonunda oylamaya geçilmiş. Karar:
- Ret!.. İstemiyoruz.
Prof. Dr. Mesut Parlak:
- Demokrasiye inanıyorum, oylama yaptırdım... Yüz kişiden 95' i karşı çıktı.
- Büyük fırsat kaçtı.
- Keşke ret kararını imzalamasaydım.
- Pişmanım.
- Tıp Fakültesi'ni, Diş Hekimliği'ni, Eczacılık'ı oraya taşıyacaktık... Tıp Üniversitesi gibi bir oluşum söz konusuydu.
- Arkadaşlar "uzak" dediler... Bir daha böyle bir fırsat yakalanmaz.
"Bütün bu ayrıntıları" yazmamızın nedeni: Başbakan ile İstanbul Üniversitesi Rektörü'nün "diyalogu, kişisel ilişkisi" mükemmel ötesi.

SÖZ MESUT PARLAK'TA
Söz Prof. Mesut Parlak'ta
Meclis "Anayasa'yı değiştirdi."
Çankaya "imzayı bastı."
CHP "Anayasa Mahkemesi'ne gideceğim" dedi. YÖK Başkanı "bu iş tamam" diye genelge yayınladı. Bazı rektörler "hayır, tamam değil" diye karşı çıktı. (İstanbul Üniversitesi Rektörü de bunlar arasında.)

"Hocam" dedik:
- Şimdi ne olacak?.. Pirincin taşını kim ayıklayacak?
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak "aldı sazı eline."
"Neler söyledi" dinleyelim:
- Türban işi kendi haline bırakılsaydı, sistem kendi içinde çözerdi.
- Becerilemedi... Beceremedik... Beceremediler.
- Bu büyük ulus neleri çözdü... Hiç yoktan varolan ulus, kendi içinde uzlaşır, hallederdi.
- Birtakım insanlar bu işten geçindiler... İki taraf da geçindi... Biri oraya çekti geçindi, biri buraya çekti geçindi.

NOKTA YA DA SÖZÜN BİTTİĞİ GÜN..
"Nokta" ya da "sözün bittiği yer"
İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak'la ne zaman konuşsak, sohbet arasında mutlaka bir "Bayburt fıkrası" sıkıştırırız. Hoca'nın "fıkra hazinesi" geniştir.
"Bayburt arşivi" zengindir. Dün ise... Sohbetin "fıkra faslı" yasak savmak gibi geçti. Zira Hoca "tatsızdı."

Rektör Parlak "noktayı koyarken" iki konuya vurgu yaptı.
Birincisi:
- Her şehidin evine bir bomba düştü... Bugün asla ve asla türbanı falan konuşmamalıydık... Gündem türban olmamalıydı.

Ve Mesut Hoca'dan "ikinci" vurgu:
- Olmadı, doğru yapmadılar, bizi yurttaşla karşı karşıya bıraktılar..^"

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız