SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Baykal: 'Sadece Odam Değişti'

A- A+ PAYLAŞ

CNN TURK'te Mehmet Ali Birand'a konuşan Deniz Baykal çarpıcı açıklamalarda bulundu.

Baykal'ın açıklamalarından bazı satır başları şöyle:

SİYASİ HAYATIM

Ben 10 yılda bir hayatı ve siyasi yaşamı köklü bir değişimler yaşayan biriyim. Bu süreçlerde allak bullak oluşlar yaşadım. 12 Mart'tan sonra askere alındım, siyasi sürgündeydim. 12 Eylül'de ve hemen arkasında Zincirbozan sürgünleri geldi. Parlemanto kapatıldı, partiler kapatıldı. Sonra yeni bir dönem başladı. Beş yıl yasaklı bir dönem başladı. 1995 ve 199'da iki defa istifa ettim. CHP benim iç dünyamda çok önemli bir yerde. 2000 yılında döndüm. 2010 yılında tekrar bir dönüşüm yaşıyorum.

Böylesi alt üst oluşların benim psikolojik dünyamda, yaşantımda, entelektüel hayatımda bazı şeyleri sil baştan yapmam gerektiğini zorunlu kıldı. Karalar bağlayıp, bu da hayat mı diye düşünmek bana komik geliyor.

Dikkatimi şimdi çok yüksek düzeyde hissediyorum.

SİYASET BİTTİ Mİ?

Ben siyaseti illa genel başkan olarak yürütmek olarak ya da böyle bir zorunluluk olarak görmüyorum. Siyasette her alanda yapabilirim. Siyasi değerlendirmelerim ve siyasi hayatım sürecek. Sadece odam değişti. Siyaset yapmaya devam edeceğim.

BUNDAN SONRA NE YAPACAKSINIZ?

CHP ve Türkiye'ye karşı kendimi sorumlu hissetmeye devam edeceğim. Bundan sonra ne yapabilirsem yaparım. Gerekirse meydanlara çıkarım, gerekirse partide, mecliste üstüme düşen ne varsa yaparım...

Normal bir milletvekili olarak partide ve mecliste görev almak beni üzmez. Ben herşeyi sıfırdan alıp baştan yapmak gücünü kendimde görüyorum.

"Bana ne artık parti", "bana ne Türkiye" diyemem. Bu olabilemez. bu benim işim, kendi mutluluğum. Kendimi mutlu hissettiğim bir alan siyaset.

"Koşullar yerine geldiğinde biz Baykal'ı yeniden genel başkan olarak görebilir miyiz?"

Ben mevki makam gözeterek siyaset yapmıyorum. Partim için ne gerekiyorsa yapıyorum. Hiçbir zaman biri şurada olsun, o burada olsun diye birşey yapmadım. Yapamam...

CUMHURBAŞKANLIĞI

Cumhurbaşkanlığı'na aday olmam ya da olmamam gibi bir şey yok. Geçmişte partisi kapatılmış, siyasi hakları elinden alınmış bir süreci yaşadım. Şu an da yaşanan benzer bir süreç.

Geçmişte de böyle şieyler yaşadık. hedef ve bir amaç içinde olmadım. bizim için sürecin kendisi önemli.

KURULTAY

Oluşan rüzgar suni birşey değil. CHP ne idi, nerdeydi? Ve bu süreçte ne oldu? Bunları gözlemlemek gerek. CHP zaten yükselen bir partiydi. 2007 ve 2009 seçimlerinden bu yana yükselen bir konumdaydı. İstifamdan önce yapılan araştırmalarda 25 ila 30 arasında oy oranı vardı. Bu artış, rüzgarla, saman aleviyle olan birşey değildi. Tam tersine medyanın ve bazı çevrelerin engellemelerine rağmen yükseliyordu. Adım adım kazanılan bir trenddi CHP. Bana sordukları zaman önümüzdeki dönemde CHP birinci parti olacaktır diyordum. Hatta o kadar ki, ben bir dramatik ortam içinde istifa ettim. Pişman değilim. Çok memnunum. Benim istifa ortamımda, bir teslim olma, bir eziklik, bir vazgeçme anlamında istifa etmediğimi, bir meydan okuma ve bir direniş anlayışıyla istfia ettiğimi söylemiştim. Ben burada kalayım, bu komployu görmezden geleyim gibi bir anlayışta olmadım hiç.

"Baykalcıların tasfiyesi" deniliyor liste için...

Bugün görev almış olan arkadaşlarım da daha önce görev almış arkadaşlarım da CHP'li.. Yeni bir yönetim var. Sayın Genel Başkan ve yakın çalışma arkadaşları bir ekip oluşturdu. Bu arkadaşlarımın içinde benim de inandığım insanlar var. Seçilmemiş arkadaşlar arasında da seçilse iyi olur diyeceğim yığınla insan var. Bu ortaya çıkmıştır. Bunda bir mesele yoktur. Ben anlayışımı söylüyorum. Ben CHP'lileri Baykal'ın çalışma arkadaşları olanlar ve olmayanlar diye ayırmadım. Benim çalışma arkadaşlarım da boyuna değişti. Bu çok açıktır. Şimdi bir ekip var. Onlar kime yakındır ben bu açıdan bakmam. Onlar CHP için görev almışlardır. Görev almamış isimler de yarın görev alacaklardır.

Kılıçdaroğlu'nun kurultay konuşmasını nasıl buldunuz? Laiklik demedi hiç...

Bütün bunlar klişeler. Bende işsizliğin, yoksulluğun, sosyal sorunların önemli olmadığına dair bir kanaat mi gördünüz? Ya da Kemal Bey'de laikliğin önemi olmadığına dair tespitiniz mi var? 2009 yerel seçimlerinde biz hiç laiklik rejim meselesi konuşmadık. Ekonomik sosyal sorunlar, işsizlik, hangi yanlış politakaların buraya getirdiği... Bunları konuştuk. Bu Deniz Baykal'ın laikliği unuttuğunu mu gösteriyor? Ne ben unuturum ne de Sayın Kılıçdaroğlu. Şimdi yeni bir genel başkan gelmiş. Dikkati oraya çekiyor. Çok doğru bir konuşma yaptı gayet yalın gayet güzel. CHP'nin bir fikriyatı var. Bu fikriyatın içinde işsizlikle, yoksullukla mücadele de var.

'Recep Bey' polemiği

Kemal Bey bize de ismimize Bey ekleyerek hitap eder. Başbakan hakkında da bizimle konuşmalarında Recep Bey dediğini duymuşumdur. Bunu hakaret anlamında söylediği kanaatinde değilim. Anlayanlar nasıl anladı onu bilemem. Söylerken ciddiyetle, çok doğal bir ifade gibi söyledi.

Kılıçdaroğlu solu birleştirebilir mi?

Sol zaten birleşmişti. Solda birleşme konusunda bir büyük bunalım yaşamıyorduk. Bu olay uygun bir noktada gerçekleşti. Kamer Genç'in gelişi de böyleydi. Kenarda duruyor diye düşünülen insanlar da CHP'ye destek veren insanlardır. Rahşan Hanım'ın gelişinin de bir anlamı vardı. Ama biz zaten onun yanında bulunan milletvekilleriyle de sıcak bir ilişki içindeydik.

Önder Sav 'brütüs' oldu mu?

Ben de hiçbir zaman Sezar olmadım. Bu benzetmeler çoğu kere kendi anlamının dışında kullanılır. O benim terminolojim değil. Pek çok nedenle değil. Brütüs ve Sezar ilikisini düşünüyorum. Bilirsin Sezar arkasından hançer yedikten sonra bir de ne görsün Brütüs orada. Bunu gördükten sonra kendi kendine 'Yıkıl Sezar' der. Benim sırtımda hançer yok. Yaşadığım olaylar karşısında kendime 'Yıkıl Sezar' demedim. 'Sen de mi Brütüs' de demedim. Bir süreç yaşadık. Siyasal hayatın olağan akışı içinde her zaman karşı karşıya kalamadığımız olaylar yaşadık. Bu olayları değerlendirdik, not ettik. Bu deneyimler bizi zenginleştirdi. Ben bu deneyden zenginleşmiş olarak çıktığımı düşünüyorum. Bu olayları şimdi içinde bulunduğumuz noktada bir Kurultay gerçekleştirdik. Bizim iç dünyamızı böyle kamuoyunun önünde değerlendirmeye tabi tutmanın çok yanlış olacağını düşünüyorum. Rahatsızlığımı birileriyle paylaşmak durumunda hissetmiyorum

Kılıçdaroğlu ile görüşmesi

Çok farklı, çok sıcak bir görüşme yaptık. Ben de bu ziyaretten çok mutlu oldum.

Kasetteki görüntüler için neden 'O ben değilim' demedi?

Bir defa herkesin şunu bilmesini istiyorum. Bu komplo karşsında bana niye istifa ettin diye soruldu? İkincisi niye ben reddetmedim? Şimdi birinci ile ilgili, bu komplonun altında ezildiğim için değil, meydan okumak için istifa ettim. Komployu yapanların yüzüne vurmak için. Ve Türkiye'yi uyarmak için. Kim ne biliyorsa ortaya koymalıdır diye meydan okudum. Bu istifa komploya boyun eğmenin sonucu değil.

İkinci konu... Toplumun pek çok aklı başında insanı bu olayın bu boyutunu benim gündeme almamı, tartışmamı ve reddetmemi, değerlendirmemi bekliyor. Ben bunu fevkalade ayıp, tehlikeli ve yanlış buluyorum. Kimsenin kimseye bu çerçevede bir sorgulama yapma hakkının olmadığını düşünüyorum. Artık hukukun, ahlakın çığrından çıkacağını... Senin görevin dedikodu yapmak değil. Vatandaşın hakkını hukukunu korumak. Bugüne kadar kimler için dedikodu yapılmadı? Artık farklı bir zemine girmiş, bir dedikodunun parçası oalcaktım. İnanan olacaktı, inanmayan olacaktı. Özel dünyamın hesabını kimseye vermeyeceğim halde bu duruma düşecektim. O anda mahkeme düğmesine bastık. Hukukun bize tanıdığı olanakları kullanarak ne biliyorsak söyleyin dedik. Bunun hesabını ben değil, hukuk bunun hesabını verir. Ama bu soruları biz birbirimize sormaya kalkarsak çok ayıp. Kamusal yaşamda herkes hukukun gereğini yapacak. Ben görevimi yaptım.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız