SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Bülent Korkmaz

Bayramlık Niyetine!

A- A+ PAYLAŞ

Bülent Korkmaz

korkmazbulent@gmail.com

 

Malatyahaber. Kom’un gıymetli ohuyucuları,

Muhterem cemaat,

 

Çarşıda faaliyet gösteren bazı tükan sahiplerinin özel ve gözel günlerde müşteri, akraba ve gonu gomşuya verilmek üzere takvim, kalem, ajanda vesaire yaptırdıkları, bayramlık hediye paketi hazırlattıkları, siniynen fırına paklava attırdıkları, sütlaç bişirdikleri ve vakti zamanı gelince izzeti ikramda bulundukları malumlarınızdır.

 

Bayramda dağıtacak bişeyimiz yoh, elimiz dar sanmayın; ahan da size üç adet bayram hediyesi…

 

Kutlu, mutlu ve afiyet olsun!

 

Bize Her Gün Düğün Bayram

 

2 Nisan 2005 tarihi size neyi hatırlatıyor? Bize de bir şey hatırlatmıyordu ama aşağıda anlatacağımız hadise için lazım oldu, sanal âlemden sorduk soruşturduk, öğrendik. Efendim, bu tarihte Papa 2. John Paul, 84 yaşında geçinmiş. Dolayısıyla anlatacağımız hadise bu tarihe denk düşüyor.

 

Malatyalı öğrencilerin arasında bulunduğu bir grup gencimiz Ukrayna’da eğitim görmektedir. Memleket özlemi, derslerin ağırlığı, her gün eve gelip yemek-temizlik yapma zorunluluğu, öğrencinin yaşamını daha da zorlaştırmaktadır. Zorluklara, bayramları uzaklarda kutlamanın burukluğu eklenmektedir.

 

Yaşanılan ülkenin dini-imanı farklı olduğundan tatiller farklı günlere denk gelmektedir. İnsan gurbette olunca, kuşkusuz memleketin kutladığı bayrama duyulan özlemin şiddeti artmaktadır. Bereket, okul yönetimleri anlayış gösterir ve Türk öğrencilere bayramlarda kolaylık gösterir, tatil verir. Bizimkiler bununla yetinse ya, serde Türklük artı öğrencilik var, Ukraynalıların bayramlarını da kaçırmaz, tatillerini yaparlar.

 

Belirtilen tarihte Papa vefat etmiş, Türk öğrencileri bir heyecan sarmıştır. Biri ortaya söylenti atar: “Papa’nın ölümü nedeniyle yas ilan edilecek, okullar tatil olacak.”. Tatil edilir mi edilmez mi söylentileri artar. Uygun bir dille bunu birisine sormaya karar verirler. Ne de olsa, adamların papası ölmüştür, cenaze evinden düğün tarihi sormak hoş karşılanmayabilir. “Kime soralım?” diye düşünür taşınır ve apartmanın güvenliğinden sorumlu, güler yüzlü Tonton Bibi’ye, Rusça Babuşka’ya (yapmış olduğum araştırmalara göre Matruşka’nın bir numara küçüğü), sormaya karar verirler. “Kim soracak?” tartışması sonrası ihale, arkadaş grubunun en sakini Malatyalı bir bacımızda kalır. Bacımız gider, önce çekinerek Babuşka’ya “taze” (taziye) verir. Sonra, “yas tutacak mısınız tatil olacak, okullar kapanacak mı?” diye sorar. Bibi, gülerek, “o bizim papamız değil ki!” karşılığını verir ve tüm tatil umutları suya düşer.

 

Çünkü Ukrayna Ortodoks mezhebine mensuptur. Papa ise, Katolik inancının ruhani lideridir.

 

Başımız Sağ Olsun da; Kim Öldü?

 

Merhum gazeteci ağabeyimiz Erhan Kırçuval ile arkadaşı Fikri Dayı, Pantolcu Fikri, her 10 Kasım’da birbirlerine başsağlığı telgrafı atmayı adet edinmişlerdir. Malatya’da yaşamalarına, sabah-akşam birlikte olmalarına karşın, 10 Kasım’larda çarşıdaki postaneye gider, “Merhuma Allah’tan rahmet…” diye başlayan tellerini çekmeyi ihmal etmezler.

 

10 Kasım, hepimizin bildiği gibi, Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıldönümüdür. Erhan abi ve arkadaşı Kemal Paşa’yı çok severler; bu sevgilerini ve ölümünden duydukları üzüntüyü, kendi yöntemleriyle, dışa vururlar.

 

Ancak…

 

Telgrafı, özellikle Fikri Dayı, ebedi bir dille kaleme almakta, içerisinde kesinlikle Atatürk’ün adı geçmemekte, ima dahi edilmemektedir. Postane görevlisi normal bir başsağlığı mesajı gibi geçmektedir.

 

Nasıl olursa, bir telgraf da o yıllarda Konya’da polis memurluğu yapan, grubun vazgeçilmez üyesi merhum Abidin Gebeş’e geçilir. Gebeş abi teli alır, espriyi anlamaz, hemen telefona sarılır, memleketi arar. O yıllarda telefon imkânı şimdiki gibi değil. Bekle ki, “makene” çalışa, “hanfendi” insafa gele! Telefon düşmez; Gebeş abimiz gurbette, haliyle aklına bin türlü vesvese gelir, telgrafı amirine göstererek “cenaze izni” alıp, “başın sağ olsun” dilekleri arasında Malatya’ya kavuşur. Eve ulaşır, anaya-babaya bakar, sağlam.

 

Yeri gelmişken; bu grubun üyeleri arasında, bazı türden küfürler ekmek-peynir gibi havada uçtuğunu beyan edelim. Biz yazamayız, siz aralara yerleştirin.

 

Neyse… Gebeş abi, Erhan ve Fikri abileri bulur, “ula kim geçindi? Telgrafa ölenin ismini niye yazmadınız? Ta gahtıh Gonyalardan buralara geldik.” İzah edilir, bizimki iyice köpürür, küfürler katmerli biçimde servis edilir.

 

Daha sonra…

 

3 arkadaş o kadar üzülür, üzülür, üzülürler ki; oturur sabaha kadar "efkar" dağıtırlar.

 

Gebeş’in bu vesileyle gelişinin 2. akşamında, malum grup toplu halde  Renkli Sinema’ya gider. Geç saatte sinema dağılırken, “polis memuru” Gebeş, sağa- sola göz atar, grubu uyarır; “Cebinize dikkat edin.. El işçileri (yankesiciler) var..” diye.. Herkes bu uyarı üzerine dikkatlidir. Grup, Tekel Başmüdürlüğü’nün önüne geldiğinde, Gebeş abi aniden “delirir”.. Küfürün bini bir paradır.. Herkesi uyaran Gebeş abinin, kendisi yankesici kurbanı olmuştur!..

 

Bu renkli grubun üçlüsünden Erhan ve Gebeş abiler rahmetli oldu.. Fikri abiye uzun ömür diliyoruz.

 

Yemekler Kimden?

 

Malatya Valisi Sayın Osman Derya Kadıoğlu, veda ziyaretleri kapsamında, Malatyaspor Kulübü’ne uğrar. Ziyaret, öğleden önce 11.00 sularında başlamıştır. Vali Bey açıklamalarını yapar; Malatyaspor Kulübü adına yönetici Mehmet Orhan konuşur. Ardından Vali’ye forma, kaşkol, rozet gibi hediyeler verilir ve sohbete geçilir.

 

Yöneticiler ve Vali hatıra fotoğrafı çektirmektedirler. Yöneticilerden Cahit Özpınar, muhtemelen kulübün fizik kapasitesi en yüksek iki yöneticisi Mahmut Cücemen ile Ali Cengiz’in arasında kaybolmuştur. Gerçi Cahit Bey ufak tefek değildir ama Mahmut ve Ali Beylerin arasına düşünce bir anlam ifade etmemektedir. Foto muhabir “Ali abi, biraz kenara çıksan, Cahit abi gözükmüyor” deyince Cengiz şu cevabı verir:

 

“Sen çek, çek! O kendisini sonra bir yere yerleştirir”

 

Özpınar’ı tanıyan herkes kahkahayı basar. Çünkü Cahit Bey fotoğraf stüdyosu sahibidir. Bilgisayar ve fotoşopun kralı ondadır. Daha önceden sabıkası da vardır. Yer alamadığı organizasyonlara kendi fotoğrafını getirip, yapıştırmıştır.

 

Asıl bayramlık bu değil… Bu, bayram şekeriydi; baklava üstü künefeye buyurun:

 

Sohbet ilerler, saat 12’ye yaklaşmaktadır. Vali Bey, yemeğe gitmesi gerektiğini söyler ayrılmak üzere harekete geçer. Vali Bey’i yemeğe davet eden ise Malatya’mızın en meşhur imamı, Celal Tilgen’dir. Bunun üzerine, kendisi de bir “yeme-içme gurmesi” olan Ali Cengiz “Sayın valim” der, “hocalar kimseye yemek ısmarlamaz, ama!. Bu nasıl oldu?” itirazını yapar.

 

Vali Bey’in “final” cevabı şudur:

 

“O bir sponsor bulmuştur”

 

***

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

Bülent Korkmaz yazıları