SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Benim Hikayeme Gelince.."

0
Güncellendi - 2017-02-13 01:20:10
A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Turgut Özal Tıp Merkezi (TÖTM) Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir, geçtiğimiz günlerde Avni Kığılı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi’nde düzenlenen Kariyer Günleri programına katılarak, öğrencilere konuştu, yaşama dair deneyim ve fikirlerini paylaştı, geleceğe yönelik önerilerde bulundu.

Prof. Dr. Ramazan Özdemir öğrencilere yaptığı konuşmada, “ihtiyacınız olan tek şey; önce, Allah’ın sizin çalışmalarınızı ve gayretinizi boşa çıkarmayacağına olan inancınızı tahkim edip, çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır. Siz inanın ve çalışın. Gerisi gelecektir” dedi.

Özdemir, “Üniversite sınavına girmeden önce, beni binbir zorlukla okutmaya çalışan anne-babamın omuzlarındaki ağır yükü azaltmak için, kısa yoldan hayata atılma fırsatı veren astsubaylık sınavına girdim. Sınavı kazandım, ama sağlık taraması sırasında renk körü olduğum ortaya çıktı. Astsubaylık hayalim bir anda sona erdi. Malatya’ya dönünce üzüntümden bir ay evden çıkamadım. Yemekten-içmekten kesildim. Ama kaderin dokunuşu vardır ya hani…Allah bir kapıyı kapattı, çok daha güzel birçok kapı açtı. Astsubay olsaydım, bugün emekli olarak evde oturacaktım. Bu yüzden Allah’a şükretmeyi bir an olsun ihmal etmem” diye konuştu.

Kariyer Günleri’nde konuştu

Avni Kığılı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencisi Zeynep Banu Keskin’in sunumu ile okulun konferans salonunda başlayan programa, okul yöneticileri, öğretmenler ve kalabalık bir öğrenci kitlesi katıldı.

Okul Müdürü Rauf Şara: Malatya’ya değer katan insanları ağırlamaktan mutluyuz

Programın açış konuşmasını yapan Okul Müdürü Rauf Şara, Avni Kığılı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerine verdikleri değerin yanı sıra öğrencilerin sosyalleşme ve geleceğe hazırlanma süreçlerini de önemsediklerini belirterek, bu çalışmalar kapsamında Malatya’ya anlam ve değer katan nitelikli isimleri öğrencilerle buluşturduklarını söyledi.

Okul Müdürü Rauf Şara “İnönü Üniversitesi Kardiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir de hem tıp öğrencisi yetiştirmekle, hem de gerçekleştirdiği operasyonlarla insanlarımıza şifa sağlanmasına vesile olması ile Malatya’ya ve çevre illerimizin insanına, vurgu yapılması gereken büyük faydalar sağlamaktadır. Prof. Özdemir gibi Malatya’nın bir değerini okulumuzda ağırlamaktan ve öğrencilerimizle buluşturmaktan son derece mutluyuz. Davetimize icabet ederek programımıza katıldığı için kendisine okulumuz adına teşekkürlerimi sunuyorum” dedi

Bu konuşmadan sonra kürsüye gelen İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ramazan Özdemir, çocukları ve gençleri çok sevdiğini, bu sevginin sonucu olarak genç kuşaklara her zaman değer verdiğini belirterek, “Çünkü bizi geleceğe taşıyacak olan siz gençlersiniz. Bizden bayrağı devralarak insanlık alemine daha iyi hizmet üretecek olan sizlersiniz. Bu nedenle sizinle birlikte olmaktan çok mutluyum. Gençlik enerji ve dinamizm demektir. Bakışlarınız, duruşunuz bana enerji veriyor, daha dinamik bir çalışma heyecanı veriyor. Beni sizin gibi pırıl pırıl gençlerle buluşturduğu için okul müdürünüz Rauf Şara’ya, öğretmenlerinize, ayrıca burada bulunduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum” diye konuştu.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Turgut Özal Tıp Merkezi’ni anlattı

Öğrencilere bu hitabından sonra, İnönü Üniversites Tıp Fakültesi’ne yönelik tanıtıcı bir sunum yapan ve Turgut Özal Tıp Merkezi’nde kardiyoloji alanında gerçekleştirilen operasyonlar ve tıp teknolojisi hakkında bilgi veren Prof. Dr. Ramazan Özdemir, “Malatya özellikli bir şehir olduğu kadar yetiştirdiği insanlar ile de Türkiye’ye en üst düzeyde hizmet veren bir şehirdir. 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Malatya’nın yetiştirdiği devlet ve siyaset adamlarıdır. Merhum Turgut Özal’ın doğduğu şehir için bizzat üzerinde durarak projelendirdiği Turgut Özal Tıp Merkezi de bu büyük hizmetlerden sadece biridir” dedi.

Turgut Özal Tıp Merkezi’nin Türkiye’deki hastane ve tıp merkezlerinden birçok yönüyle farklılaşarak sadece Malatya, çevre iller ve Türkiye’ye değil aynı zamanda yurtdışından gelen yabancı hastalara da kaliteli sağlık hizmeti sunduğunu vurgulayan Özdemir, “Gerçekten de bu hastane çok büyük ve özellikli bir proje. Finansmanının bir bölümü Dünya Bankası tarafından sağlandı. Çok sağlam bir bina, akıllı teknoloji ile yapılmış. Yapıldığı dönemde 100 milyon doların üzerinde para harcandı” dedi.

İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin eğitim, araştırma ve yayın alanında Türkiye’nin önde gelen fakültelerinden biri olduğunu belirten Özdemir, “Fakültemiz URAP 2015-2016’da ‘Tıp Fakültesi Olan Üniversiteler Genel Sıralamasında 72 üniversite arasında 26. sırasında yer almaktadır” bilgisini verdi.

Bir dönem İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanlığı görevinde bulunduğunu belirten Prof. Dr. Ramazan Özdemir, “O dönemde kısa adı TUS olan tıpta uzmanlık sınavında, Türkiye birincisi çıkardık. Sınav öncesinde motivasyon amacıyla TUS birinciliğini kazanacak öğrencimize bir otomobil hediye etmeyi vaad etmiştik. Bu vaadimizi gerçekleştirdik. TUS birinciliği kazanmamız fakültemizin marka değerini yükselten bir etken oldu, daha nitelikli öğrenciler fakültemizi tercih etmeye başladı. Ayrıca yine ilk defa 14 Mart Tıp Bayramı’nda tıp öğrencileri için beyaz önlük giyme töreni ve yürüyüşü gerçekleştirdik” şeklinde konuştu.

Tıp Fakültesi Dekanlığı döneminde fakültenin amfi bloklarının açılışı için o tarihte Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’ı davet ettiklerini söyleyen Özdemir “O dönem başbakan olan Sayın Cumhurbaşkanımız geldi ve açılışımızı onurlandırdı. Tıp fakültesi gerçekten çok iyi düzeyde fiziki altyapıya, teknolojik donanıma ve kaliteli bir eğitim kadrosuna sahiptir. İnşallah sizi de orada öğrenci olarak görürüz. Buna çok sevinirim” dedi.

Turgut Özal Tıp Merkezi’nde yapılan ve kardiyoloji dünyasının inovativ uygulamaları olarak dünya çapında ses getiren çalışmalar hakkında da bilgi veren Özdemir, “TAVİ yöntemiyle, cerrahi operasyon yapmadan, kasıktan girerek, anjiyo yapar gibi kalp kapakçığı değiştiriyoruz. Türkiye’de TAVİ’yi en çok ve en iyi uygulayan hastaneyiz. Bir hastaya aynı dönemde, Prof. Dr. Sezai Yılmaz ve ekibi karaciğer nakli yaptıktan sonra, ben ve ekibim de kalp kapakçığı taktık. Bu çok zor uygulamalar Turgut Özal Tıp Merkezi’nde artık rutine dönüştü. Sosyete anjiyosu olarak adlandırılan anjiyo uygulaması da bizi öne çıkaran bir uygulama. Bilekten yapıldığı ve kasıktan yapılan anjiyoda hastanın yaşadığı sıkıntılar olmadığı için, yani yüksek konfor sağlayan bir yöntem olduğu için sosyete anjiyosu olarak adlandırıldı. Bilekten girerek anjiyo yapıyoruz. Çok kısa süre ve konfor var bu uygulamada. Hastanın kasığından girmiyoruz. Hastanın kasığına kum koymuyoruz, yarım saat sonra çıkıp işinin başına ya da evine dönebiliyor. Mesela İstanbul’dan sabah uçağı ile Malatya’ya gelen bir hastamız, akşam uçağı ile yeniden İstanbul’a dönebiliyor” şeklindeki sözleriyle, üniversite sınavında tıp fakültesini tercih edecek öğrencilere aydınlatıcı bilgiler sundu.

Prof. Dr. Ramazan Özdemir daha sonra kişisel öyküsüne dair konuştu. Özdemir’in, kendi dilinden aktardığı yaşam öyküsünden öne çıkanlar şöyle:

"Benim hikayeme gelince:

Liseyi okuduğumuz yıllarda, Türkiye genelinde olduğu gibi Malatya’da da eğitim hayatı son derece sıkıntılı ve sorunluydu. Toplumsal hareketlerin şiddete bulaştırılması sonucu doğan anarşi ortamında kurtarılmış bölgeler, kurtarılmış okullar vardı. Kurtarılmış demek, bir siyasi grubun ele geçirdiği ve bir başka siyasi düşünceye sahip kimsenin giremediği anlamına geliyor o dönem. Örneğin Gazi Lisesi bir grubun elindeydi, başka bir dünya görüşüne sahip öğrenci orda okuyamazdı. Yine benim okuduğum ve mezun olduğum Fatih Lisesi bir başka grubun elindeydi. Burada da farklı bir fikre sahip öğrenci okuyamazdı.

‘Dört bir yanımızı kuşatan fakirlik gelecek için hayal kurmamızı bile engelliyordu’

Lisede okurken gelecek tasarımım içinde tıp okumak var mıydı? diye sorarsanız, açık ve dürüst olmak lazım, böyle bir düşüncem yoktu, çünkü içinde bulunduğumuz ekonomik ve sosyal şartlar bize böyle bir hayal kurma hakkı bile vermiyordu. Çünkü yoksulluk sarsıcı bir şekilde her tarafımızı kuşatmıştı. Hiç düşünmedim, çünkü düşünsen gülersin.O dönemler, bizim yaşadığımız o mahalleler varoş mahalleler, daha doğrusu gariban mahalleler olduğu için, kızlar en fazla liseyi bitirirdi, sonrası yoktu, okutulmazlardı. Erkekler de eğer devam edebilirse polislik, astsubaylık sınavına girerlerdi. En iyi ihtimalle de öğretmenlik okurlardı. Bu nedenle ben de astsubay olmayı düşünüyordum liseden sonra. Astsubaylık düşünmemizin nedeni, kısa yoldan hayata atılarak, bin bir emek, zahmet ve yoksulluk mücadelesiyle bizi okutan ailemize az da olsa ekonomik katkıda bulunmaktı. Çünkü o dönemde, 8 aylık bir askeri eğitimden sonra, astsubay olarak hemen maaşa bağlanma şansımız vardı.

İşte ben de birçok arkadaşımla birlikte astsubaylık sınavlarına girdim. Benimle birlikte Ankara’da astsubaylık sınavına giren birçok arkadaşım şimdi emekli oldu.

‘Kaderin dokunuşu…Allah’ın takdiri…’

Aklınıza gelen sorunun cevabını vereyim. Nasıl oldu da, astsubaylık sınavına girmişken, şimdi bir kardiyolog olarak karşınızdayım. Burası İmam – Hatip Lisesi. Bu nedenle siz çok daha iyi bilirsiniz. Kader diye bir gerçek var. Hani, hiç beklemediğiniz anda bir dokunuş olur, bir şey değişir, her şey değişir sizin için. Yine İmam-Hatip Lisesi öğrencileri olarak çok iyi bilirsiniz ki, zihin dünyamıza şekil veren kültürümüzde bir kaide vardır, ‘İnsan için hayır gibi görünende şer, şer gibi görünende bir hayır vardır’. Bazen nefsimize ağır gelen işlerin sonunda Allah’ın takdiri ile çok güzel ve bizim için hayırlara vesile olan sonuçlara ulaşırız.

Benim hikayemde de aynen böyle bir dokunuş var. Kaderin dokunuşu. Hani ‘Kelebek etkisi’ diye bir kavram var ya aynen öyle.

Astsubaylık sınavları için bir grup Malatyalı arkadaşla birlikte Ankara’ya geldik. Sınavlara girdik, ben ve 2 arkadaşım yani beraber gittiğimiz arkadaş grubundan toplam 3 kişi sınavı kazanmış olduk.

Sınavların sona ermesi astsubaylık mesleğine adım atmamızı garantilemiyordu. Bir de sağlık kontrolü vardı. Sınavı kazandığımızın belli olduğu günün akşamı otele döndük. Ankara’nın kenar semtlerinde olmasına karşın, öğrenci bütçesinin zar-zor karşılayabileceği bir oteldi. Akşam otelde televizyonda haberleri izlerken, üniversite kontenjanlarının arttırıldığını öğrendim. O anda bende ‘Acaba hukuk fakültesi olabilir mi?’ diye bir düşünce doğmaya başladı. Ama bir yandan da zar-zor denkleştirilen bir parayla astsubaylık sınavına gelmişim Ankara’ya. Şimdi o para boşa mı gidecekti? Anne-babamızın omuzlarındaki ağır yükü bir an önce hafifletme arzusu, çevre baskısı, parasızlık, yoksullum. Bütün bunlar bizim hayal kurmamızı bile engelliyordu.

Bu düşüncelerle, kazandığımız astsubaylık sınavından sonra sağlık kontrolüne girdik. Benim sağlık taramam sırasında, kulak, burun boğaz, genel vücut sağlığı. Bunların hiçbirinde sorun çıkmadı. Sıra göz kontrolüne geldi. Göz doktoru, önüme bir kağıt uzattı, ‘Kağıdın üzerindeki kaç?’ diye sordu, ama ben hiç bir şey görmüyordum. Oysa kağıdın üzerinde fosforlu yazılar, rakamlar varmış. O anda,  acı bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalmıştım. Doktor dedi ki, ‘Oğlum sen astsubay olamazsın. Sende renk körlüğü var’ dedi. Tamam, o anda ‘dünya başıma yıkıldı’ diye hissetmedim ama ailemin benden beklentileri aklıma gelince tabii büyük üzüntü duydum doktorun ‘Sen astsubay olamazsın’ sözlerini duyunca.

O kadar büyük bir üzüntü süreci yaşadım ki, Malatya’ya dönünce bir ay boyunca evden çıkamadım. Rahmetlik sevgili annem sonraları bana hatırlatırdı arada bir: ‘Ankara’dan döndükten sonra uzun sure evden çıkmadın, yemedin, içmedin. Senin bu halin bizi de çok üzdü’ derdi.

‘İyi ki astsubaylıktan elemişler’

Sevgili öğrenciler; bugün için belki anlaşılması zor üzüntü derinliğinin o dönem için çok anlaşılır bir açıklaması vardı bizim için. Çünkü, sağımız-solumuz yoksullukla kuşatılmıştı. Ekonomik, parasal yoksunluktu dört bir tarafımız. Size destek olacak, size yol açacak, eliniz ekmek tutuncaya kadar size omuz verecek kimse yoktu. Bu nedenle tek umudum olan astsubaylık mesleğine giremeyince ciddi bir psikolojik sancı yaşanması kaçınılmazdı. Fukarasın, fakirsin, alternatifin yok.

(Salondan bir öğrenci ‘İyi ki elemişler…Kaderin üzerinde bir kader vardır’)

Evet, Allah’ın takdiri işte. Geriye dönüp baktığımda sizin de dediğiniz gibi, ‘İyi ki elemişler” diyorum. Yoksa bugün emekli bir astsubay olacaktım.

Ama hayat devam ediyordu ve toparlanıp üniversite sınavı için yeniden başlamak zorundaydım. Çünkü başka seçeneğim yoktu. Mesela babam ticaretle uğraşsaydı, muhtemelen babamın yanında ticarete başlardım. Ama böyle bir alternatif de yoktu. Ben Pütürgeliyim, bizim Pütürgeliler ya köyde kalırdı ya da İstanbul’a gidip hayat mücadelesine girişirdi. Ben İstanbul’a da gidemedim. Yani şunu söylemek istiyorum: Kimi zamanlarda seçeneksizlik, alternatifsizlik sizin için büyük fırsatların doğuşuna da zemin hazırlayabilir. Yani benim artık üniversiteyi kazanmaktan başka çarem yoktu. Ayakkabı boyacılığından, sokak aralarında simit satmaktan gelmişim. Annem babam Türkçe bile bilmiyor, elde yok avuçta yok…İşte böyle bir çaresizlik ortamında ihtiyacınız olan tek şey, önce Allah’ın sizin yapacağınız çalışmaları boşa çıkarmayacağına olan inancınızı tahkim edip, çalışmaktır, çalışmaktır, çalışmaktır.

‘Alın teri dökmeden başarı gelmez’

Ben de inandım ve çalıştım. Size de burda bugün söyleyeceğim şey, çabalarınızın sonucunu mutlaka göreceğinize olan inancınızı sağlam tutmak, çalışmak, gayret etmek ve alınteri dökmektir.

Alın teri dökmeden başarı gelmez. Gelse bile kalıcı olmaz. Bakın Allah’ın takdirine: Renk körlüğü nedeniyle astsubay olamıyorum. Ama kader öyle bir dokunuşda bulunuyor ki şaşırmak elde değildir. O dönemde bugünkü gibi, üniversiteye hazırlık için kitap yok, dergi yok, dersane yok. Malatya’nın tek bir dershanesi vardı. Ama bizim paramız yoktu dershane için. Mahmut Tezcan’ın hazırladığı efsane bir üniversite hazırlık dergisi vardı. Siz bilmezsiniz, ama benim yaşıtlarım bilir; portakal kabuğu renkli Aşama Dergisi. Peki Aşama dergisini alabiliyor muyduk? Nerdee…Aşama dergisinin ancak 7. ya da 8. kullanıcısından sonra, lime lime olmuş nüshaları ile üniversiteye hazırlandım ve tıp fakültesini kazandım Allah’a şükürler olsun.

‘İnanç ve azmin elinde bir şey kurtulmaz’

Şükür çok önemlidir. Çünkü geldiğiniz yeri unutmamanız şükür bilincinize bağlıdır. Şükrediyorum, çünkü  Allah bir kapıyı kapattı ama çok daha güzel birçok kapı açıldı benim için.  Üstelik herhangi bir doktor olarak da kalmadık, kardiyolojinin en üst düzey ulusal örgütlenmesinin başında bulundum, başında bulunmaya devam ediyorum.

Sevgili öğrenciler; bakın sizin için şunu vurgulamalıyım: Efendim işte ‘o fen liseli, o Galatasaray Liseli…Ben onlarla yarışıp nasıl kazanacağım?’ demeyeceksiniz. Benim okuduğum yıllarda Fatih Lisesi bir kenar mahalle lisesiydi ve Malatya’nın önde gelen liselerinin çok gerisindeydi. Ama çalıştık ve kazandık. Fakülteden sonra 4 defa TUS'u (Tıpta Uzmanlık Sınavı) çok rahat kazandım. Kadın-doğum alanı en zor olandır TUS’da. Çünkü parası çok iyidir. Kadın-doğum alanında TUS’da Türkiye derecesi yaptım. Ama benim Allah’a şükür parayla-pulla işim olmadığı için kardiyolojide karar kıldım. Bunları, kendimi övmek için anlatmadığımı anladığınıza inanıyorum. Bunları, inanç ve azmin elinde hiçbir şeyin kurtulmayacağını anlamanız için ifade ediyorum.

‘Şükürler olsun paraya bulaşmadık’

Paraya da bulaşmadık, şükürler olsun. Çünkü paraya bulaşmak mesleğinizi yozlaştırabilir. Toplumun, ailenizin sizin için verdiği emeğin, topluma hizmet olarak dönmesini engelleyebilir. Paradan çok daha değerli ve önemli şeyler var. İyileşmesine vesile olduğumuz bir yaşlı amcanın, bir  ninenin ‘Allah senden razı olsun. Allah seni çocuklarına bağışlasın’ şeklindeki duası benim için dünya dolusu servetle kıyaslanamayacak düzeyde büyük bir servettir. Şükürler olsun ki, bugüne kadar hiç beddua almadım. Hep dua aldım. Bundan daha büyük mutluluk olabilir mi? Hangi parayla ölçülebilir, hangi parayla satın alınabilir bu mutluluk? Bu nedenle özel sektörden gelen parasal açıdan çok önemli teklifleri hep reddettim ve devlete, yani kamuya ait hastanelerde insanımıza hizmet etmenin mücadelesi içinde oldum. Devletin üniversitesinde de geleceğin hekimlerini yetiştirmenin çabası içinde oldum. Umarım yakın gelecekte sizi de fakültemizin sıralarında görürüz."

Kelime-i Tevhid yazılı tablo hediye edildi

Prof. Dr. Ramazan Özdemir’in konuşmasının sonunda, Avni Kığılı Kız Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri tarafından hazırlanan ve üzerinde Hüsn-ü hat ile Kelime-i Tevhid (La İlahe İllallah, Muhammedün Resulullah) yazılı bir tablo hediye edildi.

Programın ardından öğretmen odasında Prof. Dr. Ramazan Özdemir ve beraberindekilere aşure ikramı yapıldı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız