SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Benim Milletim Şereflidir"

0
Güncellendi - 2015-12-27 18:57:42
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gençlere nasıl bir Türkiye devraldıklarını anlatmak zorunda olduklarını belirterek, “Benim milletim bir paket makarnaya, bir çuval kömürü, bir kilo pirince oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur, şereflidir” dedi. 

Partisinin Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılında Türkiye’de çalışan sayısının 21 milyon olduğunu ifade etti. Şuanda Türkiye’de çalışan sayısının TÜİK’in son verilerine göre 26 milyon kişi olduğunu sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, çalışan sayısında 5 milyon artışın yaşandığını kaydetti.

“TÜRKLÜĞÜN İSTİSMARINI YAPANLAR İSE BOL BOL SIFIR İLAVE ETTİLER”

“Artık Ben Türküm derken şimdi onurla söylüyoruz. Türklüğün istismarını yapanlar ise bol bol sıfır ilave ettiler” diyen Başbakan Erdoğan, “Akşam yattık bir başka, sabah kalktık bir başka. Bizden önce bu ülkede onlar iktidar değiller miydi ve ekonomiyi çökertenler bunlar değil miydi. Enflasyonda devletin borçlanma faizlerinde yüzde 63’le biz devraldık ama şimdi bakın tek hanelideyiz. Nerelere düştü. Bunu konuşmakta bile hala utanmıyorlar. Fakat halkımız bütün gerçekleri biliyor ve bu bir farktır, seçim ekonomisini AK Parti iktidarı yapmaz diyorlar. Çünkü seçim ekonomisi başka bir şeydir. Ama şimdi bizim sosyal devlet anlayışıyla yaptıklarımızı da bunlar seçim ekonomisi diye vatandaşa anlatıyorlar. Bu ne tür bir anlayıştır. Ya biz bunu bugün yapmıyoruz ki… Biz ne diyoruz Türkiye Cumhuriyeti, demokratik, sosyal, laik bir hukuk devleti diyoruz. Özellikleri var. Ama sosyal devlet anlayışı bizden önce gelenler getirdiler mi, getirmediler. Ama biz getiriyoruz. Bizim hükümet olarak kurumlarımız aracılığıyla ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza sağladığımız yardımı sosyal bir devlet olmanın gereğidir” şeklinde konuştu.

“BENİM MİLLETİM OYUNU BİR PAKET MAKARNAYA SATMAYACAK KADAR ŞEREFLİDİR”

Başbakan Erdoğan, “Artan nüfusuna rağmen bir yandan işsizlik oranını sabit tutarken, aynı zamanda nüfusa yeni katılanlara da iş imkanı sağladık. 5 milyon kişiye yeni iş üretirken, 11 yıl içerisinde 20 milyar tutarında doğrudan sosyal yardım gerçekleştirdik. Bu desteği verdik. Sosyal yatırımlarımızı da bu dahil ettiğinizde 11 yılda 110 milyar liralık sosyal harcama yaptık. Ne yaptınız Sayın Başbakan ‘kimsesizleri bulduk.’ Ellerinden tuttuk, yaşlıları bulduk. Ellerinde tuttuk, hastaları, engelli kardeşlerimizi bulduk ellerinden tuttuk. Gazilerimize, şehit ailelerimize, çoğu askerde olanlar, dul kalan hanım kardeşlerimize, çocuğunu okula gönderemeyecek kadar yoksul ailelere, sağlıkta desteği, ihtiyacı olan kardeşlerimize el uzattık. Onların derdiğini paylaştık. Onların tebessüm edebilmesi için devletin tüm imkanlarını seferber ettik. Şimdi başta muhalefet olmak üzere bazıları çıkıyor benim vatandaşımı, benim milletimi ‘makarnacı, kömürcü’ gibi ‘göbeğini kaşıyan adam’ gibi sıfatlarla tahkir etmeye, aşağılamaya çalışıyor. Benim engelli kardeşimin devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Benim gazi kardeşimin, şehit annesinin, şehit babasının, şehit çocuğu kardeşimin devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Yoksulun, kimsesizin, garibin devletten aldığı her kuruş anasının ak sütü gibi helaldir. Ayrıca benim milletim bir paket makarnaya, bir çuval kömürü, bir kilo pirince oyunu satmayacak kadar onurludur, gururludur, şereflidir” diye konuştu.

“ZAHİDE NİNE, ÇAPULCULARA AĞZININ PAYINI VERDİ”

Sosyal devletin kime ne veriyorsa onun hakkı olduğu için verdiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, kim devletten ne alıyorsa hakkı olduğu için aldığını dile getirdi. Başbakan Erdoğan, “Bunlar bir yoksulun hanesine, bir yoksulun sofrasına oturup o yoksul hanenin gönül dünyasını paylaşmayı bilmezler. Bunlar bir yoksul çocuğun o küçücük soğuktan titreyen elini tutmanın ne büyük bir gönül sıcaklığı olduğunu bilmezler. Hiç kimse kusura bakmasın; ‘ben burada eli öpülesi Zahide nineyi’ tekrar hatırlatacağım. İstanbul’da o huzuru bozan, o yakıp yıkan eylemcilerin, çapulcuların arasına giren Zahide nineyi susturmak için kameraların önünde para teklif ettiler. Zahide nine de onlara gerekeni söyledi. Ağızlarının payını verdi. ‘Benim sizin bu paralarınıza ihtiyacım yok. Ben bu devletin memuruyum, emeklisiyim. Bana bu devlet gereken maaşımı veriyor. Hadi oradan’ dedi, gereken cevabı verdi. İşte onurlu olan Zahide nine, bunu yaptı. Bunu yapar. Kime dersi verdi, onuru olmayanlara gereken dersi verdi. İşte bunlar kendileri neyse bizi de öyle zannediyorlar. Milleti de öyle zannediyorlar. Kendileri belli rantlar karşılığında kuklalık yapıyor, bizi de, milleti de öyle zannediyorlar. Bunların hayatlarında, tarihlerinde hiçbir zaman dayanışma olmadı. Paylaşma olmadı. İstanbul’un, Ankara’nın o zengin semtlerinde çıkıp Anadolu’nun, Tarakya’nın nabzını tutmak bunların siyasetinde kendisine hiçbir zaman yer bulmadı” dedi.

“GENÇLERE NASIL BİR TÜRKİYE DEVRALDIĞIMIZI ANLATMAMAZ GEREKİYOR”

Bugüne kadar olduğunu gibi bundan sonrada asla seçim ekonomisine tenezzül etmeyeceklerini, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da devletin sosyal vasfını güçlendirmeye devam edeceklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, yatırımlar ve hizmetler konusunda da kendilerinin farkının ortada olduğunu vurguladı. Kendilerinin seçim yaklaşınca temel atanlardan, sandık kapanınca o temeli unutanlardan olmadıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Seçim yaklaşınca proje açıklayıp, seçim bitince projeyi unutanlardan, inkar edenlerden değiliz. Biz aynen başladığımız gibi devam ediyoruz. Durmak yok, yola devam. Seçim kampanyalarındaki yasaklara kadar biz temel de atarız, açılışlarımızı da yaparız. Niye, çünkü bizim programımız altı aylık işte seçim başladı, kampanyalar başlasın… Dur, yok olur mu. O bizim için kayıp zamandır. Biz o bütün kayıp zamanları verimliliğe çevirdik. Bizden öncekilerin zaten seçim sürelerinde böyle bir derdi yoktu ki. Ne temel atmak, ne açılış… Yok böyle bir şey. Bunların derdi yok, aşkı yok. Hizmet başka bir şey, ideoloji başka bir şey Biz hizmet iktidarıyız. Ama diğerleri maalesef ideolojinin o deli gömleği içerisinde hayat sürüyorlar. Biz bir proje açıkladığımız da o projenin biz peşine düşeriz. O proje somut hale gelinceye, yatırıma hizmete dönüşünceye kadar peşinden ayrılmayız. 2014 Mart seçimlerinde bizi en önce eserlerimiz anlatacak. Hizmetlerimiz anlatacak, yatırımlarımız anlatacak. Eserimiz orada duruyor diye eserimiz kendini anlatıyor diye biz rehavet içerisinde olmayacağız. Buna rağmen bizde anlatacağız. Biz 11 yıldır iktidarda olan bir partiyiz. Millet bize emaneti devrettiğinde 7 yaşında olanlar bugün 18 yaşına ulaştılar ve bunlar bu seçimde oy kullanacaklar. 2002 yılında çevresini, ülkesini, dünyayı henüz tanımamış olanlar bugün büyüdüler. Ülkenin meseleleriyle, dünya sorunlarıyla ilgilenir hale geldiler. Gençler üzerinde özellikle duracağız. Gençlere nasıl bir Türkiye devraldığımızı, bizim dönemimize kadar Türkiye’nin hangi sorunlarla uğraştığını, 11 yılda Türkiye’nin nasıl değiştiğini ve değişmeye devam ettiğini çok vurgulu bir şekilde anlatmamız gerekiyor.”

“GENÇLERE BUNLARI ANLATMAK ZORUNDAYIZ”

Kendisinin de 1960 öncesi siyasi ortama doğru dürüst bilmediklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, ama bir kısmının 12 Eylül öncesi siyasi ortamı gördüklerini ve yaşadıklarını ifade etti. Bir kısım insanın 28 Şubat ortamını gördüğünü ve yaşadığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Ama bugün 25 yaşın altında olan gençlerin ne 27 Mayıs dönemini, ne 12 Eylül dönemini ne de 28 şubat dönemini yaşamadılar, bilmiyorlar. Bugünün gençleri Türkiye tarihinde yaşanmış çok açı olaylara, işkencelere, faili meçhullere, yasaklara, kısıtlamalara hamdolsun şahit olmadılar. Bu ülke inşallah bundan sonra bu açılara şahit olmayacak. Bugün dünden çok iyi bir yerdeyiz. İnşallah yarın bugünden de daha iyi olacak. Ancak gençlere nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi çok iyi anlatmak zorundayız. 27 Mayıs öncesinde gençlerin nasıl sokağa döküldüğünü, gençlerin nasıl kullanıldığını, ardından da nasıl paçavra gibi bir kenara atıldıklarını anlatmak durumundayız. 12 Eylül öncesinde gençlerin nasıl birbirine düşürüldüğünü, nasıl birbirlerine kıydıklarını, 12 Eylül’ün ardından da nasıl idam edildiklerini onlara hatırlatmak zorundayız. Bir elin, kirli bir elin gençler üzerinden Türkiye’yi nasıl karıştığını, Türkiye’ye gençler üzerinden ne ağır bedeller ödettiğini bugünün gençlerine aktarmak zorundayız. Bakın merhum Adnan Menderes Ankara’da elektriği yaygınlaştırıyor, Ankara’yı ışıklandırıyor, aynı gece Merhum Menderes merhum Celal Bayar’la birlikte Çankaya’da sabaha kadar oturup Ankara’nın o ışıklandırılmış halini seyrediyorlar. Şuanda Televizyon çağının, bilgisayarların içinde doğmuş bir çocuğa, bir gence merhum Menderes’in bu heyecanını tarih etmek çok zordur. Sadece merhum Menderes’in değil bizim heyecanla yaptığımız sessiz devrimleri dahi gençlere anlatmak zordur. 2003’den buyana sırasının üzerinde kitaplarını bulan gençlere o eski kitap kuyruklarını anlatmak zordur. İnanıyorum o gençler hep böyleydi, o sıraların üzerinde hep kitap vardı zannediyorlar. Ama kitaplar yoktu yavrum… Biz o kitapları alabilmek için kırtasiyelerin kapısında çok sıra bekledik. Onları bulamazdık. Kitapların bir tanesini, iki tanesini bulabilirsen diğerlerini bulamazdın. Ama şimdi birinci hamurdan kitaplar sıranızın üzerinde sizleri bekliyor. Biz bırakın kitabı bulmayı üst sınıflardaki ağabeylerimizden teksir notlarını bile satın alamazdık. Çünkü onlar teksir notu biliyor musun yavrum, onlar saman kağıdından yapılmış sapsarı teksir makinesinde mürekkepleri dağılmış zor okursun, onların satıldığı kağıtlardı. Biz onları bile ağabeylerimizden zor satın alırdık. Biz böyle okuduk. Ama bakın sizlere bakın bunları yaşatmadık, yaşatmıyoruz. Şimdi de ne diyoruz, artık akıllı tahtalara geçiyoruz ve tablet bilgisayarlara geçiyoruz. Sizleri artık bunları taşımaktan da kurtarmak, sadece o tablet bilgisayarla okulunu git, okulundan dön. Bunun hazırlığı içerisindeyiz” şeklinde konuştu.

Başbakan Erdoğan, “İsteyen her öğrencinin burs yada kredi aldığı, hem de 280 lira. Bunun yanında Kredi Yurtlar Kurumu’nda kalıyorsa bir de beslenme yardımı 200 lira da o. Ne yaptı, toplam 480 lira. 480 lirayı ey genç kardeşim bu iktidar veriyor. 11 yıl önce gençler ne alıyordu biliyor musunuz; ey genç kardeşim ’45 liracık’ alıyordu. Bak 45 liradan 480 liraya. İşte sosyal devlet bu ey Kılıçdaroğlu, bunu da öğren. Biz zor olana talibiz, zor olanı yaptık ve yapıyoruz. Türkiye’nin nerelerden geldiğini hangi badireleri atlatarak, hangi acıları yaşayarak bugünlere ulaştığını gençlerimize anlatacak, onların da aynı hataya düşmelerini engelleyeceğiz. Sokağa çıkın yaşı 20’nin altında olan gençlere şu soruyu sorun; ‘koalisyon’ nedir. İnanın yaptırdığım kamuoyu araştırmalarında görüyorum ki ‘koalisyonu’ bilenlerin sayısı yok denecek derecede az. Seçim ekonomisi nedir diye sorun, karşılıksız para basmak nedir diye sorun hatta enflasyon nedir diye sorun, çoğunun bunlarla ilgili pratik bilgisinin olmadığına şahit olacaksınız. İnşallah gençlerimiz bunlara şahit olmasınlar ama Türkiye’de bir dönem bunların yaşandığını hem de çok ağır yaşandığını çağır ağır bedellerin ödendiğini bilsinler, bunları öğrensinler. Yüzde 110… Böyle bir enflasyon olur mu ya… Bunları yaşadı bu ülke. Yaşadı. İşte biz geldiğimiz de bile yüzde 30’du enflasyon. Artık bunlar ortadan kalktı. Artık tek hanelideyiz. Eğer dün unutulursa bugün aynı şeyler tekrar yaşanır. Yarın aynı şeyler tekrar yaşanır. Dünden ibret alacak, gençlerimize dünün ibretlik olaylarını anlatacak, yarınların farklı olmasını sağlayacağız” diye konuştu.

“‘SİZ HİÇ 120 KİŞİLİK SINIFLARDA OKUDUNUZ MU YAVRUM…’”

“Ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek bizim siyaset tarzımız hiçbir zaman olmadı” diyen Başbakan Erdoğan, enkaz edebiyatı yapmanın hiçbir zaman kendilerinin siyaset tarzı olmadığının altını çizdi. Dünün Türkiye’sinde yaşanan olumsuzların tekrar yaşanmamasını dileyen Başbakan Erdoğan, “Yarın yaşanmasın diye hatırlattık ve hatırlatıyoruz. Bugün dünden daha iyiyiz. Ama bunu asla yeterli görmüyoruz. Çünkü yarının bugünden iyi olması için hiç durmadan duraksamadan çalışıyoruz. 11 yıl boyunca yaptıklarımızı haşa millete bir ulufe olsun diye değil. Bunlar milletin hakkı olduğu için yaptık. Biz milletin hizmetkarıyız. Biz bu millete efendi olmaya gelmediğimizi söyledik. Hizmetkar olmak için geldik. Bir hizmetkarın vazifesi hizmet üretmektir. Biz 11 yıl boyunca vazifemizi yerine getirmeye çalıştık. Görevimizi yapmaya çalıştık. Sorumluluğumuzu gereği ne ise onu yaptık, onu yapıyoruz. Bizim yaptığımız emanetin hakkını vermektir. Eğer okul yapıyorsak, derslik yapıyorsak bu ülkenin çocuklarının en iyi etiğimi almaları için çalışıyorsak bunu vazifemiz olduğu için yapıyoruz. Eğer bugün 400 bine varan derslik inşa ettiysek, milletimizin buna ihtiyacı olduğu için yaptık. Yeterli mi, buda yeterli değil. Niye çünkü biz 120 kişilik sınıflarda okumak istemiyoruz. Buradan ben yavrularıma ve gençlerimize seslenmek istiyorum; ‘siz hiç 120 kişilik sınıflarda okudunuz mu yavrum…’ ama biz okuduk. 70 kişilik sınıflarda okudunuz mu ama biz okuduk. Ama biz sizin okumanızı istemiyoruz. Onun için biz hedef koyduk. Dedik ki bu sınıflar 30’a inecek. Şuanda Anadolu’nun birçok yerinde bırakın 30’u 16 kişilik sınıflar, 20 kişilik sınıflarda var. Bazı yerlerde kısmi olarak bunun üstünde olanlarda var yok değil. Ama onları da halledeceğiz. Onlarda bitecek. Eğer yol yapıyorsak, konut yapıyorsak, barajlar yapıyorsak, köprüler, hastaneler inşa ediyorsak bunu görevimiz olduğu için yapıyoruz. Biz göreve geldiğimiz zaman Cumhuriyet tarihi boyunca 6 bin 100 kilometrelik bölünmüş yol vardı. Bu da iki gidiş, iki geliş. Şimdi bu uzunluk bizim ilavemizle hamd olsun 17 bin kilometreye ulaşıyor. Bunların içerisin de şimdi 3 gidiş, 3 gelişte var. İşte bu hafta Adıyaman’daydım. Gerçi o biraz geçikti. Şanlıurfa’yı Adıyaman’a bağlayan hatta 3 gidiş, 3 geliş. Buralarda vatandaş o mutluluğu yaşıyor. Şimdi Şanlıurfa Adıyaman arası eskiden tek şeritti. İkinci şerit bazı yerlerde var. Niye, oraya devlet gitmedi ki ama şimdi Başbakan şimdi gezip, görüyor. Niye görevimiz olduğu için” dedi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız