SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bilen Susarken!..

A- A+ PAYLAŞ

İsmet YALVAÇ

Kasım ayında “kapanma” noktasına gelen ve “son anda” bulunan çözümle bu durumdan kurtulan Malatyaspor, Cumartesi günü yasa gereği 3 yılda bir olması gereken ve zorunlu olan “olağan” kongresini yapacak.

Haşim Karadağ yönetiminin ve onun hesaplarını ibra için işbaşına getirildiği öne sürülen 3 günlük yönetimin Malatyaspor’daki tahribatı o kadar ağır oldu ki.. Kulübü kapanma noktasına getirdiler.

Tanrıverdi’nin, Haluk Ulusoy’un seçildiği Futbol Federasyonu Kongresi’ndeki aday tercihi nedeniyle en az 5 maçında “infaz yapılarak” Süper Lig’den düşürülen, ama itibarlı olan bir kulüp ve güçlü bir takım devralan Haşim Karadağ, “işine gücüne” bakacağı yerde, yakın çevresine doldurduğu bazı kişilerin etkisiyle, kendisini Tanrıverdi’yle tartmaya kalkışınca, hata üstüne hata yapmaya başladı.

“Kesin şampiyonluk” sözüyle başlanan sezon, arada yapılan kongreler, sportif başarısızlık nedeniyle dikkatlerin başka yöne çevrilmesini sağlamak için bir önceki yönetime yapılan saldırılarla geçirildi. “Kesin şampiyon olacak” denilen takım, play-offa kalınca, sonra o kesinlikle verilen “şampiyonluk” sözleri “play off oynattık ya” ya dönüştü ve bu bir başarı olarak kabul ettirilmeye çalışıldı. O dönemde, kulübün ve takımın yönetiminde olağanüstü büyük yanlışlar, hatalar yapıldı. Ortalama 4 ayda bir yaptığı kongrelerde, hep eskiden ders aldığını, bir daha aynı hataları yapmayacağını söyleyen Karadağ, “büyük başkanlık” adı altında tek başına aldığı ve kulübe fatura ettiği ağır maliyetlere rağmen, kulüp üyeliği konusunda sağladığı güçle kendisini alternatifsiz hale getirdi. Üye sayısı 230’lardan 609’a ulaştırıldı. Adaylık için niyetli olanlar, bir şekilde engellendi.

Örneğin, geçtiğimiz yıl Temmuz ayında, kulüp yönetimine talip olan Dr. Tuğrul Karaaslan’ı İstanbul’daki ofisine davet eden Haşim Karadağ’ın, Ağustos ayında yapılacak kongrede yönetimi devretmek için Karaaslan’dan talep ettiği para 3 trilyon 800 milyar liraydı. O görüşmeden sonra, Karaaslan yönetime aday olmaktan vazgeçmiş ve o görüşmenin kamuoyuna yansımaması ricası nedeniyle Karaaslan aday olmayacağı dışında başka bir açıklama yapmamıştı. Karadağ tarafı, Karaaslan’ın bu sessizliği nedeniyle, yönetime kimse talip olmadığı için “mecburen” ve büyük bir fedekarlıkla yeniden göreve talip olmak durumunda kaldıkları imajını verirken biz Karaaslan’la yapılan pazarlığı ve detaylarını öğrenmiştik. Bu görüşmede Karaaslan’la birlikte bulunan avukatı Mahmut Alikaşifoğlu’na, görüşme ve para talebi kamuoyunca bilinmediği için, kamuoyuna yanlış bilgi verildiğini ileterek, o görüşmeyi kamuoyuna duyurmak için izin istedik, razı oldu. Karadağ’ın paranın 2 trilyon 850 milyar lirasını peşin, kalan 950 milyar lirasını da 6 aylık çek karşılığı olarak istediğini biliyorduk. Ve bu para pazarlığı konusunu “bir iddia” diye yazdık. Yalanlanmadı. O günlerde, “başka kimse olmadığı” gerekçesiyle fedakar (!) Karadağ, yönetime yeniden talip oldu. Orada yaşananlar malum. Verilmeyen paralar, ödenmeyen borçlar, çıkarılamayan lisanslar, bu nedenle takımın lige başlayamama tehlikesi, son gün “çok astronomik” fiyatlarla yapılmak zorunda kalınan transferler vs..

Her başarısızlıkta, her yönetim fiyaskosunda, temcit pilavı gibi Tanrıverdi yönetimi ile ilgili iddiaların dile getirilmesi. Bununla yetinilmeyip, belki Türkiye’de hiç örneği olmayan bir şekilde eski yönetimin, daha doğrusu kulübün Maliyeye ihbar edilmesi ve kulübe böylece de “trilyonluk” bir zarar daha verilmesi. Bunlar yapılırken, 1.5 yıllık Haşim Karadağ yönetiminin ve onun hesaplarının ise her nedense, Maliye incelemesine gönderilmemesi. Sonra ortaya çıkan 2006 Sonbahar tarihli 3 trilyon küsür liralık, alacaklısı Haşim Karadağ olan kulüp borcu.. Yönetimden gittikten sonra da, Şubat 2008’de bir başka temlik işlemiyle gündeme gelen, alacaklısı da yine Haşim Karadağ olan bu kez 2 milyon dolarlık bir alacak meselesi..

Sonra “mecburen” devam ettirilen, ancak sonra yönetime talip olmayacağına dair elinden imzalı kağıt alınan Karadağ’ın, kongrede yine üye üstünlüğüne dayalı olarak yarattığı seçim ortamları ve kimsenin talip olmayışı, sonra Şevket Küçükaslan’a kulübü devredip, hesapların ibrasını sağlaması, bu yönetimin 3 gün sonra istifa etmesi, kulübün kayyuma kalması ve Kasım ayında “binbir rica” ile İlhan Kavuk’un, lige çok iyi başlamasına rağmen, küme düşme tehlikesi baş gösteren Malatyaspor’un yönetimini üstlenmesi..

Bunlar çok uzak geçmişte olmadı..

Ama Malatyaspor’un menfaatleri gereği, tüm yaşananları, kapalı kapılar arkasında olanları bilenler konuşmadığı, yazmadığı için, bundan güç ve cesaret alan Haşim Karadağ yanlılarının sürekli “dezenformasyon” faaliyetine girdikleri görüldü. Bilgi kirliliği yaratarak, yaşanan olayları yanlış aksettirerek, çok zor koşullarda yönetimi devralan Kavuk yönetimini bıktıracak, usandıracak bir hava yarattılar.

Yasa gereği yapılmak zorunda olunan olağan kongre öncesi, daha önce verilen destek sözleri yerine getirilmeyen Kavuk’un İstanbul’da yaptığı temaslar sırasında görüştüğü Haşim Karadağ’ın 31 Mayıs’ta başkanlığa tekrar aday olacağına dair yaptığı açıklama üzerine, elinin zayıfladığını ve bir aday varken, kendisinin destek verilmesi yolundaki görüşmelerinin sonuçsuz kalacağını düşünerek, aday olmayacağını açıkladığı malum.

…

Bu Malatyaspor konusunun ve özellikle de daha birkaç ay önce, “yaka silktiren” Haşim Karadağ’ın adının yeniden gündeme getirilmesinin şaşırttığı Vali Halil İbrahim Daşöz’ün “ne haliniz varsa görün öyleyse?” havasında olduğunu düşünüyoruz.

Belediye Başkanı Cemal Akın’a gelince.. Malatyaspor’a yaptığı yardımı, sağladığı desteği tabir caizse bu kadar “mundar eden” bir belediye başkanı göreceğimizi düşünemezdik. Tanrıverdi’ye Süper Ligden düştüğü dönemde istediği desteği vermeyip, sonra Karadağ’a 3 mislini vermesine rağmen bir türlü yaranamayan, Malatyaspor’la ilişkilerinde de hiçbir zaman “doğru çizgiyi tutturamamış” bir isim Belediye Başkanı Akın. Yönetime önerdiği isimlerden birçoğu tartışıldı, zamanında vermediği için daha sonra birkaç misli fazlasıyla telafi etmeye çalışmasına rağmen, çok da başarılı olamadı Akın. Neden olduğu belirsizliklerin ardından olumsuzluklar yaşanınca daha yüksek maliyetli faturalarla karşı karşıya kalan belediye başkanının “tavırsızlık” tavrı, son günlerde de Haşim Karadağ’ı Malatyaspor’un kurtuluşu olarak gören unsurlarca kullanılıyor. Güya, destek vereceğini söylemiş!..

…

Malatyaspor’un üye yapısı, Haşim Karadağ’ın her istediğini istediği zaman ve istediği düzeyde yapmasına engel durumda şu anda. 609 olan üye sayısı, “doldurma” üyeler silindikten sonra 230 dolayına düşmüş durumda. Yani artık kongre etkinliği, üstünlüğü yok.

Ve anlaşıldığı kadarıyla, daha önceki kongrelerde hiç görmediği kadar ilginç bir kongreyle karşı karşıya olacak Haşim Karadağ. Cumartesi günkü kongrede, kulübün muhasibi, anlaşılmayan sözlerle ve rakamlarla konuşmayacak, bildiğimiz kadarıyla. Bir yönetici çıkacak ve büyük bölümü Karadağ’ın yol açtığı yüksek faturaları açıklayacak. Tek tek rakamları sıralayacak. Karar Defteri’ndeki bazı gariplikleri, nokta nokta konularak doldurulmamış “alacaklısı Haşim Karadağ” gözüken yönetim kurulu kararlarını söyleyecek belki de. Aynı gün, peşpeşe sayılarla alınmış 2’şer milyon dolarlık (toplam 4 milyon dolar) Karadağ alacağının nereden kaynaklandığını soracak. 2’şerden 4 milyon dolar tutarındaki bir alacak kaydının yanı sıra 3 trilyon 009 milyar liralık Haşim Karadağ temliğinin nereden geldiğini de belki bir üye kalkıp, eğer oradaysa Haşim Karadağ’a soracak.

“Büyük başkanlık” gösterisi yapıp, trilyona yakın maliyeti kulüp üstüne yıktığı Celil’le ilgili sorulara muhatap olacak belki yine.

Malatyaspor’a gelmeden önce maç başına 2-3 milyara oynarken, Malatyaspor’da 700 milyara yakın bir bedelle sözleşme imzalatılan Ahmet Yıldırım meselesi sorulacak. Ahmet Yıldırım’dan 5 kat daha kaliteli olmasına rağmen Sebastian Johannson’un 173 milyar liraya nasıl satıldığını öğrenmek isteyecek insanlar. Belki biri kalkıp, Tanrıverdi’den görevi devraldıktan sonra kayyum aşamasına kadar olan futbolcu hareketlerini, transferleri, bedelleri öğrenmek isteyecek. Kimler kaça satıldı, kimler kaça ve niye alındı?

Geçtiğimiz sezon Süper Lig üçüncüsü olan Sivasspor’un maliyeti kadar maliyetli bir Malatyaspor’u nasıl oluşturduğu sorulacak belki.

Karadağ’ın, yandaşlarının büyük bir hava ve fedakarlık göstergesiyle pompaladığı, ortada kalan takıma tek sahip çıkanmış gibi lanse ettiği son adaylık girişimini her ne kadar kendisi İlhan Kavuk’a söylediyse de, kendi ağzından duyulmasında fayda var.

Karadağ’ın, “özel tertibat” aldırdığı, salonda “gazeteci filan kim?” diye soran köyden gelmiş ve Malatyaspor’un forma renginden bile habersiz kimi kulüp üyelerinin artık en azından “üye” olarak bulunamayacağı bir kongre çok ilginç bir hesaplaşmaya sahne olacak gibi. Ama tabi Emniyet’in de “özel tertibat” alması gereken bir kongre olacak bu.

Kendisinin başkan vekili olduğu eski yönetime, özellikle de başkanına türlü çeşitli hakaretlerde ve suçlamalarda bulunan, eski başkanına yakıştırılan tüm sıfatlar aslında “vekili” olarak kendisi üstünde de bulunan bir İlhan Kavuk vardı, son 6 ayda kulüp yönetiminde. Karadağ yönetiminden, görev yaptığı 6 aylık bir sürede hesaplaşmaya girmeyi tercih etmeyen İlhan Kavuk sormadı ama, sormak isteyenler var, eski yönetimlerde olup, bugün de yöneticilik görevini sürdürenler arasında.

Hikmet Tanrıverdi’ye ve onun yönetimindeki kimi isimlere türlü hakaret ve suçlamalarda bulunduktan sonra, Tanrıverdi gelince yanında oturup, “Sayın başkanım öyle diyorsa, ben de altına imza atıyorum” diyen, ardından kulüp idare binasına gittikten sonra Tanrıverdi’nin “başkanlar” köşesindeki fotoğrafını, çerçevesiyle camdan dışarı fırlatan her kimse, ona çok sorusu olan var anladığımız kadarıyla!..
…

Malatyaspor’da İlhan Kavuk’un “kurtarıcı” ve “tek umut” adaylığı ve başkanlığı döneminin ardından süren şu belirsizlik döneminde, aslında ellerini taşın altına koyması beklenenler var.

Kavuk da o ortaklığın içinde olduğu için, ilk başta destek sağlayacakları düşünülen, ama öyle olmadığı anlaşılan “Sümerbank Fabrikası ve 130 dönüme yakın arsasını” 10 milyon doları bulmayan bir bedelle alan Malatya Girişim Grubu’nun artık Malatya’nın sosyal, kültürel ve sportif yaşamına “barışma bedeli” katkısı sunması gerekiyor. Hele, 30 dönüm hal arazisi 52.5 trilyona, 5.5 dönüm Altın Kayısı Oteli binası ve arazisi 10 trilyona yakın bir bedelle satıldıktan sonra, kamuoyunda Sümerbank’ı satın alanların, bu alışverişte hiçbir şey yapmadan, verdiklerinin 20 katı daha fazla bir değerin sahibi olduklarını herkes konuşuyor. Kıyaslamalara göre, 300 trilyona yakın bedelli bir yeri, herkesin hakkı hissesi bulunan bir kamu malını 15 trilyona kapatmış bir ortaklık grubu olarak Malatya konularına uzak kalmamalı bu Malatya Girişim Grubu.. Aralarında, Türkiye’nin milyar dolarlık zenginleri arasında olan bir ismin de bulunduğu grubun, Malatyaspor başta olmak üzere Malatya’nın sosyal, kültürel ve sportif konularına kayıtsızlığı artık söz konusu olmamalı. Malatya’yı yönetenler de bu durumu çok net ve çok açık şekilde, bu grubun yöneticilerine duyurmalı. “Yok 50 kuruşa 5 köfte?” denmeli!..

Milyar dolarlık bir başka medya alışverişinin arkasındaki isim, hemşehrimiz Ahmet Çalık'ın Malatyaspor’a bir sempatisi olduğunu, katkı sağlayacağını düşünmüyoruz, geçmiş örneklerden dolayı. Bu grup, Mehmet Yaşar Çerçi’nin başkanlığı döneminde yapım işini aldıkları Atıksu Arıtma Tesisi nedeniyle, neredeyse sözleşme karşılığı 1 milyon dolarlık bir katkı sağlamıştı ki, o da hibe değil, anlaşma gereğiydi!

…

Ancak görünen o ki, Malatyaspor’u ve özellikle de bu yazıda adı geçen bazılarını daha çok konuşmaya, yazmaya devam edeceğiz..

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız