SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bilinmeyen 'Müslüm Gürses'...

0
Güncellendi - 2015-12-27 16:50:32
Bilinmeyen 'Müslüm Gürses'...
A- A+ PAYLAŞ

Zaman yazarı Nedim Hazar, Müslüm Gürses'i en iyi anlatan yazılardan birine imza attı.

Duruşu, tarzı ve beyefendi kişiliğiyle dinleyen ya da dinlemeyen herkesin beğenisini kazanan sanatçılardan biriydi Müslüm Gürses... Yıllarca hep arabesk müziğin babası olarak anıldı. O da, üzerine yüklenen bu sorumluluğu fazlasıyla taşıdı.

"Gözyaşında gizlerdi sevinçlerini ve 'unutursun diye' çok korkardı mesela" bu satırlar bugün köşesinde Müslüm Gürses'i kaleme alan Zaman gazetesi yazarı M. Nedim Hazar'a ait. Hazar yazısında dünden bugüne Müslüm Baba'nın yaşamını ele alırken, onun bilinmeyen yönlerini de okuyucularıyla paylaştı.

İşte M. Nedim Hazar'ın kaleme aldığı o yazı:

Yanılmıyorsam Pablo Neruda'ya ait bir sözdür; 'Şiir, yazanın değil, ona ihtiyacı olanındır!'

Eğer, şiir böyle ise şarkıda hiçbir mülkiyet hakkı söz konusu olamaz diye düşünüyorum. Çünkü şarkı daha fenadır ve (elbette her şarkı için söylemediğimi biliyorsunuz) neredeyse insana dair hiçbir şey yoktur ki, bir şarkı ile kesişmesin. Sevdalar liste başı elbette. Ayrılık, özlem, vuslat... Yaraları insanın sonra... Acıları, öfkeleri, hayal kırıklıkları. Hepsinin karşısına denk gelen bir şarkı, türkü, bozlak illa ki vardır.

BEYAZ ADAM BİLMEZ, ANLAYAMAZ

Tanımak tuhaf şeydir, yan yana olmakla, uzun süre beraber kalmakla ilgili değildir sevgili okur. Hiç görmediği, görüşmediği halde tanışanların olduğunu en çok sizler bilirsiniz. Yaralar ve acılar en iyi tanışanlardır. Müslüm Gürses, bu nedenle toplumu çok iyi tanıyordu. Acılarından biliyordu memleketini.

Bu nedenle beyaz adam çok bilmez ve anlayamaz bu tanışıklığı.

Siz bakmayın her şeyi hoyratça tüketim malzemesi yapabilen popüler kültürün son zamanlarda Müslüm Baba'yı da ele geçirdiğine. Reklamlarda, magazin programlarında boy göstermesine bile sevenlerinin 'eyvallah' diyebileceği kadar samimi ve yakın bir tanışıklıktı bu aslında. En derin acılara sahip olanların bile insanlara gösterdikleri bir yönü vardır. Yaralarını örterek yaparlar bunu. Kendisine uzak duranlara yaralarını gizleyerek, kendini göstermenin bir yolu olarak keşfetmişti belki tüketim düzlemini. Bilmediği için dudak bükenlere, 'gülsünler ama bilsinler' diyerek.

SAHİCİ YARALARI VARDI

Hastalık sürecinde anladık bunun doğru olduğunu. Yıllar boyu küçümseyerek, horlayarak itenler bile bir başka yaklaşıyordu artık Müslüm Gürses'e. Müslüm Baba'ya uzak durmak, bu toplumun acılarına uzak durmak demekti. Aradaki bu lanetli mesafeyi kendi aşmak istedi büyük sanatçı. Adımların hepsini kendi attı. Çünkü sahici yaraları vardı Müslüm Gürses'in. Güzel ses herkeste olabilir. Görüyorsunuz işte, şarkı yarışmalarında onlarca ses beliriyor ve bir su baloncuğu kadar bile sürmüyor etkileri. Müslüm Gürses'in etkisinin uzun ve derinden olmasının en büyük nedeni, yaralarının, dinleyicilerinin yarasına denk gelmesindendir. Annesi öldürülmüştü ve katil babasıydı... Belki de bütün şarkıları, bu yaranın kabuk bağlamasını önlemek içindi Gürses'in. Sonrasında geçirdiği kaza ve mucizevî şekilde kurtuluş.

Bir ülkeyi acının prizmasından görebilmek herkese nasip olabilecek bir şey değil. O yüzden bu görüş ve paylaşıma sahici diyoruz. Kolay anlaşılabilecek bir denk geliş değildir bu.

BİR TEK ŞIMARIK CÜMLE ÇIKMADI AĞZINDAN

Seneca, 'Hafif acılar konuşabilir, ama derin acılar dilsizdir' diyor. Belli ki Müslüm Baba'yı tanımak nasip olmamış. Zira, derin acıları dile getirebildiği için farklı ve etkiliydi Gürses. Hangi türde olursa olsun, onun yorumladığı bir şarkı bambaşka bir dile dönüşürdü. Acının diline...

Bir tek şımarık cümle, bir tek fena kelam duymadı kimse onun ağzından. Her derin acı sahibi gibi konuşmazdı, ağzını ancak dertli bir şarkı söyleyeceği zaman açardı ve yarasından yakalardı insanları. Emin olun, çok nadirdir böyle bir şey. Çok istisnai bir durumdur. Sevinçleri de farklıydı, korkuları da... Gözyaşında gizlerdi sevinçlerini ve 'unutursun diye' çok korkardı mesela...

Anlamayanlar yine anlamayacaktır, ama Müslüm Gürses bir ihtiyaçtı ve kendine ait bir şey değildi şarkıları. Çok kişinin, çok şeyine karşılık geliyordu. Belki de bu nedenle, bizim toplumu anlamak için Müslüm Gürses'in sesi ve tınısından yola çıkmak gerekiyordu.

Veda'ydı son albümünün adı ve şöyle diyordu:

"Dünyayı sevenler veli değildir.

Canı terk edenler deli değildir.

İnsanoğlu gamdan hali değildir

Her birini bir efkâra yazmışlar."

Mekânı cennet olsun...

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız