Son yılların popüler türkülerinden olan "Etek Sarı Sen Etekten Sarısın" türküsünü yapan ve halen Almanya'da yaşayan Vahap Alkan ile Ali İhsan Öztürk'ün yaptığı röportaj "Arguvan Yolu" adlı dergide yayınlandı.
İşte, o röportaj:
"Arguvan Yolu Dergisi adına öncelikle sizi tanımak istiyoruz. Bize kendinizden söz eder misiniz?
V. ALKAN: Arguvan Yolu Dergisine konuk olmaktan dolayı çok memnun oldum. Başarılarınızın devamını diler tekrar hoş bulduk diyorum. Ben 1937de Hekimhanın Kazasının Başkavak (Mihail) Köyünde doğdum. Babamın adı Ali, annemin adı Fatmadır. Doğduğumdan sonra gençliğimiz köylerimizde geçti.
Sazla ilk tanışmanız ne zaman oldu. Ne zaman çalmaya başladınız? Kimlerden etkilendiniz?
V. ALKAN: Köyümüzde saz çalanlar vardı, ben bunlara hayrandım ve çok özeniyordum. Mesela Mezirmeden (Ballıkaya Köyü) Mustafa Dede (Kocaman), bizim köyden Âşık Murtaza var, Mustafa var yine. İğdir Köyünden Hacı vardı, bunlardan çok etkilendim. Çocuktum, sözüm vardı sazım yoktu. Fırsat buldukça ara sıra komşulara gider saz çalmaya başlardım. Ve bunun üzerine bana bir aşk sevda gelmeye başladı, böylece yazmaya başladım.
Almanyaya ne zaman gittiniz?
V. ALKAN:1973 yılında Almanya ya gittim. Almanyaya gidip geldikten sonra burada (Malatyada) ümit plak vardı. Ümit plakta bir kaset yaptım 1974 yılında. Bu kaset benim ilk eserimdir. Bu kasette Etek Sarıyı söyledim.
Sonra Almanyaya gittim. Bu kaseti yaptıktan sonra Etek Sarı türküsü öyle bir yere geldi ki, neredeyse Türkiyede üçüncü beşinci konuma geldi. Bu Etek Sarı türküsünü Hasan Durak benim diye MESAMa bilgi vermiş ve gelirini almış. Beni de İstanbulda Unkapanında tanıdıklar-arkadaşlar uyardılar. Dediler ki, Vahap ağabey, bu eser senin, bu türküyü 1974 yılında söylediğini biliyoruz dediler. O zaman telefon numarasının 4 rakamlı olduğunu anlayın. Yani ne kadar eski olduğunu anlıyor musunuz? Ümit plağın o zaman telefon numarasının 4 rakamı vardı Malatyada. Şimdi ise 10 rakamı var, tam bilemiyorum. Oradan telefon ederek Hasan Durak'ı aradım, çağırdım. İnkâr etmedi. Bende bak dedim bu güne kadar yedin artık, ben senin mağdur olmanı istemiyorum, bundan sonra daha bu işe girme dedim.
Aradan biraz zaman geçtikten sonra İbrahim Tatlısesin firmasının özel kaleminde çalışanlar bana telefon ettiler. Beni çağırdılar İstanbula, Etek Sarıya müsaade istediler, ben de onlara müsaade ettim. İbrahim Tatlıses sağ olsun büyük adam. Gerçekten çok ciddi bir adam, büyük bir sanatkâr kendisi... Hiç hak yemedi. Beni karşıladı, dedi ki, Bak Vahap abi, Vahap Baba gel, ben bu türküyü söylemek istiyorum ama bazı sorunlar var çözemedik dedi. Ben de kendisine bu türkü benim, işte kasetim, işte söylediğim zaman dedim ve parasını verdi, kasetinde de söyledi. Bana inandı ve beni taksisiyle tekrar evime götürdü. Hasan Durakla bu kadar konuşmamıza rağmen halen hak sahibi olduğunu söylemiş ve MESAM demiş ki Hasan Duraka Bu eser Vahap Alkanındır ve İbrahim Tatlısese de aynı şeyi söylemiş. Ondan sonra ben de Hasan Durakı mahkemeye verdim, mahkeme halen devam ediyor.
Bugün benim 600e yakın eserim var. Arguvan ile ilgili çok eserim var. Mesela Arguvan ile ilgili methi senalar yazmışımdır.
Şahı Merdan senden bir dileğim var
Kar yağdırma güvendiğim dağlara
Gündüzüm karanlık gecem ahu zar
Kar yağdırma güvendiğim dağlara
Emeğim çok zaya salma yaradan
Fazla değil eller kader sıradan
Sen değimlin yeri göğü var eden
Kar yağdırma güvendiğim dağlara
Vahap secde eder şahlar şahına
Pirim Hacı Bektaş kıblegahına
Halimi bildirin padişahıma
Kar yağdırma güvendiğim dağlara
Helal olsun Arguvanlılara. Benim Arguvana ayrı bir sevgim vardır. Her ne kadar ben Hekimhanlı olsam da Arguvana ayrı bir sempatim vardır.
Evet, işte Vahap Alkan bu
Sazla ne zaman tanıştınız. Kimlerden etkilendiniz?
V. ALKAN: İşte söyledim ya. Çocukluk dönemimiz köyde geçti. Fakirlik ve yoksulluğun etkisiyle çok küçük yaşlarda hevesim oldu. Sazı anlamaya ilk defa 8-9 yaşlarında iken dinleyerek başladım. İçimdeki sevda hep kabarmaya başladı, Ben ne zaman çalıp söyleyeceğim diye hep bekledim durdum. Köyümüzde (Mihail) Âşık Murtaza vardı. Mezirmede Âşık Yusuf diye birisi vardı. Çok güzel saz çalardı onlar. Güzel deyişler söylerdi Âşık Yusuf. Oğlu Âşık Mustafa derlerdi. En çok ondan etkilendim. Ayrıca Hekimhandan gelen dedelerden etkilendim. Onlar çok yaşlı insanlardı. İsimlerini hatırlamıyorum. Mihailden Murtazadan, Mustafadan anlayacağınız gibi bunlardan etkilendim. Bu bir Allah vergisidir.
Etkilendiğiniz konular nelerdir? En çok hangi konularda söylüyor ve yazıyorsunuz?
V. ALKAN: Almanyaya gitmeden evvel sevda, sıla, yokluk ve ayrılık üzerine şiirler yazdım ve söyledim. Almanyaya gittikten sonra hem yaşadığım hem de çevresel olaylardan esinlenerek hasret, gurbet, yalnızlık, sıla hasreti, özlem, sevda, fakirlik ve yoksulluk, anne-baba, eş-dost özlemi gibi konuları işleyerek 600 dolayında şiir yazdım. Yani bunların her çeşidinden yazdım. Bunlardan birçoğunu da seslendirdim.
Vefasız yar beni vurdu yollara
Yollara mı çatam yâre mi çatam
Adımızı düşürdüler dillere
Ellere mi çatam yâre mi çatam
* * *
Bağışla sevdiğim yanlış anlama
Seven dostlarımı görmeye geldim
Gurbetin kahrından unuttu sanma
Çıkmadı aklımdan görmeye geldim
Sıla ve gurbet özlemini dile getirdiğim bir başka şiirimden:
Söktü ciğerimi gidiyor gene
Ben ölmesem dertler beni öldürür
Feleğinen gardaş olsam kaç sene
Ben ölmesem gurbet beni öldürür
Bunlar gibi işte. İşçi ona yazdım, hakkım yendi ona yazdım. Mesela bana bir yerde çıra söndürdü diye söylemişler ona bir eser yazdım. Yani her konuda
Bildiğimiz kadarıyla Hekimhan Arguvan Çamşıhı türkülerini ve deyişlerini de seslendirdiniz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
V. ALKAN: Ne gibi? İşte yukarıda saydığım konularda şiirler yazdım ve seslendirdim. Hem yaşadığım hem de çevresel olaylardan esinlenerek yazdığım şiirlerimde hasret, gurbet, sıla, mahpusluk, özlem, sevda, Almanya gibi konuları işledim. Hekimhan, Arguvan, Çamşıhı türkülerini-deyişlerini seslendirdim.
Mesela bazen Abdal Musa için İğdire giderdik. Bizim köylü Murtaza Dede ile. Onunla giderdik Abdal Musayı yürütürdük. Köyümüzde düğünler olurdu bunlara giderdik. Böylelikle geliştirdik kendimizi. Abdal Musa yapardık, Cem yapardık İğdirde. Ağıtlar, metni senalar, deyişler yani her şeye yazdım. Bu da bir Allah vergisidir.
Bir de kendi yazıp okuduklarınız var. Bunları üretirken nasıl bir ruh halinde olursunuz? Eserlerinizde en çok değindiğiniz konular neler, örnekler verir misiniz?
V. ALKAN: Bunları yazarken, kendimden geçer yalnızlığı severim ve bilakis gece yazarım uykusuz kalırım ve bunları yazıya dökerim. Herkes yattıktan sonra odama çekilirim. Kulağıma bir ses gelirse unuturum yazamam. O yüzden geceleri çok severim. Hem sessiz olur hem de dinlenirim.
İlk kasetinizi ne zaman yaptınız. Ayrıca plaklarınızda var. Kaç tane? Kimler bu konuda size yardımcı oldular?
V. ALKAN: 19681969 yıllarında üç plak yaptım. Battalın Ağdı, Yıldız Gelin ve Sebep Ola türkülerini seslendirdim (Bu türkümün sazını Muhlis Akarsu çalmıştır). Ayrıca, ilk kasetimi Almanyadan geldikten sonra 1974 yılında Ümit Plakta yaptım. İşte Etek Sarı oradan Malatyaya, Arguvana, İstanbula ve Türkiyenin her yerine duyuldu.
Yurt dışına ne zaman ve niçin gittiniz, kısa bir öyküsünü dinleyebilir miyiz sizden? Yurt dışında bulunduğunuz yıllarda hangi sanatçılarla çalışma imkânı buldunuz?
V. ALKAN: Almanyaya ekmek-aş aramak için gittim. Yoksulluk ve fakirliğin ezikliği beni çok perişan etmişti. Almanyaya gittikten sonra orada Mahzuni ile görüştüm. Gelirdi buluşurduk. Derdiyoklar benim yakın arkadaşlarım. Onlar ile konser verirdim. Bir konser de Emekçi ile verdim. Buna benzer konserlerim oldu. Rıza Aslandoğan ile bir konserim oldu. Bana ait olan Ara ki bulasın beni türküsünü beraber seslendirdik. Bu türkü o zaman çok beğenildi ki hatta televizyonlar bile söylemişti. Haber yapılmıştı.
Arguvan-Hekimhan yöresi türküleri denildi mi ilk akla gelen isimlerden birisi de Âşık Vahap ALKANdır. Mahlasınız var mı? Bu mahlası size kim verdi?
V. ALKAN: Bunu bana Hak verdi. Yani bu âşıklığı anlayacağınız gibi hak verdi hak verdi. Gençlik yıllarımda Çınari mahlası ile şiirler yazdım. Büyük oğlum Behlülün adını da bir zamanlar mahlas olarak kullandığım olmuştur. Şimdi ise, kendi adımı Vahap ve Vahap Alkan mahlaslarını kullanıyorum.
Âşıklar içerisinde en çok kimlerden etkilendiniz?
V. ALKAN: Âşıklar içerisinde en çok Ali Ekber Çiçeki severdim. Çalıp söylemeye, köyümde ve çevremde yeni tanınmaya başlamıştım. Ali Ekber Çiçek Hekimhana gelmişti. Hekimhanda bir konser verecekmiş. Ona Beni söylemişler. Benim adımı duyduğu gibi, oğlumun da söylediğini duymuş. Behlül ortaokulda okuyordu, sesi de çok güzeldi. Ali Ekber geldi, beraber Hekimhanda bir konser verdik. Mekânı cennet olsun Allah rahmet eylesin. Bu sayede rahmetli Ali Ekberi de anmış olduk. Allah var, Ali Ekbere çok özenirdim. Yerli yerine çok güzel türkü ve deyişler söylerdi. Konser olacağı zaman ben tüm köylere akşamdan haber salardım. O dönemlerde Hekimhanda bir kahvem vardı. Konser öncesinde Ali Ekber Çiçek gelecek, konser verecek derdim ve herkes gelsin diye haber yollar, gelmelerini isterdim. Beraber bir iki türküde ben söylerdim o zamanlar.
Bana, Şu Behlülü bana ver ki ben onu İstanbula götürem dedi. Zaten o zamanlarda bile Behlülün sesi çok güzeldi, herkes çok beğenirdi. Yaşı küçük olduğu için göndermedim. Ayrılmak istemedi, ben de okuldan ayrılmasını istemedim. Zaten gönderemezdim çünkü bizler zaten ayrılığa dayanamayız, hep bunun özlemini çekmişizdir. Birde onun ayrılığına nasıl dayanayım dedim ve göndermedim.
Hekimhanda kahve çalıştırdığınızı söylüyorsunuz, sazlı ve sözlü sohbetleriniz oluyor muydu?
V. ALKAN: Kahve çalıştırdığımız için, sürekli sohbetlerimiz olmaktaydı. Saz çalma ve söyleme gibi sohbetvari ortamımız olmaktaydı. O zamanlar çok daha mutluyduk ve huzurluyduk. İnsanlar güzeldi. Dürüstlerdi. Sözlerinde dururlardı. Edep erkân vardı. Valla o günleri çok arar oldum. Kocaözü Köyünden Ali Rıza adında bir arkadaşım vardı. Nazlı Erenler, Gel de iki türkü söyle ki kendimize gelek derdi. Bana çok saygısı ve sevgisi vardı. Çayımızı söyler başlardık söylemeye. Ve çok huzurluyduk o zamanlar. İnsanlık vardı. Dostluk vardı. Hekimhanda hep beraber pikniğe giderdik. O zamanlarda Hekimhan çok moderndi. Düğünlere giderdik. Cem ederdik. Hep kendi deyişlerimi söyler huzur bulurduk. Ama şimdi nerede o günler?
Yaşam biçiminiz ve dünya bakışınızla birlikte dillerden düşmeyen türküleriniz var mı varsa bunlar hangileri? Kimlere türkü verdiniz?
V. ALKAN: Yaşadığım ve çevresel olaylardan etkilendiğim türkülerimde hep mahpusluk, sıla-gurbet, Almanya, hasret, sevda türküleri vardır. Bunların yanı sıra yöre türkülerini (Deyişler ve Arguvan Ağzı) çalıp söyledim. Bununla birlikte Arguvan Türkülerinin Avrupada da yayılmasına katkı sunduğumu düşünüyorum. 19741980 yılları arasında Âşık Yoksuli, Muhlis Akarsu, Âşık Mahzuni ile konserler verdim. Türkülerimi seslendirdim. İbrahim Tatlıses ve daha birçok sanatçıya eser verdim. Ama ne kazandım sadece dostluk, başka bir şey yok
En tanınmış türkülerime şunları örnek verebilirim:
Yeri Felek yeri evin barkın yıkıla, Sebep ola da sürüm sürüm sürüne, Etek sarı sen etekten sarısın, Seher yeli selam söyle yârime, Ben derdin elinden kaçtım buraya, Değmen benim gamlı yaslı göğnüme, Verdiğin ikrara gel eyle beni, Hangi gün gözyaşı yiyem
Üye olduğunuz Müzik meslek birliği var mı? Varsa burada kaç eseriniz kayıtlı? Okunan eserlerinizden telif hakkı alıyor musunuz?
V. ALKAN: Üye olduğum müzik meslek birliği ve telif haklarını koruma kurumu olarak sadece MESAMa üyeyim. Tam sayısını bilemiyorum ama 100ün üzerinde eserim kayıtlıdır. Telif hakkı aldığım eserlerim var. Ama genelde insanlık olsun diye bağışlıyorum. Şirine verdim, para almadım. Erzincanlı bir çocuk vardı ona verdim, almadım. Günümüzde bile söylenenlerin çoğunun peşine düşmedim. Genelde hep bağışlıyorum.
Son yıllarda Etek Sarı Sen Etekten Sarısın/Gurban olam Beydağının karısın türküsünün dillerden düşmediğini görüyoruz. Bir hikâyesi var mı? Bize bu konuda biraz bilgi verir misiniz?
V. ALKAN: Etek Sarı Sen Etekten Sarısın
Bunun hikâyesini bugünden sonra bana sormayın. Yaramı da açmayın. Böyle bir sevdam vardı, geldi geçti. Zaten hiçbir türkünün hikâyesi olmadan olmaz. Ama bazı şeyleri söylemeden de geçemeyeceğim. Tek cümle ile hayallerimi süsleyen bir güzele yazdım bu türkümü Ve hikâyesi de bana kalsın, olur mu? Beni anlayın
Son yaptığınız eserler var mı? Birkaç örnek okur musunuz sözlerini?
V. ALKAN: Evet birkaç örnek vereyim.
Beni benden eden o kaşı kara
Malatyanın güzelidir bilesin
Sevmesini değer bağlı ikrara
Arapgirin güzelidir bilesin
Kernekte görmüştüm masa başında
Şimşek attı yıldırım var kaşında
Daş çatlasa yiğirmi yok yaşında
Arguvanın güzelidir bilesin
Yoldaş oldum Yazıhanın düzünde
Vahap hazır can vermeye dizinde
İnanmazsan türküsü var sazında
Hekimhanın güzelidir bilesin
* * *
Bağışla sevdiğim yanlış anlama
Seven dostlarımı görmeye geldim
Gurbetin kahrından unuttu sanma
Çıkmadı aklımdan görmeye geldim
Hasret girdi yıllar geçti aradan
Uykumu uyurdum kara kuradan
Doyası gülmedim şahit yaradan
Ne olur ne olmaz görmeye geldim
Vahap Alkan olmadılar oralı
Silmişler defterden adım karalı
İçim bundan kerme kerme yaralı
Var ise cezamı vermeye geldim
Oğlunuz Behlül Alkan da çalıp söylüyor Arguvan-Hekimhan türkülerini? Ondan da biraz söz eder misiniz? Onun üzerinde etkileriniz var mı?
V. ALKAN: Bütün eserlerimi oğluma serbest ettim. İstediğini söyleyip çalabiliyor. Ona hiçbir sınır yok.
Son olarak bizlere neler söylemek istersiniz?
V. ALKAN: Gurbetin içimizde açtığı yaraları unutamadığımdan, hep yazmaya devam edeceğim. 38 yıldır Almanyadayım ve orada yaşıyorum. Emekliyim. Çalışmalarınızda başarılar diliyorum."