SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Bir KOBİ Eğitim Semineri Daha

A- A+ PAYLAŞ

Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, "Uluslararası likidite sıkışıklığından etkilenecek ülkelerin başında büyük cari açık veren ve bunu bol likidite sonucu rahatlıkla kapatabilen Türkiye bulunmaktadır" dedi.

İstanbul Kültür Üniversitesi ve Malatya Ticaret ve Sanayi Odası tarafından ortaklaşa düzenlenen ve Şekerbank'ın da sponsor olduğu, "KOBİ Eğitim Semineri" Ticaret ve Sanayi Odası toplantı salonunda yapıldı. Çok sayıda dinleyicinin olduğu toplantıya konuşmacı olarak katılan Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, "Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler" konulu bir seminer verdi.

Türkiye'nin son 3 yılda OECD ülkeleri arasında en yüksek büyümeyi yakaladığını kaydeden Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, "2004 yılında yüzde 9.9 gibi yüksek bir büyüme gerçekleştiren Türkiye ekonomisi, son 3 yılda ortalama yüzde 7.9'luk bir büyüme gerçekleştirerek, OECD ülkeleri arasında en yüksek büyümeyi yakalayan ülke olmuştu. Ancak 2005 yılına girerken ekonomi yönetimi IMF ile yeni bir üç yıllık programda anlaşmış ve 2005 yılı büyüme hedefini yüzde 5 olarak belirlemişti. Büyüme hızının düşürülmesindeki temel amaçsa gittikçe artan ve kırılganlık kaynağı olarak görülen cari açıktı. Türkiye ekonomisinde son 4 yıllık büyümenin yaklaşık yüzde 32'yi aşmasına rağmen işsizlik oranında azalma görülmemiştir.

Büyümenin istihdama yansımamasının nedenleri arasında maliyet düşürme amaçlı sermaye yoğun yatırımlar, hızla artan ithalat ve nüfus artış hızıdır. Son yıllarda uygulanan ekonomi politikalarının istihdam üzerindeki yükleri istihdamı olumsuz yönde etkilemekte ve kayıt dışı ekonomiyi güçlendirmektedir. Diğer taraftan verimliliği artırmaya yönelik yatırımların da istihdam üzerinde olumsuz yönde etki yaptığını vurgulamamız gerekmektedir" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Uzunoğlu, ülke ekonomisinin 2005 yılında 22.8 milyar dolar açık vermesine karşın, aynı dönemde ülkeye 44 milyar dolarlık sermaye girişi sağlandığını söyleyerek, sermaye girişinin niteliğinin de önemli olduğunu aktardı.

Türkiye'ye geçen yıl 9.6 milyar dolar civarında doğrudan yabancı sermaye yatırımı gerçekleştirildiğini kaydeden Uzunoğlu, "Bu yatırımların tamamının istihdam yaratan yeni yatırımlar olduğun söylemek mümkün değildir. Bu yatırımların bir bölümü mevcut şirketlerin bankalar, özelleştirilen kuruluşlar gibi satılması ve gayrimenkul alımları yoluyla gelmiştir. Aynı dönemde Türk girişimcisi de yurt dışında bir milyar dolarlık yeni yatırım gerçekleştirmiştir. Türkiye'ye gelen 44 milyar dolarlık sermaye girişinin 14.6 milyar doları portföy yatırımları biçiminde olmuştur. Bu portföy yatırımlarının 5.6 milyar doları hisse senedi yatırımı, geriye kalan 9 milyar doları da yurtdışına satılan borç senetleri (Eurobond) yoluyla sağlanmıştır. Bunların dışında bankalar ve diğer özel sektör firmalarının 21 milyar dolar civarında yeni dış kredi (borç) temin ettikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca 2 milyar dolarlık nedeni saptanamayan ve Net Hata Noksan olarak değerlendirilen bir döviz girişi tespit edilmiştir. Net Hata Noksan da eklendiğinde sermaye girişinin toplam 46 milyar dolar civarında olduğu anlaşılmaktadır. 22.8 milyar dolarlık açığa karşın yaklaşık 46 milyar dolarlık sermaye girişi netleştirildiğinde 23.2 milyar dolar döviz fazlası uluslararası rezerv olarak tutulmuştur" şeklinde bilgi verdi.

Türk lirasındaki değerlenmenin rakip ülkelerle karşılaştırıldığında rekabeti olumsuz yönde etkileyeceğini bildiren Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sadi Uzunoğlu, "Enflasyonda istikrarlı bir düşüşün sağlanmıştır. Ancak döviz kurlarında herhangi bir artış durumunda enflasyon hedefinin tutturulmasında büyük sorunlarla karşılaşılacağı açıktır. Türk lirasındaki değerlenmenin rakip ülkelerle karşılaştırıldığında yüksek maliyetlerle, Türkiye'nin rekabet gücünü olumsuz yönde etkilediği de bilinmektedir" dedi.

Dünya ekonomisiyle ilgili gelişmeleri de anlatan Prof. Dr. Uzunoğlu, şunları kaydetti:

"Dünya ekonomisi, bir taraftan hammadde ve enerji fiyatlarındaki artışın yarattığı belirsizlik diğer taraftan da genişletici para politikalarının sonunu ilan etmeye yönelik faiz yükseliş endişesiyle karşı karşıya bulunmaktadır. Geçen yıllarda artan arz ve rekabet koşulları genişletici para politikalarıyla oluşturulan taleple karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak düşük faizle finansal varlık başta olmak üzere menkul ve gayrimenkul fiyatlarında ciddi şişkinlikler oluşmuştur. Faiz oranlarının yükseltilmesine ilişkin dünyanın belli başlı ekonomilerinden gelen haberler finansal piyasalar tarafından endişeyle izlenmekte ve dünyadaki likidite bolluğunun oluşturduğu olumlu sona doğru gelindiği biçiminde yorumlar yapılmaktadır. 2006 yılının bu baskılar altında geçeceği tahminleri yoğunluk kazanmaktadır. Uluslararası likidite sıkışıklığından etkilenecek ülkelerin başında büyük cari açık veren ve bunu bol likidite sonucu rahatlıkla kapatabilen Türkiye bulunmaktadır."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız