SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Bir Numaralı Sanık' Konuştu!

A- A+ PAYLAŞ

Kahramanmaraş olaylarının ardından Adana Sıkıyönetim Mahkemesi'nde bir numaralı sanık olarak yargılanan Ökkeş Şendiller, "Kahramanmaraş olaylarında ABD'nin CIA'sının, Rusya'nın KGB'sinin parmağı var" dedi.

Şendiller, 31 yıl önce yaşanan olaylar, Alevi Çalıştayı'na davet edilmesi ve Genel Kurmay Özel Harp Dairesi'nde yapılan aramalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu. 1991 yılında MÇP'den milletvekili seçilen ve Büyük Birlik Partisi Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Şendiller, Maraş Olayları'nın Alevi-Sünni, Sağ-Sol veya Kürt-Türk çatışması olarak algılanmaması gerektiğini belirterek, "Nihayet Alevi çalıştayıyla bu konu ciddi şekilde tartışıldı. Ben 30 yıldan beri bu işin bir dış tertip ve 12 Eylül darbesine giden son viraj olduğunu söylüyorum" diye konuştu.

Olayların ciddi şekilde araştırıldığında perde arkasında çok gizli şeylerin bulunduğunu ifade eden Şendiller, olaylara neden olarak gösterilen "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin iyi ele alınması gerektiğini kaydetti. Şendiller şunları söyledi:

"Rusya'nın KGB'sinin ve ABD'nin CIA'sının bu olaylarda parmağı var. İkisi bir nasıl olur? Şundan dolayı ikisi bir var. Çiçek sinemasında oynayan ve olayların sebebi gibi gösterilen "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin, yetkililer ve bu konuda konuşmak isteyenlerin filmi bir kez daha izlemesi lazım. Konu ne? Konu Azerbaycan'dan Türkiye'ye sığınan 40 kişinin hayatı ve o yıllarda bu insanların Rusya'ya teslim edilerek öldürülmesini anlatıyor, bu da KGB'nin işine gelmiyor. Türkiye'de böyle bir filmin oynamasından KGB rahatsız. İkincisi ise ABD, Türkiye'de askeri darbenin zeminini hazırladı.

1974 Kıbrıs Barış Harekatından sonra Yunanistan kendi isteğiyle NATO'dan ayrıldı. Ondan sonra tekrar girmek istedi ama Türkiye'deki sivil hükümetler, Kıbrıs'ta, adalarda, kıta sahanlığı meselesinde Yunanistan'ın bir adım atmadan giremeyeceğini söyleyerek veto etti. 1978 yılının yazında da Yunanistan'da yapılan anketlerde Pasok partisi iktidara geliyor. Pasok Partisi de iktidara gelirse 'beni derhal Nato'ya almazsanız Varşova Paktı'na girerim' diye açıklama yapıyor. İşte ABD için en büyük problem bu. Bu görüşmeler kitaplara konu oldu, medyaya konu oldu. ABD dışişleri Bakanı Türkiye büyükelçisini arıyor. O zaman Paul Hentz o da Türkiye'nin CIA temsilcisi, şefi daha sonra büyükelçi oldu. Talimat veriyorlar ve diyorlar ki, 'Bu meseleyi çözeceksiniz. Yoksa Yunanistan Varşova Paktı'na girebilir. Bu da Akdeniz'in ortasına girmiş bir Rusya'nın NATO ve ABD için ne demek olduğunu iyi bilirsiniz' diyorlar. İşte hemen 15 Nisan da hem Hamid Fendoğlu'na hem Pazarcık CHP İlçe Başkanı Memiş Özdal'a aynı gün bomba gönderildi. Hamido'ya gönderilen bomba patladı, Malatya karıştı. Buradaki bomba alınmadığı için postanede patladı, memurlar yaralandı. Eğer o bomba Memiş Özdal'ın evinde patlamış olsaydı Pazarcık'ta olaylar patlak verecekti, dolayısıyla Maraş'ta olaylar çıkacaktı. Ne zaman 15 Nisan 1978."

Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit'in kasasında bulunan dosya ile ilgili de açıklamalarda bulunan Şendiller, Alparslan Türkeş, MİT ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin de zan altında olduğunu öne sürdü. Dosyada MİT'in güney kanadının Türkeş'in kontrolünde olduğunun belirtildiğini savunan Şendiller, Türkiye'de ilk kontrgerilla iddiasının da Ecevit tarafından ortaya atıldığını söyledi.

Şendiller sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu kontrgerilla değil de nedir. Eğer MİT'in bu işin içinde parmağı varsa, tertiplemişse olayların ortaya çıkışını gizlemişse esas suçlu bunlar. Bende çıktım dedim ki, 'Biz bu olayın mağdurlarıyız, Ecevit bu meseleyi derhal açıklığa kavuşturmalı'. O zaman yaşıyordu daha. İkincisi rahmetli Türkeş zan altında, O'nun ailesi de buna cevap vermeli, 3 MİT zan altında. MİT bu gün de zan altında ve buna cevap vermek zorunda Ecevit'in iddialarına. Eğer bu iddialar doğru değilse onu anlatmalı, yoksa milletin kafasında çok ciddi bir şüphe olarak duruyor. Ayrıca o zaman MİT'in başında Orgeneral Adnan Ersöz diye bir paşa var. Kime bağlı, Genel Kurmaya bağlı. Dolayısıyla Maraş olaylarında Ecevit'in iddialarından yola çıkarsak, MİT sorumlu, Genel Kurmay sorumlu. TSK sorumlu tutuluyor. Buna Genelkurmay ve MİT'in mutlaka cevap vermesi lazım. Bu gün buna cevap verilmiş değil. Buradan baktığımızda da Garbis Altınoğlu ve diğer örgütlerin Sıkı Yönetim Komutanlığı tarafından mahkemeye intikal ettirilmemesiyle Ecevit'in dosyayı 30 yıl saklaması arasında bir fark yoktur. Bunların açığa kavuşturulması lazım. Ben özellikle bunu çok açık yüreklilikle her zeminde söylüyorum."

"ADANA SIKIYÖNETİM MAHKEMESİNDE BİZİ SUÇLAMAYA ÇALIŞANLAR BU GÜN ERGENEKON'DA YARGILANIYOR"
Şendiller, olayların ardından Adana'da yapılan Sıkıyönetim yargılamalarında karşılarına müdahil avukat olarak çıkan kişilerin bu gün Ergenekon Davası'nda hakim karşısında olduğunu söyledi. Doğu Perinçek ve ekibi tarafından çıkartılan Aydınlık Gazetesi'nin olayların en büyük tahriklerine sebep olduğunu savunan Şendiller, "Doğu Perinçek ve ekibi Aydınlık Gazetesini çıkartıyordu. Aydınlık dergisinin yaptığı tahrikler Maraş olaylarının en büyük sebeplerinden birisidir. Ayrıca yine Aydınlık Gazetesinin veya İşçi Partisi'nin Genel Başkan Yardımcısı Nusret Senem diye birisi var. O da şimdi Ergenekon Davasından yargılanıyor. O da bizim karşımızda birilerinin müdahil avukatı olarak iki sene bizimle mahkemelere geldi, bizi suçlamaya çalıştı. Şimdi neyden yargılanıyor, Ergenekon davasından yargılanıyor. Kiminle yargılanıyor, kiminle beraber. Ha bunun da altını çizmemiz lazım. Buraya da işaret etmek lazım. Bu işin Ecevit'in iddiaları dahil, bunların perdesini indirdiğiniz zaman, işin arkasında kimin olduğunu hep beraber göreceğiz. Ben de aynı kanaatteyim. Ecevit de diyor ki, 'Olaylara müdahale edilmedi' diyor. Bizde iddia ettik. 1974'de 24 saatte Kıbrıs'a çıkartma yapan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, maalesef 4 gün, 5 gün Maraş'ta olaylara yeteri kadar müdahale etmemiştir. Eğer cenaze töreninden sonra buraya 3-4 askeri birlik indirilse, akşamdan sokağa çıkma yasağı ilan edilmiş olsaydı Maraş'ta bu olaylar olmazdı" diye konuştu.

"BİRBİRİMİZLE KONUŞMAKTAN, TARTIŞMAKTAN VE DİYALOG KURMAKTAN KORKMAMALIYIZ"
Davet edildiği 6. Alevi Çalıştayı hakkında da açıklamalarda bulunan Şendiller, ünlü sanatçı Arif Sağ'ın tutumunu eleştirdi. 1993'te Madımak Oteli'nde yanmak üzere olan 42 kişinin BBP binasına alınarak kurtarıldığını hatırlatan Şendiller, onlara yardım eli uzattıklarını ifade etti.

Konuşmaktan, tartışmaktan ve diyalog kurmaktan korkulmaması gerektiğini kaydeden Şendiller, "İsmim gündeme gelir gelmez, dediğim gibi bir kısım Alevi dernekler, Alevici dernekler bu işi sömüren dernekler ve bir kısım siyasetçiler 'biz onun katıldığı yere gelmeyiz, işte O'nun davet edilmesi, Yahudilerin toplantısına Hitler'in davet edilmesi gibidir' gibi çok edepsiz laf ettiler. Başta Arif Sağ bu konuda tepki gösterdi. Mademki benimle bir arada bulunmayı Hitler'le bir arada bulunmak gibi benzeten, Yezid'le bir araya gelmek gibi çok aşağılık laf edenler şunu da bilmeli ki, biz 1993 yılında Sivas Madımak'ta meydana gelen olaylarda bizim partimiz Madımak Otelle sırt sırtaydı.

Orada boğulmak üzere olan 42 kişi içlerinde Arif Sağ'da vardı, bizim partimize alındılar ki, o gün biz rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile Gaziantep'teydik.

Aradılar, 'alıyoruz' dediler ve bizde alın diye oradan talimat verdik. 'Alın muhafaza edin, herhangi bir şeye karşı koruyun arkadaşları, aileleriyle görüştürün ve sağ salim olaylar yatıştıktan sonra güvenlik güçlerine teslim edin' dedik.

Şimdi orada kurtulan bir Arif Sağ'ın 'biz onla el sıkışmayız, biz onla bir araya gelmeyiz, biz aynı çatıda bulunmayız' sömürüsü yapmasına karşı da benim cevabım bu. Biz insanları, öldürmek için değil, yaşatmak için varız. O zaman da çıkıp bunu konuşacaklar. 'Efendim başımıza mı kalkıyorlar.' Hayır ben kimsenin başına falan kalkmam. Ama bu olayların sönmesi, bu olayların yeniden yaşanmaması için Arif Sağ bizimle konuşmaktan kaçmamalı. Kim bu konuda laf sahibiyse, birbirimizle konuşmaktan, tartışmaktan ve diyalog kurmaktan korkmamalıyız ki bizim vereceğimiz mesajlarla taban kucaklaşacak, taban birbirinden uzaklaşmayacak. Bizim maksadımız bu" diye konuştu.

"KARANLIK VE GİZLİ KALAN HER İŞ TÜRKİYE DEMOKRASİSİNE VE MİLLİ İRADEYE VURULABİLECEK EN BÜYÜK DARBEDİR"
Genelkurmay Seferberlik Tetkik Kurumu içerisinde yapılan aramalar ve Arınç Suikasti iddiaları hakkında da düşüncelerini açıklayan Şendiller, yapılan çalışmaların devletin milli kimyasına zarar vermeden yürütülmesi gerektiğini ifade etti. Terör örgütü PKK'nın da sokak eylemleri ile Türkiye'yi karanlık bir dehlize taşımaya çalıştığının altını çizen Şendiller sözlerini şöyle tamamladı:

"Süreç devam ediyor. Belki yargıya intikal eden tarafı var, etmeyen tarafı var, bu olacaktır. Yalnız şunu her zaman ifade ediyorum. Karanlık ve gizli kalan her iş, Türkiye demokrasisine ve milli iradeye vurulabilecek en büyük darbedir. Bu konuda kim olursa olsun açıklık ve şeffaflık olmalıdır aAma devletin kimyasını bozmadan. Bunun da altını çizmek lazım. Devletin kimyasını bozduğunuz zaman işin daha vahamete varacağının hesabının yapılması lazım. Açıklıktan, demokrasiden, milli iradeden yana herkesin eteğindeki taşı dökmesi lazım. Ama devletin milli kimyasını da bozmadan bunun yapılması lazım. Süreci beklemek lazım diye düşünüyorum. Tabi ki burada yanlış işler yapanlar varsa bunlarda yargı öyle zannediyorum ki ortaya çıkartacaktır.

Fakat burada vatandaşa verilmesi gereken bir diğer mesajda şudur. Özellikle sokak çatışmalarının kışkırtıldığı bir dönemde PKK'nın şehir yapılanması Türkiye'yi bir karanlık bir dehlize doğru götürmeye çalışıyor. Bu yüzden devletimiz, vatandaşın can ve mal güvenliğini sağlamalıdır. Vatandaşı kendini tedbir almaya zorlamamalıdır."

Şendiller sözlerinin sonunda yeniden siyasete girebileceğinin sinyallerini verdi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız