SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Ertaç Önal

Bir Zamanlar Malatya: Arasa V

Bir Zamanlar Malatya: Arasa V
A- A+ PAYLAŞ

Ertaç ÖNAL

1979 yılı sıcak bir yaz günü. O tarihlerde merkez polis karakolu olan Fuzuli Caddesi girişindeki sol köşe binanın önü oldukça kalabalık. 3’er 5’er kişilik gruplar kendi aralarında durum muhakemesi yapıyor. Gördüklerini, bildiklerini değil de hayallerinde canlandırdıkları senaryoyu gerçekmiş gibi heyecanla anlatan birileri ilgi çektiklerini görünce ses tonlarını daha da artırarak daha fazla dinleyici toplama gayreti içerisine giriyorlardı. Sonra bu grupta dinleyici olanlar birer ikişer dağılarak tanıdıkları başka gruplara intikal edip ‘’bir bilen’’ edasıyla dinlediği senaryonun üzerine bir şeyler de ekleyerek gruptaki insanlara heyecanla anlatmaya koyuluyordu. O gün Malatya gündeminde bomba gibi patlayan haber, ağız-kulak rotatifini oldukça hızlı çalıştırıyordu.

Arasa'nın tarihi yapıtlarından biri de eski adıyla ‘’Hacıhüseyin’’ yeni adıyla ‘’Gönülferah’’ hamamıydı. Çocukluk yıllarımın geçtiği bu Küpçüler Sokağı’nın başındaki hamamın kapısında kalınca bir tahtanın ucundan sarkıtılan tabelasında ‘’ Gönülferah Hamamı- Müsteciri Nuri Akdeniz’’ yazısını belki binlerce kez okumuştum. Çocukken bu ‘’müsteciri’’ kelimesinin anlamını bir türlü çözemezdim. Hamamın külhan kısmı sokağa cepheli duvara bitişik olduğundan, yol tarafındaki giriş kapısından yaklaşık 20 mt. ilerde hamamın ana giriş kapısı bulunuyordu. Külhanın arka tarafında üzerinde kalın buzlu camlardan oluşan küçük ışıklıklar olan 1 adet büyük, onun etrafında da 4 adet küçük kubbesi olan hamam kısmı vardı. O yıllarda henüz çamaşır kurutma makinesi icat olmadığından, yıkanan peştamal ve havlular bu kubbeler arasına dikilen sırıklar arasındaki teller üzerine asılarak kurutulurdu. Hamamın külhan tarafındaki sokağa bakan dış duvarı yerden 1 mt. yüksekliğinde kısmen yıkık kerpiç duvar, duvarın arka tarafında da aralıklarla takviye edilmiş tahta perde mevcuttu. Bu tahta perdelerin önündeki kuşak tabir edilen sırıklara, arasada müşteri bekleyen taşıyıcılar eşeklerini bağlarlardı. Hamamın çapraz karşısında bulunan ahırda da tırnak kesimi ve nal çakımı için sıra bekleyen eşekler bağlı dururdu. Bu eşekli yük taşıyıcılar içerisinde en meşhuru Kör Abuzer diye anılan her iki gözü ama bir taşıcıydı. Abuzer Dayı’nın eşeği diğer eşeklere nispeten daha iri beyaz bir mısır eşeğiydi ki taşıma gücü diğer eşeklerin iki katıydı. Abuzer Dayı’nın işitme duyusu ama olanlara özgü, çok hassas olduğundan yükünü taşıdığı insanın ayak seslerini takiben palanının arkasına bağladığı kısa ve kalınca bir ipi tutarak eşeğinin arkasından yürür ve elindeki sopayla yönlendirirdi. Yükü indirdikten sonra yine palanın arkasındaki ipi tutar, eşek kendiliğinden arasaya, hamamın önüne gelip dururdu. En uzak semte de gitse eşek hiç yanlış yola sapmadan doğru arasaya dönerdi. Abuzer Dayı’nın lisede okuyan ve çok başarılı bir öğrenci olduğu söylenen bir oğlu vardı, sonraki yıllarda İTÜ yü bitirerek inşaat mühendisi olduğunu duyduk.

**

Merkez Karakolu önünde aniden bir kaynaşma oluştu. Gruplar halindeki kalabalıktan bir kısmı o tarafa doğru koşuştururken bir kısmı da olan bitene uzaktan bakmayı yeğledi. Karakolun ana giriş kapısı önünde bir polis memuru refakatinde görünen şahıs, Malatya Belediyesinin önceki dönem Başkanı Nuri Nebioğlu’ndan başkası değildi. Seri adımlarla hükümet konağındaki C.Savcılığı'na doğru yürümeye başladılar. Bekleyen gruplardan bir kısmı da peşlerinden yürüyordu ki tam Hükümet Konağı arkasındaki parkın oraya gelindiğinde Nuri Nebioğlu aniden durup geriye dönerek arkasından gelen kalabalığı şöyle bir süzdü ve çoğu tanıdığı simalardan oluşan kalabalığa hitaben; ‘’ Ne var ulan niye toplandınız, seçim zamanı böyle toplan mıydınız?’ diye yüksek sesle söylendi. Bunu söylerken yüz ifadesinde, haksızlığa veya komploya uğrayan insanların öfkesi ile sol gözündeki tik oldukça belirgin bir haldeydi.

Arasa ve Küpçüler Sokağı tatil günleri hariç günün ilk ışıklarından, gün batımına kadar trafiği oldukça yoğun tam bir Pazar yeriydi. Değil bir vasıta ile geçmek, yürümek bile sorun olurdu çoğu kez. Akşamın ilk karanlığı ile kalabalık yavaş yavaş azalır, kısa sürede sakinliğe bürünürdü arasa meydanı. Bu saatten sonra da gündüz nerde olduklarını kimsenin bilemediği 20- 30 kadar köpek, doğal bekçilik görevi için arasadaki yerlerini alırlardı.

Ben henüz ilkokuldayken mahallemizin afacanlarından bir arkadaş bir gün hamamın duvarında bağlı 20 kadar eşeği bir arada görünce bana ‘’bu eşekleri anırtalım mı?’’ dedi. Nasıl olacak bu diye sordum. ‘’şimdi her ikimiz birden ZIRRRRRR diye bağıralım görürsün’’ dedi. Eşeklerden birine yaklaşarak dediği gibi birkaç kez bağırdık. Zırrrrrrr, zırrrrrrr önce eşeklerden biri akabinde bu anırmayı duyan ikincisi, beşincisi derken hamamın duvarına bağlı yaklaşık 20 eşekle birlikte karşı ahırın içinde bağlı duran, nallanan eşekler, arasa meydanındaki üzerlerine yük yüklenmekte olan eşekler de dâhil öyle bir senfoni orkestrası oluşturdu ki ortalık bir anda eşek anırtısına kesti. Bu anırtılı eşekler orkestrası 300 mt. ierdeki Belediye Meydanı önünden geçenlerin bile rahatlıkla duyabileceği ve merakla bakınacağı kadar yüksek volümdeydi. Canı çok yanan yetişkin onlarca çocuğun içini çeke çeke bağırarak ağlama sesini andıran bu hüzünlü anırtılara tepki hemen geldi. Tüm arasa ve kasap pazarı esnafı dükkânlarından, hamamın bitişiğindeki kahvehane ‘’Geldi şen gitti harap kıraathanesi’’ müşterileri oturdukları yerden dışarı fırlayarak hatta hal binası esnafları da koşup gelerek eşekler korosunun hep birlikte okudukları fasılasız 5-6 dakika devam eden senfoninin nedenini öğrenmeye çalıştılar. Arada bir orkestra susar gibi oluyor ama eşeklerden birisi arya görevi üstlenip soloya başlayınca senfoni korosu da buna uyarak yeniden başlıyordu konsere. Biz iki afacan ise saklandığımız yerden, koşup gelen kalabalığın telaşlı ve meraklı bakışlarına kıs kıs gülerek, büyük iş becermiş bilge kişi havalarındaydık. Ama Arasanın hatırı sayılır esnaflarından Veli Aydoğan’ın oğlu Kemal Ağabey bizi suçüstü yakalasa da ifşa etmeyerek sadece ‘’sizi gidi’’ der gibi başını sallamakla yetinmişti.

**

1970 yılı başında Gönülferah Hamamının mülkiyeti sahip değiştirdi. Nuri Nebioğlu yeni sahibiydi hamamın. Nuri Nebioğlu; orta boylu, tıknaz, sert bakışlı, kabadayı yürekli, sol gözünde, sol yanağındaki hafif felçten kaynaklanan tik vardı. Gençlik yıllarında kavgacı olduğu, karıştığı bir kavgada sol yanağından bıçak yarası aldığı ve yüzündeki kısmi felcin de bundan kaynaklandığı söylenirdi. Hatırı sayılan, mert ve dobra dobra konuşan bir insandı. Sert görünümüne rağmen yüreği temiz ve merhametliydi. Önceleri Akpınar semtinde bir ekmek fırını işletirdi. Daha sonra Milli Egemenlik Caddesi (Turan Emeksiz Caddesi) üzerinde mobilya ve dekorasyon mağazası açtı. İş yerlerini Ünal, Güral ve Bedir isimli oğulları işletir, kendisi müşteri ile pek muhatap olmazdı. Yıllarca Belediye şehir meclisi üyeliği yaptı. 1973 mahalli seçimlerinde Belediye Başkanı seçildi. Önemli hizmetler de yaptı. Bu hizmetlerden en önemlisi önceki Belediye Başkanı merhum Mehmet Kırçuval’ın hükümet meydanı altına başlattığı kapalı çarşının inşaatını tüm finansal zorluklar, idari ve kanuni engellere rağmen devam ettirip bitirmesiydi. Bu inşaata başlanmadan önce Türkiye çapında proje yarışması düzenlenmiş, birçok ünlü mimarın katıldığı bu yarışmayı Malatya’mızın ünlü mimarlarından Ünal Özer ve Nuran Gezdirici’nin hazırladıkları projeler ilk iki sırayı almıştı. İdari engellemeler diyorum çünkü o devirde şehir imar planları İmar ve İskân Bakanlığı'nın onayına tabiydi. Belediye İmar Komisyonu'nca hazırlanan plan tadilatı onay için Bakanlığa gönderilmiş ama ret kararı gelmişti. Çünkü Hükümet Meydanı yıllar önce SİT alanı olarak onay görmüştü. Önceki Belediye Başkanı Mehmet Kırçuval bakanlık onayını beklemeden hafriyat çalışmalarını bitirmiş olduğundan yeni Başkan Nuri Nebioğlu’nun bu inşaatı devam ettirmekten başka şansı yok gibiydi. Bu nedenle İmar ve İskân Bakanlığı’nın tüm yazılı uyarılarına rağmen kapalı çarşı inşaatı hızla devam ediyordu.

Görüş Gazetesi’nin Atatürk Caddesi üzerindeki bürosu, o yıllarda hafta sonları uğrayıp, gazeteci dostlarımla hemhal ettiğim bir uğrak yerimdi. Birçok ünlü gazetecinin yetiştiği, adeta bir okul olan gazetenin sahibi Cevdet Barış ile halen Doğan Haber Ajansı’nın Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölge Temsilcisi Orhan Apaydın, Anadolu Ajansı'nın Diyarbakır temsilciliğinden geçtiğimiz yıllarda emekli olan Raşit Kısacık yakın dostlarım ve gazetenin kadrolu yazarlarıydı.

Bir Cumartesi gününün öğlenden sonrası Görüş Gazetesi'ne Malatya Valisi Rafet Küçüktiryaki ile Emniyet Müdürü Abdulkadir Aksu birlikte geldiler. Tesadüf bu ya, kısa süre sonra da Belediye Başkanı Nuri Nebioğlu çıkageldi gazeteye. Biraz karşılıklı iltifat ve sohbetten sonra Vali Küçüktiryaki, Belediye Başkanı Nuri Nebioğlu’na hitaben ‘’ Sayın  Başkan, size kaç kez Bakanlık emrini ileterek kapalı çarşı inşaatını durdurmanız için yazı yazdık ama inşaat tüm hızıyla devam ediyor. Pazartesi gününe kadar inşaatı durdurmazsanız polis marifetiyle engel olacağım, hiç kusura bakma.’’ dedi. O sırada her iki elinin baş ve işaret parmakları ile tabakasından çıkardığı tütünü sarmakta olan Nuri Nebioğlu kaşlarını kaldırarak Vali Küçüktiryaki’yi bir an süzdü. Vali’nin yüzündeki ciddiyeti görünce elindeki tabakayı yanındaki koltuğa bıraktı. ‘’Ben de senin karşına halkı çıkarırım’’diye ayağa kalkarken başını az ötedeki koltukta oturan Vali’nin başı hizasında tutmak için eğilerek 1-2 adım attı ve sağ elinin işaret parmağını çengel haline getirdikten sonra Vali’nin gözleri hizasına getirerek ‘’Gözünü de oyarım’’ diye yüksekçe sesle söylendi. Birkaç saniye esen buz gibi havayı Cevdet Barış’ın ayni anda araya girip Nuri Nebioğlu’nu yerine oturturken ‘’Dayı, (Belediye çalışanları dışında hemen herkes Başkana dayı diye hitap eder, o da bundan hoşlanırdı.) hele bir dur bakalım bir hal çaresi bulunur elbet.’’ diyerek sakinleştirmeye çalışırken ortamdaki soğuyan havayı Orhan Apaydın’ın patlattığı espriye atılan kahkahalar oldukça ısıttı.

Sonraki yıllarda Malatya Belediyesi'ne önemli bir kira geliri sağlayan kapalı çarşı inşaatının tamamlanması 1 yıldan fazla sürdü. Tüm dükkânlar tespit edilen muhammen bedel üzerinden açık artırmayla taliplilerine kiralanıyordu. Kapalı çarşının Belediye tarafındaki girişinin sağ başındaki, emsallerine nispeten daha büyük olan dükkâna bir banka şube açmak üzere talip olur. Her soruna pratik çözümler üreten Belediye Başkanı Nuri Nebioğlu ile banka müdürü arasında geçen aşağıdaki oldukça ilginç diyalog Malatya kamuoyunda çok çabuk duyuldu.

BANKA MD. - Reis bey, eğer uygun görürseniz buraya bankamızın bir şubesini açmak istiyoruz. Takdir edeceğiniz kira bedelini peşinen kabul ediyoruz. Ancak bir sorun var.
N. Nebioğlu, savat işlemeli gümüş tabakasından çıkardığı sigara kâğıdına tütün koyarken kaşlarını kaldırarak banka müdürünü şöyle bir süzer ve;
- Ne sorunuymuş gardaş, sorun morun yoh. Sen paradan haber ver.
BANKA MD. – Efendim demin de arz ettiğim gibi takdir edeceğiniz kira ücretİ sorun değil. Sorun olan dükkânın içine banka çalışanlarının kullanabileceği 2 adet wc ve lavabo gerekli. Bu yok.
N.NEBİOĞLU –Yav müdür beg sen çarşıyı heç gezdin mi?
BANKA MD.- Gezdim efendim.
N.NEBİOĞLU- İstediğin tükanın yanındaki umumi helâyı görmedin mi?
BANKA MD.- Gördüm ama efendim hadi erkek çalışanlar neyse de hanım çalışanlar için banka içinde hiç olmazsa 1 adet wc ve lavabo şart.
N.Nebioğlu tabakasından çıkardığı tütünle kalınca sardığı sigarasını benzinli muhtar çakmağı ile yakarken;
- Amaaaan önemli dediğin sorun da bu mu müdür beg, sen de tembih et, avratlar da evde işesin gelsin canııım.

1975 yılı Nuri Nebioğlu ailesinin kara günlerinin başlangıcı oldu adeta. Ailenin en küçüğü olmasına rağmen sosyal ve ticari işlerde katalizör misyonunu üstlenen ayni zamanda İstanbul’da mühendislik tahsili yapan Bedir Nebioğlu bir iş takibi için günübirlik geldiği İzmir’den İstanbul’a dönerken bindiği uçağın Marmara Denizi'ne düşmesi sonucu hayatını kaybetti. Bu olaydan sonra tüm ticari işleri durdu Nebioğlu ailesinin. Kısa süre sonra kabadayı mizaçlı ortanca oğul Güral da kansere yenik düştü. Sahibi oldukları ve işlettikleri hamam kiraya verildi. Belediye Başkanlığı dönemini tamamlayan Nuri Nebioğlu kendi kabuğuna çekildi.

Gerek ulusal gerekse yerel basında yer alan haberin başlığı şöyleydi; ‘’ Malatya eski belediye başkanı Nuri Nebioğlu arasadaki hamamda 6 arkadaşı ile birlikte kadınlarla âlem yaparken yakalandı.’’ haberi geçmeyen tek yerel gazete ‘’Görüş Gazetesi.’’ Olay adliyeye intikal ettiği, henüz soruşturma safhasında olduğundan ilkelerinden taviz vermeyerek bu sansasyonel haberi geçmemişti ‘’Görüş’’

Bu haber ilk iki gün içinde ağızdan ağza yayılan dedikodular ile o kadar çok dejenere edilerek yayıldı ki kamuoyunun büyük kesimi işin aslını öğrenemedi. Ulusal basında ilk gün birinci sahifede 4 sütunda büyük puntolarla yazılan bu sansasyonel haber, olayın aslı öğrenildikten sonra gazetelerin 3 veya 4. sahifesinde tek sütun, küçük puntlarla ve birkaç satırla düzeltilerek yazıldı.
C. Savcılığı tutanaklarındaki olayın aslı şöyleydi; Nuri Nebioğlu Belediye Başkanlığından ayrıldıktan ve kısa aralıklarla iki oğlunu kaybettikten sonra sahibi olduğu hamamı kiraya verir. Ancak rutin olarak ayda bir kez akşamları müşteri alınmaz ve eski kadeh arkadaşları ile hamamın soyunma kabinlerinin bulunduğu alanın ortasındaki havuz kenarında rakı sofrası kurulur, çiğköfteler yapılır, şarkılar söylenir, gazeller atılır ve hamamda kalan tek natır herkesi bir güzel yıkadıktan sonra giyinip dağılırlar. Hamamı kiralayan şahıs da bazen bu guruba katılır bazen de hamamın anahtarını natıra teslim ederek erkenden evine gider.

Yine öyle bir gecede hamam müsteciri erkenden evine gitmiştir. Çiğ köfte muhabbeti bittikten sora herkes hamamdaki kurnaların başında yerini almıştır. Fakat o gece orada her zamanki guruptan olmayıp misafir olarak bulunan biri natıra yüklüce bir bahşiş vererek hanım arkadaşını gizlice hamamın üst katındaki soyunma odlarından birine kapatır. Fakat gece sat 10 civarında hamama bir kadın girdiğini gören arasa civarının gece bekçisi durumu merkez polis karakolundaki nöbetçi komisere o da emniyet müdürüne duyurur. O yıllarda sağ koalisyon hükümeti iktidardadır. O yılları yaşayanlar çok iyi hatırlayacaktır, hemen her kurum gibi polis de Pol-Bir, Pol-Der gibi guruplara bölünerek politize olmuştu. CHP li Belediye eski Başkanını bir oturak âleminde yakalamış olmak emniyet müdürünün ikbali için iyi bir fırsattır ve bunu hemen değerlendirerek baskın düzenletir.

Polisler hamama girdiklerinde karşılarına çıkan natırı sıkıştırarak hamama giren kadının nerede olduğunu sorar. O da üst kattaki soyunma odalarından birini göstererek bunu hamamda yıkanmakta olanlara duyurmamalarını, aksi takdirde ekmeğinden olacağını söyleyerek yalvarır. O gece misafir olarak bulunan şahıs kabinde kadınla birlikte yakalanır. Daha sonra hamamın içine giren polisler yıkanmakta olanları karakola davet eder. Olayı öğrenen Nuri Nebioğlu misafir şahsın ve natırın üzerine yürüyerek tartaklar. Neticede C. Savcılığı Nuri Nebioğlu ve diğer arkadaşlarına takipsizlik kararı verirken kadın ve misafir şahsı mahkemeye sevk eder.

FOTO 1- SOLDAN; NİHAT EMEKSİZ, ÜNAL NEBİOĞLU,İLHAN KIZILAY,ŞAHİN ÖZER,ERTAÇ ÖNAL FOTO2- SAĞDAN; CENGİZ ÇAĞLAYAN,BEDİR NEBİOĞLU, ERTAÇ ÖNAL FOTO3- NURİ NEBİOĞLU (Oturan gözlüklü) BELEDİYE BAŞKANI İKEN YAPILAN BİR KAYISI FESTİVALİNDE HALK DANSLARI EKİBİ İLE BİRLİKTE

c1

c2

c3

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

1 yorum yapılmış

  • Gülen Elmas Arslan (3 yıl önce)
    Değerli Basın Mensupları, Üçüncü resimdeki ayakta sağdan dördüncü (gözlüklü) olan kişi benim babamdır. Dönemin Malatya Milli Eğitim Müdürü Aziz Elmas. Bir tesadüf eseri gördüm ve çok duygulandım. Üniversitenin açılması sürecinde önemli katkıları olmuştur. Selamlar ve saygılar. Prof. Dr. Gülen ELMAS ARSLAN
    0
    0
    Yanıtla

Ertaç Önal yazıları