SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Biraraya Gelemeyiz'

A- A+ PAYLAŞ

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, Türkiye’nin 7 yıllık AKP hükümeti döneminde yoksulluğun, yolsuzluğun ve işsizliğin kurumsallaştığı bir ülke haline geldiğini söyleyerek, “Son dönemde yaşanan gelişmelerle Türkiye bugün çok ciddi bir devlet krizi, siyasi bir meşrutiyet ve yönetim krizi yaşamaktadır. Türkiye’nin içinde bulunduğu manzara Türk milletini bir arada tutan ortak değerlerin çatışma aracı haline getirildiği, milli birliğin ağır tehditler altında bırakıldığı bir vahamet manzarasıdır. Bu yüksek gerilim ortamının önümüzdeki yıl 17 Temmuz’da yapılması gereken seçimleri beklemeye tahammülü yoktur. Türkiye’nin içinde bulunduğu bu çalkantılı dönemden çıkmasının tek yolu bir an önce sandığa gitmek, milletin hakemliğine başvurmaktır” dedi.

‘İktidarınız, 8. yılına girdikten sonra mı demokratikleşme aklınıza geldi?” diye soran Bölükbaşı, yaşanan sürecin Başbakan’ın iddia ettiği gibi demokratikleşme sürecinin sancılı dönemi olmadığını ifade ederek “Bu dönem, AKP’nin seçim sandığı yoluyla siyasi tasfiye sürecinin son dönemine girilmiş olmasının sıkıntılarıdır. Sayın Başbakan, bu oyunun bittiğini, seçim sandığı Türk milletinin önüne geldiğinde Türk milletinin kendisiyle tarihi bir hesaplaşmayı sonuçlandıracağını bilmektedir. Bu gelişmeler Sayın Başbakan’ın yaşadığı siyasi ecel ve Türk Adaleti’ne hesap verme korkusundan kaynaklanmaktadır” diye konuştu.

'NERON GİBİ BAŞBAKAN"
Partisince organize edilen “Çözülen Ülke Türkiye’ konulu konferansa konuşmacı olarak Malatya’ya gelen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı, Anemon Otel’de basın mensuplarıyla bir araya geldi. Ülke gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Bölükbaşı, son dönemlerde yaşanan siyasi gerilim ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yönetim krizinin, siyasi, hukuku, ahlaki meşrutiyetini kaybetmiş AKP hükümetinin saltanatını devam ettirmek adına ülkenin milli çıkarlarını, Türk milletinin ortak değerlerini hiçe sayarak her yola başvurmasından kaynaklandığını söyledi. Bu yönüyle Başbakan’ın Neron’a benzetilebileceğini söyleyen Bölükbaşı, “Sayın Başbakan ne pahasına olursa olsun AKP’nin hanedanlığını sürdürecek yollar arayışına itmiştir. Sayın Başbakan’ın psikolojisi Neron psikolojisine benzetmek mümkündür. Her şeyi yakmaya, yıkmaya, kendisiyle birlikte Türkiye’nin geleceğini, rejimin geleceğini de ateşe atmaya hazır bir psikoloji içindedir” dedi.

Bölükbaşı, 7 yıllık AKP iktidarını değerlendirdiği ve basın mensuplarının sorularını yanıtladığı konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye bugün maalesef 7 yılı aşkın bir süredir AKP tarafından idare edilen, 7. bu dönemde birden fazla krizi bir arada yaşamaktadır. Yaşadığımız kriz ve bunalımların demokratik parlamenter rejimlerde olağan sayılabilecek sıradan gelişmeler olduğunu söylemek mümkün değildir. Türkiye’de bugün çok ciddi bir devlet krizi, çok ciddi bir hukuk krizi, çok ciddi bir siyasi meşrutiyet ve yönetim krizini AKP iktidarı ile yaşamaktadır. MHP’nin en büyük endişesi, bu krizlerin kümülatif etkilerinin karşımıza bir Anayasa ve rejim krizi çıkarması ihtimalidir. Bu nedenledir ki, bu karanlık dönemin demokratik rejimin kuralları, sağduyu ve soğukkanlılığın rehberliğinde aşılması en büyük temennimizdir. Herkes kendi kurumsal planlarını ve çıkarlarını bir tarafa koyup, Türkiye’nin ve Türk milletinin aydınlık geleceğini, Türkiye’deki demokratik rejimin geleceğini en üst seviyede tutan bir vatanseverlik anlaşışı ile hareket etmesi gereken bir dönemden geçiyoruz.

"KRİZDEN KURTULMANIN TEK YOLU SEÇİMDİR"
Türkiye bugün deyim yerindeyse, bir insan bünyesi yerine konulursa kalp hastasıdır. Şeker hastasıdır. Yüksek tansiyon hastasıdır. Bu yüksek gerilim ortamının 17 ay daha sürdürülmesi, önümüzdeki yıl 17 Temmuz’da yapılması gereken seçimleri beklemeye tahammülü yoktur. Sayın Başbakan ne kadar aksini söylese de bu krizden çıkışın yegane yolu Türk milletinin hakemliğine gidilmesidir. Her vesile ile milli irade havariliği ve sahte demokratlık gösterileri yapan Başbakan’ın milletin iradesinden kaçmasının siyasi bir izahı yoktur. Vicdani ve ahlaki bir rasyonel bir açıklaması yoktur. MHP seçim sandığının Türk milletinin önüne getirilmesini, Türk milletinin iradesinin sandıkta belirlenmesini, Türkiye’nin geleceğinin sandıkta belirlenmesinin bugünkü durumun içinde çıkmasının tek yoludur. Biz MHP olarak Sayın Genel Başkanı’nda kamuoyuna açıkladığı gibi Türkiye’yi erken seçime götürecek süreci başlatmış bulunuyoruz. Bugün içinde bulunduğumuz Türkiye’ye baktığımızda, siyasi parti mantığını bir kenara bırakırsa, içinde bulunduğumuz manzara herkesi derin endişeye sevk edecek bir vahamet manzarasıdır.

Bugün karşımızdaki Türkiye, ekonomik krizin kendi kaderine terk edildiği, işsizliğin ve yoksulluğun giderek, derinleştiği, yaygınlaştığı, milli birliğin, Türk milletini bir arada tutan ortak değerlerin çatışma aracı haline getirildiği, milli birliğin ağır tehditler altında bırakıldığı, yolsuzluğun kurumsallaştığı, karanlık bir Türkiye tablosudur. AKP iktidarının 7 yıllık sürecine baktığımızda ortaya çıkan Türkiye, giderek yoksullaşan bir Türkiye’dir. Soyulan, bölünmek isteyen bir Türkiye’dir. Bu tablo bu yüksek gerilimin uzun süre yürütülebilmesi mümkün değildir, doğru da değildir.”

"AKP'Yİ YÜCE DİVAN KORKUSU SARDI"
Bugün Türkiye’de yaşananlar Sayın Başbakan ve arkadaşlarının, bu harekete geçen dinamiklerden sonra istemeseler de mecburen seçime gitmek zorunda kalacakları bir dönemdir. Sayın Başbakan’ın iddia ettiği gibi yaşanan bu süreç demokratikleşme sürecinin, daha ileri demokratik standartlara ulaşma sürecinin sonuçları değil, AKP’nin seçim sandığı yoluyla siyasi tasfiye sürecinin son dönemine girilmiş olmasının sıkıntılarıdır. Sayın Başbakan gerçekleri görmektedir. Ama Sayın Başbakan’ın içinde bulunduğu ruh halini çok iyi anlamak lazımdır. Sayın Başbakan, bu oyunun bittiğini, seçim sandığı Türk milletinin önüne geldiğinde Türk milletinin kendisiyle tarihi bir hesaplaşmayı sonuçlandıracağını bilmektedir. Bu bakımdan bir siyasi ecel korkusu yaşamaktadır. İkincisi, Türkiye’de 7 yılı aşkın süredir AKP iktidarının her alanda, hiçbir dönemde görülmemiş, yolsuzluk, vurgun ve soygunların hesabının Türk adaleti önünde görüleceği günlerin yaklaşıyor olması endişesidir. Sayın Başbakan ve arkadaşları Adalet önünde hesap verme kabusu yaşamaktadırlar. Sayın Başbakan ayrıca, Türkiye’nin devleti ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü yıkmayı amaçlayan ve PKK’nin siyasi amaçlarını siyasi süreçten de hayata geçirmek için başlattığı PKK açılımının bir Anayasal karşılığı olduğunu çok iyi bilmektedir. Anayasa suçu işlemeye tam teşebbüs halinde bulunan Başbakan bunun hesabının da yüce divanda görüleceğini çok iyi bilmektedir, bunun içinde bir Yüce Divan sendromu yaşamaktadır.

Sayın Başbakan ne pahasına olursa olsun AKP’nin hanedanlığını sürdürecek yollar arayışına itmiştir. Sayın Başbakan’ın psikolojisi neron psikolojisine benzetmek mümkündür. Her şeyi yakmaya yıkmaya, kendisiyle birlikte Türkiye’nin geleceğini rejimin geleceğini de ateşe atmaya hazır bir psikoloji içindedir.

"MASKELİ BALO SİYASETİ"
Sayın Başbakan ve hükümeti, siyasi, hukuku, ahlaki meşrutiyetini tamamen kaybetmiştir. Türkiye’yi yönetme iradesi ortada değildir. Sayın Başbakan’ın önümüzdeki dönem izleyeceği strateji bütün unsurları ile belli olmuştur. Yüksek siyasi gerilim bu stratejinin temel unsurudur. Sayın Başbakan siyasi gerilimi arttırarak bundan siyasi rant elde edebileceğinin hesabını yapmaktadır. Sayın Başbakan mağruru oynayabilmek için, kendisini Türk milletinin acıma ve merhamet duygularını bir kez daha sığınarak, Türk milletini bir kez daha kandırabilir miyim diyerek istismar siyasetine yeniden düşmüştür. Sayın Başbakan’ın önümüzdeki dönemde nasıl bir yol izleyeceği bizim açımızdan çok açık bir şekilde ortadadır. Siyaset anlayışı maskeli balo anlayışına benzeyen Sayın Başbakanımızın önümüzdeki dönemde birden fazla maske ile Türk milletinin önüne çıkacağı apaçık ortadadır. Bunlardan birisi, sahte demokrat maskesidir. İktidarlarının 8. yılına girdikten sonra demokratikleşmenin Türkiye için önemini anlamış görünmektedir. Bir diğeri sahte mağdur maskesidir. Siyasi gündeme bundan yıllar önce, yaşandığı dönemde kendisinin tepki göstermediği bazı olayları şimdi siyasi gündeme taşıması, sahte mağdur maskesi takma niyetinin bir göstergesidir. Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında başlattığı Kürt açılımı ile bu maskeli balo anlayışını bölücülüğe şirin görünme perdesini, maskesini takmak için oynamıştır. O dönem belirsizliklerle dolu, Türkiye’yi bekleyen tehditlerin ve tehlikelerin giderek ağırlaşacağı bir dönem olacaktır. AKP’nin 7 yılı aşkın yıkım ve tahribat döneminin karşımıza çıkardığı fatura bir milli afet faturasıdır. Önümüzdeki dönemde ne pahasına olursa olsun iktidarda kalabilmek hırsıyla Türkiye’nin geleceğini tehlikeye atmaktan çekinmeyeceği artık anlaşılan Sayın Başbakan ve temsil ettiği siyasi anlayışın seçim sandığı yoluyla tasfiye edilemezse, korkarım ki Türkiye Cumhuriyeti devleti tasfiye edilecektir. Böyle bir kavşak noktasındayız.”

Basın mensuplarının çeşitli konulardaki sorularını da yanıtlayan Deniz Bölükbaşı, seçimlerde olası bir koalisyon durumunda AKP ile yan yana gelemeyeceklerini söyledi.

AKP’nin özelleştirme politikalarının, istihdamı arttırmaya yönelik bir model yerine peşkeş çekmeye dayalı bir yağma modeli olduğunu kaydeden Bölükbaşı, Sümerbank’ın özelleştirilmesine ilişkin şöyle konuştu:

"BAŞBAKANIN KAÇAK İNŞAATI AÇMASI HAZİN BİR DURUM"
“AKP’nin özelleştirme politikaları, geçtiğimiz 7.5 yıla bakıldığı zaman milli varlıkların tasfiyesi politikasıdır. Milli değerlerin yabancılaştırılması politikasıdır. Kamu yararına istihdam artırıcı bir özelleştirme modeli değil, peşkeş çekmeye dayalı bir yağma modeli oluşturulmuştur. Bunun en somut örneklerinden birini Malatya yaşamıştır. Sümerbank, Tekel ve şeker fabrikalarının özelleştirilmesi ortadadır. Her ne kadar TEKEL’de yürütme durdurulmuşsa da tasfiye süreci başlamıştır. Sümerbank da özel bir durum vardı. Sümerbank özelleştirildikten sonra her ne kadar 5 yıl sanayi tesisi gibi çalıştırılmak zorunda ise oraya kaçak yollardan bir alış veriş merkezi yapılmıştır. Tabi bu inşaat kaçaktır, yapılan gayri ahlakidir. Ama kaçak inşaatı açma gafletine düşen Sayın Başbakan’ın durumu daha da hazindir. Sümerbank arazisi Malatya’nın en değerli arazisidir. Şehrin en muteber semtindeki 130 dönümlük bir arazinin 10 milyon TL gibi bir parayla satılmasının Malatyalıların vicdanında karşılık bulup bulmadığını bilmiyorum buna Malatyalılar karar verecek. Malatya Belediyesi’nin bu arazinin dörtte birini kadarı bir araziyi, bunun yeri gibi değerli olmayan bir yerdeki araziyi 5 katı fiyatına satması da bir emsal olarak değerlendirilirse ortada yanlış bir iş vardır. O bakımdan AKP hükümetinin Malatya ölçeğinde yaşadığınız bu özelleştirme rezaleti Türkiye genelinde milli varlıkların elden çıkarılması operasyonuna dönüştürülmüştür. MHP’nin önümüzdeki dönemde Türk milleti tarafından bir siyasi sorumluluk verilirse yapacağımız ilk işlerden birisi de geçmişe dönük bu özelleştirme dosyalarını yeniden açmak ve Anayasanın imkan verdiği ölçülerde bunun hesabını sormak olacaktır.

Türkiye’de bugün 29 kişinin banka hesaplarında toplam 200 milyar TL para vardır. Türkiye işsizlikte TÜİK’in açıkladığını bir kenara bırakırsanız 6 milyon işsiz vardır. İşsizlik oranı TÜİK’in açıkladığı gibi yüzde 13 falan değil 18’lerdedir. Türkiye işsizlikte dünya üçüncüsüdür. Şehirlerde her üç gençten biri işsizdir. Çok ilginçtir, son iki yılda Türkiye’deki dolar milyarderlerinin sayısında 5 basamak birden artış olmuş ve Japonya’yı geçmiştir. 6 milletvekili verdiniz AKP’ye. Buraya da hangi yüzle geliyorlar bilmiyorum ama eğer ‘Biz zenginlerimizde Japonya’yı da geçtik’ diyorlarsa, Türkiye’de emekliler açlık sınırında, asgari ücretler açlık sınırında yaşıyorsa, Malatya’da 25 bin aile yardımlarla ayakta kalıyorsa bu 7 yıllık AKP hükümetinin icraatlarının hazin bir özetidir.”

Bölükbaşı, Balyoz darbe planı iddialarının ardından yaşanan gelişmelere ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine de şöyle konuştu: “Generaller gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan sonra bazı AKP yandaşı basının iddia ettiği gibi ‘Komutanlar tutuklanmadı ise Başbakan’ın bunların serbest bırakılmasını sağladı’ diye yazıp çizdiler. O zaman ben ‘Eğer Başbakan’ın serbest bıraktırma gibi bir gücü varsa o zaman geçmiş tutuklamaları da sağlama gücü var diye düşünüyorum. Her bakımdan ortada izaha muhtaç garabetler silsilesi olduğu apaçık.

Genarallerin varsa bir suçu adalet bunu ortaya çıkartacaktır. Ama bunu ortaya çıkartırken de mağduriyetlere yol açmaması, hukukun belirlediği kurallara uygun olarak yapılması lazım.

Hukuk kurullarına riayet edilip hızlı çalışılmalıdır. Hukuk kurulları siyasi baskılardan uzak çalışmalıdır. Yasalar ihlal ediliyorsa, o da bir suçtur. Hiç kimsenin suç işleme imtiyazına sahip olmadığını söylerken, buna hakim ve savcılar da dahildir. Sayın genel başkanımızın dediği gibi, hukuk eleğinden geçmesidir. Elek altında kalanlar hukuk kuralları çerçevesinde cezasını görür, elek üstünde kalanlardan iktidar özür dilemelidir. Hukuki sürecin sonucunu beklemek en doğru olacaktır. Hukuk da doğru işlemelidir.

Suçu olanlar varsa elbette suçunu çekecek. Ama eğer yoksa o zaman söyleyecek bazı sözlerimiz olacaktır.”

KONFERANS..
Daha sonra Sabancı Kültür Merkezi’nde “Çözülen Ülke Türkiye” konulu konferans gerçekleştirildi.

MHP il başkanı Ömer Ekici’nin açış konuşmasıyla başlayan konferansta konuşan genel başkan yardımcısı Bölükbaşı, “AKP’ye ülke bazında en fazla desteği veren ilk beş ilden biri olan Malatya’ya neler vermiştir? Onları tartışmak lazım. Başbakan’ın övündüğü en büyük icraatı olan yol projesinin Malatya’ya getirisini İl başkanımıza sordum.Malatya’ya hiçbir hizmetin gelmediğini söylemesini AKP Malatya milletvekillerinin vicdanına bırakmak lazım. Malatya çiftçisinin özellikle kayısı üreticisinin içinde olduğu sıkıntıların çözümlenmemesi ayrı bir handikap.2002 deki kayısı fiyatlarının yarısına bugün satılan kayısının üreticisinin sandıkta hesap sorması belirleyici olmalıdır.”dedi.

Bölükbaşı, daha sonra özetle “Bir ülkede etnik çözülme olmuş ise, inanç yüzünden hesaplaşma ve kutuplaşma olmuş ise, milli değerler çözülme durumuna gelmiş ise ülke tamamen çözülmüş demektir. 7 yıllık AKP iktidarı döneminde ülke gittikçe fakirleşmiştir.Ülke bölünmektedir ve soyulmaktadır. AKP döneminde Cumhuriyet tarihinin iç ve dış borcu iki katına çıkmıştır. Ülke fakirleşirken dolar milyarderi sayısının Japonya’yı geçmiş olması düşündürücü değil midir? Hiçbir iktidar döneminde ülke böyle soyulmamıştır. Simit satan ve Belediye emekli işçisinin oğlu olan ve çocuklarını arkadaşlarının bursu ile okuttuğunu söyleyen Başbakan’ın bugün ki servetinin nasıl oluştuğunun hesabını sormanın zamanı gelmiştir ve geçmiştir.Milliyetçi Hareket Partisi tek başına iktidara geldiğinde hesap devri ile yolsuzluk yapanların hepsine hesapları tek tek sorulacaktır.

Habur sınır kapısındaki karşılaşmayı umut olarak nitelendiren Başbakan yapılan illegal karşılaşmayı meşru gösterip önemli bir gelişmedir diyerek PKK kuryelerine ve yandaşlarına büyük cesaret vermiştir.Bölünen bir tablonun ballandırılarak anlatılmasını unutmamız mümkün değildir, Kürt açılımı değişik adlandırılmalar ile ‘’demokratik açılım’’ , ‘’milli birlik ve kardeşlik’’ projesi diye adlandırılması ABD’nin projesi olduğunu Milliyetçi Hareket Partisi; her platformda bağıra bağıra anlatmıştır. Kuzey Irak’taki PKK Barzani’nin kontrolündedir ve Barzani PKK’yı kalkan olarak kullanmaya devam etmektedir.Kerkük’e karşı Diyarbakır’ı tehdit olarak vurgulayan Barzani bu gücü işgal edilen Irak’ta kendisine en büyük desteği veren Barzani’ye ABD sürekli destek olmuştur.

PKK’nın 26 yıllık silahlı mücadelede elde edemediğini ABD ve AKP işbirliği ile çözünülmesi için verilen yoğun çabaya Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu çabaların engellenmesi için her zaman ülkenin bölünmez bütünlüğünü savunmadaki kararlılığımızı göstermişizdir.”diye konuştu.

ESOB'U ZİYARET..
MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı beraberinde İl Başkanı Ömer Ekici ve partililerle birlikte Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (ESOB) Başkanı Şevket Keskin'i ziyaret etti. Ziyaret esnasında çok sayıda oda başkanıda hazır bulundu.

ESOB Başkanı Şevket Keskin, esnaf kesiminin devlete yük olmadan kendi sosyal primlerini yatırarak istihdam sağladığını,ancak sürekli unutulan kesim olduğunu ifade etti.

Marketler Yasası'nın çıkartılmayışının esnaf ve sanatkarı zor durumda bıraktığını söyleyen Keskin, "Bizler marketlerin açılmasına değil, bu işin plansız, kuralsız ve kontrolsuz bir şekilde rekabet şartlarına uyulmadan yapılmasına karşıyız" dedi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Deniz Bölükbaşı ise, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz'ın 2 günden beri Malatya'da olmasına rağmen konuşmalarında bir tek esnaf kelimesinin bile geçmediğini belirterek, esnaf ve sanatkar kesiminin hükümetten olan beklentisinin boşa çıktığını vurguladı. Bölükbaşı, Türkiye'nin zor bir dönemden geçtiğini ve hükümetin seçime gitmesi gerektiğini ifade etti.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız