Malatya İnönü Üniversitesi (İ.Ü.) Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Öğretim Üyesi ve Geleneksel Türk El Sanatları Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Fatih Özdemir, "Geçmişimizden ve kültürel birikimimizden daha fazla beslenmeliyiz" diyerek, "Jurassic Park'ın, Kafka'nın, Dali'nin Müzesi varken bizde neden Nasreddin Hoca, Karagöz-Hacivat, Dede Korkut müzeleri olmasın" şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesi bünyesindeki Kampüs Fm'de İnanç Kara Ölmeztoprak'ın hazırlayıp canlı yayında sunduğu Panorama Programı'na katılan Özdemir, programda; grafik tasarımın yönü, 2012'deki trendler, kurumsal kimlik, şehirlerin siluetleri, yerel değerler, üniversite ve Malatya'ya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi bünyesinde grafik bölümünü kurduklarını, 2013 yılı itibariyle de öğrenci almayı planladıklarını bildiren Özdemir, şu anda Eğitim Fakültesi Resim-İş öğretmenliği programında da grafik ana sanat derslerini yürüttüğünü söyledi.
Marka ve markalaşmak üzerine açıklamalarda bulunan Özdemir, “Bu konuda temel esaslardan birisi, profesyonel bir ekip oluşturup o ekibe güvenmektir” dedi.
"Alışık olmadığımız, hatta bazen rahatsız eden çizgilere sahip, güzelin vasatlığından sıyrılmış, fark meydana getiren ve markanın imajından yola çıkarak bir imge oluşturan, onu markaya mal edebilen tasarımları" başarılı bulduğunu kaydeden Özdemir, görsel değerlerimize de sahip çıkılması gerçeğinden hareketle, "ABD'de film setleri bile müze yapılıp sergilenirken, Jurassic Park'ın, Kafka'nın, Dali'nin Müzesi varken bizde neden Nasreddin Hoca, Karagöz-Hacivat, Dede Korkut müzeleri olmasın. Tanıtımlarımızda geçmişimiz ve tarihi değerlerimiz daha fazla ön plana çıkabilir, bu alanda zaman zaman zayıf kalıyoruz. Geçmişimizden ve kültürel birikimimizden daha fazla beslenmeliyiz" ifadelerini kullandı.
Şehirlerin siluetleri noktasında da ilginç açıklamalarda bulunan Özdemir, şöyle konuştu: "Tüm şehirlerin genel görüntüsü marka, tabela ve mağazalardan oluşuyor. Herhangi bir vatandaşın gözünü bağlayıp bir şehir merkezine bırakıp buranın hangi şehir olduğunu sorsak bilemez. Çünkü hepsi birbirine çok benziyor."
Türkiye'de karakteristik mimari anlayışının oturmadığını belirten Özdemir, "Mimarlar işin görsel estetiğine karşı daha duyarlı olmalı; eskiyen binalar değil yaşlanan binalar yapmalı" diye konuştu.
Şu an eskiyen binaların yapıldığını savunan Özdemir, verdiği örnekte Gazi Üniversitesi Rektörlük Binası'nın eskimeden yaşlanan bir yapı olduğunu vurguladı.
Malatya'nın Battalgazi ilçesindeki Silahtar Mustafapaşa Kervansarayı'nın restorasyon çalışmalarından bahseden Özdemir, "Buna restorasyon değil de rekonstrüksiyon demek gerekir" dedi. Restorasyon yaparken mevcut yapının bozulmadan korunması gerektiğini, gerekli durumlarda sağlamlaştırılmasının, koruma altına alınmasının ve yaşatılmasının daha doğru olduğunu düşündüğünü belirten Özdemir, yine Battalgazi ilçesinde Kale Surları'nın restorasyonunun yapıldığını kaydederek, bu konuda orada yıllardır arkeolojik kazı çalışmaları yapan Roma La Sepienza Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Marcella Frangipane ile yaptıkları bir sohbette orada yapılan kazılarda başkanlık görevini yürüten Marcella hanımın, "Yıllar sonra mesela 10 bin yıl sonra burada yapılan bir kazıda 2012 yılında Malatya'da çok ciddi savaşlar yaşandığı düşünülebilir. Çünkü bu surlar şu an yıkılıp yeniden yapılıyor, yıllar sonra kazı yapanlar bunu bu şekilde algılayacaktır" dediğini aktardı. Özdemir, "Şehirlerin, mekanların bir ruhu olmalı ve bu mutlaka hissedilmeli" şeklinde konuştu.
Malatya'nın büyükşehir olması ile birlikte 'Malatya Büyükşehir Belediyesi Amblemini Arıyor' yarışmasını yaklaşım olarak doğru bulduğunu ifade eden Özdemir, bu tarz yarışmaların Grafikerler Meslek Kuruluşu ile ortak yürütülmesinin olumlu sonuçlar doğuracağını, prestijli ve doğru işlerin bu gibi ortaklıklar neticesinde ortaya çıktığını söyleyerek, "Mutlaka çok fikirler yarışacaktır. Ancak bence yeni logoda kesinlikle kayısı öğesi bulunmamalı, daha özgün ve farklı düşüncelerin yer aldığı tasarımlar dikkate alınmalıdır" ifadelerine yer verdi.
