SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Adamla Bir Yere Varamazsınız!"

0
Güncellendi - 2015-12-27 22:50:34
A- A+ PAYLAŞ

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında yaptığı konuşmaya ilişkin, "Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu falan filan. Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum, terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan bahsediyor. Meydanlarda defaatle söyledim, Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin" dedi. 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, "Konuşmamın başında TBMM'nin geçmiş başkanlarından Sayın Sökmenoğlu'nu ebediyete uğurluyoruz. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum, ailesine başsağlığı temennilerinde bulunuyorum. Bildiğiniz gibi geçtiğimiz hafta sonu itibarıyla Avusturya ve Fransa'daki vatandaşlarımızın, orada yaşayan, çalışan, orada hayat kurmuş kardeşlerimizin samimi selamları var, bu selamları iletmek istiyorum. Perşembe günü beraberimizdeki heyetle Avusturya'nın başkentine Viyana'ya gittik ve ayağımızın tozuyla Avusturya'daki kardeşlerimizle bir araya geldik, kucaklaştık. Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin (UETD) 10. Kuruluş Yıldönümü kapsamında düzenlediği toplantı Viyana'da 10 bin kişinin katıldığı salonda yapıldı. UETD'nin daha büyük bir salon talebi vardı, çeşitli bahanelerle bu karşılanmadı. Salon 10 bin kişilik de olsa Avusturya'daki vatandaşlarımız akın akın toplantının yapılacağı yere geldiler. Salon içinde ve salon dışında çok büyük bir coşku, heyecan söz konusuydu ve saatlerce orada bekleyen vatandaşlarımızın salon dışında olanları da kapalı salondaki konuşmamızı dışarıda izlediler, beklediler ve salon içindeki toplantıdan sonra çıkıp dışarıda da açık hava mitingi yaptık. Onlarla da ayrıca buluşma imkanımız oldu. Gerçekten Türkiye'deki mitingleri aratmayan, heyecanının, coşkunun, muhabbetin zirve yaptığı anları oradaki kardeşlerimiz hem kendileri yaşadılar hem de bizlere yaşattılar. Ertesi gün, yani Cuma günü kaldığımız otelde Avusturya Dışişleri Bakanını kabul ettik, kendisiyle bir görüşme yaptık" dedi.

FRANSA ZİYARETİ

Ardından Fransa'nın başkenti Paris'e geçtiklerini belirten Erdoğan, "Paris'te Fransa Cumhurbaşkanı Sayın Hollande ile başbaşa görüşmemiz oldu, ardından heyetler arası toplantımızı gerçekleştirdik. Türkiye ve Fransa ilişkilerini ele aldık. Bunun ötesinde askeri, siyasi ekonomik, ticari, kültürel alanlarda neler yapabiliriz bunları konuştuk ve bir güncelleme diyebileceğim geleceğe yönelik bir plan oluşturduk. Cumartesi günü Fransa'nın aynı zamanda Türkiye'de bugün itibarıyla bin 200'ü bulan Fransız şirketi var. Bunların ileri gelenlerinden bir kısmıyla büyükelçiliğimizde bir kahvaltı yaptık. Türkiye ekonomisindeki son gelişmeleri birlikte değerlendirdik. Paris'teki resmi temaslar esnasında yaptığımız bu görüşme gerçekten Türkiye'deki yatırımların geleceğine yönelik adeta yeni bir değerlendirme fırsatı verdi. Arzuları, talepleri nelerdir bunları dinlemek suretiyle bu eksiklikleri gidermek ve geleceğe yönelik yaptıkları yatırımların daha da artırılması için taleplerimizi kendilerine ilettik. Bu resmi temasların ardından Leon kentine geçtik ki Paris'ten sonra Fransa'nın en büyük kenti. Öncelikle bölge valisi ve belediye başkanıyla görüşmeler yaptık. Belediye Başkanı ki Büyükşehir Belediye Başkanı aynı zamanda senatör. Leon'da yine Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin düzenlediği vatandaşlar buluşmasına katıldık. Fransa'nın çeşitli kentlerinden gelen yaklaşık 20 bin vatandaşımızla orada buluştuk. Baştan sonra dinmeyen bir heyecanla hasret giderdik ve bildiğiniz gibi UETD'nin 10. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri kapsamında 3 vatandaş buluşması gerçekleşti. İlkini 24 Mayıs tarihinde Almanya Köln'de yaptık, ikincisi Viyana, üçüncüsü ise Leon olmuş oldu. Orada yaşayan vatandaşlarımızın morallerinin her açıdan son derece yüksek olduğunu bizzat müşahede ettik" ifadelerini kullandı.

“GURBETÇİLERİMİZ GEÇMİŞTE OLDUĞU GİBİ TÜRKİYE ADINA KAYGILANMIYOR"

"Dışarıdaki gurbetçilerimiz geçmişte olduğu gibi Türkiye adına kaygılanmıyor" diyen Başbakan Erdoğan, "Türkiye'deki gelişmelerden dolayı hüzünlenmiyorlar tam tersine büyüyen, güçlenen, dünyada itibarı artan bir Türkiye'nin yurtdışındaki kardeşlerimize de birebir yansıdığını görüyoruz. Tabii oradaki vatandaşlarımızın sorunlarını çözmek, haklarını genişletmek manasında çok önemli adımlarımız, girişimlerimiz oldu. En son Mavi Kart uygulamasıyla vatandaşlık sorkunlarına çözüm ürettik. Askerlikle ilgili konularda kolaylıklar sağladık. Uzun bir mücadelenin ardından getirdiğimiz bulundukları ülkede oy verme hakkı, oradaki vatandaşlarımızın Türkiye ile irtibatlarını daha da güçlendirdi. İnşallah yurtdışındaki vatandaşlarımız ilk kez bu şekilde Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oy kullanacaklar. Bundan sonra tüm genel seçim ve halk oylamalarında yurtdışındaki vatandaşlarımız Türkiye'ye de gelmelerine gerek kalmaksızın bulundukları ülkelerde demokratik tercihlerini yapabilecekler. Cumhurbaşkanlığı seçimi için yurtdışında oy kullanma tarihleri buradan farklı olacak ve aynı günde değil bazı ülkede 4 gün, bazı ülkelerde 2 gün olarak bu oy kullanma süreci devam edecek” dedi.

“Yurtdışında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu 31 Temmuz-3 Ağustos tarihleri arasında yapılacak, seçimler ikinci tura kalırsa bu da yurtdışında 17 ila 20 Ağustos tarihleri arasında olacak” diyen Erdoğan, Büyükelçiliklerimiz oy kullanma işlemlerinin altyapısını oluşturmak, seçimlerinin sağlıklı şeklide yapılmasını ve katılımın yüksek olması için çalışmalarını sürdürüyorlar. Bu önemli demokratik hakkın da bir kez daha yurtdışındaki kardeşlerimize hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu. 

“FARKLILIKLAR BİR ÇATIŞMANIN AYRIŞMANIN DEĞİL TAM TERSİNE RENKLİLİĞİN YANİ ZENGİNLİĞİN BELİRTİSİDİR"

Fransa'dan döndük sonra ara vermeden çalışmalara devam ettiklerine belirten Erdoğan, şunları kaydetti:

“İlk olarak AK Parti İstanbul İl Teşkilatımızın İl Danışma Meclisi Toplantısı'na katıldık, Haliç Kongre Merkezi'nde katılımı yüksek ve verimli bir toplantı gerçekleştirdik. Ardından milli irade platformunun düzenlediği sivil toplum örgütlerinin buluşmasına iştirak ettik. 160'tan fazla sivil toplum örgütü, dernek ve vakfın yöneticileri ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi 1453 Topkapı Sosyal Tesisleri'nde 4 saatten fazla süren bir buluşma gerçekleştirdik. Böyle bir buluşmayı 25 Ocak tarihinde yapmış, gerçekten ziyadesiyle istifade etmiştik. Bu ikinci buluşmada da 20 kuruluşumuzun yöneticileri söz aldılar, fikirlerini ifade ettiler. Biz de bunlarla ilgili değerlendirmelerimizi kendileriyle paylaştık. Tabii burada o buluşmadaki hissiyatı da sizlerle paylaşmak isterim. Değerli arkadaşlar, Sevgili Peygamberimizin 'Ümmetimin ihtilafı rahmettir' buyurdular. Elbette ihtilaftan kasıt fitne değildi, nifak değildi, hele hele bugün coğrafyamızda yaşandığı türden çatışma hiç değildi. İstikamet, menzil belliyken, meşru, gayrimeşru helal ve haram çizgileri belliyken bu daire içinde kalmak suretiyle farklı yolların izlenmesi hayırlı bir ihtilaf olarak Hz. Peygamber tarafından rahmet olarak tarif edilmişti. Her insan şahsına münhasırdır. Fikirler, beceriler, birikimler, mezhepler, tutulan yol ve yöntemler farklı olabilir. Bu farklılıklar bir çatışmanın ayrışmanın değil tam tersine renkliliğin yani zenginliğin belirtisidir."

“TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN BİR VATANDAŞI OLMAK BİZİM İÇİN EN ÖNEMLİ KRİTERDİR”

AK Parti olarak Türkiye'deki ve coğrafyadaki tüm inançlara, mezheplere, meşreplere, etnik kökenlere, kültürlere karşı hep eşit mesafede durduklarını anlatan Başbakan Erdoğan, "Her zaman kucaklayıcı olduk, yapıcı davrandık. Hiçbir ferdi, grubu, bize oy verenler veya vermeyenler diye asla ayırmadık. Yatırım yaparken, hizmet üretirken insanımızın yaşadığı yere eser götürürken asla ve asla seçim sonuçlarını elimize almadık. Kimin nereye oy verdiğini asla ve asla kriter olarak kullanmadık. Bizim kriterlerimiz bellidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olmak bizim için en önemli kriterdir. Bunun dışındaki her özellik, mezhep, meşrep, tutulan yol, yaşam tarzları bizim için birer zenginlik alametidir. 77 milyona bu nazarla baktığımız gibi Türkiye'deki dini yapılanmalara, cemaatlere, vakıf ve derneklere de aynen bu nazarla baktık. Bize oy versinler, vermesinler, bizim yöntemlerimizi tasvip etsinler ya da etmesinler hepsinin özgürce faaliyet gösterecekleri, özgürce fikirlerini ifade edebilecekleri bir zemini inşa etmenin mücadelesinde olduk. Onyıllar boyunca örgütlenmenin, örgütlerin, özellikle de dernek ve vakıfların üzerinde çok büyük baskılar oldu, zulümler yapıldı" dedi.

Erdoğan, "Türkiye'de farklı olan farklı düşünen makbul vatandaş kalıbına girmeyen herkes onyıllar boyunca ötelendi. Kurban derilerini kimlerin toplayacağı dahi bu ülkede bir dönem çok büyük tartışmalara, çok büyük zulümlere sahne oldu. Benim kurbanım, benim kurbanımın derisi sanane ya ben bunu istediğim yere veririm. Sen buna nasıl olur da müdahale edersin? Hayır ben nereye istiyorsam oraya veririm diyor. Böyle bir anlayış olabilir mi? İşte bu ceberrüt, zulme dayalı bir anlayışın uygulamasıydı. Bu tartışmaların, zulümlerin, engellemelerin hemen hepsine biz son verdik. Dedik ki kardeşim bu kurban senindir, derisi de senindir nereye istersen oraya verirsin kimsenin buna müdahale hakkı yoktur" diye konuştu.

"MHP'Yİ KÜÇÜLTEN BU ADAMLA BİR YERE VARAMAZSINIZ"

Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: 

"Hristiyan, Musevi, Müslüman tüm inanç sahiplerinin inançlarının gereğini yerine getirmesinin önündeki engelleri tek tek kaldırdık ve kaldırıyoruz. Birçok azınlıklara ait gayrimenkullere el konulmuştu, bütün bu gayrimenkulleri bu vakıflara tek tek iade ettik. Şu ana kadar iade ettiğimiz gayrimenkullerin toplam değeri 2 milyar doları aşmış vaziyette, niye bu bizim değil öyleyse sahibi kimdir ona bunu vermek bizim görevimizdir, işte biz bunu yaptık. Bundan dolayı Türkiye zayıflamadı. Birilerinin onyıllar boyunca toplumu korkutuğu gibi Türkiye bölünmedi, parçalanmadı. Azınlık vakıfları, ibadethaneleri ile ilgili bu adım Muhalefet partileri tarafından adete sürekli sömürüldü ve şunu söylediler 'Bu Türkiye'nin sonu olur' dediler. Oldu mu, hayır. Aradan yıllar geçti, var mı bir sorun? Başörtüsünü yasaklayanlar onyıllar boyunca başörtüsünün Türkiye'yi böleceğini iddia ediyordu, ne oldu, Türkiye bölündü mü, parçalandı mı? İşte biz serbest bıraktık. Hangi sorun çıktı? Dinlerle, kültürle, inançlarla yaptığımız her reformun öncesinde başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet son derece karamsar ve karanlık tablolar çizdi. Şu dilde televizyon açarsanız ülke bölünür, üniversitede bölüm açarsanız bölünür, klavyelere özgürlük getirirseniz Türkiye parçalanır. Peki ne oldu? Hiçbir dedikleri çıkmadı. Korkuttukları gibi olmadı, korulan da olmadı. Ne oldu biliyor musunuz? CHP ve MHP'nin, onların egemen zihniyetlerinin bizden önceki onyıllar boyunca bu millete gereksiz yere zulüm ettikleri ortaya çıktı. Korkuları kendileri ürettiler, ürettikleri korkularla milleti tehdit ettiler ve millete istedikleri gibi istikamet çizmeye çalıştılar. Aslında şu anda CHP'nin de MHP'nin bu kadar hırçınlaşmasının altında bu yatıyor. CHP onyıllar boyunca bölünme, parçalanma korkusuyla işi idare etti, şimdi bu korku ortadan kalktıkça varlık zeminini kaybettiler. MHP, onyıllar boyunca terör korkusuyla şehitleri istismar ederek işi idare etti, şimdi bu korku, bu kaygı ortadan kalktıkça o da varlık zeminini kaybediyor. İşte bu sabah yaptığı konuşmasına bakıyorsunuz bu Bahçeli'nin aman yarabbi baştan aşağı tamamıyla ağzından salyalar akıyor ama biz öyle konuşmayacağız ve tamamıyla bir müfteli edasıyla yaptığı bir konuşma. İftiralarla dolu bir konuşma. 16-17 yıldır o partinin başındasın, geldiğin yer ortada. MHP'li kardeşlerime sesleniyorum, MHP'yi küçülten bu adamla bir yere varamazsanız. Bu adam siyasette çırak bile olamadı ve olamayacak da. Yapısı buna müsait değil ve bunun varlığı MHP teşkilatı için bir tehlikedir. Bugün yine iftiralarla dolu, yolsuzluklar şu bu falan filan. Kalkıp evladıma hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. Bakın bu kürsüden söylüyorum, terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan bahsediyor. Meydanlarda defaatle söyledim, Ey Bahçeli bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin." 

“İKTİDARDAN NİYE KAÇIP GİTTİNİZ?”

Bahçeli’nin iktidardan kaçıp gittiğini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Niye kaçtın iktidardan? Sakarya depremlerinin, Düzce depremlerinin, Kocaeli depremlerinin altında kalan sensin, sen. Oraları ayağa kaldıramadınız. Kaçıp gittiniz. Biz geldik ve oraları aya kaldırdık. Bu ülkede faiz lobisinin ihya edilmesinin tek sebebi sizsiniz. Şuanda da beraber yandaş olduğunuz CHP o da aynı işleri yaptı ve bu ülkede CHP’nin yavrusu DSP ile beraber görev zararı adı altında bu ülkede sıkıntıların en önemli sebebi siz oldunuz. Ziraat Bankası’nı batırtınız. Halk Bankası’nı batırtınız. Vakıf Bankası’nı kapatılır hale getirdiniz. Nice bankalar zaten kapatıldı gitti. Halk Bankasıyla biliyorsunuz Ziraat birleştirildi, böyle bir noktaya getirildi ve biz Halk Bankası’na şahsiyetini kazandırdık. Kişiliğini kazandırdık. Esnafıma yüzde 47 ile kredi verirken öbür tarafta aynı şekilde Ziraat Bankası yüzde 59 ile kredi verirken biz şimdi bunları adeta sıfırladık, sıfır beş aralığına getirecek kadar indirdik” diye konuştu.

“BAHÇELİ’YE BUGÜNKÜ KONUŞMASIYLA ALAKALI DAVAMI AÇACAĞIM”

Başbakan Erdoğan, bu halka, bu millete zulüm edenlerin Bahçeli ve hükümeti olduğunu söyledi. Kendilerinin bu zulmü ortadan kaldıran olduklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, aralarındaki farkın bu olduğunu kaydetti. Ayakkabı kutularıyla konuşanlara seslenen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“İkide bir ayakkabı kutularıyla konuşup duranlara sesleniyorum; ayakkabı kutularının içine milyarlarca ne Euro ne de dolar sığmaz. O ancak sizin kasalarınıza sığar. Siz önce bir defa bunu ortaya koyun. Neler yaptıklarınızın hepsi ortada. Kaçıp gittiniz. Üç buçuk senede kaçıp gittiniz. Daha fazla kalamadınız orada. Şuanda ben bugünkü konuşmasıyla alakalıda bende gerekli olan davalarımı yine açacağım. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına köksüz diyecek kadar kökten binasip olan bir kişi bunun hesabını verecektir. Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına despot diyen bir adam bunun hesabını verecektir. Eğer Türkiye’de böyle birileri aranıyorsa aynaya baksınlar. Bunlar kendileridir. Buna benzer çalışmaları HDP ‘de yaptı. Silahlarla korkutarak siyaset yaptılar. Çünkü arkalarında silahlı bir terör örgütü var. Silahların sustuğu bir ortamda demokratik bir zeminde siyaset yapamıyor olmanın ırkçılığını taşıyorlar. Ellerindeki gül yabaniler birer birer gittiği için artık kendileri gül yabani olmaya başladılar. Ne yaparlarsa yapsın biz ülkeyi, bu milleti korkutmak için kullanılan tüm vasıtaları tek tek ortadan kaldırmaya devam edeceğiz. Herkesin özgürce yaşadığı, herkesin inancının gereğini özgürce yerine getirdiği yaşam tarzlarını özgürce muhafaza ettiği yeni Türkiye’nin inşasını kararlıkla sürdüreceğiz.”

“DEPREMLERDE ANINDA BİZ ORADA OLDUK”

Başbakan Erdoğan’ın konuşması sık sık grup toplantısına katılan vatandaşların attığı sloganlarla kesildi. Vatandaşların “Dik dur eğilme Simav seninle” diye sloganlar atması üzerine Başbakan Erdoğan, “Bizde sizlerle beraberiz. Tabii biz lafta değil veya muhalefet gibi değil. İşte deprem anında bizler Simav’da olduk. Yeni bir Simav inşa ettik. Yeni bir Van inşa ettik. Yeni bir Bingöl inşa ettik. Hiçbir zaman durmadık. Anında nerede böyle bir sıkıntı var biz oradayız” dedi.

“İŞTE ORADA DA EN BÜYÜK YANLIŞI YAPTILAR”

Pazar günü 160’dan fazla sivil toplum kuruluşları, dernek ve vakfın yöneticileriyle yaptığı toplantıda bir kez daha hissiyatı, özgürlük ortamının oluşan memnuniyeti müşahede ettiklerini belirten Başbakan Erdoğan, “Tabii burada bir parantez açmak durumundayım: AK Parti’nin 12 yılda tesis ettiği özgürlük, istikrar ve güven ortamını, Türkiye’nin büyümesi ve güçlenmesi, hakkın ve hayrın çoğalması için kullanmak yerine kendi hırsı ve ikbali için kullanan da oldu. Görünürde öğrenci yetiştiriyor, yoksul öğrencilerin elinden tutuyorlardı. Görünürde okul açıyor, yurt açıyor, yardımlaşma faaliyetlerinde bulunuyorlardı. Ama öyle bir noktaya gelinildi ki zahir ile batılın aynı olmadığını hem bizler gördük hem de aziz milletimiz gördü. Milletimizin değerlerinin, milletimizin şevkatinin, merhametinin, yardım etme hissiyatının görünenden çok farklı amaç ve hedefler için kullanıldığı açık bir şekilde ortaya çıktı. Yaklaşık 40 yıl boyunca cemaat maskesi altında ince ince son derece sinsi bir şeklide bir ihanet şebekesinin inşa edildiğini gördük. Bu şebeke öyle bir noktaya geldi ki benden olmayanın faaliyet hakkı, söz hakkı, hatta yaşam hakkı dahi yoktur demeye başladılar. Hiçbir alanda başkalarının varlığına tahammül edemez hale geldiler. Doymak bilmeyen bir iştahla, tatmin edilemez bir hırsla, kendileri dışındaki her grubu, her kesimi, kendileri gibi düşünmeyen herkesi son derece iğrenç metotlarla saf dışı bırakmaya başladılar. Kendilerine rakip olan herkesi hatta bizzat yanlarındaki arkadaşlarını, telefonlarını dinleyerek, yatak odalarını gözetleyerek, şantaj yaparak, iftira atarak saf dışı bırakma gayreti içine girdiler. Nerede varlarsa, nerede varlık gösteriyorlarsa orada kendilerin başka hiç kimseye tahammül edemediler. Öyle bir noktaya, öyle bir azgınlık seviyesine ulaştılar ki Türkiye’yi topyekun kontrol altında tutmak, Türkiye’nin istikametini tek başlarına belirlemek gibi bir şehvete kapıldılar. İşte orada da en büyük yanlışı yaptılar. Orada maskeleri düştü, orada gerçek yüzleri ortaya çıktı” ifadelerini kullandı.

“GERÇEKLERDEN HABERDAR OLMAMIZ ÇOK USTACA ENGELLENİYORDU”

Paralel yapının dertlerinin talebe yetiştirmek, yoksulların elinden tutmak, yardımlaşmak olmadığını, dertlerinin iktidar olduğu, güç olduğu, hırs ve ikbal olduğu işte orta çıktığını sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Başta yargı ve emniyet içine yerleştirdikleri maşaları aracılığıyla kendi faaliyet alanları dışında hatta meşruluk çerçevesinin helal dairesinin dışında teşebbüslere giriştiler. Bize farklı gözüktüler ama gizliden gizliye başka işlerin içine gerdiler. Bunların bizim dönemimizde büyüdükleri, geliştikleri, güz kazandıkları iddiası tamamen asılsız bir iddiadır. 12 Eylül darbesine bakın bunların orada güç devşirdiklerini görürsünüz. 28 Şubat darbesine bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz. Sadece Türkiye’deki darbecilerden değil uluslararası bazı çevrelerden özelliklede istihbarat örgütlerinden bunların güç devşirdiklerini görürsünüz. Altını çizerek ifade ediyorum; her işlerinde tedbir adı altında işte o 40 yıllık gizlenme taktiklerini kullandılar. Takiyye var, yalan var, iftira var… 40 yıl boyunca da farklı çevreler tarafından gizlice beslendiler. Bu şebekenin yargı ve emniyet içindeki maşalar eliyle nasıl hukuk cinayeti işlediklerini geçmişte fark edebilmek kolay değildi. Evet, mağdurlar maruz kaldıkları zulmü biliyorlardı ama ateş düştüğü yeri yakıyor bizimde, milletin de gerçeklerden haberdar olmamız çok ustaca engelleniyordu. İşte böcek soruşturması. Şimdi bazıları soruyor neden iki yıl beklediniz. Biz iki yıl beklemedik. Ama onlar maşaları yoluyla iki yıldır bu soruşturmanın üzerine örtüyor, bugün de hala üzerini örtmenin hayasızca, ahlaksızca mücadelesini veriyorlar. Biz bunun takipçisiyiz. Bunu takip edeceğiz. Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye, sırf onları deşifre ediyor diye masum insanları dahi nasıl zindana attıkları bugünlerde tek tek ortaya çıkıyor. Darbeyle, darbe girişimleriyle mücadele ediliyor görüntüsü altında gerçek zanlıların yanında masum insanların da nasıl mahkum edildi bugün tek tek ortaya çıkıyor.”

“YARGININ KENDİSİNİ ÇEK ETMESİ GEREKİYOR”

Başbakan Erdoğan, Pazar günü İstanbul’da yaptığı konuşmayı anımsatarak, 2010 yılında halkın oyuyla yaptıkları Anayasa değişikliğinin bugün geçte olsa hatadan dönüşün vasıtası olduğunu kaydetti. Anayasa değişikliği olmasaydı şuanda dışarı çıkanların halen içeride olacağının altını çizen Başbakan Erdoğan, “AİHM’e gittikleri zaman böyle bir tabloyu karşılarında bula bilecekler miydi? Fakat biz Bireysel Başvuru hakkını getirmek suretiyle böyle bir imkanı yakalamış olduk. Şimdi bugün kalkmış yine Bahçeli aynı şeyleri konuşuyor. Diğeri aynı şeyleri konuşuyor, konuşacak. Neden? Çünkü bunlar o referandum da biliyorsunuz bizim getirdiğimiz o değişikliğe ‘hayır’ dediler. Biz ‘evet’in mücadelesini verdik. Bugün ‘evet’ hayırcılara yaradı. Ama bakıyorsunuz bazıları cezaevinden çıkınca oradan intikam ifadeleriyle bağırıp, çağırıyorlar. Sen bir defa intikam ifadelerini kullanmayı bırak ta kendine gel. Hala kendine gelememişsin. Önce bunu bir defa hal yoluna koymak gerekir. Ne olacak? Kılavuz ortada. Tabii kendileri de ortada. Bunların birbirinden farkı olmaz. O anayasa değişikliği olmasa 12 Eylül’ün sorumluları toplum vicdanından öte yargıda da mahkum olmayacaklardı. Hatta Anayasa Mahkemesi o Anayasa değişikliğinde yargıyla ilgili, HSYK seçimleriyle ilgili bir değişikliği yapması inanın yargı bugün, bu kadar da tartışılıyor olmayacaktı. Şuanda yargı Türkiye’deki bütün devlet kurumları içerisinde neredeye son sıraya düşmüş durumda, güvenliği itibariyle. Son yapılan kamuoyu araştırmaları bunu gösteriyor. Niye? Çok ciddi bir itibar kaybı var. Güvenirlilik diye bir şey kalmadı. Böyle bir durum var. Onun için yargının kendisini çek ekmesi gerekiyor. 2010 yılına kadar ne yazık ki CHP zihniyeti iktidarda olsa da olmasa da yargıda egemenliğini sürdürüyordu. 2010 yılından sonrada CHP’nin yol arkadaşı olan Pensilvanya şebekesi yargıda egemenliği ele geçirmeye çalıştılar.

Biz bunu izin vermedik, vermeyeceğiz. Bu konuda kararlıyız. Yargı; ne CHP’nin, ne CHP’nin yol arkadaşı MHP’nin Pensilvanya’nın egemenliğine asla teslim olmayacak, asla teslim edilmeyecek. Yargı birilerinin arka bahçesi değil. Söz verdiğimiz gibi milletin yargısı olacak. İnanın ortaya daha fazla bilgi çıkacak, belge çıkacak. Yargı içinde, emniyet içinde nasıl ahlak dışı, insaf dışı, vicdan dışı komplolara giriştikleri tek tek ortaya çıkacak. Ben yargının içinde milliyet perver olan yargı mensuplarına inanıyorum, güveniyorum ve bu süreci onlar inşallah aslına dönüştürecekler. Hem yargı, hem emniyet içinde bu milleti seven, vatanını seven bütün vatandaşlarımız o mücadeleyi inanıyorum ki yüreklerini, gönüllerini ortaya koyarak sürdürecekler” dedi.

“HSYK İZLEMEKLE YETİNİYOR”

Paralel yapıya da yüklenen Başbakan Erdoğan, “Bakın daha önce söyledim; ‘polis fezlekesine şüpheli’ diye isim koyacaklar neye bakıyorlar biliyor musunuz; şüphelinin çocuğu hangi okulda okuyor, şüpheli malum gazeteye veya gazetelere abone mi, değil mi? Bunlara bakıyor ve buna göre şahısları şüpheli veya masum ilan ediyorlar. Biz bu ülkede böyle bir zulme tahammül göstermeyiz. Özellikle yargı kendi içine sirayet etmiş bu urun temizlenmesi için bugünkünden çok daha fazla cesur olmak zorundadır. Bakın savcılarla ilgili öyle iddialar ortaya çıkıyor ki iş adamlarıyla görüşmeler, hediyeler, tatiller… HSYK’da ortada bu kadar vahim iddialar varken, deliller varken, hatta şüphe varken maalesef bunu izlemekle yetiniyor” dedi.

“YARGIYA GÖREVLERİNİ HATIRLATIYORUM”

Başbakan Erdoğan, bir ülkenin başbakanının ofisine dinleme cihazı konulmasının sadece o başkanın şahsına değil o ülkenin tamamına yapılmış çok büyük bir ihanet olduğunu belirterek, “Başbakanın ofisine bu böcekleri koyanlar kim bilir millete neler yaptılar, neler yapıyorlar. Binlerce, onbinlerce sanatçısına, bilim adamına varıncaya kadar herkes dinlemişler. Bu ülkede polis üniforması içinde birileri çıkıp da başbakanın ofisine dinleme cihazı koyuyorsa, yarın gidip hakimin, savcının yatak odasına kamera koymaktan da çekinmez. Koymadıkları da ne malum? Bu açıkça söyledim. Çekinmediler, bunu da yaptılar. Pensilvanya çetesi hakkında yazı yazdı diye her gün gazeteciler savcıya ifade veriyorlar. Pensilvanya çetesi hakkında kitap yazma hazırlığı yaptı diye, bakın kitap yazdı diye değil hazırlığını yaptı diye insanlar mahkum ediliyor. Ama başbakanın ofisine dinleme cihazı koyan zanlılar dışişleri bakanlığındaki en mahrem toplantının dinlenmesinden haberi olanlar ellerini kollarını sallayarak dolaşa biliyorlar. Biz ifadelerimizle yargıya müdahale etmiyoruz. Tam tersine yargıya görevini hatırlatıyor, yargıya çok ciddi sorunun varlığını gösteriyoruz” şeklinde konuşuyor.

“PINARHİSAR GÜNLERİ GELECEKSE ÖPER BAŞIMA KOYARIM”

Bu ülkede yasama, yürütme, yargının aynı olduğunu ama ne yasamanın yürütmeye, nede yürütmenin yargıya üstünlük taslaması gerektiğinin altını çizen Başbakan Erdoğan, yargının da yürütmeye, yasamaya üstünlük taslaması gerektiğini vurguladı.

Herkesin yerini, konumu iyi belirlerse ve ortak hedeflerin bu milletin özgürlükleri, bu milletin güçlenmesi, tek vatan olarak Türkiye’nin dünya ülkeleri arasında ilk ona girmesi olursa meselenin kalmayacağını ifade eden Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

“Bizim bunu başarmamız lazım. İşte 17 Aralık’ta, 25 Aralık’ta eğer biz dik durmasaydık kusura bakmayın ortada yargı diye bir şey kalmayacaktı. Selam Örgütü diye bir örgüt uydurdular. İnan kendileri gibi düşünmeyen herkesi şuanda toplamış olacaklardı. Şahsımı örgüt lideri yaparak hazırladıkları fezlekeyle sizler yani burada özellikle kendilerine tabi olmayan kim varsa bunları alıp götüreceklerdi. Şimdi CHP ve MHP bu Pensilvanya çetesinin arkasında duruyorlar. Şimdi bugün konuşuyor Bahçeli, ne diyor biliyor musunuz? ‘Pınarhisar’da yattığın günleri arayacaksın’ diyor. Ey Bahçeli o Pınarhisar’daki yatışımın nedeni benim asilliğimin ifadesidir. Sen bir defa kendine bak. Pınarhisar günleri senin düşündüğün veya düşlediğin günler değil zaten. Eğer bizim için o tür günler yine gelecekse biz öper başımıza koyarız. Bundan herhangi bir sıkıntımız yok. Yeri geldiği zaman Ziya Gökalp dersin, yeri geldiği zaman milletin talim terbiye milli eğitimde bütün tavsiyesiyle; ‘Minareler süngü, kubbeler miğfer, camiler kışlamız, müminler asker.’ Cümlelerinden rahatsız oluyorsan, bu millet seni gerekli olan yere zaten mahkum eder” dedi.

Erdoğan, CHP ve MHP’nin Pensilvanya çetesinin arkasında durduğunu ve Pensilvanya’nın CHP ve MHP ile işlerini gördükten sonra son kullanma tarihleri geçince onları da sırtlarından hançerleyeceğini söyledi. “Bunların karşısında kim dik duracak?” diye soran Başbakan Erdoğan, “Kılıçdaroğlu mu dik duracak, Devlet Bahçeli mi dik duracak? CHP eski Genel Başkanı’na kurdukları tuzağın aynısını şimdi ki genel müdüre kurmayacaklarını mı zannediyorsunuz? Utanmadan, sıkılmadan Anayasa oylamasında parlamentoda burada bize bu haber geldiğinde, Baykal’la ilgili, onu o anda bakanıma söylemek suretiyle hemen yarım saat içerisinde yayından kaldıran benim. Fakat Kılıçdaroğlu hâlâ bunu farklı şekilde yorumlama yollarına gidiyor. Çünkü kendisi o kasetle geldi. O kaset olmasa bugün buralarda olmayacaktı. Baykal’ın yanında çıkınca ‘adaylığı düşünmüyorum’ demişti. 24 saat içinde aday oldu. Niye? Çünkü bunlar kasetlerle gelirler kasetlerle giderler. MHP’li vekillere kurduklarının tuzağın aynısını Devlet Bahçeli’ye kurmayacaklar mı? Onu da yayından süratle kaldırtan biz olduk. Yıllarca CHP vekillerini, il başkanlıklarını dinlemişler. Bu Pensilvanya çetesi var olduğu sürece o kayıtları da muhafaza edecek. Çünkü gün gelecek o kayıtlar da devreye girecek, CHP’yi, MHP’yi yeniden dizayn etmek bunlar için önemli, o kayıtlar da ortaya çıkacak. Biz sadece kendimiz için değil CHP için de MHP için de siyasetin kendisi için de dik durduk, dik duracağız. Nefes alıp verdiğimiz sürece bu çetenin siyaseti, yargıyı, yasamayı dizayn etmesine asla müsaade etmeyeceğiz. CHP ve MHP bu çeteyi korusa da biz bu çetenin inlerine gireceğiz ve zaten girdik, giriyoruz” dedi.

“TÜRKİYE’Yİ TOPYEKUN ESİR ALMADIKÇA DA ASLA DURMAYACAKLAR”

Başbakan Erdoğan, 12 yıl boyunca hangi çeteyle mücadele ettilerse arkasında CHP, MHP’nin var olduğunu söyledi. Bugün de bu ihanet şebekesine CHP’nin ve MHP’nin sahip çıktığına dikkat çeken Başbakan Erdoğan, “Ülke ve millet adına istikbalimiz, istiklalimiz adına bu çeteyle mücadelemizi sürdürecek 77 milyonun huzur içinde yaşadığı bir hukuk zeminini inşa edeceğiz. Afyon’da istişare toplantımızın kapanışında söyledim. Önceki gün İstanbul teşkilatımıza da ifade ettim. Gün tarafsız kalma günü değildir. Türkiye’nin istiklaline yönelik bir taarruz karşısında susan, tarafsız kalan bir fırsatçı olarak o taarruzun içerisindedir. Ben ve arkadaşlarım mücadele edeceğiz. Bütün teşkilatımız mücadele edecek. Devlet, millet kendisini korumak için mücadele edecek. Ama birileri kenardan seyredecek. Bu meselse Recep Tayyip Erdoğan’ın meselesi değil, bu mesele devletin ve milletin meselesi. Sanmayın ki bana saldırıyorlar, aileme saldırıyorlar. Sanmayın ki kelle aldıkları zaman dönüp gidecekler. İçerideki maşaları kullanan Türkiye düşmanlarıdır, Türkiye’yi topyekun esir almadıkça da asla durmayacaklar. Biz bütün teşkilatımızla, kadrolarımıza zilleti, esareti değil insanca yaşamayı tercih ettik. Büyük Türkiye dedik yeni Türkiye dedik, 2023 hedefleri dedik. Tarafsız kalıp susup muzaffer tarafın yanına sığınacaklar bilsinler ki alınlarından zilletin ve esaretin izi ebediyen çıkmayacaktır. Biz dengelere inanıp zilletle yaşayan bir millet değiliz. Efendim bu bir denge politikasıdır. Ne dengesi ya? Denge egemen hakim güçlerin teraziyi elinde tuttukları anlayıştır” dedi.

“TARAFSIZ GİBİ DURANLAR BAŞINI KUMA GÖMMÜŞ DEVEKUŞUNDAN FARKSIZDIR”

Hakkın yanında olmaya devam edeceklerini belirten Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Dengenin değil. Eğer denge politikaları ile hareket etmeye kalkarsanız her zaman egemen hakim güçler hangi istikamette gidiyorsa siz de ona vagon olursunuz. Biz Allah’a inanan şerefiyle ölmeyi zilletle yaşamaya tercih eden bir milletiz. İstiklalimize yönelik saldırı karşısında susanalar ya da tarafsız gibi duranlar başını kuma gömmüş devekuşundan farksızdır. Onlar kendilerinin görülmediğini zannediyorlar ama millet de bizler de onları görüyor onların kim olduklarını çok iyi anlıyoruz biliyoruz. Hukuk içinde demokrasi içinde bu mücadeleyi sonuna kadar götüreceğiz. Yalnız kalsam da tek başıma kalsam da ben bu mücadeleden asla vazgeçmem. Ama bu yolda yalnız olmadığımı da biliyorum, ona inanıyorum. Biz bu yolda yürekli yol arkadaşlarımızla sonsuza dek son nefesimizi verinceye dek yürümeye devam edeceğiz.”

“MİLLETİN VERDİĞİ YETKİYLE BÜTÜNLEŞTİREN BİR CUMHURBAŞKANI OLACAK”

Yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili de konuşan Başbakan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçiklerine 47 gün kaldığını, adaylık başvurusu için de 10 günlük sürenin bulunduğunu hatırlattı. Son değerlendirmeleri, son istişareleri yapacaklarını ve adaylarını 1 Temmuz Salı günü açıklayacaklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Hemen ardından yollara revan olacak, milletimizden adayımızdan yetki isteyeceğiz. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine karar veren aziz milletimiz oldu. Artık vekiller vasıtasıyla cumhurbaşkanı seçmek istemiyoruz dedi. Buna CHP ve MHP evet diyemediler. Değişikliğin ne manaya geldiğini milletimiz çok iyi biliyor. Artık seçilmiş hükümetin yani milli iradenin karşısında devlet iradesini temsil eden bir cumhurbaşkanlığı makamı bir protokol makamı olmayacak. Anayasanın verdiği yetkiler neyse bu yetkileri, milletin verdiği yetkiyle bütünleştiren bir cumhurbaşkanı olacak. Böyle bir süreci hep birlikte başlatacağız. Bugüne kadar hükümet milleti cumhurbaşkanı devleti temsil ediyor gibi bir konumlama yapılmıştı. Devlet ile millet arasındaki bu mesafeyi de kaldırıyoruz. Seçilmiş hükümetle seçilmiş cumhurbaşkanı birlikte ülkeyi idare edecek. Devlet ve millet artık tam manasıyla kucaklaşmış olacak” şeklinde konuştu.

“CUMHURBAŞKANI APOLETLİ OLMASINI MI İSTEYECEKSİNİZ?”

CHP ve MHP’nin statüko partileri olarak milleti değil devleti temsil edecek aday arayışı içinde olduğunu sözlerine ekleyen Başbakan Erdoğan, “Kendileri aday olamadılar. Siyasetçi oldukları halde siyasetin güç kazanmasını istemediler. Biz cumhurbaşkanlığı makamının siyasetçiden olmasını istemiyoruz. Bunlar siyasetten bu kadar da uzaklar. Siz cumhurbaşkanı makamında siyasetçi olmasını istemeyeceksiniz de apoletli olmasını mı isteyeceksiniz? Yıllardır bunu görüyorduk zaten. Ama seçimle bile olsa onlar sadece devleti temsil edecek bir cumhurbaşkanı peşindeler. Ama biz halkı temsil edecek, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyecek, devletle birlikte milleti temsil edecek bir Cumhurbaşkanlığı makamı özlüyor, adım adım buna yaklaşıyoruz. Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından işbaşına getirilmesi bir karmaşaya değil tam aksine uyuma istikrar içinde büyümeye zemin hazırlayacak” dedi.

“AK PARTİ’Yİ KİMİN YÖNETTİĞİ DEĞİL AK PARTİ’NİN NE OLDUĞUDUR”

Adayımız kim olursa olsun AK Parti’nin istikametinde, heyecanında gücünde ve iradesinde hiçbir değişiklik olmayacağının altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

“Bu konudaki tartışmaları hem gereksiz hem de son derece art niyetli tartışmalar olarak görüyorum. Önemli olan AK Parti’yi kimin yönettiği değil AK Parti’nin ne olduğudur. Bunu iyi bilmemiz lazım. Baki olan davalar, fanilerden öte hizmetkarlarıyla yürür. Önemli olan şahıslar değil, isimler değil muhtevadır. Allah’a çok şükür muhtevası, mayası sağlam, ilkeleri politikaları dava şuuru sağlam bir partimiz var. AK Parti şahıslara göre istikameti değişen değil, şahıslara istikamet belirleyen bir partidir. AK Parti bu ülkenin milletin partisi olmaya Selçuklu’dan başlayan dava çınarını dimdik ayakta tutmaya devam edecek bir parti olacak. Bu süreçte birbirimize karşı kırıcı olmayacağız, rakiplerimizi sevindirmeyeceğiz. AK Parti kulislerin bir partisi olmamalıdır, olamaz. Bunu özellikle hatırlatıyorum. Uhud’da ganimet paylaşımı peşinde olmayı arzu etmek asla bizim şiarımız değildir, olamaz. Hedefimizde sadece cumhurbaşkanlığı seçimi vardır. 2015’te ne olacak bunları konuşmanın şu andaki cumhurbaşkanlığı sürecimize yanlış bir yaklaşım türü olduğunu hatırlatmak isterim. Bu dava milletin davası. Milletin davasına inşallah leke sürdürmeyeceğiz. Bırakın küçük hesapların peşinden başkaları koşsun. Biz büyük bir davanın neferleriyiz, büyük hedeflerin peşinden koşacağız. Küçük hesapların peşinden küçük insanlar koşar. Biz büyük hedeflerin insanıyız ve inşallah öyle kalacağız.”

“YASALAR ÇIKMADAN TBMM TATİLE GİRMEYECEK”

TBMM’nin arz edilen tasarı ve teklifleri tamamlanmadan tatile girmeyeceğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, TBMM’nin üç hafta içinde çalışmaları tamamlayacağını, ardından da tatil arası verileceğini ifade etti. TBMM’nin tatile girmesinin ardından meydanlara koşacaklarının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Cuma, Cumartesi, Pazar olmamalı. Çalışacağız. Plan Bütçe Komisyonu’nda işi çok sıkı tutacağız. Muhalefete orada göz açtırtmayacağız” şeklinde konuştu.

“DİYARBAKIR’DAKİ ANNELERE NİYE GÖSTERMİYORSUNUZ?”

Çocukları terör örgütü PKK tarafından kaçırılan aileleri de bugün Ankara’da misafir edeceklerini dile getiren Başbakan Erdoğan, “Diyarbakır’da evlatları için yüreklerini ortaya koyan ağlayan anneleri burada misafir edeceğiz. Kendileri ile görüşmemiz olacak. Neler yaptık, neler yapabileceğimizin değerlendirmeleri yapacağız. Bizler bu anneleri yalnız bırakmamak için bütün imkanlarımızla seferber olmuş durumundayız. Bütün siyasi partilerin başta HDP olmak üzere burada yapmaları gereken görevler var. Bir taraftan gittik dağdan şunları aldık getirdik diyeceksin, öbür tarafta sessiz kalacağız, belediyenin önünden kalkıp gitmesi için her şeyi yapacaksın. Hani siz özgürlük barış diyordunuz? Galatasaray annelerine gösterdiğiniz ilgiyi alakayı Diyarbakır’daki annelere niye göstermiyorsunuz? Onlara saygıyı niye ortaya koymuyorsunuz” dedi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız