SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Dava Böyle Devam Ederse.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 18:49:29
A- A+ PAYLAŞ

 Malatya’da, 18 Nisan 2007 tarihinde Zirve Yayınevi’nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in öldürülmesiyle ilgili davanın 81. duruşması Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.

Duruşmaya tutuklu sanıklardan Emre Günaydın, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker, Cuma Özdemir, Hüseyin Yelki, Varol Bülent Aral ve Emekli Orgeneral Hurşit Tolon katılmazken, tutuklu sanıklar Malatya eski İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, jandarma görevlileri Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adil Akçay ve Adem Gedik, İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ruhi Abat, Zirve Yayınevi eski çalışanları Levent Ercan Gelegen ise duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya taraf avukatları da katıldı.

Duruşmada sanık Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çolak, mahkemeye ek savunma yaptı. Sanık Çolak, mahkemede dinlenen sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın mahkemeyi yanıltan ifadeler kullandığını öne sürerek, “İlker Çınar, 11 Ocak 2007 tarihinde Malatya’da 1. Çalıştay yapıldığını söylemektedir. Dosyaya düzmece HTS kayıtları konulmuştur. Ben görevlendirme ile 8 Ocak 2007 tarihinde tarihi eser kaçakçılığı nedeniyle 8 Ocak 2007 günü Tarsus’a gittim. Burada İlker Çınar ile tarihi eser kaçakçılığı konusunda görüşme yaptık. 9 Ocak 2007 günü İlker Çınar tarihi eser kaçakçılığı yapan emekli öğretmen Oktay adlı şahsı arayarak, ‘eseri alacak olanlar burada’ diyerek bizi kaçakçı ile buluşturdu. İlker Çınar ve Oktay adlı şahıs birlikte Malatya’ya geldik. Malatya’da geldiğimiz otelde bizi Jandarma Kaçakçılık Şube Müdürü kendisini otel müdürü olarak tanıtarak karşıladı. Ben İlker Çınar ile birlikte Aslantepe Höyüğüne gittik. Ancak dosyaya konan HTS kayıtlarında Aslantepe yoktur. Ancak dosyaya gelen yeni HTS kayıtlarında Aslantepe görünüyor. Bu kasıtlı olarak yapılmıştır. 11 Ocak 2007 günü İlker Çınar ile Oktay adlı şahıs yanımdan hiç ayrılmamış görünüyor. Mahkeme dosyasına konan HTS kayıtlarında ise bu durum gösterilmiyor. O dönemin İl Jandarma Kaçakçılık Şube Müdürü ile Orhan adlı şahsın dinlenmesi durumunda bu gerçek ortaya çıkacaktır. Bu isimlerin ifadelerinin alınmasını talep ediyorum. İlker Çınar 11 Ocak günü 1. çalıştayın yapıldığını söylüyor. Ancak HTS kayıtlarında Mehmet Ülger, Ruhi Abat’ın HTS kayıtları ile İlker Çınar’ın HST kayıtları birbiriyle uyuşmuyor. İlker Çınar’ın HTS kayıtları incelendiğinde gün boyu benimle birlikte olduğu görülecektir. İlker Çınar ile birlikte Malatya’ya gelen Oktay adlı kişinin ve yine dönemin İl Jandarma Kaçakçılık Şube Müdür ve personelinin ifadeleri alındığı takdirde 11 Ocak 2007 günü 1. çalıştayın yapılmadığı ve İlker Çınar’ın tarihi eser kaçıkçılığı nedeniyle Malatya’ya geldiği görülecektir” dedi.

Çolak, mahkemede tanık olarak dinlenen Yaşar Adak’ın Begüm Kartal cinayeti ile ilgili olarak vermiş olduğu ifadeler nedeniyle o dönem olayı soruşturan jandarma görevlileriyle Begüm Kartal’ın babası Hasan Kartal’ın ifadesinin alınması gerektiğini ve bu ifadelerin alınması durumunda gerçeğin ortaya çıkacağını ve kendilerine iftira atıldığının anlaşılacağını ileri sürdü.

“Bu dava böyle devam ederse jandarmaya husumeti olan herkes gelip burada yalancı tanıklık yapacaktır” diyen Çolak, şöyle devam etti: 

“Hakkımda çok sayıda sahte isim ve sahte ihbar mektupları gönderildi. İhbarların birinde benim Diyarbakır’da görevli iken Malatya’ya gelerek 80 gün kaldığımı belirtmiş. Ben Diyarbakır’a giderken Elazığ’da trafik kazası geçirdim. Bu nedenle Malatya’da 80 gün değil, 100 gün kaldım. Bununla ilgili hastane raporları dosyada bulunmaktadır.”

Kendisi hakkındaki iddiada kendisinin Ruhi Polat ve Suat Er adlı kişiler vasıtasıyla cinayetlerin Emre Günaydın’a işletildiğinin belirtildiğini, ancak ne Ruhi Abat’ın ne de Suat Er’in bu dava dosyasında sanık bile olmadıkları ve ifadelerinin bile alınmadığını belirten Çolak, “Bu kişilerle olan telefon görüşme kayıtlarım iddianamede 2 katına çıkartılarak abartılmıştır. Ancak HTS kayıtlarına göre 2 tane Suat Er görünüyor. Ruhi Abat ve Suat Er’in mahkemeye getirilerek dinlenilmesini talep ediyorum” şeklinde konuştu.

Sanık Mehmet Çolak ek savunmasını tamamlarken, mahkeme heyeti duruşmaya ara verdi.

İKİNCİ OTURUM..

Zirve Yayınevi davasının 81. duruşmasının ikinci oturumunda sanık astsubaylar Adil Akçay ile Abdullah Atılgan, mahkemeye ek savunmada bulundular. Sanık Atılgan, iddianamede evrak üzerine oynama yapıldığını ileri sürdü. 

Sanık Adil Akçay yaptığı savunmada, “İlker Çınar vermiş olduğu ifadelerini değiştirerek kendi kendini yalanlamıştır. İlker Çınar Malatya’ya Nisan 2008’de telefonsuz olarak geldiğini söylemektedir. Ancak HTS kayıtları İlker Çınar’ın kullanmış olduğu 2 adet cep telefonu o tarihte Malatya’da sinyal veriyor. Bu da İlker Çınar’ın Malatya’ya telefonsuz olarak gelmediğini gösteriyor. Jandarma Aşırı Sağ Faaliyetler (ASAF) biriminde Fethullah Gülen cemaati grubu hiçbir zaman terör örgütü gibi gösterilmemiştir. Fethullah Gülen cemaati ile ilgili örgüt nitelendirmesi bize ait değildir. Ben hiçbir zaman AK Parti hükümetini yıkmaya yönelik eylem ve söylemim olmamıştır. İlker Çınar sözde A Harekat Planı’nın 2008 yılında hazırlandığını ifade ediyor. Ancak Harekat Planı’nın 3 Ağustos 2010 tarihinde hazırlandığı teknik raporda belirtiliyor. Hardisk içindeki belgelerin içeriği ve isimleri 3 Ağustos 2012 tarihinde aleyhimize yönelik olarak değiştirilmiştir. İlker Çınar kendisinin hazırlamış olduğu sahte belgelerle, bizi sahte belge hazırlamakla suçlamıştır” iddialarında bulundu. 

Sanık Astsubay Abdullah Atılgan ise yaptığı ek savunmada ilginç ifade ve iddialarda bulundu. Atılgan, iddianamede kendisinin kullandığı şekilde belirtilen 3 adet telefonun aynı gün aynı saatte 3 ayrı noktada sinyal verdiğini ileri sürerek, “Benim adıma HTS kayıtları çıkartılan 3 ayrı telefon aynı gün ve aynı saatte Uşak, Mersin Toroslar ve Mersin Akdeniz ilçesinde sinyal veriyor. Yine aynı gün ve aynı saatte Mersin Silifke ilçesi Harmanlı köyü, Mersin Mezitli ilçesi Davuttepe beldesi ve Mersin Akdeniz ilçesi Özgürlük Mahallesi’nde sinyal veren 3 ayrı telefonu benim kullandığım iddia ediliyor. Bunun gibi iddianamede yüzlerce örnek gösterebilirim. Bu HTS kayıtlarını çıkartarak iddianameye koyanların bu durumu görmemesi mümkün değildir. Benim aynı anda 3 ayrı noktada görünmem mümkün değil. Benim adıma çıkartılan 2 adet telefon arasında 600 arama var. Benim kendi kedimi aramam mümkün değil. İlker Çınar ile yapılan telefon görüşmelerinin tamamının jandarmaya tahsisli görev telefonlarından yapıldığı görülüyor. İlker Çınar ile yapılan telefon görüşmelerinin sadece benim tarafımdan yapılmadığı ortaya çıkıyor. İlker Çınar sadece benimle görüştüğünü iddia etmişti. İlker Çınar Mersin Jandarma’da ASAF haber elemanıdır ve o birimde görevli tüm personel tarafından güvenlik görevlisi ile haber elemanı arasındaki görüşmeler yapılmıştır. Bu hatların tamamını ben kullanıyorsam, neden yüzlerce kez kendi kendimi arayayım? Adıma kayıtlı telefonun HTS kayıtları elime ulaşınca iddianamedeki iddiaların gerçek dışı olduğu ortaya çıktı. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Telefonumun HTS ham kayıtları elime ulaşıncaya kadar yandı. İddianamedeki dosyaya konan telefon HTS kayıtları üzerinde oynanmıştır. İddianamedeki HTS kayıtları bilinçli bir şekilde kesilmiştir. İddia makamı benim İlker Çınar ile Ruhi Abat’ı buluşturmam için 23 Temmuz 2006 tarihinde gece Mersin’e geldiğimi yazıyor. Ancak bu tarihle ilgili iddianamedeki HTS kayıtları bilinçli bir şekilde silinmiştir. 23 Temmuz 2006 tarihinde Mersin’e geldiğim şeklindeki iddia makamının ifadesi yalandır. Ben o tarihte Mersin’de değilim, Sivas’ın Suşehri ilçesindeyim ve telefon HTS kayıtlarımda bunu doğruluyor. İddia makamı 23 Temmuz 2006 tarihli telefon kayıtlarımın olmadığını belirtiyor. Ancak ben telefon şirketine yazı yazarak bunu talep ettim ve telefon kayıtlarım vardır. 23 Temmuz 2006 tarihinde benim Ruhi Abat ile İlker Çınar’ı tanıştırmak için Mersin’e geldiğim iddia ediliyor. Ancak ben o tarihte Mersin dışındayım. HTS kayıtlarımda bunu gösteriyor. İlker Çınar 24 Temmuz 2006 tarihinde benim Ruhi Abat ile kendisini Tarsus’ta tanıştırdığımı söylüyor. Ancak benim HTS kayıtlarım o tarihte Tarsus ilçesinde sinyal vermediği gibi o tarihte benim İlker Çınar ve Ruhi Abat ile bir telefon görüşme kaydımda yoktur. Telefonla görüşmeden buluşmaya nasıl gideceğiz? Telefon HTS kayıtlarında oynana kirli oyun ortaya çıkmıştır. Benim 24 Temmuz 2006 tarihinde İlker Çınar ve Ruhi Abat’ı buluşturma iddiası tamamen yalan ve boş bir senaryodur. İlker Çınar ve ekibine söylüyorum; istediğiniz kadar oyun oynayın, beni 24 Temmuz 2006 tarihinde Mersin’e getiremezsiniz. Benim İlker Çınar ile 24 Temmuz 2006 tarihinde tanıştırdığım iddia edilen Ruhi Abat ve eşinin cep telefonu sinyalleri Tarsus’tan 140 kilometre ileride ve hiç yerinden ayrılmamış olarak görünüyor. Bu görüşme nasıl yapılıyor? Temmuz 2006 tarihinde benim İlker Çınar’ın ve Ruhi Abat arasında bir telefon kaydı görüşmesi de yoktur. İddia makamı benim HTS telefon kaydımı kestiği gibi İlker Çınar’ın da HTS kayıtlarını keserek iddianame dosyasına koymuş. Benim Ruhi Abat ile ilk telefon kaydım 25 Ekim 2006’dır. İlker Çınar’ın benim kendisine TUSHAD adına geri bildirim yaptığımı iddia ettiği zaman sürecinde ben Mersin’de ameliyat için hastanede bulunuyorum. İlker Çınar’ın sunmuş olduğu TUSHAD belgesi sahtedir. Belgede kod yerine kot yazılmıştır ve aynı maddi hata Başbakanlık ile Cumhuriyet Başsavcılığı’na verilen dilekçelerde de aynen tekrarlanmıştır” iddialarını ileri sürdü.

Mahkeme heyeti duruşmayı yarına erteledi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız