SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Dava Sahipsiz Kalmayacak"

0
Güncellendi - 2015-12-27 23:35:23
A- A+ PAYLAŞ

12. Cumhurbaşkanı seçilen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti kongresindeki konuşmasına, kongreye katılanları selamlayarak başladı. 

Erdoğan, geçmişte partinin kuruluşunda bir küçük yavrunun bir altın gönderdiğini hatırlatarak, "Kızımız diyor ki benim altınım yok ama benim de sevgim var, kabul eder misiniz diyor. Yurt içinden ve yurt dışından kongremize katılan misafirler, sevgili yol arkadaşlarım, kader arkadaşlarım, genç kardeşlerim, değerli hanım kardeşlerim, değerli beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla hasretle muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı rahmeti bereketi hepinize, hepimize olsun diyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin birinci olağanüstü kongresinin milletimiz demokrasimiz için hayırlara vesile olmasını Rabbim'den niyaz ediyorum. Tüm delegelerimize, AK Parti mensuplarına, her bir kardeşime, hem Ankara’ya hem kongre salonumuza hoş geldiniz diyorum" dedi.

13 yaşındaki AK Parti teşkilatının kuşkusuz her türlü övgüyü ziyadesiyle hak etiğini belirten Erdoğan, "Teşkilatamızda görev yapmış bugün aramızda bulunmayan ahirete intikal etmiş kardeşlerimi rahmetle yad ediyorum. Mekanlarının cennet olmasını Allah'tan niyaz ediyorum. Bu hareket hanım kardeşlerimizle güç kazandı. Yüreklerini ortaya koymalarıyla bugünlere ulaştı. Onlara şükranlarımı sunuyorum. Sevgili gençler, yüreği ak, bahtı ak gençler sizi yürekten selamlıyorum. Yarınlarımız olan, geleceğimiz olan, umudumuz olan gençler istikbalin siyasetçileri yarının idarecileri bugün sizleri çok farklı çok daha samimiyetle muhabbetle selamlıyorum. Sınır karakollarında gözünü değil gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç mehmetçikleri, askerimizi, polisimizi özellikle selamlıyorum" dedi.

AK Parti 1. Olağanüstü Büyük Kongresi’nde konuşan seçilmiş Cumhurbaşkanı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Geçmişte malum partimizin kuruluşunda ir küçük yavru bir altın bize göndermişti. Kızımı yok diyor ki ‘Benim altınım yok ama sevgim var kabul eder misiniz’ diyor. Saygıdeğer divan, yurtiçinden ve yurtdışında kongremize katılan kıymetli misafirler, yol arkadaşlarım, kader arkadaşlarım, hanım kardeşlerim, sizleri en kalbi duygularımla, hasret ve muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti bereketi hepimize olsun diyorum. Adalet ve kalkınma partisinin 1. Olağanüstü büyük kongresinin ülkemiz, demokrasimiz, yeryüzündeki tüm dost ve kardeşlerim için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. AK Parti teşkilatının tüm mensuplarına, hem Ankara’ya hem kongre salonuna hoş geldiniz diyorum. Yurtdışından gelen ve bu anlamlı günümüzde heyecanını bizle paylaşan dost ve kardeş ülkelerden misafirlerimize hoşgeldiniz diyorum. Kurucularımızdan, milletvekillerimizden il ilçe başkanlarımızıza, belde eve köy temsilcilerimize sandık müşahitlerimize kadar tüm gönüldaşlarımızı selamlıyorum. Teşkilatımızda görev yapmış, kendileriyle bilikte yol yürümüş bugün aramızda bulunmaya ahirete intikal etmiş kardeşlerimizin mekanlarının cennet olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. Kadın kollarımızı bugün bir kez daha özellikle selamlıyorum. Bu hareket kadın kardeşlerimizle güç kazandı, hamım kardeşlerimizin yüreklerini ortaya koyması sayesinde bugünlere ulaştı. Bu kutsal davayı bir oya gibi işleyen kadın kardeşlerimize bugün birkez daha şükranlarımı sunuyorum.

Sizlere her zaman inandım, güvendim” ifadelerini kullandı.

“Gençler, sizler bu milletin umudusunuz. Sizler yeryüzündeki tüm mazlumların umudusunuz” diyerek gençlere seslenen Erdoğan,. Siler sultan Alparaslan’, Osman Gazi’ye Fatih Sultan Mehmet’ten Abdülhamit Han’a kadar uzanan bir kutlu davanının kahraman neferlerisiniz. Yarınlarımız, umudumuz olan gençler, istikbalin siyasetçileri bugün sizleri çok farklı çok daha samimiyetle, muhabbetle selamlıyorum. Buradan sınır karakollarında gözünü değil gönlünü namlunun ucuna koyarak vatanının nöbetini tutan genç Mehmetçikleri, askerimizi selamlıyorum. Saraybosna’da, Somali’de , Afganistan’da Türkiye’nin barışa olan sevdasının neferleri olan Mehmetlerimizi selamlıyorum. Allah hepsinin yar ve yardımcısı olsun diyorum. Dün 26 Ağustos’ta Malazgirt Zaferinin 943. yılını idrak ettik. 23 Ağustos’ta Çaldıran zaferi’nin 500. yıldönümünü idrak ettik. Yavuz Sultan Selim, şehit ve gazilerimizi hürmetle yad ediyorum. 100. yıldönümü idrak ettiğimiz 1. dünya Savaşı’nda şehit ve gazi olan ecdadımızı hürmetle yadediyorum. 3 gün sonra 30 Ağustos’ta büyük zaferin 92. yıldönümü idrak edeceğiz, Kurtuluş Savaşı’nın tüm şehitlerini rahmetle yadediyorum. Kıbrıs ve Kore şehitlerimizi, terörle mücadelede şehit olan askerlerimizi rahmetle anıyorum. Tüm şehit ve gazilerimizle birlikte onların eli öpülesi annelerini, babalarını şehitlerimizin gazilerimizin kutsal emanetlerini hürmetle selamlıyorum” dedi.

“10 Ağustos sürecinde işte bu teşkilat tarih yazdı” diyen Erdoğan, “Siz dağ taş demediniz, kar kış demediniz, durmak yok yola devam dediniz ve bütün zorluklara göğüs gererek çalıştınız. Her bir vilayetimizde aşkla, şevkle gayretle çalıştı. Bunun neticesinde sizler sadece Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine tanıklık etmediniz. Kendi ellerinizle inşa ettiniz imar ettiniz” ifadelerini kullandı. 

Recep Tayyip Erdoğan, "10 Ağustos sürecinde, işte bu teşkilat tarih yazdı. Bu teşkilat, her bir vilayetimizde, her bir ilçe, belde ve köyümüzde, aşkla, şevkle, gayretle çalıştı. Sizler, sadece Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine şahitlik etmediniz; bu tarihi hadiseyi bizzat sizler kendi ellerinizle inşa ettiniz, imar ettiniz. Önce, 2007’deki Anayasa Değişikliği halk oylamasında, milletimizin yüzde 69 oy oranıyla 'evet' demesini sağlayarak tarih yazdınız.

Ardından, 10 Ağustos sürecinde çok çalışarak, milletin adayını, milletin adamını Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanı, Türkiye Cumhuriyeti’nin halkoyuyla gelmiş ilk Cumhurbaşkanı yaptınız. Sizlere sonsuz teşekkürler ediyorum. Gayretleriniz, emekleriniz, alınteriniz için, dualarınız için sizlere teşekkür ediyorum. Şahsımı Cumhurbaşkanı adayı olarak gösteren grubumuza; adaylığın ardından 10 Ağustos’a kadar gece gündüz çalışan teşkilatımızdaki her bir kardeşimize, yol arkadaşımıza, gönüldaşımıza teşekkür ediyorum.

Tarihimizde ilk kez, Cumhurbaşkanı, halkın sandığa gitmesi suretiyle belirlendi. Bu süreci son derece başarılı şekilde idare ettik. Adayların belirlenmesi, seçim süreci, oylama, ardından gelişen süreç, tamamen Anayasa ve yasalar çerçevesinde tecelli etti. Türkiye, yeniliklere ne kadar kolay ve ne kadar hızlı uyum sağladığını, bu süreçte bir kez daha gösterdi.

İlk kez tecrübe edildiği halde, hiçbir sorun çıkmadan, hiçbir krize, kaosa mahal verilmeden, belki de Cumhuriyet tarihimizde ilk kez bu kadar sorunsuz, bu kadar kolay, bu kadar suhulet içinde bir Cumhurbaşkanlığı seçimi gerçekleşti” dedi.

AK Parti’nin her zaman ilklerin partisi olduğunu belirten Erdoğan, “Parti olarak, teşkilat olarak, Türkiye’ye böyle bir ilki, böyle bir reformu kazandırmanın gururunu hep birlikte yaşıyoruz ve inanın, nefes alıp verdiğimiz müddetçe de bu gururu hep birlikte yaşayacağız.

Bu vesileyle, demokratik olgunluğunu bir kez daha gösteren, sandığa gidip oyunu kullanan, bu tarihi süreçte emeği ve katkısı olan aziz milletime, milletimin 77 milyon her bir ferdine de sonsuz şükranlarımı ifade ediyorum. Kardeşlerim, çok değerli yol arkadaşlarım, bugün, bu olağanüstü Kongre ile 13 yıldır gururla taşıdığım AK Parti’nin Genel Başkanlık vazifesini artık sizlere teslim ediyorum. 14 Ağustos 2001 tarihinde başlayan Genel Başkanlık vazifem, 13 yıl, 13 gün sonra, işte bugün nihayete eriyor. Yarın inşallah, saat 14’te, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde mazbatamızı teslim alacak, on bir buçuk yıl boyunca üstlendiğimiz Başbakanlık vazifesini de teslim edecek, yemin ederek Türkiye Cumhuriyeti’nin 12’nci Cumhurbaşkanlığı görevini üstlenmiş olacağız” diye konuştu.

“BUGÜN ÖZ DEĞİŞMİYOR, SADECE İSİMLER DEĞİŞİYOR”

“1 Temmuz’da, adaylığımın açıklandığı toplantıda, bunun bir nihayet olmadığını, bir son, bir bitiş olmadığını; bunun yeni bir başlangıç olduğunu ifade etmiştim” diyen Erdoğan, “Sonrasında yaptığımız tüm toplantılarda, mitinglerimizde, 10 Ağustos akşamı AK Parti Genel Merkezi’nin balkonunda, aynı şekilde bu hususun altını kalın çizgilerle çizmiştim.

Kardeşlerim, Bugün değişen, sadece şekildir. Bugün öz değişmiyor. Bugün, partimizin yüklendiği misyon, davamızın ruhu, hedef ve ideallerimiz değişmiyor. Bugün, sadece ve sadece isimler değişiyor. Her zaman ifade ettim: AK Parti, 13 yıllık bir siyasi parti olsa da, aslında, asırlar öncesinden başlamış kutlu bir yürüyüşün, kutlu bir davanın mirasını omuzlarında taşıyan bir partidir” şeklinde konuştu.

Erdoğan, “1071’de, Malazgirt ovasında, Sultan Alparslan’ın arkasında namaza duran, ellerini dua için semaya açan neferlerin hissiyatı neyse, bizim de hissiyatımız işte odur. Kudüs’e doğru yürüyen, Kudüs’ü bir barış şehri yapmak için ilerleyen Selahattin Eyyubi’nin askerlerinin duyguları neyse, işte bizim de duygularımız aynen onlardır. Bizler, Mohaç’taki, Niğbolu’daki, Kosova’daki, hem şehadet şerbetini içmek, hem de zaferleri kuşanmak için sabırsızca bekleyen ecdadın torunlarıyız. Hicaz’ın çöllerinde sıcağın altında; Sarıkamış’ta Allahu Ekber Dağları’nda, beyaz karların altında şehit olanlar bizim dedelerimizdir.

Çanakkale’de, dünyanın en modern orduları karşısında yüreği ile direnen ve zafer kazanan şehitler bizim dedelerimizdir. Medine’yi, Filistin’i, Mısır’ı, Suriye’yi, Irak’ı canı pahasına savunanlar bizim dedelerimizdir. Bizler, hep birlikte, Kurtuluş Savaşımızda, var olmak ya da ebediyen yok olmak, onuruyla yaşamak veya onuruyla şehit olmak arasında seçim yapan kahraman Mehmetçiğin torunlarıyız. Sanmayın ki 13 yıllık bir yoldan geliyoruz.

Biz asırlardır yürüyoruz. Asırlardır, hem vatanımızı, hem milletimizi, hem de elimizin ulaşabildiği tüm mazlumları korumak için, gözetmek için, dünyayı daha yaşanabilir bir yer haline getirmek için mücadele veriyoruz” dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz kökü olmayan, ruhu olmayan, geçmişiyle irtibatlarını koparmış bir parti, böyle bir hareket asla değiliz. Bu harekette Abdülhamit Han’ın dirayeti; Fatih Sultan Mehmet’in kahramanlığı, Osman Gazi’nin basireti; Nurettin Zengi’nin cesareti, Sultan Alparslan’ın imanı vardır. Bu harekette, Gazi Mustafa Kemal’in ufku, vizyonu, hayalleri vardır. Bu harekette, merhum Adnan Menderes’in, millet uğruna verilmiş canı vardır. Bu harekette, hiç şüpheniz olmasın, Eski Başbakanlarımızdan, Profesör Doktor Necmettin Erbakan’ın da alınteri vardır. Bu harekette, eski Başbakanlarımızdan, Cumhurbaşkanlarımızdan, merhum Turgut Özal’ın da emeği vardır. Bu hareket, 14 asır önce Mekke’nin yalçın dağlarına inzal olmuş Allah kelamını, onun alemlere rahmet olarak gönderilmiş Nebi’sini kendisine rehber edinmiş bir harekettir. Bu hareket, Ahmet Yesevi’den Mevlana’ya, Hacı Bektaş Veli’den Hacı Bayram Veli’ye, Yunus Emre’den Fuzuli’ye, Ahmede Hani’den Mela Ceziri’ye, Nazım Hikmet’ten Necip Fazıl’a, Mehmet Akif’ten Sezai Karakoç’a kadar; o tatlı pınarlardan kana kana içmiş, o bereketli pınarlardan beslenmiş bir harekettir. Biz bu yola 13 yıl önce çıkmadık. Biz bu yola 100 yıl önce çıkmadık. Biz, insanlık tarihi boyunca dosdoğru bir istikamette ilerleyen, iyinin ve doğrunun mücadelesini tevarüs etmiş bir hareketiz. İşte onun için, isimlerin hiç ama hiç önemi yoktur. Hazreti Adem’den bugüne kadar nice insanlar dünyaya geldiler, kondular ve göçtüler. Mezarlıklarda, ismi unutulmuş, bedeni çürümüş, topraktan geldiği gibi toprağa karışmış milyarlarca insan var. Milyarlarca isim, kayboldu ve gitti. Ancak, Hazreti Adem ile başlayan, iyinin ve kötünün mücadelesi insanlık tarihi boyunca devam etti. İsimler fanidir. Baki olan davadır. Dün, bu büyük davanın sancaktarlığını başkaları yapıyor, mücadelesini başkaları veriyordu. Bugün o sancağı biz gururla ve şerefle taşıyoruz. Yarın da bu dava sancağı düşmeyecek.”

“İnşallah, istikbalde de bu dava sahipsiz kalmayacak” diyen Erdoğan, “Bugünün çocukları, gençleri, Allah’ın izniyle bizlerden bu dava sancağını teslim alacak ve tıpkı bizim gibi, onurla ve şerefle o sancağı taşıyacaklar. Kardeşlerim. Şunu burada özellikle ifade etmek istiyorum:

Bu büyük dava, bu kutlu hareket, altını çizerek söylüyorum, mensuplarıyla şereflenmez; tam tersine, mensuplarına şeref verir. “Ben yoksam, dava da yok” diyenler, daha en baştan kaybetmiş olanlardır. “Ben olmazsam, dava ilerleyemez’” diyen, davanın ruhunu, özünü anlayamamıştır. “Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir’ diyen, kibir tuzağına düşmüştür.İstişareyi, danışmayı, ortak aklı dışlayan; ortak kararları, şahsi beklentileriyle uyuşmadığı için beğenmeyen bu kutlu davaya haksızlık etmiştir. Zira bu dava hiçbir zaman koltuk davası olmamıştır. Bu dava, hiçbir zaman, tarihin hiçbir döneminde, makam davası, rütbe davası, paye davası olmamıştır. Bu dava, şahsi hırsları, kibri, fitneyi ve nifakı, kıskançlığı, çelme takmayı, başkasının kuyusunu kazmayı her zaman dışlamış, her zaman dairesinin dışına atmış bir davadır. Tarih, davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Bizim dahi, yakın tarihimiz, davasına ihanet eden, partisine ihanet eden, kendisini seçen milletine ihanet edip zillete düşen isimlere şahit olmuştur. İşte onları hiç kimse hatırlamıyor. Onların iftiralarını hiç kimse hatırlamıyor. Okyanus ötesinden gelen telefonlarla istifa edenleri, darbecilerin tehditlerine boyun eğenleri, darbecilerin getirdikleri haberlere inananları bugün hiç kimse hatırlamıyor. Ama Allah’a hamdolsun, bu dava dimdik ayakta duruyor ve umutla geleceğe ilerliyor.

Safını cesaretten yana belirleyenler, işte bugün izzetleriyle, şerefleriyle, haklı gururlarıyla buradalar. Başkalarının oyuncağı olanlar ise çoktan unutuldular. Bu büyük dava, bu kadim dava, nice isimler gördü, nice isimlere şahit oldu. O isimlerin hepsi geldi ve geçti; ama dava işte burada. Bugün de, bundan sonra da isimler değişecek. Hiçbirimiz bu dünyada baki değiliz; hepimiz faniyiz. Bu dava uğruna emek sarf edenler hayırla yadedilecek. Bu dava uğruna, canını, malını, mesaisini ortaya koyanlar hiç unutulmayacak. Bu dava dairesi içinde, arkasında eser bırakanlar belki de asırlar boyunca hatırlanacak. Rabbim’den duam odur ki; şahsımı da, buradaki tüm yol arkadaşlarımı da, bu davanın neferleri olarak her zaman hayırla hatırlanmamızı bizlere nasip etsin” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Bizim sancaktarlığını yaptığımız dava, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin, istiklal, hürriyet, kalkınma ve adalet davasının ta kendisidir. Bizim davamız, Türkiye davasından ayrı bir dava değildir. Biz, Türkiye içinde, farklı bir istikamete bakan, farklı hayaller ve hedefler peşinde yürüyen bir hareket değiliz. Milletimizin asırlardır devam eden kutlu yürüyüşü, 29 Ekim 1923’te, Türkiye Cumhuriyeti adı altında yeniden şekillenmiştir; ama dava değişmemiştir, hareket değişmemiştir, öz, ruh değişmemiştir.

Hiç şüphesiz, 91 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca, kabuğu değiştirmeye, özü ve ruhu değiştirmeye, Türkiye’yi bu asırlık dava yürüyüşünden koparmaya yönelik girişimler olmuştur. Millet, bu girişimlere izin vermemiştir. Aziz millet, devletinin ve medeniyetinin kadim davasının değiştirilmesine, örselenmesine ve yıpratılmasına müsaade etmemiştir.

13 yıllık Genel Başkanlık görevim süresince, ben de, arkadaşlarım da, 23 Nisan 1920 tablosunu her fırsatta hatırlattık, her fırsatta gündeme taşıdık. 23 Nisan 1920’de, Ankara’da Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, bizzat Gazi Mustafa Kemal’in talimatıyla, bütün vilayetlerde hatimler indirilmiş, mevlid-i şerifler okunmuştu. 23 Nisan günü, özellikle bir Cuma gününe denk getirilmişti. Cuma günü, Ankara’da, Hacı Bayram Camii’nde Cuma namazı kılınmış, hatim duası yapılmış, Buhari-i Şerifler okunmuş, Ulus’taki Meclis binasının önüne gelinmişti. Ulus’taki Meclis binasının önünde yine dualar edilmiş, kurbanlar kesilmiş, Büyük Millet Meclisi bu şekilde açılmıştı. Ulus’taki Büyük Millet Meclisi’nin Genel Kurul salonunda, Meclis Kürsüsü’nün arkasına, “Onlar işlerini istişareleriyle yaparlar’ mealindeki Şura Suresi’nin 38. ayeti yazılmıştı. İlk Meclis’teki muhteva, tam anlamıyla bir Türkiye manzarasıydı. Orada Türkler vardı, Kürtler vardı, Araplar, Çerkezler, Gürcüler vardı. Orada Sünniler de vardı, Aleviler de vardı. Milletin bütün unsurları, işgali sona erdirmek, Kurtuluş Savaşı’nı sevk ve idare etmek, zafer kazanmak için gönül birliği yapmışlardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin mayası, işte orada, o ilk Meclis’te atılmıştı” dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Kurulacak devlet, herkesin devleti olacaktı. Millet, bütün fertleriyle, bütün unsurlarıyla, barış ve hoşgörü içinde yaşayacak; birbirinin inançlarına, değerlerine saygı içinde geleceği inşa edecekti. Farklılıklar bir zenginlik olarak görülecek; Osmanlı coğrafyasındaki bir arada yaşama kültürü, Türkiye Cumhuriyeti’nde de devam edecekti. İşte sonraki yıllarda, bu ilk Meclis’teki umut ve uyum muhafaza edilemedi. Millet devletine istikamet çizecekken; devlet, milletine istikamet çizmek istedi. Devlet vatandaşın her şeyine karışmaya, her şeyini düzenlemeye, hatta kılık kıyafetini, müziğini dahi şekillendirmeye çalıştı. Tek tip bir millet oluşturulmak istendi. Adeta tornadan çıkmış gibi, şeklen, fikren her biri birbirine benzeyen fertler imal edilmek istendi. O kadar ki, bütün farklılıklar reddedildi. Etnik kökenler, diller, inançlar, değerler reddedildi. Farklı olana tahammül edilmedi. Farklı kıyafete, farklı düşünceye, değerlerin, inançların yaşatılmasına müsaade edilmedi. Devlet ile millet arasındaki mesafe açıldı. Devlet milletinden uzaklaştı; millet de devletinden uzaklaşmak zorunda bırakıldı. Ret, inkar ve asimilasyon; 780 bin kilometrekare üzerinde hemen her fert için bir zulme dönüştü.” 

Erdoğan, “Kardeşlerim, AK Parti’yi kurduğumuzda, iki büyük mücadeleyi vermeye azmetmiştik. Birincisi, asırlardır yürüyüşüne devam eden davamızı değiştirmeye, örselemeye, yıpratmaya yönelik girişimlere karşı verdiğimiz mücadeleydi. Biz buna adalet mücadelesi dedik.İkincisi de; asırlardır devam eden davamızı yaşatmak ve büyütmek mücadelesiydi. İşte buna da Kalkınma mücadelesi adını verdik. 29 Ekim 1923’te kurulan Cumhuriyetimizi çok daha ileri seviyelere taşıyacak, daha da güçlendirecek; ama aynı zamanda, 23 Nisan 1920 ruhunu da Türkiye’ye yeniden kazandıracaktık. Hem Türkiye’yi büyütecek; hem de kardeşliği, birliği, hoşgörüyü, değerlere saygıyı büyütecektik. Allah’a hamdolsun; bu 2 büyük mücadeleyi de başarıyla bugünlere getirdik. 3 Kasım 2002’de, milletimiz bize iktidar görevini tevdi etti; 12 yıl boyunca çok çalıştık, çok gayret ettik, mücadele ettik ve hem adalet mücadelesinde, hem kalkınma mücadelesinde, Türkiye’yi belli bir noktaya taşıdık” ifadelerini kullandı.

“Kasım 2002’de, iktidar görevini devraldığımızda, üzerinde karabulutlar dolaşan, umutları yıpranmış, yorulmuş, karamsar bir Türkiye vardı” diyen Erdoğan, “Ekonomi çok ağır bir krizin içindeydi. Türkiye, bütün umutlarını Uluslararası Para Fonu’ndan gelecek borçlara bağlamıştı. Çarklar durmuştu. Fabrikaların kapıları kapanmıştı. Esnaf kepengini indirmiş, protesto için sokaklara çıkmıştı. İşsizlik büyüyor, enflasyon bir canavar olarak milletin ekmeğini azaltıyordu” şeklinde konuştu.

Faiz yükünün altında Türkiye ekonomisinin inim inim inlediğini söyleyen Erdoğan, “Yatırımcı, girişimci önünü göremiyor; yatırım yapmaktansa sermayesini faize yatırmayı tercih ediyordu. Esnaf siftahsız dükkanını kapatırken, çiftçinin tarladaki ürünü para etmiyordu. AK Parti’nin iktidara gelmesiyle birlikte, Türkiye’deki kötümser, karamsar hava dağıldı. Uzun süren koalisyon hükümetlerinin ardından, ne yapacağını bilen, kararlı, güçlü bir AK Parti Hükümeti, hem içeride, hem dışarıda bütün olumlu beklentileri hayata geçirdi.Yüksek enflasyonla, faizle mücadeleye başladık” dedi.

Yatırım ortamını iyileştirdiklerini belirten Erdoğan, zorunlu tasarruf borcunu 13,5 katrilyon lira olarak ödeme kararı aldıklarını ve 3,5 katrilyon lirayı bulan Konut Edindirme Yardımlarını hak sahiplerine ödeme kararı aldıklarını ve bunları ödediklerini ifade etti.

Çiftçilerin, aldığı kredilerden dolayı haciz kıskacında olduklarına dikkati çeken Erdoğan, Ziraat Bankası’nın çiftçiye yüzde 59 faiz oranıyla kredi verdiğini hatırlattı.

Bu faiz oranlarını hızla düşürmeye başladıklarını ve şu anda yüzde sıfır-yüzde 8 aralığına çektiklerine işaret eden Erdoğan, “Esnaf aynı şekilde; yüzde 47 faiz oranıyla borçlanırken, bunu da bugün yüzde 4-5 aralığına kadar çektik” dedi.

Türk Lirası’ndan 6 sıfırı attıklarını belirten Erdoğan, “Eğer altı sıfır atılırsa ‘anırırız’ diyen köşeyazarları vardı. Hala anırmalarını bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

Yüzde 63 olan faiz oranını tek haneli rakamlara, hatta tarihinin en düşük seviyelerine çektiklerini anlatan Erdoğan, Uluslararası Para Fonu’na Türkiye’nin 23,5 milyar dolar borcu olduğunu, geçen yıl, 14 Mayıs’ta, 29 yıl aradan sonra Türkiye’nin IMF’e borcunu tamamen sıfırladıkladıklarını ifade etti.

Erdoğan, “Merkez Bankası’nın kasasında, biz geldiğimizde 27,5 milyar dolar vardı; şu anda, kendi rekorumuzu kırmak üzereyiz, Merkez Bankamızın kasasında 136 milyar dolar rezerv var. İhracatı 36 milyar dolardan aldık, 153 milyar dolara yükselttik. Milli Geliri 230 milyar dolardan aldık, 820 milyar dolara yükselttik. Kamu net borç stokunun milli gelire oranı yüzde 73’tü; onu yüzde 35 seviyesine kadar düşürdük Kişi Başı Milli Geliri 3 bin 500 dolardı, 11 bin dolara çıkardık. Tarihin en büyük küresel ekonomik krizlerinden birini, yaptığımız reformlarla, aldığımız tedbirlerle, hiç sarsılmadan atlattık. Bugün, geçmişle kıyaslanamayacak derecede büyük, geleceğe umutla bakan, tüm dünyada ilgiyle, takdirle izlenen bir ekonomiye; çok güçlü bir ekonomik yapıya sahibiz. Ekonomiyi büyütürken, insanımızın günlük yaşamına etki edecek çok büyük yatırımları gerçekleştirdik. Türkiye’nin geçmişte şahit olmadığı, tecrübe etmediği, hatta hayalini dahi kuramadığı yatırım ve hizmetleri milletimizle buluşturduk. Gelişmiş ülkelerde, Avrupa’da, Amerika’da, Japonya’da ne varsa, aynısı Türkiye’de de olsun diye mücadele verdik” dedi.

“Yola çıktığımızda ülkemizi dört ayak üzerinden yükselteceğimizin sözünü vermiştik” diyen Erdoğan, “Eğitim, sağlık, adalet, emniyet olarak ifade etmiştik. Aradan geçen 12 yılın sonunda, hamdolsun, milletimize verdiğimiz sözü tuttuğumuza, hatta pek çok alanda, vaadettiğimizin de ötesine geçtiğimizi görüyoruz. Eğitimde, 12 yılda 205 bin adet derslik inşa ettik. Okullarımıza 1 milyon adet bilgisayar gönderdik, 30 bin Bilişim Teknolojileri Sınıfı kurduk. 444 yani 4+4+4 sistemiyle, 28 Şubat döneminin eğitimdeki son izlerini de sildik. Yine 28 Şubat döneminin dayatması olan ve Meslek Liselerinin uzun zaman kan kaybetmesine yol açan farklı katsayı uygulamasına son verdik. Okulların tamamında Kuran-ı Kerim ve Siyer-i Nebi derslerinin seçmeli olarak verilebilmesini sağladık. Bunların yanında, dil ve anlatım, fen bilimleri, matematik, sanat, spor, hukuk ve adalet derslerini de müfredata ekledik. Uygulamaya koyduğumuz Fatih Projesiyle eğitimin altyapısını tamamen değiştiriyoruz” diye konuştu.

Fatih Projesi kapsamında bugüne kadar yaklaşık 850 bin adet tablet bilgisayarı öğrencilere dağıttıklarını anlatan Erdoğan, “Sınıflarda etkileşimli tahtaların kurulumu devam ediyor. Eğitimde bir başka önemli reformu üniversitelerde yaptık. 12 yılda 99 yeni üniversite kurarak, toplam üniversite sayımızı 175’e yükselttik. Bugün 81 ilimizin tamamında üniversite var.Sağlıkta, insan merkezli bir anlayışla sistemi baştan sona yeniden oluşturduk. 12 yılda toplam 10,5 milyar lira harcayarak 2 bin 216 adet sağlık tesisi inşa ettik. Hastanelerimizi personel ve tıbbı cihaz bakımından güçlendirdik.Şimdi de ülkemizin dört bir köşesine dev sağlık kampüsleri inşa ediyoruz. Sağlık kampüslerimizin tamamlanmasıyla, toplamda 52 bin yatak kapasiteli 64 adet hastaneyi ülkemize kazandırmış olacağız. 2002 yılı Kasım ayında 500 bin toplu konut yapma sözüyle iktidara gelmiştik. Bugüne kadar, taahhüdümüzün de ötesine geçerek, tam 633 bin konut inşa ettik. Bu konutların 518 binini hak sahiplerine teslim ettik. Demokrasimizin standartlarını yükseltmek için adalet sistemimizde bir dizi reform yaptık” şeklinde konuştu.

Adalet Saraylarıyla yargının fiziki altyapısını, personel sayısını artırarak insan gücünü, kanunları yenileyerek uygulamaları reforma tabi tuttuklarına dikkati çeken Erdoğan, “Hiç şüphesiz en iyi önemli hizmetleri getirdiğimiz alanlardan biri de ulaştırma. İktidara gelirken ülkemize 15 bin kilometre bölünmüş yol kazandırma sözü vermiştik. 6 bin 100 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol uzunluğunu, 17 bin kilometre daha ekleyerek, 23 bin 100 kilometreye ulaştırdık. Bu alanda da taahhüdümüzün ötesine geçtiğimizi memnuniyetle ifade etmek isterim. 12 yılda 117 kilometre uzunluğunda tam 122 adet tünel yaptık. Bugün toplam 167 kilometre uzunluğundaki 205 adet tünelle milletimiz yolculuğun konforunu yaşıyor. Ülkemizi ilk defa yüksek hızlı trenlerle tanıştırdık. Hükümetlerimizin gururu, yüz akı Marmaray’la Asya ile Avrupa’yı denizin altından raylı sistemle birleştirdik.

Şimdi de Asya ile Avrupa’yı yine denizin altından bu defa otomobil, lastikli sistemle birleştirmek için Avrasya Tüneli’ni yapıyoruz. Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nün, İstanbul’a yaptığımız dünyanın sayılı havalimanlarında biri olan 3’ncü havalimanının, yine dünya çapında bir proje olan Kocaeli Körfez Geçişinin inşatları süratle devam ediyor” dedi.

Havalimanı sayısını 26’dan 52’ye çıkardıklarını anlatan Erdoğan, “Bundan 12 yıl önce, yüzde 80 oranında dışa bağımlı, uluslararası silah şirketlerinin ve onların yerli aracılarının tekelinde olan bir savunma sanayimiz vardı. Bugün savunma sanayimiz, Türkiye’nin beyin ve üretim gücünü seferber eden milli bir yapıya dönüştü. Milyarlarca doları yabancı şirketlere aktarmak yerine milli kaynaklara yönlendirdik ve savunma sanayinde dışa bağımlılığımızı yüzde 45’e kadar düşürdük. Altay Tankı, Atak Helikopteri, Anka İnsansız Hava Aracı, Milgem Gemisi, ilk milli uçağımız Hürkuş, Kirpi adını verdiğimiz zırhlı araçlar, Barış Kartalı uçaklarımız, seyir füzeleri, tanksavar füzeleri, güdümlü roketler… Tüm bunlar Türkiye’nin kendi eserleri. Bağımsızlık, kölelik dönemi bitiyor. Askerimizin eline, ilk defa milli bir piyade tüfeği üretiyoruz. İşte Türkiye’yi bu seviyelere biz ulaştırdık. Bunlarla yetinmiyoruz. Her alanda çok daha ileri, çok daha önemli projeler üzerinde çalışıyor, ihtiyaçlar ve imkanlar çerçevesinde bunları hayata geçiriyoruz. Hedefimiz Türkiye’yi, savunma sanayi ihtiyaçlarının tamamını kendisi karşılayabilen, bununla kalmayıp bu alanda dünyada söz sahibi bir ülke haline getirmektir” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin kalkınma mücadelesini verirken, eş zamanlı olarak adalet mücadelesini de sarsılmadan sürdürdük” diyen Erdoğan, “Siyasetin üzerindeki vesayetleri, tüm direnişlerine rağmen tek tek ortadan kaldırdık. Darbe dönemlerinde alanı daraltılan siyasetin önünü açtık, alanını genişlettik. Anlamsız tüm baskılara, yasaklara, kısıtlamalara son verdik. Devlet ile milleti barıştırmanın, kucaklaştırmanın, devlet ile milletin istikametini örtüştürmenin gayreti içinde olduk. Kültürler üzerindeki baskılara son verdik. Değerler üzerindeki zulmü kaldırdık.Diller, inançlar, yaşam tarzları üzerindeki kısıtlamaları nihayete erdirdik. Olağanüstü Hal’i biz kaldırdık.Başörtüsü zulmüne biz son verdik.Sadece üniversitelerde değil; kamuda başörtülü çalışmanın, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde başörtülü olarak milleti temsil edebilmenin önünü biz açtık. Terörün sona ermesi, kanın durması, gözyaşının dinmesi için, en cesur adımları attık ve Türkiye’de 77 milyonun kardeşliğini tesis etmek için kararlı bir mücadele verdik.Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda en kararlı, en somut adımları atan, bunları da sürdüren kadro biz olduk.Hayali dahi kurulamayan demokratik reformları biz gerçekleştirdik; özgürlükleri genişlettik, insan hak ve hürriyetlerini daha yüksek standartlara kavuşturduk. Burada bir noktayı tekrar ve özellikle vurgulamak istiyorum” şeklinde konuştu.

AK Parti,’nin, 23 Nisan 1920’de tezahür eden Türkiye tablosunu yaşatmaya çalışan bir parti olduğunu anlatan Erdoğan, “AK Parti, 29 Ekim 1923’te kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni büyütmeye, yüceltmeye, onun davasını muhafaza etmeye ve yaşatmaya çalışan davadır. İşte onun için, AK Parti, bir Türkiye partisidir, aynı zamanda bir dünya partisidir. AK Parti, sadece kendisine oy verenlere, sadece kendisini sevenlere hizmet götüren değil; 77 milyona, 780 bin kilometrekareye; hatta sınırları aşarak, yurt dışındaki Türklere, Türkmenlere, tüm dost ve kardeşlerimize, tüm mazlumlara ulaşan bir partidir. Başbakan olarak son günümde, AK Parti’nin Genel Başkanı olarak son dakikalarımda, buradan, bizi sevsin ya da sevmesin 77 milyonun her bir ferdine bir kez daha musafaha için elimi uzatıyorum. Bunu sadece şahsım için yapmıyorum. Partim adına, Hükümetim adına, lideri olduğum hareket adına elimi tekrar uzatıyorum. Diyorum ki: Biz, sizi çok iyi anlıyoruz. Yaşadığınız tarihsel süreci biliyoruz. Sizin yaşam tarzlarınızı, değerlerinizi anlıyoruz. Sizin taleplerinizi, arzularınızı biliyoruz. Sizin de bizi anlamanızı istiyoruz. Bizim nasıl badirelerden geçerek bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Hangi yasakları, hangi kısıtlamaları, tehditleri aşarak bugünlere geldiğimizi anlamanızı istiyoruz. Nasıl tahkir edildiğimizi, dışlandığımızı, nasıl zulümlere maruz kaldığımızı görmenizi, bilmenizi, anlamanızı istiyoruz. Biz sizlere her zaman gönlümüzü açtık; sizin de bizlere gönlünüzü açmanızı bekliyoruz.Biz, bizim yaşadıklarımızı hiç kimse yaşamasın istedik; sizin de bu hassasiyetimize hak vermenizi istiyoruz. Bugün, Yeni bir Türkiye kurulurken, Türkiye, 23 Nisan 1920’deki özüyle ve ruhuyla yeniden kucaklaşırken, eski küslükleri, dargınlıkları, gerilimleri, kamplaşma ve kutuplaşmaları bir kenara bırakalım diyoruz” diye konuştu.

“Bugün yeni bir sayfa açalım istiyoruz” diyen Erdoğan, “Bugünü, demokrasimizin, 91 yıllık Cumhuriyet tarihimizin bir bayram günü olarak görüp, 77 milyon kucaklaşmak, barışmak, Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağı altında bir olarak, beraber olarak, birlikte Türkiye olarak gönül birliği yapalım istiyoruz. Her türlü gerilim, kamplaşma ve kutuplaşma, Türkiye’ye zarardan başka hiçbir şey vermedi ve vermez. Üsluplarımız farklı olabilir. Yöntemlerimiz farklı olabilir.Siyaset tarzımız farklı olabilir. Ama hepimiz bu vatanın evlatlarıyız. Hepimiz bu toprakların insanıyız. Devletimiz bir, vatanımız bir, bayrağımız bir, milletimiz bir. Sandık, bu milletin takdirini kullandığı yerdir. Mücadele eden, emek veren, millete proje ve planlarını anlatan herkes için sandıktan çıkmak mümkündür. Bu ülkede seçimler, 1950’den beri, hür iradeyle, şeffaf şekilde yapılıyor.Hiç kimse kendisini umutsuz, çaresiz, çözümsüz hissetmesin. AK Parti Hükümetleri 77 milyonun Hükümetleridir; seçimler ve sandık da millet için her zaman takdirini kullanacağı bir vasıtadır” dedi.

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Bu noktada, muhalefetin, kendisini yenileme ihtiyacı çok ama çok açıktır. Kutuplaşma ile muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Toplumu kamplara ayırarak muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Sokaktan medet umarak, Türkiye düşmanı hainlerle işbirliği yaparak muhalefet yapılamayacağı görülmüştür. Muhalefet partileri, gerilimi tırmandırmak suretiyle bugün oy toplayabiliyor olabilirler; ama bu tarz, Türkiye’ye zarar veren, sürdürülmesi de mümkün olmayan bir tarzdır. Cumhuriyet Halk Partisi, kendisini sorgulamalı, tarihiyle yüzleşmeli, parametrelerini artık mutlaka değiştirmelidir. Statükoyu savunan, eski imtiyazlarını isteyen, millet ile arasında her daim mesafe olan bir Cumhuriyet Halk Partisi, ülkeye de, millete de fayda sağlamaz. Kendi ilkeleriyle ters düşen, nerede Türkiye düşmanı odak varsa onlarla işbirliğine girişen, yıllardır kıyasıya eleştirdiği paralel yapıya kol kanat geren bir Cumhuriyet Halk Partisi, sağlıklı bir muhalefet yapamaz. Terör meselesine bigane kalan, Çözüm Süreci’nin karşısına, ırkçı bir anlayışla adeta duvar gibi dikilen bir Cumhuriyet Halk Partisi milletle barışamaz. İşte şu anda, milletin seçtiği Cumhurbaşkanı’nın yemin törenine katılmayacağız diye açıklama yapıyorlar. Bu muhalefet tarzı eskimiştir. Bu muhalefet tarzının son kullanma tarihi geçmiştir. Böyle bir muhalefetin, kendi tabanına da, ülkeye de vereceği hiçbir katkı yoktur ve olamaz.”

“BU MUHALEFET TARZININ TÜRKİYE’YE HİÇBİR FAYDASININ OLMADIĞI AÇIKTIR”

Erdoğan, “Milliyetçi Hareket Partisi; planı, projesi, alternatif çözüm önerileri olan bir siyasi parti olmak yerine; terör meselesinin beslediği bir parti olmayı tercih etmiştir. 2007’de, Meclis’e yeniden girdiği günden bugüne kadar, MHP yönetimi, Türkiye’nin hiçbir meselesine eğilmemiş, şehit cenazelerini istismar etmiş, terörün varlığını adeta kendi varlığına endekslemiştir.

Ancak terörün devamıyla varolabilen bir parti, hiç kuşkusuz, çözüm süreciyle de varlık zeminini kaybedecektir. MHP yönetiminin, Çözüm Sürecine, terörün sona erdirilmesine karşı çıkmasının sebebi de budur.Bu muhalefet tarzının da Türkiye’ye hiçbir faydasının olmadığı açıktır. Öte yandan, HDP de, tıpkı MHP gibi, teröre sırtını dayayarak varlık gösteren bir parti olmuştur. HDP, bağımsız, hür, demokratik siyaset yerine, silahların vesayetinde siyaseti tercih etmiş, bundan kurtulamamıştır. Terörist cenazelerini istismar ederek, elinde taş olan çocukların arkasına saklanarak, Diyarbakır’da feryat eden annelere kulak tıkayarak, hatta onları tahkir ederek, sadece kan siyaseti yapılır. Başka bir şey değil. HDP de, Yeni Türkiye’de parametrelerini değiştirip, istismardan vazgeçip, kan üzerinden yürüttüğü siyaset tarzını terk edip, bir Türkiye partisi olma yolunda ilerlemelidir” diye konuştu.

Erdoğan, “10 Ağustos Cumhurbaşkanlığı seçimi, bu muhalefet partilerine açık bir ders verdiler diye düşünüyorum.10 Ağustos’ta, sadece AK Partililer değil, CHP, MHP, HDP ve diğer partilere gönül veren kardeşlerim de bize oy vermiş, aynı zamanda kendi parti yönetimlerine de bir ders vermiştir. Muhalefetin, tabandan gelen bu ibretlik dersi iyi okumaları en büyük arzumuzdur” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, “Bugün, yeni bir gündür. Bugün, Türkiye’nin özüne döndüğü gündür. Bugün, Türkiye’nin istikbalinin, her zamankinden daha açık, daha aydınlık olduğu gündür.Bugün Yeni Türkiye’nin doğum günüdür. Yeni Türkiye, yeni bir siyasete, yeni bir sosyolojiye, yeni bir ekonomiye tekabül etmektedir. Yeni Türkiye, siyasetin vesayetten kurtularak özerkleştiği bir Türkiye’dir.Her sorunun çözüm aracı siyasettir. Her meselenin çözüm zemini Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Artık bunların dışında bir yol, bir yöntem, Türkiye için söz konusu olamaz. Eski Türkiye, siyaseti imkânsızlaştıran bir zihniyete sahipti. Eski Türkiye, toplumun potansiyel bir tehlike, tehdit, düşman olduğu algısına dayanıyordu.Çok şükür, Türkiye bu zihniyeti geride bıraktı. Bugün siyaset, mecrasını bulmuş vaziyettedir. Yeni Türkiye, siyasetin asıl fonksiyonunun toplumsal taleplerin siyasî sisteme taşınması olduğunun şuurundadır. Toplumsal talepleri meşru görmeyen siyasetin doğurduğu kronik problemler çözüm yoluna girmiştir.Türkiye bugün çözüm sürecine girmişse, toplumsal farklılıklar siyaseten meşru biçimde ifade edilebiliyorsa, çoğulcu bir tahayyül temelinde toplumsal barışa doğru ilerliyorsak, bunun temelinde Yeni Türkiye’nin yeni siyaseti vardır.Yeni Türkiye çok güçlü bir temele dayanmaktadır; bu temel Türkiye’nin yeni sosyolojisidir. Yaşadığımız büyük değişimin esas mimarı bu yeni sosyolojidir. Dayatmacılığın sonunu getiren, çoğulculuğun, hak ve özgürlüklerin önünü açan yeni sosyolojik dinamikleri herkesin iyi okuması gerekiyor. Türkiye’de topluma rağmenciliğin sonu gelmiştir. Toplumsal meşruiyet siyasetin ana dayanağıdır. Bundan sonra Türkiye, ancak çoğulculukta uzlaşabilir; belli toplumsal talepleri gayrı meşru ilan ederek, meşruluk zemini dışına iterek bir uzlaşma gerçekleştirilemez” dedi

Yeni Türkiye’nin, çoğulcu bir Türkiye olduğunu anlatan Erdoğan, “Siyaset bu çoğulcu toplumsal yapının temsiliyle mükelleftir. Yeni Türkiye’de makbul ve makbul olmayan vatandaş ayrımı yoktur; bütün vatandaşlar eşittir.Dolayısıyla Yeni Türkiye’nin üzerinde uzlaşacağı temel değerler daha çok demokrasi, daha çok özgürlüktür; Yeni Türkiye, eksik bir demokraside uzlaşamaz. Bu ülkede reşit ve mümeyyiz bir millet yaşamaktadır; sahip olduğu medeniyet değerleriyle, tarihî tecrübesiyle, demokratik olgunluğuyla örnek bir millet yaşamaktadır. Bu milletin vesayete, velayete ihtiyacı asla yoktur” diye konuştu.

“TERÖR MESELESİ, ESKİ TÜRKİYE’NİN MESELESİDİR”

Erdoğan, “Bugün Yeni Türkiye kurulurken, Yeni Türkiye’ye karşı bir direncin, Eski Türkiye’ye bir özlemin de olduğunu görüyoruz. Eski Türkiye’nin aktörleri, Eski Türkiye’nin çatışmalarını sürdürmek istiyorlar. Demokrasi açığı kapatıldıkça, toplumsal barış umudu çoğaldıkça bunu tersine çevirmek isteyenler de harekete geçiyorlar. Terör meselesi, Eski Türkiye’nin meselesidir. Şunu herkes bilmelidir ki, Yeni Türkiye’de siyaset dışı araçlarla iş görme imkânı kalmamıştır. Çözümü, barışı reddeden, şiddet araçlarına pirim veren bir siyasetin Yeni Türkiye’de karşılık bulması mümkün değildir. Çünkü barışın çok güçlü bir toplumsal desteği vardır ve barış süreci topluma emanettir” dedi.

“ESKİ TÜRKİYE’NİN BİR BAŞKA AKTÖRÜ DE PARALEL DEVLET YAPILANMASIDIR”

Erdoğan, “Eski Türkiye’nin bir başka aktörü de paralel devlet yapılanmasıdır. Paralel devlet yapılanması, siyasî temsil yetkisine ve siyasî meşruiyete sahip olmadan, kamu gücünü kullanarak meşru-demokratik siyaseti tahrip etmek istemektedir. Devlet kurumlarında elde ettiği etkinlik üzerinden siyaseti şekillendirmek arzusundadır. Bu anlamda Paralel Yapı, tipik bir bürokratik vesayet girişimidir. CHP ve MHP’nin Paralel Yapıyla işbirliği yapmaları, hem Eski Türkiye özlemlerinin, hem de Bürokratik vesayette aynı istikamete bakıyor olmalarının bir sonucudur. Siyaset, bu vesayet girişimine taviz veremez, verdiği anda kendi varlığını inkâr eder. 17-25 Aralık operasyonları, yolsuzluk kılıfı altında, bürokratik vesayetin darbe girişiminden başka bir şey değildir. AK Parti, bürokratik vesayetin bu darbe girişimi karşısında cesaretle durmuş, bu darbe girişimini etkisiz hale getirmiştir.Devlet içindeki paralel yapı siyaseten mahkum olmuştur. Türkiye’nin yaşadığı son iki seçim, bir anlamda paralel yapının ve destekçilerinin siyaseten tasfiyesi olmuştur. Siyasetin önündeki mesele, bu yapıyı hukuken de tasfiye etmektir. Güvenlik kurumlarının ve yargının demokratik meşruiyet temelinde yeniden yapılandırılması son derece önemlidir” şeklinde konuştu.

“Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun hem siyasete, hem de halkın doğrudan seçtiği Cumhurbaşkanına karşı, son derece nezaketsiz tavırları, Eski Türkiye’nin bir alışkanlığıdır” diyen Erdoğan, “Hukuk sistemi, bir avuç Haşhaşi’nin şantajına mahkum bırakılamaz.Kime çalıştığı, kimin çıkarları adına ülkesine ihanet ettiği artık belli olan Pensilvanya, hukuk sistemine emir veremez, talimat veremez. Türkiye Cumhuriyeti’nin hukuk sistemi, Hasan Sabbah benzeri tehlikeli meczupların oyuncağı asla olamaz.Bu ülkenin hakim ve savcıları, vicdanıyla hareket eden, ülkesine, milletine ve bayrağına bağlı vatanseverlerdir.Vatansever hakim ve savcılar, inanıyorum ki aralarındaki Haşhaşileri temizleyecek, hukuk sistemi üzerindeki gölgeleri kaldıracaklardır. Cumhurbaşkanlığı makamı, yeni Hükümetimiz ve siyaset kurumu; vatanına ihanet eden bu paralel yapıyla, aynı zamanda bürokratik vesayetle kararlı ve cesur şekilde mücadeleyi sürdürecektir. Yeni Türkiye’de, devlet içinde paralel devlet yapılanmasına, çetelere, mafyatik örgütlenmelere asla pirim verilmeyecektir. Buradan, AK Parti’nin Olağanüstü Kongresi’nden, Paralel Yapının tabanındaki mensuplarına bir kez daha samimiyetle, gönül diliyle sesleniyorum. Lütfen, kendilerini sorgulasınlar. Lütfen, mensubu oldukları yapıya ilişkin sorular sorsunlar” şeklinde konuştu.

Erdoğan, “Pensilvanya’daki zata ilişkin gerçek soruları kendilerine cesaretle sorsunlar. Ey Pensilvanya’daki zat neden Türkiye’ye gelmiyorsun? Pensilvanya vatan toprağı mıdır? Niçin Pensilvanya? Hizmet diyerek, Eğitim diyerek yola çıkan bir yapının, Milli İstihbarat Teşkilatı’na neden kastettiğini, Türkiye Cumhuriyeti’nin en başarılı Hükümetine neden darbe girişiminde bulunduğunu, CHP ile, MHP, HDP ile neden işbirliği yaptığını sorgulasınlar. Bu yapının uluslararası bağlantılarını sorgulasınlar.Bu yapının, başörtüsüne, demokratik mücadeleye, Filistin davasına olan yaklaşımını samimiyetle sorgulasınlar.Eğer bu sorgulamayı yaparlarsa, inanıyorum ki yanlışı görecekler, yıllardır birlikte yürüdükleri AK Parti’nin kendi partileri olduğunu tekrar farkedeceklerdir. Allah, zihinlerini açsın, gönüllerini açsın, paralel yapının tabanındaki kardeşlerimizle kardeşliğimizi yeniden tesis etsin diye dua ediyorum” dedi.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: “Buradan şunu da açık açık söylüyorum:Bugün bu Kongrede seçilecek, ardından da Hükümeti kurmakla görevlendirilecek yeni Başbakan’ın, Paralel Devlet Yapısı ile mücadelede son derece kararlı, azimli ve cesur olacağına yürekten inanıyorum. Esasen, yeni Genel Başkanın ve Başbakan’ın seçilmesinde, birçok kriterin yanında, Paralel Yapıya karşı duruşu da etkili olmuştur. Çünkü millet bizden bunu bekliyor.”

“30 Mart’ta da, 10 Ağustos’ta da, milletimiz bize bu yönde görev verdi, yetki verdi” diyen Erdoğan, “Türkiye’ye, aziz milletimize, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı haince duruş sergileyenler, bunun hesabını mutlaka, ama mutlaka verecekler ve veriyorlar.Hiç kimse, Yeni Hükümetten bu konuda farklı bir duruş beklemesin.İhanet, cezasını alacaktır.Cumhurbaşkanlığı makamında, bu ihanetin hesabını sormak benim boynumun borcudur. Kimse bu konuda Cumhurbaşkanlığı makamında benim sessiz kalmamı beklemesin. Hükümetin de, hiçbir taviz vermeden bu hesabı soracağına inanıyorum.Yüksek Yargı kurumlarında oynanan ayak oyunlarının hiçbir anlamı yoktur ve olmayacaktır. İhanet sözkonusu olduğunda, Haşhaşi yapılanmaya göz yummayacağımızı herkesin açık ve net bir şekilde bilmesini istiyorum.Hakim ve savcılarımızın da, milletimizle aynı istikamete bakarak, bu süreçte Türkiye’nin yanında durduklarını biliyor, bu meselenin çözüleceğine yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı.

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: “AK Parti’nin Genel Başkanlığı ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanlığı vazifelerimde, artık son saatlere girmiş durumdayım.Bugün, bu kongrede, yeni Genel Başkan’ı sizler seçeceksiniz.O Genel Başkan, inşallah yarın akşam şahsım tarafından yeni Hükümeti kurmakla görevlendirilecek.Kendisi Bakanlar Kurulu çalışmalarını yapacak, birlikte değerlendireceğiz, onayımızın ardından, Meclis’te güvenoyu alındığı takdirde, 62’nci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, 5’inci AK Parti Hükümeti göreve başlamış olacak.Perşembe günü, AK Parti Genel Merkezi’nde, Genel Başkan ve Başbakan adayımızı uzun istişarelerin sonunda sizlere açıkladık. Dışişleri Bakanımız, Konya Milletvekilimiz, Ahmet Davutoğlu kardeşimizi, imzalarımızla siz değerli delegelerimizin takdirlerine sunuyoruz.Üstleneceği vazifelerini hakkıyla yerine getireceğinden en küçük bir şüphe duymuyorum.Bu ismi, çok uzun istişarelerin ardından hep birlikte belirledik.Grubumuzda, MKYK’da, MYK’da, Genişletilmiş İl Başkanları Toplantımızda, sahada milletimizle birlikte istişarelerimizi yaptık.İstişarelerimizde, Davutoğlu kardeşimle birlikte çok sayıda isim öne çıkmıştı. Ağırlık, Davutoğlu kardeşimizden yanaydı” diye konuştu.

Erdoğan, “Paralel yapıyla mücadele kararlılığı, Türkiye ve dünya meselelerine vukufiyet, tecrübe ve liyakat, Davutoğlu ismini bugün Kongremize taşıdı.Bir kere şunu burada altını çizerek ifade ediyorum… Şahsım, bu partinin kurucusu olarak, gönüllüsü olarak, bu partiye büyük emekler vermiş bir nefer olarak, her daim sizlerle olacağım, sizlerle birlikte yol yürümeye devam edeceğim.Anayasal ve yasal yetkiler dairesinde, tarafsızlığımızı zedelemeden, iktidarımızın millete hizmet üretmesi için destek ve katkılarımı sunmayı sürdüreceğim.Aynı şekilde, Hükümetin başarılı olması, Türkiye’ye hizmet üretmesi için de her aşamada katkı vereceğim.Teşkilatımın her bir mensubunun, bugünden itibaren, emekleriyle, hizmetleriyle, katkılarıyla, en çok da dualarıyla, yeni Genel Başkan ve Başbakan’ın yanında çok güçlü şekilde duracağını biliyorum.AK Parti Meclis Grubunun, MKYK’nın, MYK’nın, Bakanlar Kurulu’nun, Kadın ve Gençlik Kollarımızın, Davutoğlu Kardeşimle, aynen benimle olduğu gibi yol yürüyeceğini biliyorum. Şahsım da bu yeni süreçte, Davutoğlu kardeşime her aşamada katkı sunacağım. O bir emanetçi değildir” dedi.

“AK PARTİ, BİR TEK ADAM PARTİSİ OLMADI VE OLMAYACAK”

“AK Parti, bir Tek adam partisi olmadı ve olmayacak” diyen Erdoğan, “Kurulduğu günden itibaren AK Parti, istişareyle, ortak akılla kararlar alan bir parti oldu. En tepede kimin olduğundan ziyade, birlikte yol yürünen arkadaşlar ve teşkilat asıl önemli olandır. Başarı da, başarısızlık da, tek tek isimlere değil, kadroya yazılacaktır. İstisnasız, her birinizin, bu partinin genel başkanına ve Başbakan’a yardımcı olacağınızı biliyor, buna inanıyorum. Partimizde sadece ve sadece Genel Başkan’ın ismi değişiyor. Heyecanımız aynı. Hedeflerimiz aynı.Birliğimiz, kardeşliğimiz, yol arkadaşlığımız aynı. Birlikte nasıl bugünlere geldiysek, hiç sarsılmadan, hiç ivme kaybetmeden, geleceğe de aynı şekilde yürümeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Yeni Genel Başkanımızdan AK Parti teşkilatının da, Türkiye’nin de beklentileri olduğunu anlatan Erdoğan, “Yeni Genel Başkan, teşkilatı derhal kucaklayarak, motive ederek, yarından itibaren, 2015 seçimlerinin hazırlıklarını başlatacak.2015 seçimleri bizim için son derece önemli. Yeni bir Anayasa yapacak çoğunluk, 2015 seçimlerinde hedefimiz olacak. Ekonomide istikrar ve güven devam edecek. Aktif, barışçı dış politikamız bu süreçte aynen devam edecek.Tekrar ediyorum: Paralel Yapıyla mücadele hız kesmeden, kararlı şekilde devam edecek. Teşkilatımızın desteğiyle, Yeni Genel Başkan ve Başbakan’ın, bu beklentileri karşılayacağına kesin gözüyle bakıyorum” dedi.

“ARTIK VEDANIN VE AYRILIĞIN VAKTİDİR”

Erdoğan, “Artık vedanın ve ayrılığın vaktidir.Merhum Neşet Ertaş Ustanın, o muhteşem sesi ve yorumuyla dillendirdiği gibi ‘Hasret etti bizi kavim gardaşa, bir ayrılık, bir yoksulluk, bir de ölüm’. Allah’a hamdolsun, bu veda ve bu ayrılık, sadece yeni bir başlangıç içindir. Belki eskisi kadar olmayacak ama, yine görüşecek, yine muhabbet edecek, yine birlikte yol yürümeyi sürdüreceğiz.Bu vedanın ve bu ayrılığın benim için ne kadar zor olduğunu eminim ki her biriniz hissediyorsunuz. AK Parti, adeta benim bir çocuğumdu.Bir kez de burada, bu son Kongremde, beşinci çocuğum olan AK Parti nedeniyle zaman zaman ihmal etmek zorunda kaldığım çocuklarımdan helallik diliyorum.Onların annelerinden, eşimden, helallik diliyorum. Onlar beni her zaman anladılar ve bana karşı her zaman müsamahakar oldular. Her aşamada benim destekçim oldular, beni yüreklendirdiler, bu mücadelenin de bizzat içinde oldular.Kendilerine sonsuz teşekkür ediyorum. Tasavvurundan kuruluşuna kadar her aşamada bu partinin içinde oldum. Kadroların kurulmasından logonun belirlenmesine, tüzükten programa, seçim kampanyalarından balkon konuşmalarına, şarkılarından ezgilerine kadar her aşamada partimle, teşkilatımla oldum.Her zorluğa sizlerle birlikte göğüs gerdik. Üzülünce birlikte üzüldük; sevinince birlikte sevindik.Milletin teveccühüne de, ümmetin duasına da birlikte mazhar olduk.Partimizi öyle bir yere taşıdık ki, Türkiye’nin kaderiyle, AK Parti’nin kaderini adeta özdeş hale getirdik. Hatta, AK Parti’yi, Filistin başta olmak üzere, yeryüzündeki tüm mazlumların umudu konumuna yükselttik. Ne yaptıysak, birlikte yaptık. Allah, hepinizden razı olsun. Bu mücadele sürecinde, hayatını kaybetmiş yol arkadaşlarımızın her birine Rabbim’den rahmet niyaz ediyorum. Çeşitli nedenlerle aramızdan ayrılmak zorunda kalmış, sadakatleri ve gönülleri bizimle olan kardeşlerimize teşekkür ediyorum” diye konuştu.

“TEK TEK HER BİRİNİZDEN HELALLİK DİLİYORUM”

Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: “Tek tek her birinizden helallik diliyorum.Hakkınızı helal ediyor musunuz? Ben de her birinize hakkımı helal ediyorum. Hazreti Mevlana ne güzel söylemiş: “Her gün bir yerden göçmek ne iyi her gün bir yere konmak ne güzel bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.dünle beraber gitti cancağızım,ne kadar söz varsa düne ait,şimdi, yeni şeyler söylemek lazım.” Evet. Her bitiş, yeni bir başlangıçtır.Güneşin batışı, doğacağına delalettir. Karanlığın sonu hep aydınlık; gecenin sonu şafaktır. İnanıyorum ki, her ayrılık da aslında bir vuslattır. Bugün milletimizle birlikteyiz, yarın da Allah ömür verirse, yine milletimizle birlikte, milletimizin içinde olacağız. Rabbim bizi doğru yoldan, dosdoğru istikametten ayırmasın.Rabbim, birliğimizi, dirliğimizi, yol arkadaşlığımızı, kardeşliğimizi bozmasın.Rabbim muhabbetimizi eksiltmesin.Allah’a sonsuz hamdü senalar olsun ki, bizlere, bu ülkeye ve bu millete hizmetkar olma şerefini bahşetti. Rabbim bu şerefi daim kılsın. Allah yar ve yardımcımız olsun.Yolumuz, bahtımız her daim açık olsun. AK Parti’nin 1’inci Olağanüstü Kongresi’ne başarılar diliyorum. Yeni Genel Başkan ve Başbakan adayımıza şimdiden başarılar diliyorum. Her birinizi, teşkilatımızın her bir mensubunu Rabbime emanet ediyorum.Adalet ve Kalkınma Partisi’ni, yani aşkımı, sevdamı, tutkumu, kavgamı da önce Allah’a, sonra sizlere emanet ediyorum.Yeniden görüşmek, yeniden kavuşmak umuduyla, kalın sağlıcakla diyorum.” 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız