SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Davada TSK Boğdurulmak İstendi"

0
Güncellendi - 2016-04-29 17:44:06
A- A+ PAYLAŞ

Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davanın 111. duruşması yapıldı.

Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki dava için tutuksuz yargılanan ve elektronik kelepçe ile adli kontrol altında olan sanık Emre Günaydın, Salih Gürler ve  Abuzer Yıldırım, polis eşliğinde Adliyeye getirilirken, duruşmaya tutuksuz sanıklar Mehmet Ülger, Haydar Yeşil, Ruhi Abat, Levent Ercan Gelegen, Abdullah Atılgan, Murat Göktürk ve Hüseyin Yelki ile taraf avukatları katıldılar. Yine tutuksuz yargılanan ve elektronik kelepçe ile adli kontrol altında tutulan sanıklardan Cuma Özdemir Darende Adliyesinden, Hamit Çeker ise Elbistan Adliyesinden görüntülü sistem ile duruşmaya katıldılar. Duruşmaya tutuksuz sanıklar Hurşit Tolan,  Mehmet Çolak, Adil Akçay, Adem Gedik katılmazken, davanın tek tutuklu sanığı Varol Bülent Aral ise duruşma salonundaki hareketleri nedeniyle mahkeme kararı ile duruşmalara alınmıyor.

Duruşma başında Mahkeme Başkanı Vedat Koç, dosyaya yeni gelen belge ve işlemler hakkında bilgi verdikten sonra, “Dosyaya girmesi gereken bütün dosyalar geldi. Sadece bir dosya kaldı. Yaklaşık 9 yıldır süren bir dava. Esas hakkındaki savunmaları alıp dosyayı karara bağlamayı düşünüyoruz” dedi.

SANIK ARAL  BAŞKA SUÇTAN 2021’E KADAR HÜKÜMLÜ

Davanın tek tutuklu sanığı olan Varol Bülent Aral hakkında Adana  F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’ndan gönderilen  yazıda, bu şahsın halen başka suçtan hükümlü olduğu, Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce  18 Ocak 2013 tarihli tutuklama müzekkeresinin hiç infaz görmediği, Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen tutukluluğun devamı yönündeki kararlarının da hiç infaz görmediği belirtilerek,  Adana Cezaevi’nin yazısına göre;  Varol Bülent Aral’ın hükümlü olduğu suçtan koşullu salıverme tarihinin 5 Aralık 2018, hak ederek tahliye tarihinin ise 7 Ağustos 2021 olduğu kaydedildi.

Duruşmaya katılan öldürülen Uğur Yüksel’in annesi Hatice Yüksel, “Bu dosyanın karara çıkartılmasını ve sanıkların en ağır şekilde cezalandırılmalarını istiyorum, ayrıca tutuklanmalarını da istiyorum” dedi.

SAVCI MÜTALAASINI OKUDU: ÖRGÜT SUÇU YOKTUR, ÖRGÜTTEN 21 SANIĞA BERAAT VERİLMELİ

Mütalaasını 4 Nisan 2016 tarihinde mahkemeye sunan Cumhuriyet Savcısı Burhanettin Olgun duruşmada  hazırladığı mütalaasını okudu. Cumhuriyet Savcısı Olgun, mütalaasında TUSHAD adlı örgütün için yeterli delil elde edilemediği belirterek,  tüm sanıklar için örgüt kapsamında beraat istedi.  Savcı Olgun,  cinayetlerin asli faili olan Emre Günaydın, Hamit Çeker, Cumali Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım’ın bu cinayetlerden dolayı 3’er kez müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması talep etti.   Mütalaada, örgüt suçlamasından beraatı istenen askerlerden Mehmet Ülger ve Haydar Yeşil hakkında, haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçundan ise ceza verilmesi de talep edildi.

Mütalaa da, Zirve Yayınevleri cinayetlerini işlettiği iddia edilen  TUSHAD adlı (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Hareket Dairesi) örgütün ve bu örgütün alt yapılanması olan beyaz kuvvetler, siyah kuvvetler ile bu yapılanmaların Malatya hücresine ilişkin olarak , “Soruşturma dosyaları, mahkeme kararları, resmi kurum ve kuruluş yazışmaları ışığında bu örgütün ve alt yapılanmalarının varlığına yönelik somut delil elde edilemediği…” belirtildi.

Mahkeme taraflara mütalaa hakkında söz verdi.

Mağdur avukatlarından Ali Koç, “Dosya kapsamında birden fazla mütalaa, birden fazla iddianame söz konusudur. Hatta son verilen mütalaa ile önceki mütalaalar taban tabana zıttır. Olgular üzerinde  değil, kanaatler üzerinden gidilmektedir. Ortada her hangi bir yasa değişikliği veya delil değişikliği olmamasına rağmen mütalaaların bu şekilde değişmesini anlayamıyoruz.  İddianamelerin ve mütalaaların ciddi olmadıklarını düşünüyoruz” dedi. Mağdur avukatlarından Nalan Erkem ise, “Biz mütalaalar arasında farklı hukuki standartlar olduğunu düşünüyoruz” dedi.

Sanık Mehmet Ülger, son mütalaa da hakkında haberleşmenin gizliliğinin ihlali suçundan ceza talep edilmesine karşı çıkarak, “Davaya konu dinlemeler suç işlenmeden önce bir suçun işlenmesinin önlenmesi için istihbari amaçlı olarak bilgi elde edip, gerekli tedbirleri alarak suçun işlenmesini önlemeye yönelik dinlemelerdir.  Bir suçun işlenmesini önlemeye yönelik olarak savcının bir görevi olmadığı için savcılık üzerinden böyle bir dinleme talebinde bulunulması da söz konusu değildir. Bu nedenle mülki görevi olan kolluk mensuplarının doğrudan mahkemeden talebi ve mahkemenin uygun görüp karar vermesi ile dinleme yapılmıştır” dedi.

Sanık Mehmet Ülger, “Bugüne kadar bu dava uzamışsa bu sanıkların suçu değil,

Sanık Ruhi Abat, beraberinde getirmiş olduğu bazı kitapları mahkeme heyetine göstererek, “Zirve davasın iddianamesine sonradan dahil edilenler bir olgu ile değil, bir algı ile dahil edilmiştir. Olgu değil, algı operasyonu gerçekleştirilmiştir. Bu dava dosyasını konu alan psikolojik harekat içerikli kitaplar yayınlanmıştır. Adaletin tecilli edeceğine inanıyorum” dedi. Abat, bazı kitapların haklarındaki iddianame yayınlanmadan önce piyasaya sürüldüğünü e hazırlandığını söyledi.

“ADALETE GÜVENDİM 3.5 YIL CEZAEVİNDE KALDIM, BENİ TUTUKLATANLAR YURT DIŞINA KAÇTI”

Sanık Murat Göktürk, “Adaletin bir gün tecelli edeceğine hep inandık ve adalete güvendik. Bu nedenle de adli makamlardan kaçmadım, hiçbir zaman da kaçmayacağım.  Çünkü adaletin geç ve topal da olsa mutlaka tecelli edeceğine olan inancım tamdır. Hakkımızdaki ek soruşturmanın başlatılmasına yaklaşık 3.5 yıl tutuklu olarak ailemden, mesleğimden ve sevdiklerimden ayrı kalmama sebep olan yargı mensubunun bugün adalete güvenmeyip yurt dışına kaçmayı tercih etmesinin takdirini mahkeme heyetine bırakıyorum. Yıllardır cezaevinde haksız ve hukuksuz bir şekilde hiçbir somut delil gösterilmeden formül gerekçelerle tutuklu bulunmamız ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi 20 Ocak 2016 tarihinde oy birliği ile verdiği kararında lehimize karar vererek, ayaklar altına düşürülmeye çalışılan hukukun üstünlüğünü bir kez ortaya koymuştur” dedi.

“ZEKERİYA ÖZ’ÜN TALİMATI İLE ALINAN BELGELERDE HABER ELEMANLARI DEŞİFRE EDİLDİ”

Sanık Göktürk şunları söyledi, “Uzun yıllar istihbarat şubelerin Terör Suçları ile Mücadele birimlerinde görev yapmış şahsım; devlete ait gizli gizlilik belgelerin kasıtlı olarak iddianame eklerine konulması sonucunda tüm yasadışı oluşumlara hedef durumuna getirilmiş ve bu nedenle aileme ve şahsıma koruma karı çıkartılmıştır.  Kaldı ki, 17 Mart 2011 tarihinde daha önce görev yapmış olduğum Malatya İl Jandarma Komutanlığı istihbarat Şube Müdürlüğünde yapılan aramalarda eski savcı Zekeriya Öz’ün talimatları ile el konulan ve devlete ait gizli gizlilik ibareli, dava ile alakasız yüzlerce belge bilinçli ve kasıtlı olarak deşifre  ve bir yerlere servis edilmiştir. Çünkü deşifre edilen bilgi ve belgeler arasında Malatya İl Jandarma Komutanlığının  devlet adına  Aşırı Sağ, Aşırı Sol, Bölücü Faaliyetler ile Asayiş, Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele  de istihbarat temin etme faaliyetlerinde kullandığı bir çok haber elemanına ait kişisel bilgiler kasıtlı bir şekilde deşifre edilmiş ve bu insanlar hedef duruma getirilmiştir. Bugün bu insanların ne olduğu veya başlarına bir şey gelip gelmediği ise meçhuldür” ifadelerini kaydetti.

Diğer sanıklar ise esas hakkında savunma yapmak için süre talebinde bulundular.

AYM’NİN “HAK İHLALİ YAPILMIŞ” KARARI MAHKEMEYE SUNULDU

Davada yargılanan Binbaşı Haydar Yeşil, astsubaylar Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, ve Adil Akçay ile uzman  çavuş Mehmet Çolak hakkında Anayasa Mahmekesi’nin vermiş olduğu tutuklu kaldıkları sürenin makul süreyi aştığı, mağdur edildiklerine ve tazminat ödenmesine ilişkin kararda sanık avukatlarınca mahkemeye sunuldu.

Abdullah Atılgan ve Murat Göktürk’ün avukatı Av. Alper Çitil, Anayasa Mahkemesi’nin müvekkilleri için vermiş olduğu kararın, geçmiş dönemde adil yargılama yapılmadığını bir kez daha gösterdiğini söyledi.

Ruhi Abat ve Haydar Yeşil’in avukatı Yasemin Hamamcı’da Zirve Davasında yargılanan Anayasa Mahkemesi kararını mahkemeye sunarak, sanıkların daha önce adil yargılama haklarının ihlal edildiğinin bu karar ile kesinleştiğini belirterek, “ Mütalaa da delil yetersizliğinden beraat talep ediliyor. Biz delil yetersizliğinden değil, masumiyetleri kanaatiyle beraat kararı verilmesini talep ediyoruz” dedi.

“TSK BU DAVADA BOĞDURULMAK İSTEDİ”

Sanık Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer ise, “Davanın hem sanığı, hem gizli, hem de açık tanığı olan İlker Çınar’ın,  maddi hiçbir kanıta dayanmayan iddiaları maalesef dikkate alınmıştır. Genelkurmay Başkanlığının ve diğer kurumlardan celp edilen dosyadaki yazıları, 15.02.2013 tarihli Basın Açıklaması, Adli Tıp Kurumu Raporları ile diğer Bilirkişi Raporları, Askeri Cezaevi kayıtları, Cezaevi hükümlü defterindeki resmi, Cezaevinde el yazısı ile yazdığı yazı, dikkate alındığında İlker Çınar beyan ve iddialarının asılsız olduğu tartışmasız bir şekilde ortaya konulmuştur. Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa  tarafından herhangi bir ara karar alınmaksızın, usul ve yasaya aykırı 26.11.2013 tarihli müzekkeresine istinaden hazırlanan Ankara Kriminal Polis Laboratuvarı’nın 06.12.2013 tarihli raporuna itibar edilemeyeceğini de belirtmek isterim” dedi.

Avukat İlkay Sezer, “Dava bugün olması gereken yerde. Sadece bir üniforma giydikleri için insanlar burada mahkum edilmek istendi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin burada boğdurulmasına seyirci olmak istediler” dedi.

Avukat Sezer,  “Mahkemenizce bu davanın hem açık, hem gizli tanığı ve aynı zamanda sanığı olan İlker Çınar hakkında terör örgütü üyesi olmak, iftira, suç uydurma ve yalan tanıklık suçlarından dolayı ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına ivedilikle suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyoruz” ifadesini kaydetti.

Mahkeme heyeti, tutuklu sanık Varol Bülent Aral’ın tutukluluk haline karar vererek, esas hakkındaki savunmaların alınması için duruşmayı 31 mayıs 2016 tarihine erteledi. Mahkeme’nin 31 Mayıs ile 3 Haziran arasında 3 gün süreyle esas hakkındaki savunmaları alacağı belirtildi.

Burhan KARADUMAN, Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız