SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bu Kente Sahip Çıkmalıyız"

0
Güncellendi - 2016-02-21 16:21:33
A- A+ PAYLAŞ

* Türk, Kürt, Ermeni, Alevi, Sünni Malatyalılar, Malatya'da "Malatya Kültürü Neyi Anlatır?"ı konuştu..

İlki 2006 yılında Malatyalı İş Adamları Derneği’nin (MİAD) organizasyonuyla İstanbul’da yapılan ve sanatçı Kenan Işık, Agos Gazetesi’nin o dönem Genel Yayın Yönetmeni olan ve silahlı saldırı sonucu katledilen hemşehrimiz Hrant Dink ve Şair- Yazar Cumali Ünaldı’nın katıldığı ‘Malatya Kültürü Neyi Anlatır?’ konulu söyleşinin ikincisi, 10 yıl sonra, iki eksik ve yeni katılımcılarla Malatya’da gerçekleştirildi.

Hilton Otel’deki söyleşide konuşmacılar, hem Malatya’yı hem de Malatya’ya dair anılarını anlattı. Uğradığı silahlı saldırı sonucu katledilen Hrant Dink ve geçirdiği beyin kanaması nedeniyle tedavisi devam eden Sanatçı Kenan Işık'dan yoksun olarak gerçekleşen Malatya’daki söyleşiye, İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak, İstanbul merkezli Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği (HAYDER) eski Başkanı Hosrof Köletavitoğlu, Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı (CEM Vakfı) Başkanı Eşref Doğan, Emekli Bürokrat ve Şair –Yazar Cumali Ünaldı, Yeşilyurt Belediyesi eski Başkanı ve MGG Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Kavuk yer aldı. Daha önceden söyleşiye katılacakları ifade edilen, Hrant Dink’in eşi Rakel Dink ile Hürriyet Gazetesi yazarı Vahap Munyar, söyleşide yer almadı.

“Dünyanın, barış ve uzlaşma formülüne ihtiyacı var”

m2Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Ünaldı, konuşmacılardan önce yaptığı açıklamada, Malatya’nın geleneğinde barış ve uzlaşma kültürünün yer aldığını belirterek, Türkiye’nin, Ortadoğu’nun ve dünyanın bu kültüre ihtiyacı olduğunu söyledi. Malatyalıları, yarasını melengiç sakızı ile tedavi eden bir kekliğe benzeten Ünaldı, “Malatyalılar keklik gibidir. Türkiye’de herkes 1915 Ermeni olaylarını yaşadı. En ağır yaşayanlardan birisi de Malatya’ydı. Ama Malatya kendini öyle bir tedavi etti ki, ben bunu kekliğe benzetiyorum. Kekliği yaralarsınız gider bir melengiç bulur, en melengiç sakızını yarasına sürer, kendini tedavi eder” dedi.

Malatya’nın, Alevi-Sünni ayrımını da en ağır yaşayan illerden biri olduğunu kaydeden Ünaldı, “Ben şunu iddia ediyorum; bugün bazı insanlar olamasaydı, mesela Eşref Dede olmasaydı, Hasan Meşeli olmasaydı, Zeki Şengöz olmasaydı, Ramazan Kayan olmasaydı, bugün Malatya’da bazı mahalleler, bazı mahallelere pasaportla girerdi. Elhamdülillah Malatya bugün hepimizin Malatya’sı, bir tek Malatya ve biz bu Malatya içerisinde çok mutluyuz. Bunu sağlayan insanlar, bu insanlar” diye konuştu.

Eşref Doğan: Malatya’nın iftihar ettiğimiz birçok değeri var

m4Söyleşinin konuşmacıları arasında yer alan CEM Vakfı Malatya Şube Başkanı Eşref Doğan, Malatya’nın 5 bin yıllık tarihi, yetiştirdiği değerleri, kayısısıyla örnek bir il olduğunu söyledi. Doğan, “İnternetten Malatya’ya dair fotoğraflar indirirken ilginç bir şey dikkatimi çekti. Malatya 38. enlem ve boylamda yer alıyor. Bu bir lütuf mu? Bu bir şans mı? Bu bir tesadüf mü? Bilemiyorum. Ama buna bakın. 38. enlem ve 38. boylamda olan bir başka şehir bulamayız” ifadelerini kullandı.

Malatya’nın barış ve kardeşlik konularında da örnek bir geçmişi olduğunu kaydeden Eşref Doğan, Arslantepe’de İtalyan kazı heyetine başkanlık eden Prof. Dr. Marcella Frangipane’ye ilişkin bir de anısını anlattı. Doğan, şunlar söyledi:

“Malatya’nın belki M.Ö 5 binlere dayanan tarihi var ama tarihe intikal etmemiş bazı bilgiler de var. Bundan 3 sene evvel Arslantepe Höyüğü’nde kazı yapan İtalyan Arkeoloji Heyeti başkanı olan Prof. Dr.Marcella Frangipane'yi, Kırlangıç Köyü’nde Hüseyin Doğan Dede'nin evinde yemeğe davet etmiştim. Evin her tarafını gezdi ve fotoğrafladı. Şunu söyledi: 'Biz, Arslantepe Höyüğü’ndeki bulmuş olduğumuz değerleri bilim dünyasına intikal ettirdiğimizde, dünyanın insanlık tarihi değişir.’ Bugün Malatya örnek bir il durumunda. Kayısımızla gurur duyup, iftihar ediyoruz ama başka iftihar ettiğimiz ve gurur duyduğumuz değerlerimizde var. İki Cumhurbaşkanı çıkarttık. Rahmetli İsmet Paşa, rahmetli Turgut Özal’ı çıkardık. Bakanlar verdik. Toprağından mı, yoksa kayısıdan mı bilemiyorum. Ama bildiğim bir şey var; bu insanların yakınlığı, sıcaklığı, birbiriyle kaynaşma içgüdüsü herhalde bu değerleri ortaya çıkarıyor.”

“İnsan kutsaldır, ne inancına ne de siyasi iradesine dokunabilirsiniz”

1950’lerin Malatya’sına dair anılarını da aktaran Eşref Doğan, “Rahmetli babam Demokrat Parti milletvekiliydi. Dini bayramlarda Hüseyin Doğan Dede'nin ilk ziyaretçileri CHP Milletvekilleriydi. 10 tane CHP, 1 tane Demokrat Milletvekili gelirdi. Biz bunları gördük. Sınıf arkadaşlarımızla koyun koyuna yattığımız geceler oldu. Eski genel müdürlerimizden ve milletvekillerimizden Gazi Barut, Köy Hizmetleri Genel Müdürü olarak Malatya’ya geldiğinde bazı köylerdeki hizmetleri yerinde karara bağlamak için gezdiğinde bir Alevi köyünde, ‘Ben Hüseyin Doğan Dede'nin yatağında yatmış adamım’ demiştir. Şimdi gece 24.00 olacak, dışarıda kar yağacak, Hüseyin Doğan Dede de Gazi Barut’a ‘sen evine git’ diyecek. Olacak bir şey mi? Elbette ki ona da bir yatak düşer. Yetiştiğimiz dönemde kesinlikle ırkçılık, mezhepçilik, şahsi ideolojik bir parti tefriki yoktu. Bize öğretilen değer ‘insan kutsaldır’ Ne inancına dokunabilirsiniz ne siyasi iradesine” diye konuştu.

“1970’lerin Malatya’sını özlüyorum”

Konuşmacılardan İstanbul Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak ise, 1970’lerin Malatya’sını özlediğini söyledi. Cumhuriyet çocuğu olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Parlak “Benim okuduğum dönemde Malatya Lisesi’nin (şimdiki Milli Eğitim Müdürlüğü'nün olduuğu bina) karşısında bir Halk Evi vardı. Şimdiki Atatürk Evi. Biz yaşamı orada öğrendik. Sanatı, kültürü, insan olmanın erdemlerini öğrendik. Bayrağımızı, Mustafa Kemal'i, İsmet Paşa’yı ve tüm Türk’ün tarihini öğrendik. Ben bunları hiç unutmadım. En ağır, batı tiyatro eserlerini orada izledim. Şiiri orada dinledim. Ben her şeyimle Atatürk Cumhuriyeti’nin çocuğuyum ve bununla gurur duyuyorum. Hep de gurur duydum ve gurur duymaya devam edeceğim” dedi.

“Eğitim yok, STK’lar sus-pus”

Prof. Dr. Parlak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Bir televizyon programına katıldım. Seyircilerin de katılımı sağlandı ve herkes Allah razı olsun ‘Mesut hoca şöylesiniz, böylesiniz’ dedi. Ben de, cevap verdim ve bir şey istedim. Dedim ki, ben bugüne kadar elimden geldiğince Malatya için de bir şeyler yapmaya çalıştım. İnsanlara destek oldum. Bana karşılığında bir şey verilecekse, 1970 yılındaki Malatya’mı verin, ben bütün emeklerimi helal ediyorum, demiştim. Eğitim yok, sivil toplum örgütlerinin sesi çıkmaz, kalkıp da bir yerde eksiklik varsa müdahale etmezseniz, ardından ‘Ee ben Malatyalıyım.’!.. Ne yapalım Malatyalı iseniz? Bu böyle gitmez. Böyle yapmamalıyız. Bu kente sahip çıkmalıyız. Malatya her şeyiyle, insanıyla, kaynağı ile kişiliği ile her şeyiyle var olan bir kent. Görüyorsunuz, bu topraklarda şu ülke için çok değerli insanlar yetiştirildi. Yani bunları söylerken bunlar ne yapmış? Hangi koşullarda yetişmiş? Bugün eğitimci kişiliğimle baktığımda lise hocalarımı düşünürken ‘Bu hocaların hepsi profesörmüş’ diyorum. Ben o günlerimi, o günün Malatya’sını özlüyorum.”

“Malatya insanının bir saygısı vardı”

“Her şeyden önce Malatyalı’nın bir saygısı vardı” diyen Prof. Dr. Mesut Parlak, eğitimin önemine işaret etti ve Malatyalı kadınların okumasının; Malatya’nın geleceği açısından büyük önem taşıdığını ifade etti. Parlak, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Bu kentte hiç kimse Doğan Dede’nin önünden geçmemiştir. Büyüğümüzü biliyorduk, küçüğümüzü de biliyorduk. Bu kentte biz Alevilerle, Ermenilerle, Sünniler hepimiz birlikte yaşadık. İstanbul’da bir 6-7 Eylül olayları yaşandı. Peki ne oldu? Bütün o kaliteli değerlerimiz gitti. Rumlar gitti, Ermeniler gitti, bazı Süryaniler gitti. Türkiye’yi terk ettiler. Bu kentin en büyük değeri en büyük kıymeti, en büyük varlığı, sanatı, kültürü, bazı değerlerine o insanlar çok büyük katkı verdiler. Biz burada hepimiz bir iken bir şeyiz, yoksa Alevi ile şöyle yapalım, Ermeni ile böyle yapalım dersek bir yere gelemeyiz. Bunun temelinde bir şeyi çok önemsiyorum. Türk kadını eğitimli olacak, Türk kadını okuyacak, Malatyalı anneler okuyacak. Çünkü çocuklarımız ortaokulu bitirene kadar bence gerçek eğitimi Türk annesinden alıyor. Anaların kucağında yetişiyor. Benim annemin okuma yazması da yoktu. Babam mektep bitirmiş midir onu da bilmiyorum. Ama ben namuslu olmayı, erdemli olmayı, vatanını, bayrağını sevmeyi, Mustafa Kemal’i, İsmet Paşa’yı sevmeyi ondan öğrendim. Ben eğitimli anaların toplumu bir yere taşımalarını istiyorum. Bugün eğer biz Malatya’da eğitimi, o geçmiş yıllardaki eğitim boyutuna getiremezsek, konuşuruz, kalkarız gideriz.”

Köletavitoğlu: Malatya dediğinizde mutlaka bir yerinde Ermeni olacak

m5İstanbul merkezli Malatyalı Hayırsever Ermeniler Derneği’nin (HAYDER) kurucusu ve eski başkanlarından Hosrof Köletavitoğlu da, bu topraklarda yaşayan herkesle kader bağlarının olduğunu söyledi.

Köletavitoğlu, Malatya’ya 25 yıl gelmediğini ve 25 yıl sonra geldiğinde ‘Malatya için bir şeyler söyle’ dediklerinde, Malatya’yı herhangi bir Ermeni’ye soracak olursanız, ‘bu topraklardaki izlerimiz’ diyeceklerdir. ‘Sözlerimiz’ diyeceklerdir. ‘Sevgimiz, özlemimiz, sevdamız, türkülerimiz, acılarımız, sevinçlerimiz, hayallerimiz’ diyeceklerdir. Başka bir şey demeyeceklerdir. Malatya Kültürü ile Anadolu’da kültürle ilgili konuşuyorsak, mutlaka bir yerlerinde Ermeni olacak. Bunu oradan arındırmak mümkün değil. Tabi bu gerçek tabloysa. Picasso’nun tablosunu konuşuyorsak, Picasso’nun tablosunun gerçeğinde bu var. Bugün bazı sahte olanlarda olmayabilir. Ama biz gerçekleri konuşuyor olursak, biraz daha doğru düzgün iş yaparız diye düşünüyorum” dedi.

“Hranta çok şey borçluyuz”

“Artık acıları konuşmak yerine, farkındalığımızı artırıp, bunun üzerine gidip, acıları birlikte paylaşıp, doğru düzgün üretime devam etmemiz gerekiyor” diyen Köletavitoğlu, özetle şunları söyledi:

“Bazı küçük istisnalar dışında Malatya’daki Ermenilerin tamamı çiftçi, esnaf veya tüccar içerisinde yer almış bazıları devlet erkanı içerisine gitmiş. Aralarında sadrazam olanlar bile var. Bütün Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi Malatya’da da Ermeniler, esnaf ve tüccarlık yapmışlar. Malatya’da Ermeniler ürettikleri ile yerel üretimde çok çok etkili olmuşlar. Öyle ki, 1870 yılında ilk derneği kurmuşlar. Bunu, doğru düzgün yapılandıracak bir kanun yapısı olmadığı için 1910’da bir daha kurmak zorunda kalmışlar. Malatya’da kurulan hatta Anadolu’nun ilklerinden biri olan bu dernek Bakırcı ve Kalaycılar Derneği. Daha sonra Marangozlar Derneği, daha sonra Berberler Derneği. Tanzimat sonrasında yerel meclislerin içeresinde insanlarımız olduğunu düşünürsek, Malatya Sancağı içerisinde 23 tane kilise ve manastır var. 15 tane okul var. Büyük bir çoğunluğu şehrin merkezinde. Dolayısıyla çok da az değillermiş. Peki neler oldu neler bitti? Bunun hepsini siz biliyorsunuz. Ben o acıları yeniden anlatacak değilim. Ben başka bir açıdan bakmak istiyorum. Biz neler kaybettik? Bu insanlar neler kaybetti? Bu topraklar neler kaybetti, öyle bakmak istiyorum. Bugün bu kayıplarımız olmasaydı inanın, Avrupa çok daha gerilerde kalırdı. Artık acıları konuşmak yerine farkındalığımızı artırıp, bunun üzerine gidip, acıları birlikte paylaşıp, doğru düzgün üretime devam etmek. Bu noktada Hrant Dink’e çok şey borçluyuz. Hrant kardeşim, hiç bir olaya ne Malatyalı gibi baktı, hiç Türkiyeli gibi de düşünmüyordu sadece. Dünya vatandaşı gibi düşünüyordu. ‘Ezilen kimse onun oradan kaldırılması’gibi düşünüyordu. Evrensel bakış adamı lafını ona kondurabiliyorum. Sadece ve sadece vicdanlara seslenerek, bize bizi anlattı. Bize bizi anlaştırdı, bize bizim kayıplarımızın neler olduğunu anlattı, neler yapmamamız gerektiğini anlattı. Nurlar içinde yatsın, O’nu hiç unutmayacağız.”

Malatya Park Yönetim Kurulu Başkan Vekili Mehmet Kavuk ise, Malatya’nın kültürüne harman olacak güzel bir söyleşide bir araya geldiklerini ifade etti. Kavuk, Malatya’nın şahsına münhasır kültürleri olduğunu kaydederek, “Her memleketin var. Bizim kültürümüzde bize yetecek kadar var” dedi.

‘Malatya Kültürü’ konulu söyleşiyi Hekimhan Belediye Başkanı Aliseydi Millioğulları, Arguvan Belediye Başkanı Mehmet Kızıldaş, Gıda Tarım ve Hayvancılık İl Müdürü Ali Selvi, çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile Doğu Türkistan Sürgün Hükümeti Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hızırbeg Gayretullah, Irak Türkmen Bağımsız Hareketi Türkiye Temsilcisi Veysel Şahin, Suriye Türkmen Cephesi Meclis Başkanı Mahmut Zengin ile İstanbul’da faaliyet gösteren MİAD, MASTÖB ve Ataşehir Malatyalılar Derneği’nden çok sayıda isim katıldı.

Güler HAZAR, Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

2 yorum yapılmış

  • Cesamin ÖZKAN (8 yıl önce)
    Çok önemli be çok güzel bir gelişme. huzursuz hale getirenlerin en büyük korkusu bu birlik ve beraberliğimizdir. Çünkü onlar her zaman ayrıştırma ile bölmek ve çatıştırmak ile gemilerini yürütmektedirler. Malatya çok kültürlü çok düşünceli ve çok zengin bir mozaiğe sahip bir il olarak bu birlikteliği çoğu kez göstermiş başarmıştır. Bu anlamda ülkemizin çokça gereksinim duyduğu bu günlerde bu görevi ülkemiz genelini etkileyerek ulusal birliğimizi sağlamayı tetikleyecektir. Çok değerli Mesut PARLAK hocamı bu platformda görmek ayrıca mutluluk kaynağıdır. Değerli hocamı son Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday olarak düşünmüş ve bu düşüncemi ilgililere iletmiştim. Eğer değerli hocam Mesut PARLAK Cumhurbaşkanı adayı yapılsaydı mutlaka seçilir bu günde Türkiye Cumhuriyeti kendisine layık ve onu yücelten bir Cumhurbaşkanına sahip olmuş olacaktı. Öncelikle ülkemiz, bölgemiz ve Malatyamız kazanmış olacaktı.
    0
    0
    Yanıtla
  • yusuf (8 yıl önce)
    hey gidi günler hey.allah ogünlere bir daha döndermesin.
    0
    0
    Yanıtla