SON DAKİKA
SON DEPREMLER

''Bu Tasarı Türkiye'ye Saldırı''

A- A+ PAYLAŞ

Fransa'nın sözde "Ermeni Soykırımını reddi" suç sayan tasarıyı kabul etmesine tepkiler devam ediyor. Atatürkçü Düşünce Derneği ve Türk Ocağı'ndan yapılan açıklamalarda, tepkiler dile getirildi.

ADD'NİN TEPKİSİ..
ADD Malatya Şube Başkanı Ali Ekber Tunçdemir, yaptığı yazılı açıklamada şöyle dedi:

"Fransa Parlamentosunun “Ermeni soykırımı olmamıştır” demeyi yasaklayan, uymayanlara da hapis ve para cezası uygulamayı öngören yasayı kabul etme süreci, tüm yurtsever yurttaşlarımızın türlü tepkilerine yol açarak Fransa'ya karşı alınacak önlemleri tartışır duruma getirilmiştir.

Fransa'nın bu saldırı kampanyasına katılmasının anlamı başkadır. Fransa'nın bu yasayı kabul etmesi, İsviçre'nin, Hollanda'nın kabul etmesinden farklıdır. Bu yasa Fransa'da kabul edildikten sonra, artık, şunun bunun fantezisi olmaktan çıkacak, Türkiye'ye yönelik ciddi ve tehlikeli bir hamle haline dönüşecektir. Çünkü Fransa, oldum olası Avrupa'nın en önemli aktörlerinden biridir ve saldırganlıkta diğerlerinden aşağı kalır tarafı yoktur.Bu yasa tasarısı Fransa'da daha önce de gündeme gelmiş, ertelenmişti. Beş yıl önce de "soykırım yapılmıştır" iddiasıyla oylanmış, kabul edilmişti. Dikkat ederseniz, Fransa örneğinde bir ilerleme var. Önce "soykırım vardır" kararı kabul ediliyor, sonra "soykırım olduğunu inkâr eden hapse atılır" hükmü oylanıyor. Karşılığında, Türkiye tarafında hiçbir ilerleme, değişiklik yok. O gün olduğu gibi bugün de Fransa'ya çatan nutuklar, gözdağı numaraları, boykot çağrıları..

Tasarının, Türkiye Cumhuriyetinin ulusal birlik ve yurt bütünlüğüne yönelik bir saldırı olduğu açıktır. Bu nedenle de her tür tepki haklı görülmelidir. Çünkü Türkiye hâlâ olayın farkında değil. Konuyu çarpıtanların , işbirlikçi çevrelerce yıllardır sürdürdüğü propaganda etkili olmuştur. Sanıldı ki ve hâlâ sanılıyor ki, Fransa'da ve diğer ülkelerde tüm hızıyla süren bu kampanya, bu ülkelerin iç politika hesaplarından kaynaklanıyor; gibi sunulması, o nedenle de salt Fransız-Türkiye ilişkileri çerçevesinde önlemler düşünülüp önerilmesi ya da tartıştırılması büyük bir kandırmacadır.

Türkiye’nin ne vatandaşı Ermeni kökenlilerle, ne de komşusu Ermenistan’la hukuki bir sorunu mevcut değildir.Sorunlarını önce Gümrü Antlaşması, sonra Kars antlaşması ile çözmüş, karşılıklı hesaplaşmış ve Lozan Antlaşması ile bu defter kapanmıştır.Ermeni konulu saldırılar, tarihi gerçeklere değil, Emperyalist ülkelerin siyasi düşüncelerine dayanmaktadır. Saldırılarının amacı topraktır. Türkiye’nin bir veya birkaç parçasını koparmaktır. Birinci Dünya savaşı ve Kurtuluş savaşında sırasında katliama uğrayan, asıl soykırım girişimine tabii tutulan Türklerdir. Türkleri ve Ermenileri birbirlerini kırmaları için doğuda İngilizler, Güneyde Fransızlar kışkırtmışlardır. Ermenilerin katledilmesi yalandır, uydurmadır, iftiradır. Asıl soykırımcı yakın zamanda Cezayir’de yaptıklarından dolayı Fransa’nın ta kendisidir.

Ermeni kartının tekrar Türkiye’nin önüne konulması, Lozan Anlaşmasıyla varlığını istemeyerek tanıdıkları Türkiye Cumhuriyetini parçalamaktır.İşte “Ermeni Sorunu” yalınızca ilkin başlangıcıdır.Diğerleri de arkadan gelecektir veya gelmektedir. “Kürt Sorunu”, “Pontus Sorunu”, “Hatay Sorunu” ,”Patrikhane Sorunu”, “Alevi Sorunu”, “Kıbrıs Sorunu” ve “azınlıklar Sorunu” … Demokrasi ve insan hakları hedef ülkeye ve dünya kamuoyuna bir amaç olarak takdim edilirken, hedef ülkenin çıkarına göre bölünmesini sağlamak ve bu düşüncelerini gerçekleştirmek için de içimizdeki sözde Milliyetçi, sözde Müslüman, sözde Solcu, sözde özel girişimci, sözde aydın, sözde gazeteci yazar, sözde sanatçı… denilen ya da sanılan işbirlikçilerden yararlanmışlar halen de yararlanmaktadırlar.

Daha önemlisi, 60 yıla yakın süredir ülkemizde iktidarda bulunanlar, Batı Emperyalizminin baş işbirlikçisi olmuşlar, onların her projesini sözde demokrasi, insan hak ve özgürlükleri... gibi örtülere sararak, halkımıza sunmuş ya da yutturmuşlardır.
Artık bu kararın Fransa'ya, Fransız demokrasisine, Fransız Devrimi'ne yakışmadığını; Senato’ya, olmadı Cumhurbaşkanı’na takılması gerektiğini söyleyip durmanın anlamı yok.

Çok sayıdaki Batılı ülkede kabul edilen 'Ermeni soykırımı' iddiasının, Fransa’da ulaştığı boyut, Avrupa’da faşizmin yeniden hortlamasıdır. Bunun, İkinci Dünya Savaşı’na giden günlerdekinden tek farkı, düşman niyetine Yahudilerin yerine Türklerin koyulmuş olmasıdır.

Dolayısıyla, olaya karşı gösterilecek tepki, Fransa’ya duyulan öfkenin dışa vurulmasıyla sınırlı kalmamalıdır. Tarihin kaydettiği en büyük insanlık suçu olan faşizmin yeniden hortlatılmasına karşı, bir büyük direnişin örgütlenmesi kaçınılmazdır.

Bu anlayışla, , Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden daha kararlı ve daha etkin bir politika izlemesini ve öncelikli adım olarak Fransa ile diplomatik ilişkileri, bu girişim bütünüyle bertaraf edilinceye kadar, Büyükelçi düzeyinin altına indirilmesinin en iyi yaptırım ve dirençlilik göstergesi olacağına inanıyoruz.

Türk Ulusu ve temsilcileriyle, her türden toplumsal örgütler, Fransa’ya karşı bir tavır almadıkça bu sürükleniş ve emperyalist saldırılar durdurulamayacaktır."

TÜRK OCAĞI..
Öte yandan Türk Ocakları Malatya Şube Başkanı Nadir Günata, sadece Fransa'nın değil diğer Avrupa Birliği ülkelerinin de Türkiye'ye karşı iyi niyetli bakış açılarının olmadığını belirtti.

Türk Ocakları Şube Başkanı Nadir Günata, ocak binasında düzenlediği basın toplantısında, Fransa Parlamentosu'nun Ermeni soykırımını reddetmeye para ve ceza verilmesini öngören yasa teklifini kabul etmesine tepki gösterdi.

Günata, "Fransa'nın aldığı karar karşısında iktidar ve bazı çevreler şok oldular. Başka bir şey mi bekliyorlardı? Avrupa Birliği'ne dahil hangi ülke farklı karar alır. Bu coğrafyada gözü olan hangi ülke farklı karar alır. Aç kalırız, açık kalırız ama uşaklık edecek kadar şerefimizi ayak altına almayız. Sabırlıyız, sabrederiz, ama sabrın sonunun da olduğunu dost düşman herkes bilmelidir. Bilmelidirler ki Türkiye'yi Avrupa ve Amerika hayranları yönetemez" dedi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız