SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Bu Tehlikeli Bir İş'

A- A+ PAYLAŞ

Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Malatya Şube Başkanı Ali Ekber Tunçdemir, mayınlı arazilerin temizlenmesi karşılığında yabancılara kiraya verilmesi girişimine tepki gösterdi.

Tunçdemir, konuya ilişkin olarak yaptığı açıklamada şöyle dedi:

"Ülkemizde olduğu gibi, dünyanın çeşitli ülke ve bölgelerinde tehlikeli mayın yatakları bulunmakta olup, büyük bir problem teşkil etmekte ve pek çok insanın ölmesine veya sakat kalmasına sebep olmaktadırlar.BM kararları bunların temizlenmesi ve dünya’nın bir an önce mayınlardan arındırılması kararı alınmışsa da bu son derece yavaş işleyen bir uygulamadır.

En az 10-15 yıldır fikri alt yapısı yavaş, yavaş hazırlanan bu olayın eriştiği nokta hem Türkiye ve hem de Orta Doğu açısından tehlikeli bir durum ortaya çıkartmaktadır.

Mayın temizleme olayına birçok değişik grup sahip çıkmaya veya elde etmeye çalışmaktadır. İşin en garip yanı ise ellerinde bu konuda en son teknolojiye sahip olan ve her türlü imkânı bulunan ve bu mayınların haritalarına da sahip olan Askeriye’nin, bu konu ile ilişkisi kesilmiş bulunmaktadır. Elinde teknolojisi ve mevcut mayınların işaretlendiği arazi haritaları bulunduğu halde ve herkesten ve her kurumdan daha ucuza ve daha iyi bir şekilde bu temizleme işini gerçekleştirebilecekleri halde Genel Kurmaya bu görev tevdi edilmemektedir. Mayınlı arazinin tüm haritaları Genel Kurmayda bulunmakta ve bu işi 35-36 milyon Dolara halledebileceklerini söylemektedirler. Ama bu da kabul edilmemektedir. TSK 1988 en buyana 17 bin mayın temizlendi.Son olarak Şanlurfa Akçakale Gümrük Kapısı’nın açılması için Suriye sınırında bulunan mayınlı arazi TSK tarafından sorun yaşanmadan temizlendi.Ayrıca, bu işi özelleştirme idaresinin yapmasının önü de hukuken kesilmiştir.

Tam bu günlerde, TBMM’de bu konuda yeni bir kanun çıkartılmaya çalışılmakta olup, İktidar ve muhalefet arasında devam eden mayın savaşı da şimdilik sürmekte, kanun tasarısı komisyona geri gönderilmiştir, çıkartılacak bu kanunla mayın temizleme işi halledilmeye çalışılmaktadır. Düzenlemeye gerekçe olarak gösterilen Ottowa sözleşmesi sadece Suriye sınırındaki değil, geriye kalan diğer sınırlardaki 305 bin 661 mayını da kapsıyor. Düzenlemede bunlarında sözleşme gereği 2014’a kadar temizlenmesine ilişkin bir hüküm yer alması, bu düzenlemenin gerçek nedeninin başka olduğunu gösteriyor.

Bunun anlamı şudur: kanundaki tarife uyan özel şirketlerin bu işi üstlenme hakları doğacaktır. Adeta “siparişe uygun şartlarda” hazırlanacak gibi görünen bu kanundan kimlerin yararlanacağı BÜYÜK DİKKATLE İZLENMELİDİR.

Böyle bir durumda herhangi bir paravan şirket olabilir, hatta görünürde TC uyruklu kişiler olabilir ama onların kimlerle ortak olduğu bilinmelidir. Şu anda bu mayın temizleme işine en çok İsrail devleti ilgi göstermektedir. Bu şirketlerin ortaklarının İsrail uyruklu kişiler olması adeta kesin gibi görünmektedir.

Arazi mayından temizlendikten sonra 49 yıllığına da tarım için kiralanmış olacaktır. Burada yapılacak olan tarımdan kazanılacak para çok yüksek bir meblağdır. Bu otomatik olarak, mayını temizleyen kim ise o kimseye gidecek muhteşem bir kar’dır.

Böyle bir “Yabancı İhalenin” Sakıncaları:
Mayınlı arazi en az 350,000 dönüm olup, buna Ceylan pınar ve diğer devlet çiftlikleri de eklenince söz konusu kiralanacak arazi yaklaşık 650,000 dekar araziye çıkmaktadır. Kimine göre nerede ise iki KKTC toprakları kadar bir yer. Ama muhakkak ki Aydın ilinin ekili-dikili topraklarının 2 katı kadar yer olacaktır.

Bu topraklar yarım asırlık bir dönem için ( 49 yıl) başka bir devleti beslemek Üzere tarıma açılacaktır. İlaveten içinden (büyük ihtimalle) petrol çıkarsa, bunun da kullanma ve işletme hakları kiralayan devletin veya firmaların olacaktır.

Zaten Türk devleti GAP projesi ile buraları suladığı için, kiralayan her kim olursa, onların su getirme zahmeti de olmayacaktır. Yani masraf ve zahmet’in tümünü Türk devleti ve sonuçta Türk halkı karşılamış olduğu halde, faydasını ve kar’ını başkaları kullanacak ve yararlanacaktır.

Kendi topraklarımızın üstünde, başka bir ülkenin fiili kontrol ve hâkimiyetini kabul etme durumunun ortaya çıkmış olacaktır.

Gözden kaçan büyük tehlikeler:

AB 2004 İlerleme Raporuna bakıldığı takdirde Türkiye’nin GAP sularının belli bir tarihte “uluslar arası bir su yönetim idaresine” yerleştirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu husus, her nedense hiçbir zaman TBMM de görüşülüp, tartışılmamıştır. Yine aynı AB raporu’nun su ile ilgili kısmında adeta bu işlemin gerekçesi gibi yazılan bir diğer husus da, bunun İsrail’in ve komşularının eşit su haklarının korunması olduğu hususudur. Bunu yazan AB devletleridir, kısaca niyetlerini belli etmektedirler.

Kıbrıs adası da vaktiyle, İngilizlere, sadece donanmalarının bakım ve ikmali gayesi ile geçici olarak kiralanmış ama ondan sonra da İngilizler oradan ayrılmamışlardır. İngilizler halen Kıbrıs’ta askeri üs bulundurmaktadırlar. Bu alınacak büyük bir ders olmalıdır.

Adı geçen alanlar İsrail veya perde arkasında ki İsrail firmalarına kiralandıktan sonra İsrail’in hayali ve ideali olan Dicle-Fırat sularına ulaşmış olacağı da gözden kaçmamalıdır.

Diğer taraftan, ilişkilerimizi geliştirmeye çalıştığımız Suriye açısından da son derece zor bir durum ortaya çıkacaktır. Suriye’nin Güneydeki Golan tepeleri( yine su kaynakları ile dolu olduğu için) zaten İsrail’in işgali altındadır. Şimdi de mayın temizleme ve tarım yapma bahanesi ile Kuzeyinde ki topraklar da İsrail kontrol’ü altına girerse ortaya kabul edilemez bir durum çıkacaktır. Kiralanacak araziye katılması düşünülen Ceylan Pınar yöresinin de yeraltı suları çok boldur. Bunun da kullanım ve kontrolü yabancıların eline geçmiş olacaktır.

Bu durumda, Suriye’nin Türkiye’ye güvenmesi zorlaşacaktır. Bunun en vahim sonucunun da Türkiye’nin yalnızlığa itilmesi ve tedricen Müslüman ülkelerden ve Orta Doğu’dan kopmasıdır.

Buradan tekrarlıyoruz: Bütün bu şartlar altında ihaleyi yabancılara vermenin hiçbir alemi ve ihtiyacı yoktur hatta sakıncalıdır, tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Vatan toprakları yabancı bir firmaya 49 yıllığına veya daha az bir süre için de olsa kiralamak demek, onu satmak demektir. Yapılan araştırmalar, mayın temizlemenin maliyetinin 49 değil 3 yıl organik tarım yapılarak karşılanabileceğini ortaya koyuyor. Bu alanın mayınlardan temizlenerek tarıma açılmasıyla oluşacak alanda organik tarım yapılarak yöre halkına ve ülkemiz ekonomisine katkı sağlamak, o bölgede yaşayan çiftçilerin gelir seviyelerini yükseltilmesine katkı sunulmalı. O verimli arazilerde topraksız köylüye dağıtılmalıdır."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız