SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Bugünü Sabırsızlıkla Bekledim.."

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:39:34
A- A+ PAYLAŞ

Malatya'daki Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 65. duruşmasında, davanın aynı zamanda sanığı da olan gizli tanık İlker Çınar’ın, görüntülü olarak dinlenilmesine başlandı. 

Malatya'da 18 Nisan 2007 tarihinde, Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel'in öldürülmesiyle ilgili Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 65. duruşmasına, tutuklu sanıklar; Emre Günaydın, Salih Gürler, Abuzer Yıldırım, Hamit Çeker ve Cuma Özdemir, Varol Bülent Aral, Malatya eski İl Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, Binbaşı Haydar Yeşil, jandarma görevlileri Abdullah Atılgan, Murat Göktürk, Mehmet Çolak, Adil Akçay ve Adem Gedik, İnönü Üniversitesi Öğretim Görevlisi Ruhi Abat, Zirve Yayınevi eski çalışanları Levent Ercan Gelegen ve Hüseyin Yelki katıldı. Duruşmaya tutuklu sanık emekli Orgeneral Hurşit Tolon ise katılmadı.

Duruşmanın başında mahkeme başkanı Hayrettin Kısa, Ankara’daki Kozmik Oda aramasında elde edilen belge ve bilgilerde, Zirve Yayınevi davasını ilgilendiren belge ve bilgi varsa, bunun Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan istenilmesiyle ilgili ara karara cevap verildiğini ve dosyadaki gizlilik kararı nedeniyle bu aşamada istenilen belge ve bilgilerin gönderilemeyeceğinin bildirildiğini kaydetti. Başkan Kısa, Genelkurmay Başkanlığı’ndan TUSHAD ile ilgili bir birim olup olmadığının sorulması ile ilgili ara karara da cevap verildiğini aktararak, Genelkurmay Başkanlığı’nın “TUSHAD diye bir birim yoktur” şeklinde cevap verdiğini kaydetti.

Sanık Varol Bülent Aral söz alarak, sağlık nedenleri nedeniyle ara karar duruşmasına kadar duruşmalardan muaf tutulmasını talep etti. Mahkeme heyeti de, bu talebi kabul etti.

Mahkeme başkanı Hayrettin Kısa, sanık ve gizli tanık İlker Çınar’ın ifadelerinin değiştirilmesi için baskı yapıldığı yönündeki iddialara ilişkin olarak, mahkemeye herhangi resmi bir yazının gelmediğini söyledi. Kısa, davanın sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan Çınar’ın bilinmeyen bir noktadan mahkeme ile görüntü aktarımı ile dinleneceğini belirtti. Bunun üzerine söz olan sanık avukatları, İlker Çınar’ın kimliğinin bilinmesi nedeniyle mahkeme huzurunda dinlenilmesini talep etti. Mahkeme heyeti ise, bu talebi reddetti.

İfadesine başlamadan önce mahkeme başkanı Kısa'nın, “Huzura gelip ifade vermek istiyor musun” sorusuna Çınar, “Yasal haklarımı kullanmak istiyorum” derken, “Görüntüde yüzünün görünmesini istiyor musun?” sorusuna da, “Yasaların bana tanımış olduğu haklarımı biliyorum. Yüzümün kapatılmasını istiyorum” cevabını verdi.

Yemin ettirilen İlker Çınar verdiği ifadesinde, “Herhangi bir baskı ve yönlendirme ile karşılaşmadım. Kendi irademle yüce adalete sığındım. Yazılı ifadelerim doğrudur. Yönlendirilmedim, buna da müsaade etmem. Daha önceki savunmalarımı tekrarlarım. Beni ifadeye iten vicdanımın sesi olmuştur. Tamamen kendi özgür irademle hareket ettim. Ben bu olayın arkasında, önceleri devlet olduğunu sandığım örgütün olduğunu gördüm. Bunun kamuoyunca görülmesini ve anlaşılmasını istedim. Azınlıklara ve Hristiyanlara yönelik gerçekleştirilen olayların arkasında bu yapı vardır. Bu yapıda devlet değildir; devlet olamaz. Ben konuşmamış olsaydım, ihale önde oturan o 5 gence kalacaktı. TUSHAD, Ergenekon terör örgütünün silahlı kanadıdır. Yıllarca beraber görev yaptığım kişilerin Ergenekon davasında yargılanması sonucunda, TUSHAD’ın Ergenekon terör örgütünün silahlı kanadı olduğunu gördüm. Ben hiç kimsenin yönlendirmesiyle değil; korkmadan, vicdanımın sesiyle hareket ettim. Beni devlet sandığım örgüt yönlendirdi. Beni verdiğim kararda kimsenin gücü döndüremez. Kefenimi giyerek bu yola girdim. Halen ciddi tehdit ve baskı altındayım. Bildiklerimi anlatacağım. Bu aşağılık yapıdan ülkemin kurtulmasını istiyorum. Beni tehdit ederek yargıya gitmemin nedeni Mehmet Ülger’dir. Onun yönlendirmesiyle Ruhi Abat ve Haydar Yeşil tehdit etti. Hiçbir yerin hesabına çalışmıyorum. Hiçbir yerin adamı değilim. Ben bu yapıda, 180 derece ideolojik olarak zıt düşüncelerin bir araya getirildiğini gördüm. Benim suç duyurum ile Zirve Yayınevi davasının perde arkası ortaya çıktı. Savcı Doğan Öz bu yapının üzerine gitti ama katlettiler. İşte bu yapı yaptı. Doğan Öz’ü öldüren bu yapıdır. Zirve Yayınevi cinayetlerinin olacağını bilmiyordum. Cinayetlerde kesinlikle bir rolüm yoktur. Zirve Yayınevi cinayetlerini medyadan öğrendim. Sanıklar (Mehmet Ülger ve diğer jandarma görevlilerini kastederek) tarafından tehdit edildim. Her şeyi anlatacağım. Hatırladığım bir şey olursa da anlatacağım. Çok da şey geliyor. Anlatacak olursam bu dava da bitmez. Davaya sahte belge soktular. O binanın (Malatya Adliyesi’ni kastederek) içindeki bağlantılarınızı da anlatacağım. Ağzı olan konuşuyor. ‘Korktu’ diyorlar. Kim korkar ya? Bunları en iyi tanıyan benim. O çekirdek kadroyu en iyi ben tanıyorum. 17 ve 19. nolu klasörlerde sahte belgeler var. Görülmekte olan bu davada cinayetlerden çok, misyonerliğin yargılanmasını çalıştılar” iddialarında bulundu.

Mahkeme heyeti, duruşmaya ara verdi. Sanık Varol Bülent Aral ise, duruşmadan ayrıldı.

İKİNCİ OTURUM..

Zirve Yayınevi davasının 165. duruşmasının ikinci oturumunda davanın sanığı ve aynı zamanda gizli tanığı olan İlker Çınar, görüntü sistemi üzerinden mahkemeye ifade vermeyi sürdürdü. İfade öncesinde Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa, sanık ve tanık İlker Çınar’ı mahkeme salonundaki sanıklara hakarette bulunmaması konusunda uyardı. Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, verdiği ifadesinde şunları söyledi:

“Ben misyonerlerin, cemaatin, iddia makamının da, hiç kimsenin hesabına çalışmıyorum. Yıllarca devlet sandığım bir örgüt namına çalıştım. Konuşmaya başladığımda beni tehdit ettiler. Ben ifadeleri verirken, gerçekleri anlatırken, Haydar Yeşil’e ait hard disk ortada yoktu. Bu hard diskin ortaya çıkması ise Allah’ın sopası yoktur. Ne söylediysem çıktı. Tanıklığı ülkem için yaptım. Ben bugünü büyük bir sabırsızlıkla bekledim. Sıra bana geldi. Ben konuşacağım, onlar dinleyecek. 1992 yılında uzman erbaşlık sınavına girdim. Göreve başladıktan kısa bir süre sonra istihbarat biriminde çalışmaya başladım. Misyonerlerin ülke için tehdit olacağı bana 1993 yıllarında söylenmişti. Bu tehlikeden kurtulmak için devletin gizli teşkilatlanmaya gittiği bana söylenmişti. TUSHAD bünyesindeki Beyaz Kuvvetler Komutanlığı’nda göreve başladım. Göreve başlarken mevcut görevimin farklı şekilde kesileceği, özlük haklarımın gizli kalacağı söylenmişti. Bana ilişiğim kesilirken, ‘Seni tereyağından kıl çeker gibi aldık. Kimse senin asker olduğunu bilmeyecek’ denmişti. Ancak ilişiğim; alkollü olarak göreve gelmek, disiplinsizlik ve firar gibi nedenlerden dolayı kesildiğini Zirve Yayınevi davası ile ilgili şikayette bulunduğumda öğrendim. Benim kadrom TUSHAD bünyesindeki Beyaz Kuvvetler bünyesine alınırken bana boş kağıtlar imzalattılar ve kağıda parmak mührü bastım. Ben ordudan atılırken bana affedilen suçları işlemedim. O suçları işlemiş olsaydım benimle çalışmazlardı. Bana kursta misyonerlikle ilgili kurs verildi. Misyonerlikle ilgili bu bölümde yalnızca ben kurs aldım. Benden sonrada devam etti. TUSHAD’da benim haricimde kurs alanlar oldu. Hurşit Tolon ben göreve başlarken TUSHAD’ın başındaydı. 1993 yılında kurulmuştu. Bu yapı çok gizli olup, JİTEM ile koordine halindedir. Misyonerlik kursu sonucunda TUSHAD bünyesindeki Beyaz Kuvvetler’de göreve başladım. TUSHAD sicil numaram 3276, Beyaz Kuvvetler sicil numaram ise 2594326’dır. Bana gönderilen evraklarda 3276 dikkatine diye hitap ediliyordu. Burada ismim yoktur. Burada sicil numaram vardır. Bu da benim kodumdur.” 

Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “TUSHAD’a geçerken boş evraklar imzalattılar. Ben ne mahkeme yüzü gördüm, ne ceza aldım. Ceza alsaydım, adli sicilim oradaki Levent Ercan Gelegen’in sicili kadar kirli olurdu” dedi. Bunun üzerine araya giren Mahkeme Başkanı Hayretin Kısa, “Askeri suç olması nedeniyle adli sicile girmemiş olabilir” dedi. 

Mahkeme başkanının “Siz herhangi bir cezaevinde kaldınız mı?” sorusuna da İlker Çınar, “Ben hiçbir şekilde cezaevinde kalmadım. Ben suç duyurusunda bulununca bunlar karşıma çıktı” dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Kısa’nın, “Cezaevinden evraklar getirildiğinde ne diyeceksin?” sorusuna İlker Çınar, “Yoktur. Benimle ilgili gösterilen belgeler gerçeği yansıtmamaktadır” dedi. 

TUSHAD kimliği ile ilgili olarak ise sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “Resmi bir kimliğim yoktur. Bendeki kimliğin geçerliliği TUSHAD ve Beyaz Kuvvetler’dir. Gizli bir yapı. Bu kimliği bulunduruyordum ama taşımıyordum. Bu kimliği hiç cüzdanımda taşımadım. Resmi kullanılacak bir kimlik değildir. Bu kimliğin aynısının Mehmet Ülger, Haydar Yeşil ve Ruhi Abat’a olduğunu biliyorum. Abdullah Atılgan bu kimliği göstererek benimle irtibat kurdu. Mehmet Ülger, yanına gittiğimde bana TUSHAD kimliğini gösterdi. Ruhi Abat’ın da TUSHAD kimliği vardı. TUSHAD personeli ile görüştüğümde bu kimliği gösteriyordum” diye konuştu. 

Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “Levent Ersöz benim eğitmenimdir. Levent Ersöz’den eğitimle ilgili talimatlar alıyordum. Talimatları aldığım kişi Hurşit Tolon’dur. Bana ilk görev emrini Levent Ersöz verdi. Mersin bölgesinde görevlendirildim. Mersin’de Kamil Musa ile irtibat kurdum. Bu kişinin gittiği her mekana bende gittim. Kamil Musa ile yakın bağlar kurdum. Misyonerlerin arasına kimliğimi gizleyerek girdim. Kendimi ruhsal bir arayış içinde birisi olarak göstererek aralarına kabul edildim. Asla böyle bir inanca inanmadım. Bana TUSHAD talimat veriyordu, onların istediği şekilde hareket ediyordum. İncil dağıtıp, misyonerliğin yayılması konusunda faaliyette bulunuyordum. Hıristiyan Kızılay’ında takdir belgesi aldım. Papazlık sertifikası aldım. Bütün bu faaliyetlerdeki amacım; misyonerlik faaliyeti yapıyormuş gibi gözüküp, onlardan biriymiş gibi gözüküp bilgi toplamaktı. Fişleme niteliğinde çalışma yapıp, kuryeler aracılığı ile gönderiyordum. Benim şu anki kanaatim; misyonerler ülke için tehlikeli değildir. Fişlemeyi yapan bizdik. Misyonerler çok eğitimli insanlardır. Eğitime çok önem verirler. İzmir Selçuk’taki İncil Akademisi’ni bitirerek, pastör ve papazlık yapabilecek seviyeye geldim. TUSHAD’dan izin alarak kimliğimi değiştirerek, Hıristiyan yazdırdım. Dinimi değiştirdim. Pastör olarak nikah da kıydım, vaftiz de yaptım. Değişik kiliselerde pastör olarak görev yaptım. Faaliyetlerim 2005 yılına kadar devam etti. Çalışmaları yaparken misyonerlerin yasadışı bir faaliyetlerini görmedim. 24 Temmuz 2005 tarihinden itibaren saha çalışmasını tamamladım. Flash bellek içerisinde yaptığım çalışmaların dökümünü Ruhi Abat’a teslim ettim” iddialarında da bulundu. 

Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, davanın tutuklu sanıklarından L. E. G. için, “Eşcinsel olduğunu duydum” ifadesini kullanınca araya giren sanık L. E. G., mahkemeden izin alarak salonu terk etti. Bunun üzerine araya giren Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa, “Özel hayata girme” uyarısını yapınca sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “Ben duydum, belgesini de vereyim” dedi.

Tarsus’da Uluslararası Protestan Kilisesi’ni kurduğunu ve 2002-2005 yılları arasında kilisede pastör ve papaz olarak çalıştığını anlatan sanık ve gizli tanık İlker Çınar, kendisinin TUSHAD’a kuryeler aracılığı ile aktardığı bilgilerin misyonerlikle ilgili bilgileri kapsadığını söyledi. Çınar, “Bana gelen talimatlar kırmızı kağıda basılı olarak geliyordu. Bu birimde birebir askeri yazışma kurallarına uyulmuyordu. TUSHAD’da en son aldığım maaş 2 bin TL’dir. Eylül 2008 tarihinden itibaren maşa almadım. Dosyam Özel Kuvvetler’deki kozmik odadadır. Benim 1993 yılı sonrasındaki özel bilgilerim Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan sorulabilinir. Genelkurmay Başkanlığı’nın 1999 yılından itibaren TUSHAD gibi bir kuruluşun olmadığı cevabı normaldir. TUSHAD gizli bir örgüttür. Asıl görev yaptığım yer Özel Kuvvetler’e bağlı Beyaz Kuvvetler Komutanlığı’dır. TUSHAD’a koordinasyon olarak bağlıdır. Bana kurslarda Turgut Özal ve Eşref Bitlis’e yapılan suikastlar anlatılmıştı” diye konuştu. 

Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa’nın Genelkurmay Başkanlığı’nın TUSHAD ile ilgili talebe verdiği cevapta, “TUSHAD gibi bir birimin olmadığı, geçmişte de olmadığı” şeklindeki ifadeyi hatırlatması üzerine sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “TBMM Darbe Komisyonu’nun raporunda Beyaz Kuvvetler geçiyor. TBMM, Angola Meclisi değil” cevabını verdi.

Sanık ve gizli tanık İlker Çınar, “Kafes Eylem Planı’nda ele geçirilen Akdeniz Raporu doğrudur, benim söylediklerim gerçektir” dedi.

Mahkeme duruşmayı sonlandırarak, gizli tanık İlker Çınar’ın 14 Mayıs Salı günü dinlenilmesinin devam edilmesine karar verdi.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız