SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Cinayet Değil, Cemaat Davası"

0
Güncellendi - 2015-12-27 15:36:27
A- A+ PAYLAŞ

Zirve Yayınevi cinayetlerine ilişkin davanın 51’inci duruşmasına devam edildi. Davada tutuklu olarak yargılanan eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, ''Bu dava cinayet davası değil, cemaat davasıdır'' dedi. 

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 51’nci duruşmada savunmasına devam eden 

sanık eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger, ikinci iddianamede yer alan dezenformasyon amaçlı ses kayıtları yapıldığı iddialarını kesinlikle kabul etmediğini belirterek, iddianame içinde çelişkiler olduğunu öne sürdü. Gizli tanık ve sanık İlker Çınar'ın kendilerini hükümet karşıtıymış gibi gösterdiğini iddia eden Ülger, muhafazakar bir aile yapısına sahip olduğunu ve pek çok Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanı arkadaşı bulunduğunu söyledi. Çınar'ın ifadelerinde kendilerine yöneltmeye çalıştığı propaganda faaliyetlerini Çınar'ın kendisini yaptığını öne süren Ülger, ''Asimetrik Harekat Planı’nı İlker Çınar masa başında kendisi düzenlemiştir'' iddiasında bulundu.

Ülger, Kürdistan Hıristiyan Birliği ve Ortadoğu Hıristiyan Birliği gibi tanımlamaları Çınar'ın kullandığını ileri sürerek, ''Çınar, bu davada tutuklanmadığı sürece bu şahsı kullananlar onu yönlendirmeye devam edecektir'' diye konuştu.

''2. Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı İnönü Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu'nu Malatya'da görev yaparken tanıdığını ifade eden Ülger, Hilmioğlu'un oğlunun trafik kazasında hayatını kaybettiğini anımsatarak, başsağlığı diledi. Ankara'daki evlerinin Hilmioğlu'nin evine yakın olmasına rağmen ailesinin Hilmioğlu ailesini ziyaret ederek başsağlığı dileyemediğini belirten Ülger, ''Çünkü tanıyorum deseniz Ergenekoncusunuz'' ifadesini kullandı.

Bir dönem Protestan Kiliseler Birliği Başkanlığı yapan Behnan Konutgan ile Hilmioğlu'na suikast iddialarının dayanaksız olduğunu ileri süren Ülger, cinayeti azmettirdiği ve cinayet sonrası dezenformasyon yaptığı iddialarının mesnetsiz olduğunu söyledi. 

Davanın tutuksuz sanıklarından Aykut Saka'ya el yazısıyla mektup yazdırdığı ve tehditle mektubun altına imzasını arttırdığı iddialarını da reddeden Ülger, ''Saka'yı tanık olarak gösterdim. Keşke de göstermeseydim'' dedi.

Zirve Yayınevi cinayetleri davasında sanık olarak dinlenmesi gerekenlerin tanık, tanık olarak dinlenmesi gerekenlerin de sanık durumuna düşürüldüğünü öne süren Ülger, ''Bu bir cinayet davası değil, cemaat davasıdır'' görüşünü savundu. Çınar ve Saka'nın aynı merkezden yönlendirilerek ifade verdiğini iddia eden Ülger, ''Suçlu olduğum için değil, söz konusu menfaat gruplarına yardım etmediğim için burada yargılanmaktayım'' diye konuştu. 

Ülger, davanın gizli tanığı Adıyaman'ın aleyhindeki ifadeleri husumet dolayısıyla verdiğini savundu. Hakkındaki tüm suçlamaları reddeden Ülger, adaletin er ya da geç tecelli edeceğine inandığını söyledi.

Hurşit Tolon ve ''Ergenekon'' faaliyetlerini tanımadığını söyleyen Ülger, ''İlker Çınar, şahsıma ve diğer sanıklara yönelik iftiralarda bulunmuştur. TUSHAD ile ilgili somut bir delil yoktur. Malatya İl Jandarma Komutanı olarak görev yaptığım dönemde yasadışı oluşumların üzerine kararlılıkla gidilmiş ve bunun sonucunda birçok kişi ağır cezalar almışlardır. Bu nedenle şahsıma karşı 'sahte, isimsiz, asılsız ihbar mektupları' gönderilmiş ve suçlanmış durumdayım. Görevimizi en iyi şekilde yapmak iddianamede suçmuş gibi yer alıyor. Hiçbir suçlama somut ve objektif delile dayanmıyor. Bütün suçlardan beraat kararı verilmesini talep ediyorum'' dedi. 

Çapraz sorgusunda mahkeme başkanı ve müdahil avukatların sorularını yanıtlayan Ülger, ''Sizin jandarma istihbarat veya JİTEM dediğinizin bir merkezi yok” dedi. 

Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa’nın savunmalardaki çelişkiler ile ilgili sorusuna Ülger,  tanık koruma programından yararlanan sanık İlker Çınar ile görüşme sayısını tam olarak hatırlamadığını, bu görüşmelerin istihbarat biriminin işi olduğunu öne sürdü. 

Malatya'daki Çingenelerin sayısıyla ilgili de istatistikler çıkardıklarının hatırlatılması üzerine Ülger, ''Misyonerler de Malatya'daki Ermeni vatandaşların sayısını çıkarmışlar. Bu suç değil mi?'' cevabını verdi. 

Ülger, İnönü Üniversitesi öğretim görevlisi Ruhi Abat ile görüşmeleriyle ilgili olarak “'Ben baldızımı kaybetmiştim. Mevlüt okuttum'' ifadesini kullandı. 

1984 yılından beri Doğu ve Güneydoğu'da görev yaptığını dile getiren Ülger, ''Arif Doğan, Veli Küçük, 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım, Şener Eruygur, Cemal Temizöz ve Muzaffer Tekin'i tanıyıp tanımadığı sorusuna karşı, Veli Küçük'ü bir kez gördüğünü, Mahmut Yıldırım'ı etraftan anlatılanlardan bildiğini, Cemal Temizöz'ün Kayseri Jandarma Bölge Komutanı olduğu için katıldığı toplantılarda gördüğünü, iddia ederek, ''Sizin jandarma istihbarat veya JİTEM dediğinizin bir merkezi yok. Bunlar gariban şartlarda kalıyorlar. Ben o bölgelerde çalıştım ve bu insanların nasıl zor şartlarda görev yaptığını gördüm ve bu zor şartları bizzat yaşadım'' dedi.

Mahkeme Başkanı Kısa’nın misyonerlik faaliyetlerinin neden izlendiğiyle ilgili sorusuna, Ülger, “Avrupa'da yaşayan Müslümanlar zaman zaman açıklamalar yapıyorlar. 'Bizim şu kadar Müslüman nüfusumuz vardı şimdi şu kadar', 'Cami sayıları şu kadar' diye. Bunlar suç olabilir mi? Aynı şekilde bir Hıristiyan'ın, 'Hak din Hıristiyanlıktır' demesi suç sayılabilir mi?” cevabını verdi. 

Ülger, cinayetten sonra Zirve Yayınevi’nde öldürülen Tilman Geske’nin eşi Suzanna Geske, müdahil avukat Orhan Kemal Cengiz ile bazı jandarma personelinin ''yasadışı suç örgütü üyesi'', ''terör örgütü mensubu'', ''uyuşturucu kaçakçısı'', gibi gösterilerek telefonlarının dinlenmesine ilişkin soru üzerine, ''Ben hangi terör örgütü üyesiyim de benim ve eşimin telefonları dinleniyor peki'' cevabıyla karşılık verdi. 

Hakimlerle ilgili fişleme yapılıp yapılmadığı sorulan Ülger, “bilmiyorum” yanıtını verdi. 

Zirve Yayınevi cinayetinin olduğu saatte mobilya dükkanlarını gezdiğini ileri süren Ülger, “müdahil avukat Erdal Doğan'ın, ''Aynı saatlerde davanın sanıklarından Hurşit Tolon, İnönü Üniversitesi'nde konferanstaydı. Aynı programa dönemin 2. Ordu Komutanı Orgeneral Hasan Iğsız da katılmıştı. Üniversite o dönem sizin bölgenizde ve siz üniversitede bulunmuyordunuz. Bu durum askeri hiyerarşide normal midir?” sorusuna karşılık, “Ben Hurşit Tolon'un o gün Malatya'da olduğunu basından öğrendim. Evet, üniversite bizim bölgemizdeydi. Ancak Genel Komutanlıktan kesin talimat vardı. Bizlerin bu tür programlara katılmaması yönünde uyarılmıştık” dedi. 

RUHİ ABAT: “CİNAYETTEN HABERİM OLSA HAYATIMI ORTAYA KOYAR ENGEL OLURDUM”

Eski Malatya Jandarma Alay Komutanı emekli Albay Mehmet Ülger’in çapraz sorgusunun ardından tutuklu sanık Ruhi Abat’ın savunmasına geçildi. 

Abat, bilimle uğraştığını ve ailesine zaman ayıramazken, cezaevine atıldığını belirterek, “Küçük kızımın yanında sanki uyuşturucu ya da silah tüccarı gibi derdest edildim” diye konuştu. 

Zirve Yayınevi cinayetiyle ilgili bir bilgisinin ve ilgisinin olmadığını savunan Abat, “Zirve Yayınevi cinayetinden haberim olsaydı hayatımı ortaya koyar, ailelerin ve ailemin hayatının kararmasına izin vermezdim. Ama buna rağmen, tam tersini savunduğum şeylerle yargılanıyorum” dedi. 

Abat, gizli tanık ve sanık İlker Çınar’ın baskı altında bu ifadeleri verdiğini iddia ederek, “İlker Çınar’ın söyledikleri vahiy gibi anlaşılır, benim söylediklerim de yanlış anlaşılıyor. Buna sitem ediyorum. İlker Çınar’a iftira attırdılar. Çünkü kırdığı yumurta 40’ı geçmiş” görüşünü savundu. 

“Ben darbecilerin zindan bekçiliğini yapmam” diyen Abat, “Darbelerin bize nelere mal olduğunu gördük ve yaşadık” dedi. 

14 Ocak 2013 tarihinde devam edilecek olan duruşmada, müdahil avukat Erdal Doğan’ın isteği üzerine Yaşar Adak ile gizli tanık Adıyaman dinlenecek.

FOTOĞRAF: Duruşmaları katledilen Alman uyruklu Geske'nin eşi Suzanna Geske de (sol baştaki), bayan koruma polisi ve bir cemaat mensubu ile birlikte geldiği davanın öğleden sonraki duruşmasına girerken basın mensuplarıyla böyle selamlaştı.

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız