SON DAKİKA
SON DEPREMLER
Niyazi Doğan

Cumhuriyetin İlk Başbakanı: Malatya Mebusu Mustafa İsmet İnönü

Cumhuriyetin İlk Başbakanı: Malatya Mebusu Mustafa İsmet İnönü
A- A+ PAYLAŞ

..Kanun’un az bilinen, fakat çok önemli bir değişikliğiyle ‘Devletin Dini’ tanımlandı..

Niyazi DOĞAN

dogannd@gmail.com

Malatya için sıklıkla kullanılan övgü / övünç ifadelerinden biri de “İki Cumhurbaşkanı çıkarmış şehir”dir.

Bu doğrudur; ancak, Malatya’nın çıkardığı her iki Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda, bu göreve seçilmelerinden önce Başbakan olarak görev yapmalarından belki de çok daha anlamlı, önemli ve Malatya’nın kıskançlıkla sahip çıkması gereken asıl husus; Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Başbakanı’nın Malatya Mebusu (Milletvekili) olmasıdır.

İsmet İnönü’den bahsediyorum.

Cumhuriyet’in kurucu kadrosundan Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa Fevzi Çakmak ve 1970’li, 1990’lı ve 2000’li yıllarda Başbakanlık yapan Mustafa Bülent Ecevit gibi, İsmet İnönü de Mustafa ön adına sahipti.

Dolayısyla, tam adıyla söylemek gerekirse, Mustafa İsmet İnönü’den söz ediyorum.

İnönü soyadını almadan önceki ifadesiyle, ‘Mustafa İsmet Paşa’, 29 Ekim 1923 tarihinde Cumhuriyet’in ilan edilmesinin ertesi günü, 29 Ekim’de Cumhurbaşkanlığına seçilen Reisicumhur Mustafa Kemal tarafından TBMM’ye gönderilen tezkere ile Cumhuriyet tarihinin ilk Başvekili (Başbakan) olarak atandı.

Peki bu süreç nasıl gelişti?

Cumhuriyet’in ilanı süreci üzerinden kronolojik olarak ilerleyelim:

Büyük Millet Meclisi’nin 23 Nisan 1920 tarihinde açılmasından sonra, Meclis’in fiilen çalışmaya başladığı 24 Nisan 1920 tarihinden, Yeni Türkiye’nin ilk Anayasası olan Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabul edildiği Ocak 1921 tarihine kadar, iki haftalık Muvakkat İcra Encümeni Heyeti ve 1. İcra Vekilleri Heyeti Dönemi’nde, aynı zamanda Meclis Başkanı da olan Mustafa Kemal, bu kurulların başkanlığını da üstlenerek bir bakıma başbakanlığı da uhdesine almış; Meclis Hükümeti’nin tipik bir örneğini uygulamıştı.

1921 Anayasası’nın kabulü ile değişen İcra Vekilleri Reisi (başvekil – başbakan) ve İcra Vekilleri (bakan) seçim usulünden sonra ise Mustafa Fevzi Çakmak,  Hüseyin Rauf Orbay ve Ali Fethi Okyar, Meclis Hükümeti sistemi bağlamında İcra Vekilleri Heyeti Reisleri (Meclis Hükümeti Başkanı) olarak görev yaptılar.

1.Meclis ile Mustafa Kemal arasında yollar ayrılıyor

Özellikle Lozan Antlaşması’na yönelik muhalefet ve Lozan’ın Meclis’te onaylanmamasına ilişkin direnç konusunda, Kurtuluş Savaşı’nı yürüten 1. Meclis’teki hatırı sayılır düzeydeki milletvekili ile gelecek vizyonu bağlamında çelişik bir pozisyona düşeceğini öngören Meclis Başkanı Mustafa Kemal, 1. Meclis’in misyonunu tamamladığı düşüncesiyle, Nisan 1923’te Meclis’in yenilenmesi için seçimlere gidilmesine karar verdi.

Seçimlerin, tek günde değil, belirli bir süreçte tamamlanabildiği o tarihlerde, 2. Meclis Seçimi, Haziran 1923 sonlarında başladı, Ağustos ayında sonuçlanabildi.

Modern anlamda demokratik bir seçimin sahip olması gereken usul ve esaslardan söz edilemeyecek 2. Meclis Seçimi’nde, daha sonra Halk Fırkası (Önce Halk Partisi, sonra Cumhuriyet Halk Partisi)’na dönüşecek olan, Müdafaa-i Hukuk Grubu, bağımsız seçilen birkaç milletvekili hariç, tüm milletvekilliklerini elde etti.

Ağustos ayının 11’inde, en yaşlı üye sıfatıyla Edirne Milletvekili Abdurrahman Şeref Bey’in dualarıyla çalışmalarına başlayan 2. Meclis, ilk olarak TBMM Reisliği’ne Mustafa Kemal’i seçti.

1921 Anayasası 29 Ekim 1923’te Değişiyor, Cumhuriyet İlan Ediliyor

Ancak, 2. Meclis, kendisini tarihî kılan asıl performansını, 23 Ağustos 1923 tarihinde Lozan Antlaşması’nı onaylaması ve 29 Ekim 1923 tarihinde, 1921 Anayasası’nda yaptığı değişiklik ile Türkiye Devleti’nin hükümet şeklini “Cumhuriyet” olarak ilan ederek gösterdi.

Dolayısıyla, bir Anayasa değişikliği kanunu ile gerçekleştirilen Cumhuriyet’in ilanı, Kurtuluş Savaşı’nı yürüten 1. Meclis’in değil, bu Meclisin feshedilmesinden sonra oluşturulan 2. Meclis’in tasarrufu olarak hayata geçmiştir.

İkili takvim uygulamasının devam ettiği bir dönemde, 29 Ekim 1923 tarihine denk gelen Hicrî 18 Rebiyülevvel 1342, Rumî 29 Teşrinievvel 1339’de, TBMM Anayasa Komisyonu tarafından TBMM Genel Kurulu’na sunulan,  “Teşkilât-ı Esasiye Kanununun Bazı Mevaddının Tavzihan Tadiline Dair” başlıklı 364 Sayılı Kanun Teklifi, TBMM’de görüşüldü ve aynı gün kabul edildi.

Böylelikle; “Anayasa’nın Bazı Maddelerinin Aydınlığa Kavuşturularak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi” olarak bugünkü Türkçeye dönüştürebileceğimiz 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı Kanun’un 1. Maddesi ile, hakimiyetin bilakaydüşart (kayıtsız-şartsız) Milletin olduğu, halkın mukadderatını bizzat ve bilfiil idare etmesi esasına dayandığı vurgulandıktan sonra, “Türkiye Devleti’nin şekl-i Hükümeti, Cumhuriyettir” ifadesi ile, Cumhuriyet’in ilanı sağlanmış oldu.

Az Bilinen Önemli Bir Husus: ‘Devletin Dini İslam’dır Hükmü de Cumhuriyet’in İlanını Sağlayan Anayasa Değişikliği ile Birlikte Anayasa’ya Girdi

Türkiye Devleti Hükümeti’nin biçimini Cumhuriyet olarak tanımlayan ve 1921 Anayasası’nda radikal değişiklikler yapan 29 Ekim 1923 tarih ve 364 sayılı Kanun’un az bilinen ve fakat çok önemli bir değişikliği ya da yeniliği içeren 2. maddesi ile de ‘Devletin Dini’ tanımlandı. Bu maddeye göre, Türkiye Devleti’nin dini İslâm’dı.

1924 Anayasası’nın laikleştirilmesi sürecinde ve CHP’nin 6 umdesi (ilkesi)’nin Anayasa’ya girmesiyle, 1928 yılında Anayasa’dan çıkarılacak olan bu madde aynen şöyleydi: “Türkiye Devleti’nin dini, Din-î İslâm’dır”. Bu cümleden sonraki cümle ile de Devletin resmi dilinin Türkçe olduğu, hüküm ve koruma altına alınıyordu.

İronik biçimde, “Türkiye Devleti’nin dini, Din-î İslâm’dır” hükmünü içeren maddenin gerekçelerini, Türkiye’de ‘laikliğin bayraktarlığını’ yapan Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu ve 2. Meclis’te Anayasa Komisyonu Başkanı olan Yunus Nadi (Abalıoğlu) anlattı milletvekillerine.

Yunus Nadi, bu maddenin Anayasa’ya girişi gerekçesini anlatırken, Türkiye’nin zaten İslâm’a mensup bir milletin ülkesi olduğuna göndermede bulunarak, toplumsal bir gerçekliğin Anayasa’ya geçirilmesi olarak tarif ediyor ve tanımlıyordu.

Yunus Nadi, TBMM Genel Kurulu’nda söz konusu madde için şöyle diyordu: “Türkiye Devletinin şekl-i Hükümeti Cumhuriyettir.” Ondan sonra, mademki; tadilâtımız şimdiki halde Teşkilâtı Esasiye’nin bâzı aksamına münhasırdır; şu halde bu maddeden sonra gelmek üzere, zaten kendimizde mevcut olan vaziyetimizi tespit etmiş oluyoruz ve yemi ilâve ettiğimiz ikinci madde ile diyoruz ki: “Türkiye Devletinin dini; Dini İslâm’dır, resmî lisanı Türkçedir”

Bu madde, TBMM’de büyük sevinçle karşılandı.

Hatta Urfa Mebusu Şeyh Saffet Efendi, Türkiye Cumhuriyeti’nin İslam’la ilişkisinin Anayasa ile kayıt altına alınmasını,  “Biz bugün Teşkilât-ı Esasiyemizde Cumhuriyeti tasrih etmekle tamamıyla Hul'e'fayı Raşidîn Efendilerimizin devrine rücu etmiş bulunuyoruz. Çünkü o zamanlar teşekkül eden Devlet-i İslâmiye idi” sözleri ile, Cumhuriyetin, Dört Halife devri yönetim anlayışına döndüğünü, bu nedenle teşekkürlerini sunduğunu ifade ediyordu.

Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık Makamı İhdas Edildi

364 Sayılı Kanun ile Cumhuriyet’in ilanı, ‘Devletin dini ve dili’nin kayıt altına alınmasının yanı sıra, Cumhuriyet İdaresi’ne uyumlu olarak Türkiye’nin yönetim yapısında köklü değişiklikler yapıldı.

Anayasa’nın 10. maddesinde değişiklik öngören 3. madde ile Cumhurbaşkanlığı makamı ihdas edildi. TBMM üyeleri arasında, TBMM üyeleri tarafından seçilecek olan Türkiye Reisicumhuru, Devletin Reisi olarak tanımlandı ve gerektiğinde lüzum gördükçe Meclis’e ve Hükümet’e başkanlık yapabileceği belirtilerek, Reisicumhur; yasama ve yürütmeye ortak edildi.

Anayasa Değişikliği Kanunu’nun son maddesi, Başvekil (Başbakan)’in Reisicumhur tarafından TBMM üyeleri arasından seçileceğini belirterek, Yeni Türkiye’de ilk defa Başbakanlık makamını ihdas ediyordu.

Maddenin devamında, vekilleri yani Bakanlar Kurulu üyelerini ise Reisicumhur tarafından atanan Başbakan’ın, yine TBMM içinden milletvekilleri arasında seçmesi hükmü getiriliyordu. Hükümetin kurulmasından sonra ise Reisicumhur, hükümeti güvenoyu için “Meclisin tasvibine” arz edecekti.

Aynı Gün Cumhurbaşkanlığı Seçimi Yapıldı; Ankara Mebusu Gazi Mustafa Kemal T.C.’nin İlk Cumhurbaşkanı Seçildi

Devlet biçimini Cumhuriyet olarak düzenleyen 29 Ekim 1923 tarih ve 364 Sayılı Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanun, TBMM’de görüşüldüğü gün, çok fazla tartışma ve müzakereye mahal bırakılmadan oylandı ve kabul edildi.

Anayasa Değişikliği Hakkındaki Kanunu’nun kabul edilmesinden hemen sonra, Ertuğrul (Bilecik) Mebusu Dr. Fikret’in teklifi ile ara verilmeden, Anayasa değişikliğine uygun olarak Cumhurbaşkanlığı seçimine geçildi.

Dr. Fikret, TBMM Başkanlığı’na sunduğu dilekçesindeki, “Kabul olunan mevaddı kanuniyeye tevfikan Reisicumhurun hemen şimdi intihabını teklif ederim” şeklindeki sözleriyle, hemen, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı’nın seçilmesini teklif ediyordu.

TBMM Genel Kurulu’na sunulan teklif, itirazsız kabul edildi ve seçime geçildi.

Kısa sürede yapılan seçimin tek ve ‘doğal’ adayı TBMM Reisi ve Ankara Mebusu Mustafa Kemal’di. İlginç olan, 287 üyeli TBMM’de, hemen hepsi Mustafa Kemal tarafından belirlenerek seçilen 280 civarındaki milletvekilinden 158’inin Mecliste olmasıydı.

TBMM Reisi ve Ankara Mebusu Mustafa Kemal, Meclis’teki 158 Milletvekilinin oy birliği ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.

Meclisi yöneten Çorum Mebusu İsmet Bey, tarihi seçimin sonucunu şu sözlerle dünyaya duyurdu: Türkiye Cumhuriyeti içim yapılan intihapta reye iştirak eden âzanın adedi 158’dir. Yüz elli sekiz âza müttefikan Ankara Mebusu Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerini Cumhuriyet Riyasetine intihab etmişlerdir. (Sürekli alkışlar ve yaşasın sadaları)”

TBMM Reisi ve Ankara Mebusu Mustafa Kemal, seçimin sonuçlanmasından sonra, kürsüye çıkarak kendisini Cumhurbaşkanı seçen milletvekillerine teşekkür etti ve yönetim anlayışına ilişkin bazı vurgular yaptı.

“(…) Allah'ın inayetiyle, şahsıma tevcih buyurduğunuz ve buyuracağınız vazaifi hüsnü ifaya muvaffak olabileceğimi ümit ederim” diyen Reisicumhur Mustafa Kemal, dayanacağı tek noktanın milletin teveccühü olduğunu söyledi ve ülkenin yönetiminde daima Meclis’in görüşlerine önem vereceğinin altını çizdi.

Meclis Başkan Vekili Reisicumhur’un kürsüden inmesinden sonra, birleşimi kapatmak isterken, Bozok (Yozgat) Mebusu Avni Bey’in “Efendim bir dua yapılsın” şeklindeki sözlü teklifi üzerine, Karahisar-ı Sahib (Afyonkarahisar) Mebusu Kamil Efendi, kürsüye çıkarak, TBMM Zabıtlarındaki ifadesiyle “Dua kıraat eder” ve TBMM’nin tarihi birleşimi, bu dua ile sona erer.

Ertesi Gün: Cumhurreisi Gazi Mustafa Kemal, Malatya Mebusu Mustafa İsmet İnönü’yü Türkiye Cumhuriyeti’nin İlk Başbakanı Olarak Atıyor

TBMM 30 Ekim 1923 günü, yani Cumhuriyet’in ilanından bir gün sonra, Cumhuriyet’in ilk başbakan ve ilk hükümete ilişkin Reisicumhur’dan gelen tezkereyi görüşmek üzere toplanır.

Meclis Başkan Vekil’inin “Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerinden gelmiş bir tezkere vardır, okunacaktır” diyerek okuttuğu “T. B. M. M. Riyaseti Celilesine” hitaben yazılmış tezkerede, Reisicumhur Mustafa Kemal, “Anayasa Değişikliği Kanunu’nun ilgili maddesi gereğince, Başvekâlete (Başbakanlığa) Malatya Mebusu İsmet Paşa Hazretleri’ni seçtiğini” belirtiyordu. Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde,  ayrıca “Başvekil olarak İsmet Paşa’nın seçtiği vekillerin (bakanların) isimlerinin tezkere ekindeki listede yer aldığı, bu isimlerin Meclis-i Ali’nin tasvibine arz olunduğu” belirtilerek, Malatya Mebusu İsmet Paşa liderliğinde kurulan Cumhuriyet tarihinin ilk hükümetini TBMM’nin güvenoyuna sunuyordu.

Güven oylaması kısa sürede yapıldı ve TBMM Genel Kurulu’ndaki 166 milletvekilinin tamamı, Malatya Mebusu Başvekil İsmet Paşa’nın hükümetine güvenoyu verdi.

Aynı zamanda Hariciye Vekâleti (Dışişleri Bakanlığı) görevini de uhdesine alan Malatya Mebusu Mustafa İsmet Paşa, Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak teşekkür konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet edilir.

Malatya Mebusu Mustafa İsmet Paşa, TBMM kürsüsüne çıkarak, Cumhuriyetin ilk Başbakanı olarak yaptığı ilk konuşmada, kendisini Başvekilliğe layık gören Reisicumhur Mustafa Kemal ve hükümetine güvenoyu veren milletvekillerine teşekkürlerini sunar.

Hükümetin başarısını, her zaman için Meclis’in güven tezahüründe arayacaklarını ifade eden Başvekil İsmet Paşa, çoğunluk partisi olarak halkın tasvip ettiği ilkeler ve ilerleme için huzur ve barış ortamını sağlayacaklarına vurgu yapar. İçişlerinde huzur ve güvenliği temin edeceklerinin altını çizen Başvekil, ilerleme ve çağdaş gelişme için kemal-i azimle, metanet ve ısrarla çalışacaklarının sözünü verir. Dışişlerinde, Türkiye’nin millî menfaatlerini gözetmenin asıl ilke olacağını ifade ettikten sonra, TBMM’nin kendilerine daima destek olmasını talep eder ve konuşmasını, “Şiarımız faaliyet, gayret, iş yapmak arzusudur. Sizin müzaheretinizi istirham ederim ki bu müzaheret tevfik-i ilahiye de vesile-i tecelli olacaktır” temennisiyle bitirir.

Malatya Mebusu Mustafa İsmet İnönü, 1923 yılından 1965 yılına kadarki tarihsel süreçte, 10 hükümet kurdu ve bu hükümetlerde başbakanlık yaptı...

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız

10 yorum yapılmış

  • tuncay (3 yıl önce)
    ALLAH aşkına sonraki padişahlar keyfe keder yaşamışlarda ondan sonra bu hale gelmişiz ne demek. ayıp günah az biraz izan, idrak, irfan, bu gün nasıl içerden vuruluyorsak. avrupalı itleri ağlama duvarı yapıp sürekli kendi ülkesini şikayet eden. yapılan hiç bir şeyi beğenmeyen dışarda gelen darbelere karşı içeride destek verenler çoktu. tarihimizi bilmiyoruz. selçuklu. osmanlı arşivlerimiz yok. türklerin tarihleri sadece 97 yıl ile mi sınırlı. meclis kuruldu o zaman ki milli eğitime resmi dilimiz türkçe, ama osmanlıcayı derslere koyalım unutmayalım unutturmayalım. bir avuç israil ibraniceyi resmi dili olarak kabul edip 2 bin 3 .bin yıllık kaynaklardan yazılanlardan haberdar . ama biz 97 yıl öncesini bilmiyoruz din konusu resmi olarak yasallaştı deniyor ya neden ana yasaya girmeden önce üzerine bir çok tartışmanın yaşandığını chp millet vekili mahmut esat bozkurt un avrupa ile ilişkilerimiz bozulmasın resmi dinimize hıristiyan olarak kayıt altına alalım sağa sola çamur atmak ile eskiyi yok saymak ile bir yere varılmaz ALLAHA şükürler olsun her dönem birilerini vesile edip ayakta kalmamızı nasip etti. tüm türk beylikleri selçuklular osmanlı ve sonunda düşmanları temizleyip cumhuriyet ile de türk devletini koruma altına alanlardan ve bu uğurda şehit olanlardan allah razı olsun
    0
    0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 yıl önce)
    Murat bey, herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. Buna bile tahmamül edemiyorsunuz. Farklı fikir ve dğüşüncelere bile tahammül edemeyeşiniz sizin ne kadar yanlış yolda olduğunuz gösterir. Ne yazık ki sizin yazdığınız tospembe Türkiye gerçekte yoktur ve öyle değil. Siz hayal ettiğiniz Türkiyeyi yazmışsınız. Tek pencereden bakınca öyle düşünmeniz normal. Keşke öyle olsaydı.
    0
    0
    Yanıtla
  • Murat (3 yıl önce)
    Evet 44 malatya biraz temas etmiş dünyanın Türk milletini iyi tanıdığına, ben de şu sözlerimle tamamlamak isterim. Dünya Türk milletini çok iyi tanıyor, Türk Milletinin gücünü ve aklını çok iyi biliyor, Alparslan'ın Anadolu'ya gelişi, Selçukluların durdurulamaz yükselişi, Ertuğrul Gazi ve Osmanbey'lerin İmparatorluk kurması, Mehmet'lerin, Yavuz S.Selim, Bayazit ve Süleymanların müthiş katkıları, özellikle Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethetmesiyle Çağ kapatıp yeni bir çağ başlatması, sonra gelen padişahların keyiflerine düşmesiyle yıkılmaya yüz tutan İmparatorluğun Cumhuriyet ile yani G.M.Kemal Atatürk ile Türkiye Cumhuriyeti olarak yeniden şahlanması, Adnan Menderes ile sanayii ve kalkınma hamlelerinin yapılması, Turgut Özal ile gelişmiş ülkelerin seviyesine tırmanması, fetö ve pkk ile 30-40 yıl boyunca gizli ve aşikar terör ile yıpratılmasına rağmen ve sonunda Recep Tayyib Erdoğan ile 1000 yıllık devletin yeniden Sanayii, Siyasi, Endüstri, Sağlık, Adalet ve özellikle son zamanlarda tüm dünyanın gıpte ile hayranlıkla seyrettiği, Ordumuzun deniz hava ve kara kuvvetlerinin modern bir şekilde silahlandırılarak dosta güven, düşmana korku vermesi ile şahlanması, yer altı ve yer üstü zenginliklerinin değerlendirilmeye başlanması, Cumhuriyetmizin 100. yılı olacak 2023'te dünyanın zirvesine yerleşerek tüm dünyada mazlumların yanında yer alarak tüm dünyaya Hak ve Adaleti dağıtacak ve de zalimleri ise cezalandıracak hale gelecek olmasıdır,,,VeSSelam...
    0
    0
    Yanıtla
  • Şu ''sonraki gelen padişahların da keyfe düşmüş olmaları'' klasik saçmalığını da keşke bir tarihçimiz çıkıp ta düzeltse. En azından İbni Haldun'un Mukaddime'sine bir göz gezdirilse veya tarih metodolojisine ve sosyolojisine uygun söylemler getirilse genç dimağlarımız da doğruları öğrense..Padişahın keyfine düşmesi ne demek yav?
    0
    0
    Yanıtla
  • Pötürgeli Xalô Ramo (3 yıl önce)Murat isimli kullanıcı yorumuna
    Siyasi, Sağlık,Adalet konusunda dünyanın gıpta ettiği bir ülke derken? Kardeş arada bir A haberden başka kanal izle derim sana.
    0
    0
    Yanıtla
  • El MAmo gardaş önce şu aklındaki A HAber ezikliğini çıkar. Bizler A haber ile değil devletin kanalı ile bilgilenir öyle konuşuruz. Ezber bir muhalefet değil, gerçek tarafsız ve objektif bir şekilde yapılanları izler öyle yorumlarız. Cahilce değil anlayacağınız.18 yıldır yapılanlar ortada, yapılacaklar da 2023, 2053 ve 2071 olarak sıralanmış vaziyette, sizin yapacağınız şey körü körüne yıpratıcı muhalefet değil, madem bu nimetlerden hep beraber faydalanıyoruz, lakin içinizden alkışlamak gelmiyorsa sadece burun kıvırın yeter, bari çalışanların ve hepimize hizmet edenlerin şevkini kırmayın...VeSSelam...
    0
    0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 yıl önce)Murat isimli kullanıcı yorumuna
    Murat bey, herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. Buna bile tahmamül edemiyorsunuz. Farklı fikir ve dğüşüncelere bile tahammül edemeyeşiniz sizin ne kadar yanlış yolda olduğunuz gösterir. Ne yazık ki sizin yazdığınız tospembe Türkiye gerçekte yoktur ve öyle değil. Siz hayal ettiğiniz Türkiyeyi yazmışsınız. Tek pencereden bakınca öyle düşünmeniz normal. Keşke öyle olsaydı.
    0
    0
    Yanıtla
  • MUSTAFA (3 yıl önce)Murat isimli kullanıcı yorumuna
    Murat bey, herkes sizin gibi düşünmek zorunda değil. Buna bile tahmamül edemiyorsunuz. Farklı fikir ve dğüşüncelere bile tahammül edemeyeşiniz sizin ne kadar yanlış yolda olduğunuz gösterir. Ne yazık ki sizin yazdığınız tospembe Türkiye gerçekte yoktur ve öyle değil. Siz hayal ettiğiniz Türkiyeyi yazmışsınız. Tek pencereden bakınca öyle düşünmeniz normal. Keşke öyle olsaydı.
    0
    0
    Yanıtla
  • 44 malatya (3 yıl önce)
    Malatyali yorumcu halki bakin ataturk ilkelerine Cumhuriyet demokiresiye sahip cikmasak gelecek Sistemlerde rejimlerde bizleri gelecek nesli bogacak yasasin cumhuriyet ne mutlu turkum diyene
    0
    0
    Yanıtla
  • 44 malatya (3 yıl önce)
    Atam pasam iyiki bu vatani cumhuriyet bizlere .bagasladiniz Allah mekaninizi cennet etsin Turkmilleti ve dunya sizleri iyi taniyor taktir ediyor
    0
    0
    Yanıtla

Niyazi Doğan yazıları