SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Darbe O Sendikadan Geldi!"

0
Güncellendi - 2015-12-27 19:39:55
A- A+ PAYLAŞ

Türk Eğitim Sen Malatya Şube Başkanı Ekrem Şenol, dershanelerin kapatılması girişimi başta olmak üzere eğitimin sorunları ile ilgili görüşlerini açıkladı ve "Dershaneler Türk Milli Eğitim Sisteminde; okulların fiziki durumu, donatım eksiklikleri, MEB personelinin yaşadığı özlük ve sosyal haklar anlamındaki eksikliklerinin doğal sonucu olarak doğmuştur."dedi. Şenol, Eğitim Bir Sen'i de hükümetin sendikası olarak nitelendirerek, hükümetle yaptıkları görüşmelerdeki tavırlarını eleştirdi.

Şenol'un açıklaması şöyle:

"Malumunuz üzere yaklaşık 80 bin öğretmeni, 20 bin personeli ile sayısı 4 bin civarı bulunan dershaneler, Türkiye’de eğitim anlamında eksiklerin telafisini sağlama ve eğitime destek olabilme prensipleri üzerine kurulmuştur. Türkiye’de Atatürk sonrası kurulan hükümetlerde ciddi bir eğitim politikası gözlemlenememiştir. Halihazırda bulunan hükümet 11 yıl içerisinde 5 kez Milli Eğitim Bakanı değişikliğiyle eğitimi adeta yaz-boz tahtası haline getirerek mevzu bahis hükümetler silsilesinin başarısızlıklarına büyük katkıda bulunmuştur. 

Dershaneler Türk Milli Eğitim Sisteminde; okulların fiziki durumu, donatım eksiklikleri, MEB personelinin yaşadığı özlük ve sosyal haklar anlamındaki eksikliklerinin doğal sonucu olarak doğmuştur.  Milli Eğitim anlamında her gelen Bakanın kendine has modeller oluşturma çabası Türk Milli Eğitim Sistemini,  gidişatı belirlenemeyen bir yola sürüklemiştir.  Çağa uygun ve uzun vade hedefli bir Milli Eğitim vizyonu oluşturamayan, hatta bu manada kendi çalışanlarını dahi defalarca çıkmazlara sürükleyen hükümetin yine kendi eksikliklerinin tamamlayıcısı olan bu kurumları kapatmaya çalışmasının mantıklı bir açıklaması bulunamamaktadır.  1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun 8. Maddesinde Fırsat ve İmkan Eşitliği’nden bahsedilmiş, yine Anayasamızın “Eğitim Hakkı” başlıklı 42. Maddesinde eğitimin zorunluluğuna vurgu yapılmış iken ama eğitimde zorunluluk,  fırsat-imkan eşitliği ilkelerini benimsemiş ancak doğru bir politikayla pratiğe yansıtmamış iken “Dershanelerin Kapatılması” çabaları,  gündemi art niyetli bir yöne sürüklemektedir.

Dershanelerin kapatılması yüz binlerce kişilik işsizler ordusuna yeni neferler ekleyecektir. Sosyal psikoloji açısından düşünürsek, sayısı yaklaşık yüz bin olan dershane öğretmen ve personeli işsiz kalmanın verdiği sıkıntıların beraberinde, Türkiye’nin zaten yıpranmış sosyo-psikolojik ortamına olumsuz örneklerle katkıda bulunabilecektir.

Devlet kontrolünde faaliyet gösteren Dershanelerin ülke bütçesine ciddi vergiler vererek katkıda bulunduğunu da unutmamak gerekir. Bu bağlamda düşünürsek, dershanelerin kapatılmasıyla  merdiven altı dershaneler mantar gibi türeyecek, özel dersler rant ve vurgun kapısı olabilecek, bu durum kayıt dışı eğitimi artıracaktır.  Veliler özel okullarla öğrencilerin eksikliklerini tamamlamaya çalışacak olsalar bile 2 veya 3 bin liralık dershane masrafının karşısında 15-20 bin liralık bir faturayla karşılaşacak, bu nedenle birçok veli mecburen özel okulları tercih edemeyecektir. Böylece fırsat ve imkan eşitsizliği oluşacak, zengin-fakir ayrımı artacaktır.

Dershaneler eğitimini tamamlamış veya eğitim sürecinde olan gençliği, gelişme döneminin yaşatacağı buhranlardan ve bunların sonucu olarak toplum düzeninde meydana gelecek bir takım asayiş olaylarından; hatta daha ileri giderek söyleyebiliriz ki cennet vatanımızın bazı illerinde yuvalanan vatan ve bayrak düşmanı terör örgütlerinin çıkar unsurlarından esirgeyecek, kollayacaktır. Terör örgütlerinin isteği gibi değerlendirilen dershanelerin kapatılması düşüncesinin önüne de dershaneleri kapatmayarak geçilmiş olacaktır. Okul eğitiminin haricinde gençlerin zamanlarını eğitim-öğretim anlamında değerlendirebilmelerini sağlayacak dershaneler, gençlerimizi sokakların tehlikeli ve sinsi ortamlarından eğitim öğretim faaliyetleri ile koparacaktır. 

Hükümetin birtakım siyasi hesaplarla dershanelerin kapatılmasına dönük çalışma yaptığını tahmin ediyor, ancak bu tahminin gerçek olmamasını umuyoruz. Eğer gerçekten siyasi bir hesapla bu eylem gerçekleştiriliyorsa iyi niyetli bir cemaatin vizyonunu belirleyen bir düşünsel öncü ve on binlerce ismine karşı bu haksız uygulamanın yanlışlığını vurgulamak istiyoruz.

Malumunuz yarın 24 Kasım Öğretmenler Günü.  Yurdun dört bir yanında olanca fedakârlık ve özveriyle yılmadan, yıkılmadan çalışan öğretmenlerimiz ne yazık ki hak ettikleri değeri bulamamaktadır. Hükümetin aileleriyle birlikte sayıları milyonları bulan memur kesimine ve bunlar içerisindeki Öğretmen camiasına karşı toplum nazarında maddi-manevi değer artıracak hiçbir girişime yanaşmamasını manidar buluyoruz.  Hükümetten destek alamayan değerli öğretmenlerimizin umudu toplu sözleşme masasına oturan sözde yetkili sendikaya bağlanmışken, görüldü ki asıl darbe öğretmen camiasına bu hormonlu sendikadan geldi. Öğretmenler matematik fukarası sarı sendikanın katıldığı toplu görüşmelerde sendika yetkililerinin adeta tribüne oynaması sonucu birçok haktan mahrum bırakıldı. 

Malum sendika toplu görüşme vaatleri olarak belirledikleri 1050 konuyu üç günde nasıl görüşebildi, anlaşılamamıştır.  Toplu görüşmelerin 3. Oturumunda Hükümetin yüzde 3+3’lük artış önerisine karşılık meydan okuyan malum sendika,  üzerinden 24 saat geçmeden sessiz sedasız toplu görüşme için imza atmıştır. 2014 yılında enflasyon farkına, ek ders ücretlerine, ek ödemelere, aile yardımına, çocuk parasına, özel hizmet tazminatlarına yüzde sıfır zam verdirerek memurun, özelde de öğretmenlerin hakkını yine yerlerde süründüren sarı sendikanın öğretmenlere karşı ciddi bir vebal altına girdiğini belirtmek isteriz.  İçi boş bir toplu görüşmenin neden bu sürece geldiğini anlamak hiç de zor değil. Görüşmeler sırasında malum konfederasyonun Genel Mali Sekreteri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’e “ Zat-ı Şahaneleriniz “ hitabetiyle konuşmaya başladığı zaman hükümetin sendikası olduklarını belirtmiş oldular.  

Diyebiliriz ki,  bu hormonlu sendika işverenin teklifinden daha düşük bir maaş zammına imza atmış ve dünya sendikacılık tarihine komedi malzemesi olmuştur.

Bu şartlar altında 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlamak bizler için azap olacaktır ama yine de umutsuzluğa kapılmadan, hatta hormonlu sendikanın tüm hezimetlerine rağmen ve değerli öğretmenlerimizin değerlerine daha layık bir çalışma hayatı ile karşılaşabileceği güzel günler ümidiyle tüm öğretmenlerimizin 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutluyoruz."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız