SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Darbecilerce Karargahtan Uzak Tutulmaya Çalışıldım"

0
Güncellendi - 2018-04-11 03:28:00
A- A+ PAYLAŞ

15 Temmuz Darbe Girişimi sırasında Malatya'da yaşananlara ilişkin görülen davada dönemin 2.Ordu Kurmay Başkanı tutuklu sanık Tümgeneral Avni Angun, savunma yaptı. Angun, “Silahlı askerler tarafından konutum basılarak vazife yapmam engellenmiştir. Tüm yaşanan bu olaylar planın parçası olarak darbeciler tarafından bertaraf edilmeye çalışılıp, karargahtan uzak tutulmaya çalışıldığım ortadadır” dedi.

Malatya'daki Kalkışma Davası'nın onuncu duruşmasının ikinci oturumunda esas hakkında savunmasını yapan dönemin 2.Ordu Kurmay Başkanı tutuklu sanık Tümgeneral Avni Angun, 15 Temmuz gecesi konutunda ve 2. Ordu'da yaşananlara ilişkin, “Konutumda hürriyetimden yoksun bırakıldığımda Adem Huduti’den yardım talebinde bulundum. Yardım talebinde bulunduğum Huduti’nin emri doğrultusunda da bu olay sonlandırılmıştır. Silahlı askerler tarafından konutum basılarak vazife yapmam engellenmiştir” dedi.

Karargahtan ayrıldıktan sonra tıraş köpüğünü unuttuğunu fark ettiğini anlatan Angun, "Her gün tıraş olan birisiyim. İzne ayrılacak olmam dolayısıyla tıraş köpüğümü unuttuğumu fark edip aracımı karargaha gönderdim. Şoför, 2 nolu nizamiyedeki Kemal Yüzbaşı'nın kendisini almadığını söylemesi üzerine şaşırarak 'Allah Allah' dedim ve moralim bozuk şekilde kapıyı kapadım'' diye konuştu.

Sözde sıkıyönetim mesajından haberi olmamasına rağmen alay komutanlarını arayıp gerekli önlemlerin alınmasını emrettiğini anlatan Angun, savunmasına şöyle devam etti:

"2. Ordu Karargahı'nda meydana gelen olaylara ilişkin bilgiler bu Ordu Harekat Merkezinden takip edilmektedir. Ordu Harekat Merkezini bilgi var mı diye aradım Albay Erkan Varol ‘Malatya ve bizim bölgemizde bir şey yok’ dedi. Sıkıyönetim mesaj emrinin geldiğinden bahsetmedi. Televizyonda hareketlilik görmem üzerine alay komutanlarını arayıp personele dikkat etmelerini, sağda solda silahlı asker olmaması, hiyerarşinin dışına çıkılmaması ve emir komutada kalmalarını emrettim. Daha sıkıyönetim mesaj emrinden haberim olmadan inisiyatif alarak ilgili alay komutanlarına ulaşıp gerekli önlemlerin alınmasını emrettim. Adem Huduti'yi aradım telefona çıkan kişi ordu komutanın konutta olduğunu ancak meşgul olduğunu söyleyip görüştürmedi. Bir kez daha aradığımda ordu komutanın karargaha gittiğini söyledi.”

Angun, bir süre sonra Huduti’nin emir subayı Sedat Kaya’nın kendisini arayarak, kendisini ordu karargahına çağırdığını söylediğini ifade ederek, “Üzerimi değiştirip konutumdan çıkmak için kapıyı açtığımda tam teçhizatlı, elinde bir piyade tüfeği olan bir binbaşının ‘dur’ ikazıyla karşılaştım. Binbaşıya 'kurmay başkanıyım, ordu komutanı emir verdi karargaha gideceğim' dedim binbaşı 'dur, çıkamazsın' ikazını tekrarladı ve elindeki tüfeği bana doğrultup 'seni vururum' dedi. Tekrar konutumdan içeri girmek zorunda kaldım. Pencereden baktığımda başka askerler tarafından konutun kuşatıldığını gördüm. Konutumda hürriyetimden yoksun bırakıldığımda Adem Huduti'den yardım talebinde bulundum. Yardım talebinde bulunduğum Huduti'nin emri doğrultusunda da bu olay sonlandırılmıştır. Karargahtan çıkmam beklenmiş çıkmama müteakiben sıkıyönetim mesaj emirlerinin geldiği Erkan Varol ve Bahadır Erdemli tarafından görüldüğü takdirde bana bilgi verilmemiş. Silahlı askerler tarafından konutum basılarak vazife yapmam engellenmiştir. Tüm yaşanan bu olaylar planın parçası olarak darbeciler tarafından bertaraf edilmeye çalışılıp, karargahtan uzak tutulmaya çalışıldığım ortadadır” beyanında bulundu.

Angun, 15 Temmuz gecesi yaşanan olaylarla ilgili, Angun, "Sıkıyönetim mesaj emri ve darbe girişiminden haberim yoktu. Televizyondan gördüğüm kadarıyla bilgi sahibiydim. Erkan Varol harekat merkezini aradığımda Malatya'da herhangi bir sıkıntı olmadığını söylediğimden sınırlı bir bilgiye sahiptim. Yaşanan olaylarla ilgili ne sağlıklı bir değerlendirme yapabilecek ne de başkasıyla paylaşacak bilgiye sahip değildim. Karargaha gidip Huduti ile görüştüğümde sıkıyönetim mesajlarını gördüm. Benim olaylara ilişkin ilk bilgiye ulaştığım saat 23.00 civarıdır” diye konuştu.

Darbeciler tarafından karargahta istenmediğini savunan Angun, ifadesini şöyle sürdürdü: “Ordu komutanı, emir subayı aracılığıyla arayarak ordu karargahına gelmemi emretmiştir. Benim birinci amirimdir dolayısıyla karargaha gitmem değil, gitmemem suçtur. Kaldı ki 15 Temmuz gecesi çoğu generaller karargahına gittiği görülmektedir. Darbecilerle hareket ediyor olsaydım darbecilerin rahatlıkla giriş çıkış yaptığı 2 nolu nizamiyeyi kullanabilirdim. Kararlılıkla darbeye karşı mücadele ettim ve karargahta darbeciler tarafından istenmediğim açıktır. 16 Temmuz'da saat 00.05 civarı güçlükle girebildiğim ordu karargahında sıkıyönetim mesajının geldiğini Adem Huduti ile makamında yaptığım görüşmede gördüm. Türkiye'de sıkıyönetim mesaj emrini öğrenen en son kişilerdenim. İlk görmesi gereken kurmay başkanı iken benden gizlenmesinin izahı yok. Darbecilerle hareket eden kişi olsaydım herhalde sıkıyönetim mesaj emrini en son öğrenen kişi olmazdım. Kamera kayıtları incelendiğinde darbeye benim gibi karşı koyan kimsenin olmadığı görülecektir.”

Angun, ordu komutanının gelen mesaj emrine uyulmaması emrini verdiğini ifade ettiği savunmasında, "Ordu komutanı as birliklere hiyerarşik düzende kalmaları yönünde emir vermiştir. Adem Huduti'nin de benim gibi darbe karşıtı olduğunu anladığımdan onunla birlikte faaliyetlerime devam ettim. Cebir ve şiddet altında olsam da sıkıyönetim mesaj emrini gördükten sonra tavrımı bozmadım ve darbeyi önleyici faaliyetlerime devam ettim. Benim bu davranışım sonucu karargahtaki darbecilerle hareket ettiğimi söylemek hayatın olağan akışına uymaz. Darbe karşıtı emirler verdim. Darbeciler lehine hiçbir emir vermedim” beyanında bulundu.

“EMİR KOMUTAYI ALMADIM”

Malatya’daki Kalkışma Davasının onuncu duruşmasının ikinci oturumunda esas hakkında savunma yapan dönemin Muhabere Elektronik Bilgi Sistemler (MEBS) Alay Komutanı Albay Mehmet Ergün, kalkışma gecesi kışlaya dönerek emir komutayı almadığını savundu.

Tutuklu bulunduğu Rize E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS aracılığıyla esas hakkında savunmasını yapan Ergün, KOKTOD birliklerinin hazırlanması yönünde emir vermediğini savunarak, “O gece kışlaya hiç kimseyi çağırmadım. Kendi ekibimde yok. Emir komutayı almadığımı çok net şekilde ortaya koyduk” beyanında bulundu.

Genelkurmay ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan kimseyle görüşmediğini ifade eden Ergün, savunmasında şunları söyledi:

“22.40’da mesaj harekat yıldırım öncelikli olağanüstü bir mesaj geldi. Yılda bir kere gelir ya da gelmez. Mesajın çok gizli olmasından farklı olarak harekat yıldırımlı olmasıdır. Böyle bir mesajı ‘bildirmeme gerek yok’ desem komik duruma düşerim. 22.40’da mesaj elektronik olarak muhabere merkezine geldi. Kaba bir incelemeden sonra (Kışla Nöbetçi Amiri Yarbay) Sinan Babaçoğlu, ‘alay komutanını arayalım’ diyor ben de ‘ara, çok önemli bir mesaj’ dedim. Kendisine, ‘bu mesajı ara haber ver’ dedim. Telefonla bir görüşme yaptı. ‘Komutanım hemen alaya gelin’ dedi ama mesajdan ayrıntılı bahsetmedi. Beni günah keçisi yaptılar. Babaçoğlu, savunmasında, mesajdan sonra benim ‘ara’ dediğimi söylemiyor. Asıl çarpıcı nokta (Muhabere Elektronik Bilgi Sistemler Alay Komutanı Albay) Engin Erikli mahkeme huzurundaki ifadesinde Sinan Babaçoğlu’nun mesajla ilgili bilgi vermeme nedenini açıklıyor. ‘Mesaj içeriği gizli olduğundan dolayı telefonda söylemiyorlar’ diyor. Sinan Babaçoğlu, mesajın gizliliği nedeniyle emniyetsiz cep telefonundan bildirmek istemiyor. Engin Erikli kışlaya geç geliyor ve bütün bu günahın oluşmasına neden oluyor. Sinan Babaçoğlu mesajı bildirmek istese bildirirdi, gerekli imkan vardı.”

“SIKIYÖNETİM EVRAKIYLA ALAKAM YOKTUR”

Dönemin 2.Ordu Harekat Başkanı eski Piyade Kurmay Albay Erkan Varol, “Benim gelecek mesajdan haberim yoktu. Sıkıyönetim mesajı Genelkurmay’dan 23.00’dan sonra geldi. Mesajlar geldi. Çıktı alındı ve bana getirildi bende amirim Serdar Sevgili’ye verdim” dedi.

Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu'ndan SEGBİS'le duruşmaya katılan Varol, esas hakkında yaptığı savunmasında, “O gece 22.00 civarında izne ayrılan Kurmay Başkanı Avni Angun beni aradı Malatya’da bir şey olmadığını söyledim. Beni aradığı saatte hiçbir mesaj gelmemiş, hareketlilikte yoktu. Gelen mesajları teknik olarak görmeme imkanım yok. O gece amirim olan Mustafa Serdar Sevgili ve Avni Angun’dan emir almadım, kendi aslarıma da darbeyle ilgili hiçbir emir vermedim” diye konuştu.

Varol, darbeden haberinin olmadığını ve gelecek mesajları beklemediğini savunarak, savunmasını şöyle sürdürdü:

“Benim gelecek mesajdan haberim yoktu. Sıkıyönetim mesajı Genelkurmay’dan 23.00’dan sonra geldi. Mesajlar geldi, çıktı alındı ve bana getirildi bende amirim Serdar Sevgili’ye verdim. Bu tür mesajlarda olağanüstü terör saldırılarında alınacak tedbirler olduğu için Serdar Sevgili’ye verdim. Bir as olarak amirime mesajı verdim. Sıkıyönetim evrakıyla benim hiçbir alakam yok. Sıkıyönetim mesajını ne sordum ne de haberim var kaldı ki en son gören kişi benim. 2.Ordu Harekat Başkanı olarak üzerimde bir Tuğgeneral, Tümgeneral ve Orgeneral var, emir verecek konumda olmadığım açıktır.”

Orduevi önünde toplanan vatandaşlara ateş açılması yönüne emir verdiği iddialarının asılsız olduğunu ifade eden Varol, “15 Temmuz akşamında harekat merkezinde bulunduğumda Ayşe Şahin, telefonla ayarak, orduevine takviye birlik istedi. ‘Halkın kendilerini linç edeceğini, kameraları kırdıklarını’ ağlamaklı bir şekilde iletti. Bende ‘sakin olmasını, askerleri kışkırtmamasını’ istedim, olay bundan ibarettir. Nöbetçi subay Ayşe Şahin’in harekat merkezini araması tuhaftır. Orduevi ile ilgili iddialar asılsızdır” dedi.

Ferdi DURDU, Yeni Malatya Gazetesi- malatyahaber.com

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız