SON DAKİKA
SON DEPREMLER

"Devlet Yönetme Bakkal İşletmeye Benzemez"

0
Güncellendi - 2015-12-27 23:53:33
A- A+ PAYLAŞ

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Musul Başkonsolosluğu personelinin kurtarılmasında MİT, Emniyet, TSK'nın birlikte çalıştığını vurgulayarak, "Konuştuklarımız, konuşacaklarımız ve bir de tabii konuşamayacaklarımız var. Çünkü devlet yönetmek bakkal işletmeye benzemez. Buradaki bu hassasiyetleri korumak durumundasınız. Korumadığınız zaman bunun farklı faturaları gelir" dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 101 gün sonra kurtarılan Musul Başkonsolosu Öztürk Yılmaz, Musul Başkonsolosluğu personeli ve ailelerini kabul etti.

"BU İŞ ÖYLE HEYECAN İLE DUYGUSAL OLARAK OLMAZDI"

Görüşmede bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler bu çileyi çektiniz. Bu çileyi vatanda yaşayan eşleriniz, kardeşleriniz, analarınız, babalarınız aynı çileyi burada yaşadı. Hepsine geçmiş olsun diyorum. Metanetle kurtuluşu beklediniz. Bundan dolayı hepinizi kutluyorum.

Hiçbir oyuna gelmediniz tahriklere kapılmadınız. Bu sabrınız metanetiniz her tülü takdirin üzerindedir. Hepinizi bundan dolayı tebrik ediyorum. Buradaki bu vakur duruş aslında bu milletin vakur duruşunun da ayrı bir ifadesidir. Hadisenin vuku bulduğu andan itibaren o günlerde Başbakan olarak bu görevi sürdürüyordum. Cumhurbaşkanı olduğum andan itibaren de aynı şekilde bulunduğum makamın sorumluluğu neyse bu şekilde bu takibi sürdürdüm. Bu bizim her zaman acil gündem maddemiz oldu. Bu iş öyle heyecan ile duygusal olarak olmazdı. Eğer öyle bir şey yapmış olsaydık orada bir kardeşimizin burnunun kanaması bizi kahrederdi. İngilizlerin, Amerikalıların başına gelenleri duydunuz, gördünüz. Böyle bir şeyi biz yaşamak istemezdik. Burada başta MİT Müsteşarı ve ekibine, TSK’nın değerli Genelkurmay Başkanı ve tüm ekibine. Çünkü onlar da aynı hassasiyetle bu işi sürdürdüler. Burada MİT, Emniyet, TSK ayrı bir şey içerisinde olmadı. Hepsi birlikte bir hazırlığın içerisinde olduk ve bu çalışma birlikte yürüdü. Çünkü burada et tırnak gibiydik. Ayıramazdık. Konuştuklarımız, konuşacaklarımız ve bir de tabii konuşamayacaklarımız var. Çünkü devlet yönetmek bakkal işletmeye benzemez. Buradaki bu hassasiyetleri korumak durumundasınız. Korumadığınız zaman bunun farklı faturaları gelir” ifadelerini kullandı.

"TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN İTİBARINI MUHAFAZA ETMEK BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİYDİ"

Umudu hiçbir zaman yitirmediklerini sözlerine ekleyen Erdoğan, şöyle devam etti:

“Bu umudu koruduk. Bu umudu koruduğumuz zaman da inanın başarısız olmayı aklımızın ucundan dahi geçirmedik. Burada sizlerin can güvenliği, bunu düşünmek bizim asli görevimizdi, özgürlüğe kavuşturmak asli görevimizdi. Aynı zamanda da tabii Türkiye Cumhuriyetinin itibarını muhafaza etmek bizim için çok önemliydi. Eğer biz bazı koalisyon taleplerine o anda hemen 'ne demek biz de varız' denilebilirdi. Ama biz hemen bu işe evet diyemezdik. Çünkü bizim 49 canımız var. 'Bunlar hallolmadan biz adım atmayız, atamayız' dedik. Personelimizin can güvenliğini düşünerek, onların özgürlüğünü düşünerek yol haritamızı ona göre belirledik. 102 gün aradan sonra personelimizin alıkonulma hadisesini son derece isabetli bir yaklaşımla kamuoyu gündeminden nasıl ki uzak tutma çabası içerisinde olduysak bu son derece hassas ve nazik konuyu, istismara açık olan konuyu koruma altına aldık ve istismarına da fırsat vermedik.”

"BUGÜN TEDBİRLİ VE TEMKİNLİ TAVRIMIZIN NETİCESİNİ ALDIK"

İçeride ve dışarıda bazı siyasetçiler ve bazı medya kuruluşlarının bilerek yada durumun nezaketini bilmeden oldukça sorumsuz tavır sergilediklerine dikkat çeken Erdoğan, “Bu oyuna da gelebilirdik ama gelmedik. Biz personelimizin can güvenliğini düşünüp, sükutu tercih ederken, konuşmak yerine iş yapmanın mücadelesini verirken, durumun hassasiyetinden maalesef rant sağlama gayreti içerisinde olanlar da oldu. Onlar söyledikleri sözlerin, maalesef attıkları manşetlerin yaptıkları yorumların personelimizin canına malolabileceğini düşünmezken, biz sabırlı davrandık. Bugün tedbirli ve temkinli tavrımızın neticesini aldık. Açıkçası tarihe malolacak imtihan sürecinden geçtik. Bu imtihan başarılı bir şekilde neticelendi. Tüm personelimizin sağ salim evlerine ulaşması, annelerine, babalarına, eşlerine, yavrularına kavuşması bizleri çok mutlu etti. O duygulu anlarınızı ekranlarda izledik ve bizde duygulandık. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye yeni Türkiye vurgusunu yaparken esasında biz bunu kastediyoruz. Yeni Türkiye bu. Büyük bir devlet olarak bir takım risklerle karşılaşmamız, bir takım imtihanlara maruz kalmamız son derece doğaldır. Şuanda bir milyon 300 bin Suriyeli ve Iraklıyı eğer topraklarımızda biz bir ensar anlayışı ile misafir ediyorsak bu, bu milletin büyüklüğünün ifadesidir. Bazıları bunu kavrayamayabilir. Bunun bize getirdiği bazı sıkıntılar var ancak hiç unutmayın ki bombaların altında onları bırakmak çok büyük bir zulüm olurdu. Büyüklüğümüze yakışan da; bırakın biraz sıkıntı biz çekelim ama o insanlara ev sahipliği yapmak bizim tarih boyunca bu Türkler var ya bunlar o bombaların altında kaçan hele hele dün televizyonda engelli bir yaşlı teyzenin sürünerek bizim topraklara geçişini gördüm. İzleyenleriniz herhalde o geçişi gördüler.

Onu siz nasıl bombaların altında bırakabilirsiniz ufacık yavruları nasıl sınırda bırakırsın, annenin bir tanesi sırtında bir tanesi kucağında, kim bilir kaç kilometre yürüdüler, çıkışları geçişleri seyredilebilir mi, izlenebilir mi? Bunlara karşı biz ecdadımızdan aldığımız o ahlak anlayışını, o medeniye anlayışını, o ulusal kültürümüzü bizim bu günde yaşamak gelecekte de yaşatmak durumundayız. Şu anda yaptığımızda budur. Bakın ayrımcılığımız var mı.. yok. Arabı da geliyor Kürdü de geliyor, Ezidisi de geliyor ne mezhep ayrımı ne etnik unsur ayrımı hepsini biz şu anda bağrımıza bastık, ve kucaklıyoruz” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’den dinlediği bir olayı da anlattı. Erdoğan şöyle devam etti:

“Diyanet İşleri Başkanı çok enteresan bir şey anlattı. İstanbul’da 13-14 yaşında bir kız çocuğu, Suriyeli, trafikte maalesef bir arabanın kullandığı arabanın altında kalıyor. Adeta kemikleri kırılarak araba üstünden geçiyor ve çocuğu hastaneye kaldırıyorlar, yoğun bakıma alıyorlar, annesi-babası aranıyor bulunuyor. Polisler, zabit tutacaklar, tutanaklar oluşturulacak, Baba diyor ki , ‘Ben davacı değilim’ diyor. Çocuk yoğun bakımda her an ölebilir… ’Niye davacı değilsin’ diye soruyorlar. Suriyelinin verdiği cevap çok enteresan; ‘bana, şahsımın ismini de vererek Erdoğan kucak açtı. Türk milleti kucak açtı, bizi bu vatana kabul ettiler, biz ölümden kurtularak buraya geldik. Benim çocuğumun yaralı olmasını bırakın ölse dahi ben davacı değilim.’ Bu arada diğer arabayı kullanan bayan beyi ile beraber geliyor ve davacı olmadığını öğrenince merak ediyor, ‘niye davacı değil’ diye. Çok enteresan verdiği cevap, ‘Çocuğum ölse de davacı değilim’ yine aynı şeyi tekrar ediyor, ‘Çünkü bizi Türkler bombalardan, ölümden kaçarken onlar bize gönlünü açtı, bizi bu topraklarda ağırlıyorlar. Şimdi tabii ki oradan kaçanların içinde böylesi de var maalesef farklı durumda olanın da var. Biz bardağın dolu tarafına bakacağız her toplumun tabi ki kötüsü de var iyisi de var. Biz bütün geleceğimizi bu iyilikler üzerine inşa edeceğiz. Biz her şeyden önce insani vazifemizi , vicdani vazifemizi, İslami vazifemizi de böylece yerine getirmiş olacağız.“

BİR AY İZİN

Türkiye kriz bölgelerinde vatandaşlarını anında tahliye edebildiğini hatta başka ülke vatandaşlarını da tahliye edebildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları dedi:

“Bu konuda Libya’da bunu en açık şekilde gösterdi. Yüzlerce, binlerce oradaki hem bizim vatandaşlarımızı hem de başka ülke vatandaşlarını tahliye etmiş bir ülke görevini ortaya koyduk. Kimsenin ırkına, mezhebine bakmaksızın bu adımları atmış ülkeyiz. Üstelik Türkiye bütün bunları diz çökmeden yerine getirdi. Bu vesile ile Musul Başkonsolosluğu personelimize ve ailelerine geçmiş olsun diliyorum. Özellikle Başkonsolosumuz Öztürk kardeşimizin bu süre içerisinde ki tavrını, burada ki gerek MİT ile gerek Dışişleri teşkilatımızla kurdukları diyaloglardaki vakur duruşlarını ve bu noktada istihbarı anlayışları iyi yönetmeleri sebebiyle takdir ile yad ediyorum. Tüm ailelere gösterdikleri sabırlı duruşları sebebiyle şahsım ve milletim adına şükranlarımı bildiriyorum. Çok ayrı kaldınız. Şöyle bir ay izinli sayalım. Bir ay izin kullanmak suretiyle ailece bir arada olun. Hayat devam ediyor. Allah yar ve yardımcımız olsun.” 

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız