SON DAKİKA
SON DEPREMLER

Din Öğretimi Kurultayı Sonuç Bildirisi Açıklandı

A- A+ PAYLAŞ

İnönü Üniversitesi'nde 7-9 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirilen "Ülkemizde Laik Eğitim Sisteminde Sosyal Bilim Olarak Din Öğretimi Kurultayı"nın sonuç bildirisi yayınlandı. Bildiride, "Din olgusunun öğretiminin ve eğitiminin, çağdaş ve bilimsel niteliğine dayalı olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu doğrultuda din öğretimi okul programlarında, Cumhuriyetimizin laik eğitim yapısının bütünlüğü içinde “Sosyal Bilim Öğretimi Olarak” ele alınmalıdır."denildi.

Sonuç bildirisi şöyle:

"İnönü Üniversitesi, 7-9 Nisan 2005’de “Ülkemizde Laik Eğitim Sisteminde Sosyal Bilim 0larak Din Öğretimi” adı altında, üç günlük bir bilimsel kurultay düzenlemiştir.

Toplumumuzda anne-babaların, çocuklarının din bilgisi almış olarak yetiştirilmelerini istedikleri ileri sürülmektedir. Ancak bu istek, uzun bir süreden beri, belirli toplumsal güçler tarafından siyasal, ekonomik ve benzeri amaçlar için örgütlü bir biçimde, laik olmayan düşünce yapılarına göre kullanılmaktadır.

Cumhuriyetimizin temel niteliklerini değiştirmeyi hedefleyen bu durum, laik ve çağdaş eğitim sisteminde yetiştirilmesi gereken kuşakları, dolayısıyla toplumu olumsuz yönde etkilemektedir. Kurultay bu konuyu bilimsel bir platformda irdelemek üzere düzenlenmiştir.

18 oturumdan oluşan ve 37 çağrılı bildirinin yer aldığı kurultaya, 16 üniversiteden çok sayıda bilim insanı katılmıştır.

Başta İlahiyat ve Eğitim Fakülteleri olmak üzere, sosyal bilimlerin ilgili alanlarındaki bilim insanları, “laik eğitim sisteminde sosyal bilim olarak kabul edilen din bilgisi öğretimi”ni, disiplinlerarası bir yaklaşımla ele alarak aşağıdaki sonuçlara ulaşmışlardır:

Cumhuriyetimizin temellendirildiği Atatürk ilke ve Devrimlerine dayandırılan eğitim sistemi, toplumda ortak bir ulusal bilincin oluşturulmasını hedeflemiştir. Atatürkçü düşünce, bu coğrafyada yaşayan her bireye eğitim ve öğretim yoluyla kazandırılmalı ve Cumhuriyetimizin felsefesi, din öğretimi alanında da esas alınmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren eğitime ilişkin karar ve uygulamalar, laik eğitimi gerçekleştirmeye yöneliktir. Bunun en somut göstergesi, Cumhuriyetimizin kuruluş temellerinden birini oluşturan 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen Öğretim Birliği Yasasıdır. Bu yasayla tüm eğitim-öğretim kurumları, devletin denetim ve gözetiminde laik niteliğe kavuşturularak, bilimsel, ulusal ve demokratik eğitim-öğretim yapan ve toplumun aydınlatılmasına öncülük eden, ekonomik kalkınmanın da hizmetinde olan kurumlara dönüştürülmüştür. Ancak, bu bağlamda günümüzde yaşanan sorunları gidermek üzere, Sosyal Bilim Olarak Din öğretiminin de bu kapsamda planlanması ve uygulanması gerekir.

Din öğretiminde, başta AB ülkeleri olmak üzere, bazı ülkelerde dini gruplar söz sahibi olabilmektedir. Ancak ülkemizin tarihsel geçmişi ve gerçekleri dikkate alınarak, Türkiye Cumhuriyeti Devletinde din eğitimi - öğretimi, öğretim birliğini sağlayan yasayla, devletin denetim ve gözetimine alınmıştır. Ne var ki, daha sonraki süreçte, bazı dini gruplar ve bunların siyasal alandaki destekçilerinin özel dil ve bakış açılarına dayalı yorumlarını öne çıkaran din eğitimi-öğretimi uygulamaları, örgün ve yaygın eğitim alanlarında giderek ağırlık kazanmıştır. Bu durum, çağdaş Türkiye idealini ve toplumsal barışı bozarak bugünkü noktaya gelinmesine yol açmıştır. Bu nedenle, ülkemizde din eğitimi-öğretimi, kendilerini sivil toplum kuruluşu olarak gören dine dayalı gruplara bırakılmamalı ve laik eğitim sisteminin bütünlüğü içinde sosyal bilim öğretimi olarak çağdaş ve bilimsel bir yaklaşımla ele alınmalıdır.

Okulda ve okul dışında verilen dini bilgiler birbiriyle çelişmektedir. Okul dışında, din eğitimi adı altında, değişik dini grupların ideolojik yorumları toplumumuza aktarılarak toplumumuzda zihniyet ayrışması yaratmaktadır. Bu da, toplumda en ılımlı görüşten en radikal görüşe kadar uzanan bir gruplaşmaya neden olmaktadır. Bu da gösteriyor ki, anılan gruplaşma ancak laik eğitim sisteminde, devletin denetim ve gözetiminde verilecek din öğretimi ile giderilebilir.

Din öğretimi, sosyal ilişkileri geliştirici, katılımcı, özgüveni olan, kendini ifade etme ve eleştirel düşünme yeteneğine sahip bireylerin yetişmesini engellememelidir. Aksine, din öğretimi, çağdaş ve laik eğitim bütünlüğü içerisinde, bireylere bu özellikleri kazandırıcı nitelikte olmalıdır.

Din öğretimi, sorgulayan, seçim yapabilen, yeni bilgilere açık, dini bilgileri gerçek kaynaklarından edinen ve araştıran, eleştiren ve bilimsel verilerle çağdaş yorumlar getirebilen bireyler olarak yetiştirilmesine katkı yapacak şekilde verilmelidir.

Din öğretimi, korku ve baskı yöntemiyle değil; “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” bireyler yetiştirecek şekilde verilmelidir. Bu süreçte, bireyin zihinsel, sosyal, duygusal ve davranışsal gelişimi gözetilmelidir. Din öğretiminde bu hedef, laik eğitim sisteminin; genelde bilimin, özelde eğitim bilimleri ile sosyal bilimlerin ışığında yerine getirilebilir.

Dinin sosyal yardımlaşmaya ilişkin buyruklarına rağmen, ülkemizde din öğretimi maddi ve siyasal çıkar sağlama aracına dönüştürülmüş; cemaat ve tarikatlar kendilerine özgü ekonomik yapı ve kurumlar üretmiş ve bu durum önemli bir toplumsal sorun olarak ortaya çıkmıştır. Bunu önleyebilmek için, din öğretimi, Öğretim Birliği Yasası ve laik eğitim sistemi içinde, herhangi bir çıkar grubuna hizmet etmeyecek şekilde yapılandırılmalıdır.

Son 20-30 yıllık deneyim ve gözlemler, çoğu imam hatip lisesinin, eleştirel aklı ve özgür düşünme becerilerini geliştirici öğrenme ortamlarını sağlamada yetersiz kaldığını göstermiştir. Bu nedenle imam hatip liseleri; niceliği, niteliği ve işlevi, öğretim birliği ve laik eğitim sistemi yönünden yeniden gözden geçirilmelidir.

Yukarıdaki saptamalar ve değerlendirmeler, din olgusunun öğretiminin ve eğitiminin, çağdaş ve bilimsel niteliğine dayalı olarak ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Bu doğrultuda din öğretimi okul programlarında, Cumhuriyetimizin laik eğitim yapısının bütünlüğü içinde “Sosyal Bilim Öğretimi Olarak” ele alınmalıdır."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız