SON DAKİKA
SON DEPREMLER

'Dövecek misin, Öldürecek misin?'

0
Güncellendi - 2015-12-27 17:58:15
'Dövecek misin, Öldürecek misin?'
A- A+ PAYLAŞ

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Taksim Gezi Parkı’nda yeşeren filizin bütün dünyada ses getirdiğini belirterek, “O istediği kadar (Başbakan Erdoğan) karşı çıksın, nehir okyanuslara mutlaka ulaşacaktır” dedi. 

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin zor bir süreçten geçtiğini, dünyanın konuştuğu bir Türkiye ile karşı karşı olduklarını ifade etti. Kendilerinin baktığı bir Türkiye’nin özgürlüklerinin kısıtlanmış bir Türkiye olduğunu ve dünyanın baktığı Türkiye’nin ise demokrasisi askıya alınmış bir Türkiye olduğunu sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, Türkiye ile bakıldığında durumun iç açıcı olmadığını söyledi.

“TAKSİM GEZİ PARKI’NDA ORANTISIZ GÜÇ KULLANILDI”

Grup toplantısının konuşmasında İstanbul Taksim Gezi Parkı'ndaki olayları değerlendiren CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, olayların küçük bir kıvılcımla başladığını kaydetti. Gençlerin İstanbul Gezi Parkı’ndaki ağaçlara sahip çıkmak istediklerini vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Gençler gittiler çadırlarını kurdular. Biz kendi ilimize, kendi ağaçlarımıza, kendi kentimize, kendi mahallemize sahip çıkacağız dediler. Orantısız güç kullanıldı ve darmadağın edildi. Türkiye bu olayların ardından ayağa kalktı. Üç yurttaşımız hayatını yitirdi” dedi.

“ÇIKAN OLAYLAR SIRASINDA 3 KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ, 10 KİŞİNİN GÖZÜ KÖR OLDU”

Olaylar sırasında hayatını kaybedenlerden dolayı duyduğu üzüntüyü dile getiren Kılıçdaroğlu, çıkan olaylar sırasından neden insanların hayatını kaybettiğini sordu. Kılıçdaroğlu, “10 üzerinde yurttaşımızın çıkan olaylar sebebiyle gözünü kaybetti. Doğrudan insanın hedef alınmasıyla başladı bu. Gaz bombası atıyorsunuz, gaz kapsülü atıyorsunuz, doğrudan kafasına hedef alıyorsunuz ve göz kaybı yaşanıyor. Bunun birileri tarafından dile getirilmesi lazım. Birilerinin bunları örtmemesi lazım ve bu konuda görev üstlenen tek parti var CHP’dir” diye konuştu.

“BU ÜLKEYE DEMOKRASİ YA GELECEK YA GELECEK”

Taksim Gezi Parkı olayları nedeniyle yaptıkları açıklamaların bazı kesimler tarafından eleştirildiğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Niye konuşuyorsunuz diyorlar, neden konuşmayacağız. Neden o gençlere sahip çıkıyorsunuz diyorlar, niçin sahip çıkmayacağız. Açık yüreklilikle ifade ediyorum; bu ülkeye demokrasi ya gelecek, ya gelecek. Gençler bizim gençlerimiz ve bizim çocuklarımız. Gençler bizim umudumuz ve geleceğimiz. O gençleri göz ardı edemeyiz. Onların haklı eylemlerinin yanında kapı gibi CHP duracaktır. Çocuğa dokunamazsınız, onlar genç olacaklar ve çevrelerine bakacaklar, dünyaya bakacağız, tekniği bizden daha iyi kullanacaklar. Onun için gençler bizim umudumuzdur diyoruz. Benim oğlum beni aşmazsa onun bu ülkeye yararı olmaz. Kızımız annesini aşmazsa onun bu ülkeye yararı olmaz. Bizden daha iyi okuyacaklar, daha iyi yetişecekler, dünyayı daha iyi görecekler. Daha iyi yetişecekler ki Türkiye çağdaş dünyada yerini alsın. Gençlerin bir özelliği daha var. Gençler idealisttir. İdeal peşinde koşarlar. Hiçbir gencin bireysel bir avantaj peşinde koşmaz. Kenti için, köyü için, ülkesi için, halkı için çalışan delikanlıdır. Gençler her ülkenin umududur. Gençlerimize sahip çıkmak, onları dinlemek her siyasal partinin temel görevidir.”

“KÜÇÜK BİR PARKTA YEŞEREN FİLİZ BÜTÜN DÜNYAYA DA SES GETİRDİ”

Gençler hakkında yapılan yorumları da sert bir dille eleştiren Kılıçdaroğlu, herkesin gençlerin bir şey bilmediğini, dünyadan haberleri olmadığını söylediğini hatırlattı. Gençlere bilgisayar çocukları dendiğini de sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, “Ama gençler kendilerini bize de, Türkiye’ye de, dünyaya da gayet güzel anlattılar. Gençler bu ülkenin bütün sorunlarını bildiğini bizlere gösterdi. Bu gençler Türkiye’nin küresel kuşağıdır. Bu gençler dünyayı en iyi okuyan kuşaktır. Onun için küçük bir parkta yeşeren filiz bütün dünyaya da ses getirdi. ABD’den Fransa’ya kadar, Japonya’dan Almanya’ya kadar, Rusya’dan Avustralya’ya kadar ses getirdi. Çünkü bu kuşak küresel bir kuşak, bu kuşak sadece ülkesiyle değil dünyanın gündemiyle ilgilenen kuşaktır. Bu kuşak bizim geleceğimizdir” dedi.

Gençlerin hafife alınmamasını isteyen Kılıçdaroğlu, kimsenin gençleri hafife almadan dinlemesini istedi. Gençlerin ne istediğinin herkesin farkında olması gerektiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, “Gençler daha fazla özgürlük, çevreye saygı ve insana saygı istiyorlar. Gençler çok şey mi istiyorlar. Hayır efendim demokrasiyi ben götüreceğim sen isteme, özgürlüğü benim istediğim kadar vereceğim sen fazla isteme, bu gençlik bunu reddediyor. Daha fazla özgürlük ve demokrasi” dedi.

İstanbul Taksim Gezi Parkı olaylarının herkese birçok şeyi öğrettiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyeti emin ellere teslim ettiğini kaydetti.

“O İSTEDİĞİ KADAR KARŞI ÇIKSIN NEHİR OKYANUSLARA MUTLAKA ULAŞACAKTIR”

Türk gençlerinin Avrupalı gençlerden daha ileri düzeyde olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Gençler yerel kültürü uluslar arası kültürle mest ettiler. Onlarla her zaman gurur duyacağız, onlar bizim geleceğimiz ve onlar bizim güvencemiz. ‘Gençler dört ağaca sahip çıkıyorlar’ diyen birisinde ağaç sevgisi olabilir mi. Ağaç sevgisi olmayan birinde insan sevgisi olabilir mi. İnsan sevgisi olmayan bir insanın ülkeyi yönetme kudreti olabilir mi. O çocuklarımız eylem yaptı, doğrudur. Bütün dünya sahip çıktı, doğrudur. Kirlenen yerleri temizlediler, doğrudur. Kütüphane kurdular kendilerine, bütün halk destek verdi, doğrudur. Ama bir kara kafa, dünyayı keşfetmemiş, dünyayı kendi merkezi olarak bilen bir insan bunlara karşı çıkıyor. O isteği kadar karşı çıksın nehir okyanuslara mutlaka ulaşacaktır. Gençler hiçbir farlılık yapmadılar. Farklı görüşlere sahip insanlar. Kimi başörtülü, kimi başörtüsüz. Kimi yaşlı, kimi genç. bir aradalar ve farlı siyasi görüşleri savunuyorlar. Ama bir arada bizim özel yaşantımıza müdahale etmeyin diyorlar. Ne kadar güzel değil mi? Bir demokrasi dersi veriyorlar siyasi iktidara. Bizim özel yaşamımıza müdahale edemezsiniz diyorlar. Kendisine birkaç metreden gaz sıkan polise bile ellerini uzattılar. Orantısız güç kullanıldı. Coplarla, TOMA’larla üzerlerine gidildi ama onlar yılmadılar. Gençlerin beklentileri Türkiye’nin geleceği üzerine kuruludur. Bu gençlere herkesin saygı duyması gerekir.”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, demokrasinin sadece sandığa giderek oy kullanmak olmadığını söyledi. Her dört yılda bir sandığa gidilerek oy kullanılmasının demokrasi olmadığını ifade eden Kılıçdaroğlu, “Demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasi siyasal iktidara hesap vermenin adıdır. Bu ülkede 76 milyon vatandaştan vergi alınıyor. Çocuk anasından doğduğu günden itibaren ölünceye kadar vergi öder. Hükümet toplar vergileri ve harcar. Demokrasilerde vatandaş ödediği verginin hesabını sorar ve siyasal iktidar bunun hesabını verir. Hesap vermek görev değil, görevin ötesinde zorunluluktur demokrasilerde. Türkiye henüz bu aşamaya gelmedi. Gençlere ve vergi ödeyen vatandaşlarımıza sesleniyorum; ödediğiniz vergilerin hesabını sorun. Hesabını sorarsan çağdaş Türkiye’ye ve demokrasiye katkınız olur” dedi.

“DEMOKRASİLERDE HALKIN DİNLENME ZORUNLULUĞU VAR”

Demokrasilerde halkın dinlenme zorunluluğunun olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, demokrasilerde bunun öncülüğünü sivil toplum örgütlerinin yaptığını kaydetti. Uzmanların önümüzdeki yüz yıl içerisinde hükümetlerin yerini sivil toplumların alacağını ifade eden Kılıçdaroğlu, sivil toplumların sadece toplumun çıkarları için bir araya geldiğini ve sivil toplumların herhangi bir yerden para almadığına dikkat çekti. Çağdaş demokrasilerde bir yasanın görüşülmesi sırasında hükümetlerin sivil toplum kuruluşlarının bu yasayla ilgili görüşlerinin alındığına vurgu yapan Kılıçdaroğlu, “Bizde dayatmayla yapılır. Bizde usulün çağrılır dinlenir ama ben bildiğimi okurum denir. O nedenle demokrasi farklı bir şeydir. Demokrasiyi derinleştirmemiz gerekiyor. Hani birisi diyor ya, ‘Türkiye ikinci sınıf derece demokrasi değil’ son derece haklı. Türkiye ikinci sınıf demokrasi değil maalesef uluslar arası kuruluşlar Türkiye’de üçüncü sınıf demokrasinin olduğunu söylüyor. Yani diktatörlükten bir adım önceki sınıf. Şimdi sormayacak mıyız bu üçüncü sınıf demokrasiye Türk halkı layık mi? Siz birinci sınıf demokrasi için neden mücadele etmiyorsunuz. Taksim’deki çocuklarımız ve gençlerimiz Türkiye’de birinci sınıf demokrasi istiyor. Bu nedenle onları tekrar kutluyorum” diye konuştu.

“BU VALİ VE POLİS SENİN BABANIN MALI MI”

Demokrasinin devletin soğuk yüzünün en az görüldüğü rejim olduğun sözlerine ekleyen Kılıçdaroğlu, demokrasilerde devletin soğuk yüzünün görünmediğinin altını çizdi. Anayasa’da yasama yürütme ve yargı üç erk oluştuğunu, bir kişinin her şeye hükmetmesinin önüne geçilmeye çalışıldığını aktaran Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Ama bir kişi kalkar yasama ve yargı bizim için ayak bağı derse o kişinin demokrat olmadığını herkes bilir. Bunu söyleyen kişi bugün bize demokrasi dersi vermeye çalışıyor. Sen kim demokrasi kim. Sen kim özgürlük kim. Sen önce otur kendine bir bak. Ve şunu söylemeyecek, benim polisim, benim valim. İyide bunlar senin babanın malı mı? Nereden çıkardın sen bunları. Vali devletin valisidir, poliste devletin polisidir. Ama sen bunları kendi polisin ve valin olarak ilan ediyorsun. O nedenle ben sana diktatör diyorum Recep Tayyip Erdoğan. Polise sahip çıkıyor. Ya polis halkın polisi senin polisin değil ki. Onlar bizim çocuklarımız. Sen ne yaptın halkla polisi karşı karşıya getirdin. Polisi savunuyor. Hatay’da bir AK Parti milletvekilinin oğlu karakolda polisleri sıraya dizip hesap sormuyor muydu. Senin aklın neredeydi o zaman. Kalkmışsın polisi savunuyorsun neden orantısız güç kullanıyorsun. Onu aşkın yurttaşımızın gözü çıkarıldı. Polis kurşunuyla bir kişi Ankara’da öldürüldü. Polise saygımız var ve hiç kimsenin endişesi olmasın. Halkın polisine saygımız var. İktidarın polisini asla istemiyoruz. Halkın polisi var, Recep Tayyip Erdoğan’ın polisi var. Halkın polisiyle bizim bir sorunumuz yok. Onlar en zor koşullarda görev yapıyorlar. Günün 24 saati çalışıyorlar. Birinci derece düşeler bile birinci dereceden emekli olamıyorlar. Onlara kim sahip çıkıyor CHP.”

“NE YAPACAKSIN DÖVECEK MİSİN, ÖLDÜRECEK MİSİN”

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın her şeyi istismar ettiği gibi polisleri de istismar ettiğini öne süren Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan’ın polisleri kullandığını ileri sürdü. Polislerin özlük haklarının düzeltilmesi için hükümete çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, cezaevinde bulunan tutuklu milletvekilleriyle ilgili, “neden bu insanlar hapiste. Bu sekiz milletvekilini halk seçti” diye sordu. Demokrasiyi sonuna kadar savunacaklarını dile getiren Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gençlerin sözlerine kulak vermesi gerektiğinin altını çizdi. Başbakan Erdoğan’ın gençleri aşağılamaması gerektiğini ifade eden Kılıçdaroğlu, “Onlara iftira etmemeli, onları tehdit etmemeli ve onları dinlemelidir. Gençlerin söylediklerinden ders çıkarmalıdır. Ne demişti; (Başbakan Erdoğan) ‘sizin anladığınız dinlen konuşacağım.’ İki dil var, bir dil şiddet dili, öbür dil ise sevgi dilidir. Şiddet dilini kullanan Recep Tayyip Erdoğan, sevgi dilini kullanan gençlerimizdir. Ne demek anladığın dinden konuşacağım ne yapacaksın dövecek misin, öldürecek misin? Ne istiyorlar bunlar demokrasi istiyorlar. Demokrasi isteyenlerin öldürüldüğü yerlere ne denir, dikta rejimi denir ve başındaki adama diktatör denir” şeklinde konuştu.

“İNCİRLİK ÜSSÜNDE KUR’AN-I KERİM YIRTILIRKEN SESİN NİYE ÇIKMADI”

Bütün Türkiye’nin psikanalize merak sardığını ifade eden Kılıçdaroğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“Herkeste bir korku hakim, eyvah Recep Tayyip Erdoğan konuşuyor. Bu korku var. Köşe yazarları, bilim insanları, sade vatandaş, hepimiz psikolog olduk. Yapma, etme, sen konuşma diyor insanlar. Ama hayır diyor ben bildiğimi konuşacağım. ‘Öfke baldan tatlıdır derler ama küpüne zarar verir.’ Sana zarar verse bir sorun yok ama ülkeye zarar veriyorsun. Her toplum içerisinde provokatörler olabilir, gençlerin arasına sıza bilirler ve her yere sıza bilirler. Hepimizin ortak görevi provokasyonlara gelmemek. Çünkü ideallerimizden, çünkü düşüncelerimizi anlatmaktan bizi alıkoyarlar ve zor duruma düşürür halkın gözünde. Ama bir sorun var provokatör Başbakan olursa ne olur. Ne söyledi; ‘Gençler camiye bira şişeleri ile girdiler.’ Ben Recep Tayyip Erdoğan’ın cami hassasiyeti olmasa daha değerli şey için bir soru sormak isterim. Sayın Recep Tayyip Erdoğan İncirlik Üssü’nde Kur’an-ı Kerim yırtılırken neden sesin çıkmadı. Sana soruyorum neden sesin çıkmadı. Kur’an-ı Kerim bütün Müslümanların kutsal kabul ettiği kitap. Hepimizin baş tacı ettiği kitap Kur’an-ı Kerim."

UYARI: Sitemizde çoğunlukla muhabir arkadaşlarımızın imzalarıyla ya da mensubu oldukları basın kuruluşları kaynak belirtilerek yayınlanan üstteki haber benzeri araştırmalar, haberler, röportajlar, maalesef “emek hırsızı” –özellikle de biri sürekli olmak üzere- sözde bazı internet yayıncıları tarafından, ya aynen ya da küçük bazı değişiklikler yapılarak, kendi özel araştırmaları ya da haberleriymiş gibi kendi yayın organlarında yayınlanabilmektedir. Haber kaynağıyla ya da araştırmasıyla, istihbaratıyla uzaktan yakından ilgisi olmayan, sadece gerçek gazetecilerin ‘kamuoyunun bilgisine sunulmuş’ emeğinin üzerine ‘çöküp’, gazetecilik- habercilik yaptıklarını zanneden ve böylece kamuoyunu da aldatanların bulunduğuna bir kez daha dikkat çekerken, söz konusu unsurları da ‘gerçek gazetecilerin emeğini çalmamaları’ konusunda uyarıyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmayacaktır.

Yorum yazın

İsim yazmalısınız
Doğru bir email yazmalısınız
Yorum yazmalısınız